Nusayriler (Arapça: نصيرية) veya Arap Alevileri1 Şii inancının bir kolu olarak kabul edilirler.2 Aleviler, Oniki İmamcı okulun ilk İmamı olarak kabul edilen Ali'ye (Ali ibn Abi Talib) saygı duyarlar. Grubun 9. yüzyılda İbn Nusayr tarafından kurulduğuna inanılıyor. İbn Nusayr, onuncu Oniki İmam Ali el-Hadi'nin ve on birinci Oniki İmam Hasan el-Askeri'nin bir öğrencisiydi. Bu nedenle Alevilere Nusayri de denilmektedir. Başka bir isim olan Ensari'nin "Nusayri"nin yanlış tercümesi olduğuna inanılıyor. Nusayriler, Sami kökenli topluluklardandır. Günümüzde Nusayriler, Hatay, Adana, Mersin, Lazkiye, Tartus gibi kıyı illerde yaşamaktadırlar.
Mehrdad Izady'nin anketlerin sonuçlarına göre, Nusayriler, Suriye nüfusunun yüzde 17,2 temsil ettiğini, 2010 yılında 11,8 yüzde artışla3 ve önemli bir azınlık olarak Hatay'ın ait Türkiye ve Kuzey Lübnan civarında bulunduklarını saptamıştır. Bugün Golan tepelerinde yine Nusayri yerleşimlerini görmekteyiz. Arap Alevileri, Suriye kıyılarında ve kıyıya yakın kasabalarda Sünniler , Hıristiyanlar ve İsmaililerin de yaşadığı baskın bir dini grubu oluşturmaktadır. Arap Alevileri, Türkiyede'ki Aleviler ile isim benzerliğinden dolayı karıştırılmaktadır. Arap Alevileri, Nusayri veya El-Alaviyyun olarak hitap edilmektedirler4567.
Nusayriler kendilerini ayrı bir etnik-dini grup olarak tanımlarlar. Kur'an başlıca kutsal kitap ve metinlerden biri olarak kabul edilir. Bu metinlerin yorumlanması Galiyye ve Bâtinîlik yolu ile sağlanmaktadır. Alevi teolojisi ve ritüelleri, ana inanç Şii İslam'dan birkaç önemli hususlarda ayrılmaktadır. Arap Alevileri ritüellerinde işlenmemiş üzüm suyu içilmektedir8; Diğer Müslümanlar alkolden uzak dururken, Aleviler sosyal olarak ılımlı bir yaklaşımla alkol kullanmaktadırlar. Son olarak, reenkarnasyon inanışı da bu kültürün kadimliğini gözler önüne sermektedir9.
Nusayriler, tarihsel olarak inançlarını yabancılardan ve inisiye olmayan Alevilerden gizli tutmuşlar, bu yüzden onlar hakkında söylentiler ortaya çıkmıştır. İnançlarına ilişkin Arap medyasında basın açıklamaları partizan olma eğilimini ortaya koymuştur(olumlu ya da olumsuz). Bununla birlikte, 2000'lerin başından beri, Alevi dinine ilişkin Batılı araştırmalar önemli ilerlemeler kaydetti. Alevi inancının özünde, tek Tanrı'nın üç yönünü içeren ilahi bir üçleme vardır. Tıpkı ilk zamanlarda (Nasuralılar) Hristiyan inancında olduğu gibi. Bu yönler veya yayılımlar, tarih boyunca insan biçiminde döngüsel olarak ortaya çıkmaktadır10.
Suriye'de, Fransız Mandası'nın kurulmasıyla Nusayri tarihinde bir dönüm noktası oldu. Fransızlar, Suriyeli sivilleri süresiz olarak silahlı kuvvetlerine alma yetkisi verdi ve bir Nusayri Devleti de dahil olmak üzere azınlıklar için özel alanlar yarattı. Nusayri Devleti daha sonra dağıtıldı, ancak Arap Alevileri, Suriye Silahlı Kuvvetlerinin önemli bir parçası olmaya devam etti.
Arap Alevileri, on birinci İmam Hasan el-Askeri (873) ve öğrencisi İbn Nusayr'ın (868) takipçilerinin soyundan geldiklerini görmekteyiz.11. Daha da geriye gidecek olursak 19. ve 20. yüzyıllarda, bazı Batılı bilim adamları Nusayrilerin, Aramiler , Kenanlılar , Hititler1213 ve Mardaitler14 gibi eski Orta Doğu halklarının soyundan geldiğine inanıyorlardı. Birçok önde gelen Alevi şehyleri de M.Ö. 13. yüzyılda Sincarlı 'dan geldiklerini iddia etmektedirler15. M.Ö 13. yüzyılda Sami kökenli Aramilerin, Hurri ve Hititerin yaşadığı Hatay, Adana, Lazkiye ve Mersin çevresine yerleştiğini görüyoruz. Alevi din adamlarının savlarını doğrular niteliktedir16.
Antik dönemde ise; Plinius'un ''Doğa Tarihi'' eserinin V. Kitabında şunları dile getirmektedir:
''Şimdi Suriye'nin iç kısmından söz etmeliyiz. Coele Suriye'de Marsyas nehri tarafından Nazerini Tetrarşisinden ayrılan Apamea kasabası vardır.''
— Yaşlı Plinius , "Nazerini" adı verilen küçük bir dağ silsilesinin günümüzde de An-Nusayrileri Dağları olarak kabul edilmektedir. Günümüzde de olduğu gibi bu dağlar civarında yaşayanlar Nazerani (Nasrani) yani Ansari - An Nusayriler yaşamaktadır. Bununla birlikte, bazı bilim adamları Nazerini ve Nasuralılar arasında bağlantı kurmaktan kaçınsalarda "Nazerini"'nin Sami dil ailesine mesnub olduğu unutulmamalıdır. ''Nasrani veya Nusayr'' Sami kökenli kelime olup üç harfli kök olan , n-S-R 'dan gelir. Anlam olarak Nasır veya Nazzara (Ansar) ilginçtir ki Doğu Aramice ve Arapça'da "Koruyucu, Bekçi, Gözcü " anlamını taşımaktadır. Tartışmalı olsa da Massignon'un Nusayrilerin, Nazaretliler olduğunu iddia etmesi yadsınacak gibi değildir17. Nitekim Nasuralıların, Nusayriler ile aynı coğrafyada aynı kökende olması ve nedense günümüzde varlıklarının olmaması şüphe uyandırıcıdır. Nassura-Nusayri ilişkisi önümüzdeki akademik araştırmalarda ön plana çıkacak ve muhtemel aralarındaki sır perdesi çözülecektir.
Dünya genelinde yaşayan Nusayrîler; Suriye (1.500.000 - 2.000.000), Lübnan (100.000) ve Türkiye'dedir (1.000.000). Ancak Dünya'nın farklı bölgelerinde, özellikle Almanya, Fransa, Yunanistan, ABD, Kanada, Meksika, Arjantin, Panama, Brezilya, Irak, Kuveyt, Ürdün, Sudan, Mısır, İran, Azerbaycan, Rusya, Yeni Zelanda ve Avustralya'da da Nusayrîler yaşamaktadır.
Çukurova bölgesinde yaşayan Nusayriler, Sünni nüfus tarafından Fellah ve Arabuşağı olarak adlandırılmış ve ötekileştirilmişlerdir. Arap kökenlerini gizlemek adına 1930'larda Türk yetkililer Eti Türkleri ("Hitit Türkleri") siyasi lakabını kullanmıştır. Bu terim modası geçmiş olmasına rağmen, bazı Türk köktenciler tarafından hala bir örtmece olarak kullanılmaktadır.
Nusayriler, Türkiye'de Hatay’dan, Adana ovasına kadar yerleşimlerinin olduğu bilinmektedir . 1939'da Aleviler, Hatay ilinin nüfusunun yaklaşık yüzde 40'ını oluşturuyordu. Fransız coğrafyacı Fabrice Balanche'a göre Türkiye Arap Alevileri ile Suriye Alevileri arasındaki ilişkilerin bağı sınırlı olmuştur. Türkleştirme politikası ve Suriye-Türkiye sınırının onlarca yıldır kapanmasıyla bu ilişkilerin sınırlandığını görmekteyiz.18
Türkiye'deki Arap Aleviler geleneksel olarak Suriye Arap Alevileri ile aynı Levanten Arapça lehçesini konuşurlar. Arapça, kırsal topluluklarda ve Samandağ'da ve Arsuz'da korunmuştur. Adana ve Hatay illerinde gençler kendi ana dillerini konuşamayacak durumdadırlar. Arap Alevilerin konuştuğu Türkçe vurgular ve konuşmalarıyla ayırt edilebilmektedirler. Arap alfabesine hakimiyetin ciddi oranda az olduğu gözükmektedir.
Aleviler kayda değer bir sosyal hareketlilik sergilemektedir . 1960'lara kadar Antakya civarındaki Sünni ağalara (toprak sahiplerine) bağlıydılar ve fakirdiler. Aleviler, ulaşım ve ticaret sektörlerinde öne çıkmış ve büyük, profesyonel bir orta sınıf olarak ortaya çıkmıştır.1920
Hamdi Alkan (Oyuncu) Atiye ( Şarkıcı)
Ana dilleri Arapça'dır. Suriye'deki Gebel ve Ensari'ye bağlı Süryânî/Lübnan lehçelerini konuşurlar. Yaşlı nesil, hâlâ Arapça konuşmaktadır.21
Türkiye'de ise 1939'da Hatay'ın katılmasından sonra doğmuş olan nesil tarafından Türkçe konuşulmaktadır. Bugün Arapça ile Türkçe’nin bir karışımı konuşulur. Yaşlı nüfusun bir bölümü yaşadıkları bölgenin bir zamanlar Fransız hakimiyetinde olmasından dolayı Fransızca da bilmektedir.22
İmamiye-i Gâl’îyye'den olan Nusayr’îyye tarikâtının asıl kurucusu, Irak'ta Kûfe ile Vâsit23 arasında bir yerde bulunan Canbelâ Köyü doğumlu, Hasan el-Askerî ile yakın ilişkileri bulunan okumuş bir ailenin mensubu, "Şeyh Bayrak" nâmıyla ün salan ve Nusayr’îyye Tarikâtı'nın ulûsu olarak addedilen, yaklaşık olarak 957/968 yılları arasında Halep'te vefât eden "Ebû Abd-Allâh el-Huseyin ibn Hemdân’ûl-Canbûlânî El-Hasîbî"24 () adındaki zâttır. Bu Tarikâtın bâtıni i'tikadı, Şeyh Bayrak'ın Antakya köylüklerindeki hâlife ve mürîdlerinden olan "Muhammed bin Âliyy’ûl Cillî" ile "Meymûn bin Kâasım’ıt Tabarânî" tarafından çevreye yayılmıştır. (Nusayr’îyye Tarikâtı şeceresi 25.) Ayrıca, "Muhammed ibn-i Cündeb" ve "Muhammed’ûl Cennân’îl Cünbûlânî" adındaki kişiler de Nusayr’îyye Tarikâtı bâtıni-i'tikadının neşriyâtına büyük ölçüde katkıda bulunmuşlardır.26
Adını On birinci İmâm Hasan El Askeri'nin öğrencisi Ebû Şu'ayb Muhammad ibn Nusayr'dan alan, Câferiyye Şiîliği ile Anadolu Alevîliği'nden inanç yönüden ayrılarak, İsmâilîyye, Dürzîlik, Hristiyanlık ve Suriye'deki diğer inançları da içeren ve Kitâb el-Mecmû adındaki duâ kitabını dînî eğilimlerinin ana kaynağı olarak kabul eden Ehl-i Beyt inancı.27
Günümüzde, Nusayr’îyye Tarikâtı'nın müntesiplerinin büyük çoğunluğunu Nusayrîler'in oluşturmasına rağmen, Nusayrîler'in tamamının kesin olarak bu tarikât mensûplarından olduklarını söylemek mümkün değildir. Nusayrî nüfus içerisinde değişik mezheplerden olan kişilere de sıklıkla rastlamak mümkündür.
İnancın kurucusu Ebû Şu'ayb Muhammad ibn Nusayr (Muhammed bin Nusayrul Abdiyy'in Numayrî)'dir. Ancak Nusayrîliği sistemleştirip yayan kişi olarak Hamdam büyük saygı görür. Nusayrîlerin kutsal kitabı Kur'an-ı Kerîm'dir. Nusayrîler kendilerini Alevi olarak kabullenirler. Aleviler de Nusayrîleri kendilerinden tanırlar. Ancak Anadolu Alevîliği ile Nusayrîlik farklıdır. Haydarî ve Klâzî olarak iki gruba ayrılırlar. Klâzîler Türkiye'deki topluluğun % 30'unu oluştururlar ve daha tutucudurlar. Suriye'de ise Klâzîler çoğunluktadır. Suriye yönetimindeki Esad ailesinin de mensubu olduğu Nusayrîler, Suriye'de toplam nüfusun % 14'ünü oluştururlar.28
Kitabu'l-Mecmu, bilinenin aksine Hamdan El-Hasibi tarafından değil Adanalı Süleyman Efendi tarafından 19. Yüzyılda yazılan kitaptır. Her ne kadar Nusayrîler'in kutsal kitabı olarak gösterilse de bilinenin aksine böyle bir şey yoktur. Adanalı Süleyman Efendi İmam olmak istemiş, o dönemdeki kıdemli Nusayrîler buna karşı çıkmıştır. Çünkü Nusayrîlik'te imam olmak için ''imam Soyundan'' olunması gerekmektedir. Buna karşı çıkan Adanalı Süleyman Efendi, Nusayrîliği terk ederek bu kitabı yazmıştır. Daha sonra Hristiyan olan Adanalı Süleyman Efendi, bir tandır kazası sonucunda yanarak ölmüştür. Kitab-ul Mecmu ise Nusayrîler'in kutsal kitabı olarak gösterilmiştir. Aksine Nusayrîlik'te tek kutsal kitap Kur'an’dır.
Fransız mandası altında 1920'de Alevi Özerk Bölgesi (Fransızca: Le territoire autonome des Alaouites) kurulmuş ve 5 Aralık 1936'da Suriye'ye ilhak edilmiştir.
Dosya:Alawiteman.jpg|Yaşlı adam (20.yüzyıl başlarında Lazkiye'de) Dosya:Alaw.JPG|Bayram günlerinde çocuklar (Birinci Dünya Savaşı döneminde, Dosya:Alawitewomen.jpg|Kadınlar (20.yüzyıl başlarında, Suriye)
Orijinal kaynak: nusayriler. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
Aringberg-Laanatza, Marianne. “Alevis in Turkey–Alawites in Syria: Similarities and Differences.” In Alevi Identity: Cultural, Religious and Social Perspectives. Edited by Tord Olsson, Elisabeth Özdalga, and Catharina Raudvere, 181–199. Richmond, UK: Curzon,
"Erdogan, Iran, Syrian Alawites, and Turkish Alevis". The Weekly Standard. 29 March 2012. Retrieved 6 July 2012. ↩
Gisela Procházka-Eisl; Stephan Procházka (2010). The Plain of Saints and Prophets: The Nusayri-Alawi Community of Cilicia (Southern Turkey) and Its Sacred Places. Otto Harrassowitz Verlag. p. 20. ISBN <bdi>978-3-447-06178-0</bdi>. ↩
Michael Knight (10 December 2009). Journey to the End of Islam. Soft Skull Press. p. 128. ISBN <bdi>978-1-59376-552-1</bdi>. ↩
Abdel Bari Atwan (2015). Islamic State: The Digital Caliphate. Saqi. p. 58. ISBN <bdi>978-0-86356-101-6</bdi>. ↩
Chisholm, Hugh, ed. (1911). "Nosairis" . Encyclopædia Britannica. 19 (11th ed.). Cambridge University Press. p. 821. ↩
Samuel Lyde (1860). The Asian Mystery Illustrated in the History, Religion, and Present State of the Ansaireeh Or Nusairis of Syria. Longman, Green, Longman, and Roberts. p. 49 ↩
Journal of the Royal Anthropological Institute (London, 1911), p.241. ↩
Mordechai Nisan (1 January 2002). Minorities in the Middle East: A History of Struggle and Self-Expression, 2d ed. McFarland. pp. 114–15. ISBN <bdi>978-0-7864-5133-3</bdi>. ↩
Bloch, Yigal, Anadolu'da Aramiler ve Yeni Assur-Arami İlişkileri, Asurlular, Yapı Kredi Yayınları, 2018. s.300-323 ↩
Massignon, “Esquisse d'une bibliographie Nusayrîe”, 641- 649 ↩
Balanche, Fabrice. "The Alawi Community and the Syria Crisis". Middle East Institute. Retrieved 17 April 2021. ↩
Fellahlar'ın Sosyolojisi, Dr. Cahit Aslan, Adana, 2005 ↩
Arap Aleviliği: Nusayrilik, Ömer Uluçay, Adana, 1999 ↩
Andrews, 1992: 215 ↩
Andrews, 1992: 216 ↩
Mustafa Öz, Mezhepler Tarihi ve Terimleri Sözlüğü, Ensar, İstanbul, 2011. ↩
Süleyman Efendi, El-Bâkûret’ûs Süleyman’îyye, Sahife 14-15, Beyrut, 1873. ↩
Büyükkara, Prof. Dr. Mehmet Ali: "İslam Mezhepleri Tarihi" sayfa 156. Anadolu Üniversitesi Yayınları Eskişehir, Eylül 2010 ISBN 978-975-06-0738-7 ↩
Önder, Ali Tayyar, Türkiye'nin Etnik Yapısı, sf.303 ↩
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page