surtsey ne demek?

Surtsey (IPA: 'sør̥tsɛi), İzlanda'nın güney kıyıları yakınında bulunan volkanik bir ada. Adı, İzlandaca "Surtur'ün adası" anlamına gelir. 63.30° Kuzey, 20.62° Batı koordinatlarında bulunan ada, İzlanda'nın en güneydeki ve en genç toprak parçasıdır.1

Ada, 130 metre derinlikte okyanus tabanından başlayarak 14 Kasım 1963 tarihinde yüzeye ulaşan bir volkanik hareketlenme sonucunda oluşmuştur. Hareketliliğin yüzeye yansımasından birkaç gün kadar önce başladığı tahmin edilmektedir. Ada, püskürmenin durduğu 5 Haziran 1967 tarihinde, 2,7 km²'lik yüzölçümü en geniş durumuna ulaşmıştır. O günden bu yana bölgede sık sık görülen dalga ve rüzgâr erozyonu nedeniyle adacığın boyutları hızla küçülmektedir. 2002'de ada yüzölçümü 1,4 km²,2 2012 itibarıyla adanın ise sadece 1,3 km²'dir.3 En güncel ölçümlere göre (2007) en yüksek noktası deniz seviyesinden 155 m yüksekliktedir.4

Ada adını İskandinav mitolojisindeki ateş devi (jötunn) Surtr'dan alaktadır.5 Yeni oluşan ada, hareketlenmenin yaşandığı süre boyunca yanardağ araştırmacıları tarafından ilgiyle izlendi. Yanardağın sönmesinin ardından ada, botanikçiler ile biyoloji araştırmacılarının yoğun ilgisiyle karşı karşıya kaldı. Bütünüyle çorak ve boş olan adada sıfırdan başlayarak yavaş yavaş oluşmaya başlayan doğal yaşamın gelişmesi, bilim adamlarınca izlendi.

Surtsey'i oluşturan denizaltı yarıkları, Vestmannaeyjar (Vestmann Adaları) denizaltı volkan sisteminin parçalarıdır. Deniz tabanında bulunan bu büyük çatlaklar Orta Atlantik Yükselimi (İng. **) olarak adlandırılır. Vestmannaeyjar'ın oluşturduğu bir başka büyük volkan patlaması ise 1973 yılında Heimaey Adası'ndaki Eldfell'dir. Surtsey'in oluşmasında etkili olan püskürme, bu volkanik zincir boyunca Jólnir Adası ve adlandırılmamış birçok küçük tepeciğin yanı sıra daha küçük çapta birçok başka adacık daha oluşturmuş, ancak bunların pek çoğu kısa süre içinde aşınarak küçülmüş ve su altında kalmışlardır.

Hareketlenme öncesi ilk belirtiler

14 Kasım 1963 tarihinde saat 07:15'te (UTC+0), İzlanda'nın güney kıyılarında, Vestmannaeyjar takımadalarının yakınındaki Ísleifur II adlı trol gemisinin aşçısı, teknelerinin güneybatısında havaya yükselmekte olan siyah dumanları gördü. İlk önce ne olduğu anlaşılamayan nesneleri yakından görmek için yönünü değiştiren geminin kaptanı, bunun yanmakta olan bir diğer balıkçı teknesi olabileceğini düşündü, ancak bölgeye vardıklarında patlamaya hazır volkanın küllerinden yükselen dumanlar ile karşılaştılar.

Hareketlenme hiç beklenmedik bir anda gelmesine karşın püskürmesinin oldukça yakın olduğuna ilişkin pek çok ipucu vermiştir. Olayın bir hafta öncesinde başkent Reykjavík'de bir araştırmacı küçük yer sarsıntıları kaydetmiş, ancak merkez üslerini saptayamamıştır. Püskürmenin başlamasından iki gün önce bir denizaltı araştırma gemisi, deniz suyu sıcaklığının olağandan daha yüksek olduğunu belirtmiş, aynı zamanda ana kıyıdan 80 kilometre uzaklıkta bulunan bir ada köyü olan Vík'de yaşayanlar, havada hidrojen sülfür kokusu duyumsadıklarını bildirmişlerdir.

Hareketlenmenin su yüzeyine yansıdığı yerde okyanusun derinliği 130 metre kadardır. Bu derinlikte suyun basıncı, püskürme biçiminde ortaya çıkabilecek bir hareketlenmeye olanak vermeyeceğinden ilk hareketlenmenin su yüzeyinde 14 Kasım'dan birkaç gün öncesinde başladığı düşünülmektedir. Yanardağ, tabandan başlayarak deniz yüzeyine kadar yavaş yavaş yükselerek konik bir biçim oluşturmuş ve yükseltinin su yüzeyine çıktığı andan sonra da suyun püskürme ve patlamaları durdurması olanaksız hâle gelmiştir.

Olayın ilk günleri

14 Kasım 1963 gününde yüzeyde başlayan ilk hareketlenmenin yaşandığı gün, sabah saat 11:00'e kadar püskürmenin oluşturduğu sıcak kül ve dumanlar birkaç kilometre yüksekliğe ulaştı. İlk önce kuzeydoğu - güneybatı doğrultusunda üç ayrı noktadan yüzeye çıkmaya başlayan püskürmeler, akşama doğru birleşerek tek bir yarıkta toplandı. Bir sonraki hafta içinde patlama ve püskürmeler sürekli bir hâl aldı ve birkaç günde bütünüyle cüruftan oluşmuş olan ada, 500 metre genişliğe ve 45 metre yüksekliğe ulaştı. Ortaya çıkan yeni adaya İzlandalılarca İskandinav Mitolojisi'nde ateş devi olan Surtur'den ilham alarak Surtur'ün Adası anlamına gelen Surtsey adı verildi. Patlamalar sürerken tek bir noktada yoğunlaşarak yüzeye çıkmakta olan lavlar, adaya daha yuvarlak bir biçim vermeye başladılar. 24 Kasım'da adanın boyutları 900×655 metrekareyi bulmuştu. Durmadan akmayı sürdüren sıcak lavlar ile deniz suyunun karşılaşmasından kaynaklanan şiddetli patlamaların oluşturduğu gevşek volkanik arazi, içinde bulunulan kış aylarında Atlas Okyanusu'nda yaşanan fırtına ve büyük dalgalar nedeniyle hızla aşınarak küçüldü.

Adada volkanik hareketlilik hâlâ sürmekteyken 6 Aralık 1963 günü Paris Match adlı dergiyi temsilen adaya üç Fransız gazeteci ayak bastı. Büyük patlamalar yaşanabilir kaygısı ile adadan 15 dakika içinde ayrılan gazeteciler, mizahî bir biçimde adada Fransa egemenliğini ilan ettiler, ancak İzlanda Hükûmeti hemen yanıt vererek adanın kendi karasuları sınırları içinde kaldığını belirterek adanın kendisine ait olduğunu duyurdu. Yine bir volkanik hareketlenme sonucu oluşan Sicilya yakınlarındaki Ferdinandea, üzerinde Fransa da dahil birçok devletin hak iddia ettiği bir başka ada olmuştur.

İlerleyen günlerdeki hareketlilikler

Yeraltından gelen lavların doğrudan deniz suyu ile birleşmesinden kaynaklanan ve şiddetli patlamalar biçiminde oluşan püskürmeler taş ve kaya parçalarını bir kilometre uzaklığa kadar fırlatmış, kül bulutları atmosferde 10 kilometre yüksekliğe ulaşmıştır. Yeraltından çıkan ve henüz katılaşmamış olan malzemelerin dalgalarca hızla taşınmış olması taze magmanın miktarını azaltmış ve adada bunlardan çıkan büyük kül ve duman bulutları volkanik hareketlenmenin sonuna dek sık sık görülmüştür.

1964 başlarında süregelen püskürmelerden dolayı adanın boyutları iyiden iyiye büyümüştü ve artık deniz suları, lavların yeryüzüne çıktığı noktaya ulaşamıyordu; bu nedenle deniz suyu ile lavların buluşmasında ortaya çıkan şiddetli patlamalar büyük ölçüde azaldı. Bunların yerine akan lavlar ve diğer püskürükler, adanın oluşumunda etkili olmaya başladı. Gevşek volkanik arazinin üzerini büyük ölçüde kaplayan, kraterin etrafı başta olmak üzere adanın büyük bir bölümünde aşınmaya dayanıklı sert bir tabaka oluşunca adanın rüzgâr ya da dalgalar nedeniyle küçülmesini azaldı. Hız kesmeden süren püskürmeler, 1965 yılında sona erdi. Volkanizma hareketlerinin bütünüyle durduğu anda adanın toplam yüzölçümü 2½ kilometrekareye ulaşmıştı.

28 Aralık 1963 günü Surtsey'in 2½ kilometre kuzeydoğusunda, denizaltında başlayarak 100 metre yüksekliğinde bir tepe oluşturan bir başka volkanik hareketlenme başladı. Yeni yeni oluşmaya başlayan bu tepeciğe de Surtla adı verildi ama bu tepecik, hiçbir zaman yüzeye erişemedi. Surtla'daki hareketlilik 6 Ocak 1964 günü bitti. Hep deniz altında kalmış olan ada, denizin aşındırma gücü ile günden güne küçülmeye başladı.

Yanardağın sönmesi

1965 yılında Surtsey'deki hareketlenmeler azaldı ancak aynı yılın Mayıs ayında adanın 600 metre kuzeyinde başka bir yarıkta yeni bir hareketlilik başladı. Deniz tabanından bir tepecik oluşturmaya başlayarak yükselmeyi sürdüren bu yarık 28 Mayıs günü yüzeye çıktı. Bu adaya da Syrtlingur adı verildi. Buradaki püskürmeler 1965 Ekim başlarına dek sürdü. Tüm hareketlenme durduğunda bu adanın boyutları 150 metrekareye ulaşmıştı ancak püskürmelerin durduğu günden sonra erozyon nedeni ile bu ada da hızla küçülerek 24 Ekim günü su altında kaldı.

Çok geçmeden Aralık 1965'te Surtsey'in yaklaşık 900 metre güneybatısında bir başka hareketlenme başladı ve yeni bir ada oluştu. Jólnir olarak adlandırılan bu ada, sonraki sekiz ay içerisinde 70 metre yüksekliği ve 300 metrekare yüzölçümüne ulaştı. Syrtlingur örneğinde olduğu gibi bu ada da hareketliliğin sona erdiği 8 Ağustos 1966 gününden sonra hızla aşınarak küçüldü ve Ekim 1966'da tümüyle su altında kaldı.

19 Ağustos 1966 günü Surtsey üzerindeki püskürmeler yeniden başladı ve aşınarak küçülmesi bir kez daha büyük ölçüde azaldı. Ancak bu hareketlenme kısa süre içinde yavaşlayıp 5 Haziran 1967 tarihinde tümüyle durdu. Yanardağ, o günden bu yana sönüktür. Püskürmelerin başladığı günden itibaren 3½ yıl boyunca yanardağın çıkarttığı malzemelerin toplamı 1 kilometreküptür. Yanardağ söndüğünde adanın en yüksek noktası, deniz seviyesinden tam 174 metre yükseklikteydi.

Püskürmelerin durması ile birlikte dalga ve rüzgâr erozyonu adanın boyutlarında büyük azalmalara neden oldu. Güneydoğu bölümünde oldukça geniş bir alan tümüyle aşınarak yok olurken kuzeyde Norðurtangi (Kuzey noktası) adı verilen bir kum tepeciği oluştu. Erozyon nedeni ile taşınan madde miktarının yaklaşık 0,024 km³ olduğu sanılmaktadır.6

Ada üzerindeki doğal yaşam

Biyoloji ve doğa araştırmaları için oldukça elverişli bir ortam olan Surtsey, pek çok bilim insanının ilgisini çekti. Volkanik hareketlilik sürmekteyken 1965 yılında doğal koruma alanı ilan edildi. Dışarıdan gelen kurucu ögeler ile doğal yaşamın başlaması gözlemlenerek kayıt altına alındı. Bugün sadece birkaç bilim insanının Surtsey'e girme izni vardır. Başka kişiler için adayı yakından görmenin tek yolu bir hava taşıdı kullanmaktır. Elli yıl içinde adayı ziyaret izni alanların sayısı yüz civarındadır.78

Bitki oluşumları

Bütünüyle boş bir volkanik arazi olan Surtsey'de ilk yaşam belirtileri 1965 yılının başlarında yosun ve likenlerin görülmesi ile başlamıştır. Bugün bu yosun ve likenler adanın büyük bir bölümünü kaplamış durumdadır. Adanın oluşmasını izleyen 20 yıl içinde yirmi bitki türü saptanmış, ancak bunların sadece onu adanın verimi düşük, kumlu toprağında kalıcı olabilmiştir.

Adayı yavaş yavaş kuşların yuva edinmeye başlamasıyla toprak koşullarında iyileşme gözlenmiş ve daha gelişmiş bitki türleri adada yaşamaya başlamıştır. 1998 yılında adada dört metreye kadar büyüyebilen çay yapraklı söğüt (**) adlı ilk çalı türü bitki bulunmuştur. Toplamda Surtsey üzerinde bulunan bitki türlerinin sayısı altmışı bulmuş, bunlardan yaklaşık otuzu adanın ekosisteminde kalıcı olabilmiştir. Adaya her yıl ortalama 2-5 yeni tür giriş yapmaktadır.9

Kuşlar

Adaya kuşların gelişi, bitki örtüsünün var oluşuyla alakalıdır ve bitki örtüsünün daha da genişlemesine olanak sağlamıştır. Kuşlar bitkileri yuvalarını hazırlamada kullandıkları gibi tohumların da taşınmasına yardımcı olmuş, dışkıları adanın verimsiz toprağına gübre olmuştur. Kuşların adaya ilk uğrayışları, oluşumundan üç yıl sonra görülmüştür. İlk gelen kuşlar, fulmar ve dalıcı martılar olmuştur. Bugün ise ada üzerinde tam sekiz tür kalıcı olarak bulunmaktadır.

Oluşumundan sadece birkaç hafta sonra adanın kıyılarına kısa süreliğine uğramalarına karşın, ilk kalıcı dalıcı martı grubu 1986 yılında görüldü. Bu dalıcı martı kolonisi, adada bulunan diğer türler ile karşılaştırıldığında sayılarının bolluğu nedeniyle Surtsey'in bitki örtüsünün gelişim ve biçimlenmesine çok daha büyük katkılar sağlamıştır. 2004 yılında adada kuluçkaya yatan ilk bayağı deniz papağanı türü bulundu. Bu deniz papağanları takımadaların kalan bölümlerinde de oldukça yaygındır.

Pek çok kuş türüne yuva olmasının yanında Surtsey, İzlanda ile Büyük Britanya adaları arasında yer değiştiren göçmen kuşlar için de bir durak yeri olmuştur. Bugüne dek adanın kıyılarında görülen diğer kuş türleri kuğular, kaz ve kargalardır. Britanya'daki adalardan İzlanda'ya doğru yola çıkan kuşların rotasına göre biraz daha doğuda kalan ada, bitki örtüsü hızla geliştiği için giderek daha yaygın bir duraklama noktası olmaktadır.10

Surtsey adasında üreyen kuş türleri11:

Üreyen türlerBilimsel adıİlk tespit yılı1990'daki çift sayısı2003'teki çift sayısı
Kara dalıcı martı**19701535-40
Kuzey fulmarı**1970120350-400
Büyük kara sırtlı martı**19743535
Kara bacaklı martı**19754130
Kuzey sumrusu**197500
Kuzey gümüş martı**19812535-40
Kara sırtlı martı**1985120150-200
Kutup martısı**19934-5
Kar kiraz kuşu**199611
Ak kuyruksallayan**20021
Boz kaz**20022
Çayır incir kuşu**20022
Bayağı deniz papağanı**2004

Bölgedeki deniz canlıları

Adanın oluşumunun hemen sonrasında bölgede foklar görüldü. Volkanik hareketliliğin tümüyle durduğu zamanlardan sonra çevrede görülen foklar adanın kıyılarında, özellikle de kuzeydeki kum tepeciğinin yakınlarında güneşlenmeye başladılar. 1983 yılında ilk kez fokların adada yavruladığı gözlemlendi.12 70 bireyden oluşan bir fok grubu, adayı yavrulama noktaları hâline getirmişti. Gri foklar bayağı foklardan sayıca daha fazla olmasına karşın bugün her iki türü de ada ekosistemine kalıcı olarak yerleşmişlerdir. Adadaki fokların varlığı, genelde Vestmannaeyjar takımadaları dolaylarında görülen katil balinaların ilgisini çekmektedir. Bu nedenle son yıllarda adanın çevresinde bu balinalara sık sık rastlanmaktadır.

Ada çevresindeki denizaltı yaşamında da birçok deniz bitkisi bulunmuştur. Denizkestanesi, denizminaresi ve denizyıldızı en çok görülen canlılardır. Birçok kayaç, algler ile kaplıdır ve yosunlar volkanın deniz yüzeyinden deniz tabanına kadar olan eğimli bölümlerini sarmıştır. Yosunların en yoğun yetiştiği bölümler, denizin 10-20 metre derinliğindeki yerleridir.13

Başka türler

Böcekler, Surtsey'e oluşmasının hemen ardından varmışlardır. Adada ilk böcek 1964 yılında bulunmuştur. Adaya ilk uğrayan türler, rüzgârın sürüklediği ya da bilinçli olarak buraya gelen uçan böcekler olmuştur. Adaya Avrupa ana karasından da böceklerin geldiği sanılmaktadır. Yürüyen böcekler de adaya deniz yoluyla yüzerek gelen tahta parçalarıyla ulaşmıştır. 1974 yılında ada kıyılarına, adadaki araştırmacıların inceleme amacıyla yarısını aldığı büyük bir ot öbeği vurmuştur. Yapılan incelemeler sonucunda bu yığın içinde çoğunluğu kene ve yaykuyruklular olan toplam 663 kara omurgasızı bulunmuş, geri kalan bölümde bulunan canlıların birçoğu adada tutunabilmiştir.14

Surtsey'de böcek yaşamının yerleşmesiyle kuşların başlıca besin kaynaklarından biri oluşturmuştur. Ölen kuşların bedenleri etçil böcekler için besin kaynağı olurken, toprak için de gübre olmuş ve bitki örtüsünün gelişimine katkıda bulunarak otçul böceklerin de dengeli biçimde çoğalmasına elverişli ortam sağlamıştır.

Ada topraklarında artık daha gelişmiş canlı oluşumlarına rastlanmaktadır. Adadaki ilk solucan, 1993 yılında incelenmek üzere alınmış bir toprak örneği içinde tesadüfen bulunmuştur. Heimaey Adası'ndan gelen bir kuşun gagasından düştüğü sanılan solucanın yanı sıra adada 1998 yılında İzlanda'daki türlerle benzerlik gösteren bir de sümüklü böcek görülmüştür. Bunlarla birlikte adada yerleşmiş olan birçok örümcek ve kın kanatlı türü vardır.1516

Surtsey'in geleceği

Püskürmelerin durmasının sonrasında araştırmacılar, adanın boyutlarında oluşacak değişmeleri gözlemleyebilmek için bir işaretleme sistemi oluşturdular. Belirli yerlere konulan sabit noktalardan oluşan bu sistem, daha sonra yanardağdaki hareketliliğin durduğu zamandan başlayarak dağın dikey olarak hızla toprak yitirdiğini ortaya çıkardı. Verilere göre 20 yıl içinde dağın yüksekliğinin bir metre kadar alçaldı. Başlangıçtaki aşınma yılda 20 cm olarak ölçülmüşse de bu sayı 1990'lı yıllara gelindiğinde yıllık 1–2 cm'ye kadar gerilemiştir. Bunun birkaç nedeni vardır: yerin derinliklerinden gelen gevşek malzemenin zamanla sıkılaşıp iyice oturması; adanın altında, deniz tabanındaki tortuların sıkışması ve adanın ağırlığından dolayı litosferin aşağı doğru eğilmesi.17

Vestmannaeyjar takımadasında gerçekleşen volkanik hareketliliklerin ortak özelliği, her bir yarıkta sadece bir püskürme olmasıdır. Bu da ortaya çıkan adaların gelecekte yeni patlamalarla daha da genişlemeyeceği anlamına gelir. Bu nedenle oluşan adalar, daha ilk aşamada bile okyanusun güçlü dalgalarıyla hızla aşınmaya başlar ve püskürmelerin durduğu zamana dek sahip olduğu toprağın yarısına yakınını yitirir. Surtsey de ölçümlere göre her yıl 10.000 metrekare toprağını yitirmektedir.18

Adanın gidişatına bakıldığında yakın gelecekte yok olmayacağı anlaşılabilir. İlk dönemlerde hızla güçlü dalga ve rüzgârlarla aşınarak ortadan kaybolan bölümler, adanın gevşek bölümleridir. Bugün adayı oluşturan toprak oldukça sertleşmiştir ve ada, aşınmaya karşı büyük direnç gösteren taşlaşmış lavlar ile kaplanmıştır. Bununla birlikte çeşitli kimyasal tepkimeler sonucunda yeraltından gelen püskürükler, aşınmaya karşı koyabilen sert yapılar oluşturmuştur. Patlamadan sonra Surtsey, %70 tefradan meydana gelmekteyken yanardağ faaliyetlerinin bitmesinden iki sene sonra malzemenin sıkılaşması, araştırmalara göre krater ve çevresi bölgelerde uzun süre devam eden 55 C üzerindeki sıcaklıktan dolayı olmuş, bu şartlarda tefra palagonite dönüşmüştür. Araştırmacılar, uzun vadede bu bölgeler dışında adanın erozyonla tekrar yok olacağını sanmaktadırlar.19 Bu tepkime süreci, Surtsey üzerinde yeraltındaki ısı yüksekliğinden dolayı olağandan biraz daha hızlı gelişmiştir.20

Adanın boyutlarının giderek ufaldığı kesinken, bütünüyle kaybolmasının büyük olasılıkla birkaç yüzyıl alacağı görüşü de mevcuttur. Bu süreç boyunca adanın, Vestmannaeyjar takımadasının Surtsey'den yüzyıllar hatta binyıllar önce oluşan diğer üyelerinin geçtiği evrelerden geçeceği düşünülmektedir.21 2001 yılında İzlanda Hükûmeti adanın UNESCO'nun Dünya Kültür Mirası listesine girmesi için öneri vermiştir.22 Dünya Miras Listesi İzlanda Komitesi, 2007 yılında Surtsey adasının UNESCO Dünya Miras Listesine girebilmesi için tekrar resmi başvuruda bulunmuştur.23 Bu başvurudan sonra 2008 yılında UNESCO, adayı yüksek bilimsel değerinden dolayı Dünya Mirası olarak ilan etmiştir24

Kaynakça

Ayrıca bakınız

Dış bağlantılar

Orijinal kaynak: surtsey. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.

Footnotes

  1. Snorri Baldursson and Álfheiður Ingadóttir (eds.) 2007, Nomination of Surtsey for the UNESCO World Heritage List, Icelandic Institute of Natural History, Reykjavík, 123 sayfa, Sayfa 43 ISBN 978-9979-9335-6-4 (İngilizce)

  2. Finnur Gudmundsson (2000), Surtsey Research Report No. XI, Museum of Natural History, Reykjavik, Iceland.

  3. JG Moore, Sveinn Jakobsson, Josef Holmjarn (1992), Subsidence of Surtsey volcano, 1967–1991, Bulletin of Volcanology, v. 55, p 17-24

  4. Jakobssen, SP (2005) Erosion of the Island, 1 , 17 Mayıs 2007 tarihinde erişildi

  5. Jakobssen, SP (2005) The Formation of Palagonite Tuffs, 2 , 17 Mayıs 2007 tarihinde erişildi

Kategoriler