Devlet adamı | imza = Kenan Evren imzası.png
| takma_adı = Evren Paşa | bağlılığı = | alanı = Türk Kara
Kuvvetleri | hizmetyılları =
1938-1983 | rütbesi = Orgeneral | birimi =
Genelkurmay II. Başkanlığı | kumandaettiği = | ödüller = TSK Üstün
Hizmet Madalyası
TSK Altın Şeref
Madalyası
ABD Liyakat Madalyası
Atatürk Uluslararası Barış Ödülü | dini = İslam }}
Ahmet Kenan Evren (17 Temmuz 1917, Kula,
Manisa – 9 Mayıs 2015,
Ankara), Türk asker, devlet adamı ve ressam. Türk
Silahlı Kuvvetlerinin 17.
Genelkurmay Başkanı, 12 Eylül Darbesi
sonrası Türkiye'nin Devlet Başkanı (1980-1982) ve 7.
Cumhurbaşkanıdır (1982-1989). Ayrıca 1982
yılında kurulan Mehmetçik Vakfının
kurucularındandır. 1998 yılında "Atatürk" adlı yağlı boya tablosunun 105
milyar liraya satılmasıyla dönemin yaşayan en pahalı Türk ressamı
olmuştur.1
Maltepe Askerî Lisesi, Kara Harp Okulu, Topçu Okulu ve Kara Harp Akademisini bitirdi. Türk Silahlı Kuvvetlerinin çeşitli kademelerinde görev yaptı. Ordu Komutanlığı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığından sonra 7 Mart 1978'de Genelkurmay Başkanı oldu. Görevi sırasında 12 Eylül 1980 günü gerçekleştirdiği askerî darbeyle Devlet Başkanlığı ve Millî Güvenlik Konseyi Başkanlığı görevlerini de üstlendi. 1982'de kendisi ve diğer Millî Güvenlik Konseyi üyesi komutanların aralarında topladıkları biner TL ile Mehmetçik Vakfını kurdu. 7 Kasım 1982'de halkoyuna sunulan ve %91,37 oy oranı ile kabul edilen yeni anayasa ile Türkiye Cumhuriyeti'nin yedinci cumhurbaşkanı olarak göreve başladı. Okuma yazma oranının yükseltilmesi, kız çocuklarının mutlaka okutulması, nüfus artış hızının azaltılması, okul yapımının çoğaltılması için başlattığı "Kendi okulunu kendin yap." kampanyası için çalıştı. 9 Kasım 1989'da görev süresini tamamlayarak Marmaris'e yerleşti.
Cumhurbaşkanlığından sonra anılarını ve diğer kitaplarını yazarak, resim yaparak, kişisel resim sergileri açarak, ziyaretleri kabul ederek, ziyaretlerde bulunarak, balolara katılarak ve kurduğu "Kenan Evren Eğitim Kültür Vakfı" ile ilgilenerek günlerini geçirdi. 1990'da Atatürk Uluslararası Barış Ödülü'ne layık görüldü. 1990-1991 yıllarında kendi yazdığı ve 6 ciltten oluşan Kenan Evren'in Anıları adlı otobiyografisini yayımladı.
18 Haziran 2014 tarihinde Ankara 10. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından; 12 Eylül 1980'de dönemin başbakanı Süleyman Demirel'e muhtıra vermek, T.C. Anayasası'nı ve Türkiye Büyük Millet Meclisini ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs suçundan müebbet hapis cezası verilmesine ve orgenerallik rütbesinin erliğe düşürülmesine karar verildi. Ankara 10. Ceza Mahkemesi'nin mahkumiyet hükmü temyiz edilmiş ancak 24 Kasım 2014 itibarıyla Yargıtay sürecine henüz başlanmamıştı. Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın ölümlerinin ardından Yargıtay süreci devam eden kamu davası düşmüş oldu, kararlar kesinleşmedi. Yıllar sonra, 15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi sonrası; Evren'in ifadesini alan dönemin Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili, Evren ve Şahinkaya'ya dava açan dönemin Ankara Cumhuriyet Savcısı, açılan davaya ilk bakan hâkimler ve iddia makamında bulunan savcılar, "Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) soruşturması" kapsamında meslekten ihraç edildiler. Daha sonra bazıları yargılandı ve mahkûm oldu.
9 Mayıs 2015'te tedavi gördüğü Gülhane Askerî Tıp Akademisinde 97 yaşında öldü.2
Kenan Evren, Arnavut kökenli34 Hayrullah Evren (1877 - 1957) ve Bulgaristan Türk'ü Naciye Evren'in (1885 - 1983) dördüncü ve son çocuğu olarak doğdu.5 Nüfus cüzdanı, doğduktan 6 ay sonra Alaşehir'de alındığı için resmiyette 1 Ocak 1918'de Alaşehir'de doğduğu yazsa da sonradan yaptığı araştırmalara göre Evren, 17 Temmuz 1917 tarihinde Kula'da dünyaya geldi.6 Babası Hayrullah Evren bugün Sırbistan'da bulunan Preşova kasabasından İstanbul'daki amcasının yanına yerleşmiş, Düyun-u Umumiye (Genel Borçlar) Teşkilatında aşar kontrol memuru olarak görev yapmıştı. Anne tarafı ise Bulgaristan'ın Ziştov kentinden göç ederek Soma'ya yerleşmişti.7
Kadir Gecesi doğduğundan dolayı Evren'e "Kadir" adı verildi, on beş gün kadar adı "Kadir" olarak kaldı. Ağabeyi Ragıp'ın isteği üzerine babası, "Kadir" adından vazgeçip Evren'e "Ahmet Kenan" adını koydu.8
15 Mayıs 1919'da Yunanlar İzmir'e asker çıkararak Anadolu içlerine doğru Osmanlı topraklarını işgale başladığında Evren ve ailesi Alaşehir'deydi. Yunanlar Alaşehir'e yaklaştıklarında Evren'in ailesi Alaşehir'i terk edip Denizli'ye göç etti. O tarihte at ve katır üstünde gerçekleşen göç sırasında Evren, henüz iki yaşındayken, kuvvetli bir ishale yakalandı. Annesi, Evren'i sırtında ve kucağında taşımaktan bitap düşüp oğlunun öleceğini tahmin ederek onu yolda bırakmayı dahi düşünmüşse de bırakmadı ve Evren ailesi Denizli'ye yerleşti. Kurtuluş Savaşı'nın kazanılmasından sonra Evren'in babası önce Bergama'ya, sonra Muğla'ya tayin edildi. Aile Muğla'ya geçti.
Kenan Evren, 7 yaşındayken Muğla'da ilkokula başladı. Birinci sınıfı burada okudu. Daha sonra babasının tayini Alaşehir'e çıktı. İlkokulun diğer sınıflarını Alaşehir'de, ortaokulu Manisa'da okudu. Bu dönemde yaşanan Menemen Olayı kendisini etkiledi, ilk portre resmini Mustafa Fehmi Kubilay'ın resmi olarak yaptı.
Evren, liseyi Maltepe Askerî Lisesinde okudu. 1938'de Kara Harp Okulunu bitirerek topçu asteğmen oldu. Topçu Okulunda iken Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümü kendisini derinden etkiledi. Anıları'nın ilk cildinde Atatürk'ün ölümünden bahsetti.9
Şubat 1939'da teğmen oldu. 1940'ta Topçu Okulunu bitirdikten sonra çeşitli birliklerde görev yaptı. Ağustos 1942'de üsteğmenliğe yükseldi. 1946 yılına kadar çeşitli topçu birliklerinde Batarya Takım Komutanı ve Batarya Komutanı olarak görev yaptı. 1946 yılında girdiği Kara Harp Akademisini 1949 yılında kurmay yüzbaşı olarak bitirdi.
Kara Harp Akademisini bitirdikten sonra Genelkurmay Eğitim Şubesi kısım amirliği, 1. Ordu Harekât Dairesi başkan yardımcılığı yaptı, Kara Harp Akademisinde öğretmenlik etti. 1958-1959 yıllarında, Kore Savaşı'nın ardından Güney Kore'de kalan Türk Tugayında harekât ve eğitim şube müdürü ve kurmay başkanı olarak görev aldı. Türkiye'ye döndükten sonra 1959-1961 arasında Ordu Donatım Okulu kurmay başkanlığı ve 2. Ordu harekât eğitim başkanlığı görevlerini üstlendi. O sırada 27 Mayıs Darbesi'yle ordu yönetime el koymuştu. 227. Piyade Alayı komutanlığı, 9. Kolordu kurmay başkanlığı, Kara Kuvvetleri Okullar Dairesi başkanlığı yaptı. 1964'te tuğgeneral, 1967'de tümgeneral oldu. 58. Er Eğitim Tümeni komutanlığı ve 2. Ordu kurmay başkanlığı görevlerine atandı. 1970'te korgeneralliğe yükseldi. 1970-1972 arası Trabzon'da 11. Kolordu komutanlığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı Denetleme Kurulu başkanlığı görevlerinde bulundu. 1974'te orgeneral olarak Genelkurmay İkinci Başkanlığına getirildi.10 1976 ile 1977 yıllarında Ege Ordusu komutanlığı görevinde bulundu.
Kara Kuvvetleri Komutanı Namık Kemal Ersun'un 1 Haziran 1977'de, Kanlı 1 Mayıs'tan (1 Mayıs 1977) sonra darbe girişiminde bulunacağı iddiasıyla, dönemin başbakanı Süleyman Demirel tarafından 200 asker ile birlikte resen emekliye sevk edilmesiyle Kenan Evren'e Genelkurmay Başkanlığı yolu açıldı.11 Gelecekteki Genelkurmay Başkanı olmasına kesin gözüyle bakılan Ersun’un emekliye ayrılması Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki dengelerin ve kıdem geleneğinin bir anda altüst olmasına neden oldu. Bu karışık dönem nedeniyle Genelkurmay Başkanı Semih Sancar'ın görev süresi bir yıl uzatılırken bu arada Kara Kuvvetleri Komutanlığına gelecek yani bir yıl sonra Genelkurmay Başkanı olacak isim konusunda bir anlaşmazlık baş gösterdi, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk 1. Ordu Komutanı Adnan Ersöz’ü isterken Başbakan Demirel 3. Ordu Komutanı Ali Fethi Esener’in Kara Kuvvetlerinin yeni komutanı olmasını istedi. Ancak Ne Demirel ne de Korutürk geri adım atınca her iki komutan da görev süreleri bittiğinden 30 Ağustos 1977’de emekliye ayrıldı. Böylece kıdem sırasında 4. olan Evren, önündeki 3 kişinin görev sürelerini tamamlayarak emekli olmasıyla beklenmedik biçimde 5 Eylül 1977 tarihinde Kara Kuvvetleri Komutanı oldu.12 1977-1978 yıllarında Kara Kuvvetleri Komutanlığı yapan Evren, 6 Mart 1978'de Genelkurmay Başkanlığına atandı.
Evren, Genelkurmay Başkanı olduktan sonra 17 Mart 1978 tarihli emriyle 1 numaralı direktifini orduya yayımladı. Kamuoyunda ve Türk Silahlı Kuvvetlerinde olumlu karşılanan bu direktifin bazı maddeleri şöyleydi:13
— Savurganlıktan vazgeçilecektir. Her kademedeki komutan her hususta tasarrufa azami riayet edecektir.
— Gittiğim garnizonlarda komutanlar ancak bir yemek verecek. Bu yemek de çok basit, mümkünse tabildot yemeği şeklinde olacak. Diğer yemek paraları ve orduevindeki yatak ücretleri mutlaka alınacak. Zira geçici görev yolluğu bunun için veriliyor.
— Garnizonlara gittiğimde komutanlar beni şehir dışında il hududunda değil, garnizonda merasim bölüğü ile karşılayacak.
— Emniyet mülahazası ile yollara asker dizilmeyecek. Zira bu erler saatlerce, bazen yağmur altında soğukta arazide kalmakta, hiç de yararı olmamaktadır. Kaldı ki zaten komutan arabasının arkasından bir koruma aracı takip ettiği gibi önde de eskort aracı bulunmaktadır.
— Bayramlarda tebrik kartları ancak iki üst makama kadar gönderilecek, aynı garnizon içinde ve karargâh dâhilinde subay ve komutanlar arasında tebrik kartı teati edilmeyecektir.
— Yurt dışı ve yurt içine kurs, gezi ve geçici görevle gönderilen personel miktarında azami ölçüde tasarrufa uyulacaktır.
Evren, 27 Aralık 1979'da kuvvet komutanlarıyla birlikte imzalayarak Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'e gönderdiği uyarı mektubunda (27 Aralık Muhtırası) siyasal partilerin ve diğer anayasal kuruluşların ülkenin sorunlarının çözülmesinde uzlaşmaya varmalarını istedi. Mektupta şu ifadeleri kullandı:14
"Türk Silahlı Kuvvetleri, ... ülkemizin bugünkü hayati sorunları karşısında siyasi partilerimizin bir an önce millî menfaatlerimizi ön plana alarak anayasamızın ilkeleri doğrultusunda ve Atatürkçü bir görüşle bir araya gelerek anarşi, terör ve bölücülük gibi devleti çökertmeye yönelik her türlü hareketlere karşı bütün önlemleri müştereken almalarını ve diğer anayasal kuruluşların da bu yönde yardımcı olmalarını ısrarla istemektedir."
Dönemin Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, askerlerin talebi doğrultusunda uyarı mektubunu 2 Ocak 1980 tarihinde hükûmet ve siyasi partilere gönderdi ancak olumlu bir sonuç çıkmadı.15
Evren, 30 Ağustos 1980'de Zafer Bayramı dolayısıyla radyo ve televizyonda yayımlanan konuşmasında, halkın ve Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının bayramını kutladıktan sonra ülkenin ve devletin içinde bulunduğu durumdan bahsederek şöyle dedi:16
"Yurtta doğmasını düşledikleri kargaşa ile demokratik düzenin ve ülke bütünlüğünün yok edilmesini amaçlayan anarşinin idrakten yoksun vatan haini yaratıcıları, elbette layık oldukları cezayı bulacak, tarihimizde bir zamanlar türemeye yeltenen benzerleri gibi, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kahredici yumruğu altında ezilerek akıttıkları kardeş kanlarının günahları içinde boğulup gidecekler ve Yüce Türk Ulusu, bağrından doğan Türk Silahlı Kuvvetlerinin yarattığı güven ortamı içinde sonsuza kadar birçok bayramları refah ve mutlulukla kutlayacaktır."
Kenan Evren'in 8 Eylül 1980'de imzaladığı icra emri gereği 12 Eylül 1980 günü saat 03.00'te resmî adı "Bayrak Harekâtı" olan müdahale, Türk Silahlı Kuvvetlerinin emir komuta zinciri içinde başladı. Yasama ve yürütme yetkilerini kullanmak üzere Evren'in liderliğinde Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Sedat Celasun'dan oluşan Millî Güvenlik Konseyinin ilk bildirisi olan 1 numaralı bildiri, tüm hedeflerin sorunsuz olarak birer birer ele geçirilmesi sonucu saat 04.00'te radyolardan yayımlandı. Bildiride, "Girişilen harekâtın amacı; ülke bütünlüğünü korumak, millî birlik ve beraberliği sağlamak, muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek, devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis etmek ve demokratik düzenin işlemesine mâni olan sebepleri ortadan kaldırmaktır." ifadeleri yer aldı. Evren, saat 13.00'te radyo ve televizyondan canlı yayınla uzun bir konuşma yaptı. Bu konuşmada, "Bir defa daha belirtiyorum ki Silahlı Kuvvetler; aziz Türk milletinin hakkı olan refah ve mutluluğu, vatan ve milletin bütünlüğü ve gittikçe etkisi azaltılmaya çalışılan Atatürk İlkeleri'ne yeniden güç ve işlerlik kazandırmak, kendi kendini kontrol edemeyen demokrasiyi sağlam temeller üzerine oturtmak, kaybolan devlet otoritesini yeniden tesis etmek için yönetime el koymak zorunda kalmıştır." dedi.17
Evren, genelkurmay ve Millî Güvenlik Konseyi başkanlığının yanı sıra devlet başkanlığını da üstlendi. TBMM ve hükûmeti feshetti, bütün ülkede sıkıyönetim ilan etti. 20 Eylül'de eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Emekli Oramiral Bülent Ulusu'ya hükûmeti kurma görevi verdi. Devlet Başkanı olarak yurt gezilerine çıktı, 12 Eylül Darbesi'nin gerekçelerini ve amaçlarını halka anlattı. Gittiği yerlerde halktan büyük destek gördü. 10 Temmuz 1981 günü, Danışma Meclisinin 23 Ekim günü toplanacağını açıkladı. 23 Ekim'de açılan Danışma Meclisi, yeni anayasayı hazırlamaya başladı. Üyeleri MGK tarafından seçilen Danışma Meclisince hazırlanan ve MGK'ce düzenlenip son hâlini alan Anayasa'nın kabul edilmesi için yoğun bir propaganda kampanyası yürüttü. Bazı illere gidip konuşmalar yaptı. 1982 Anayasası, 7 Kasım 1982 tarihinde yapılan referandumda %91,37'lik "EVET" oyuyla kabul edildi. Evren, Anayasa'nın 1. geçici maddesi uyarınca yedi yıllık bir süre için Türkiye'nin 7. Cumhurbaşkanı sıfatını kazandı.18
Mehmet Ali Birand'ın, 12 Eylül Darbesi'ni anlattığı "12 Eylül Saat: 04.00" adlı kitabında, darbe sırasında dönemin CIA Türkiye Masası İstasyon Şefi Paul Henze'in askerî müdahaleyi haber alırken haberi ulaştıran diplomatın, "Your boys have done it. (Senin çocuklar yaptılar.)" şeklinde yaptığını iddia ettiği konuşması, darbe içinde ABD'nin rolü konusunda tartışmalara neden olmuştur. İddiaya göre mesaj, Henze'den sonra Başkan Jimmy Carter'a iletilmiştir.19 Henze 2003 yılında verdiği demeçte, "Senin çocuklar yaptılar." sözlerinin Birand'ın uydurması olduğunu belirtmiştir, kısa bir süre sonra Birand ise 1997'de Henze ile yaptığı görüşmenin sesli ve görüntülü kayıtlarını yayımlamıştır. Ancak yayımlanan kayıtlarda konuşmanın Birand'ın iddia ettiği gibi değil, "The boys in Ankara did it." (Ankara'dakiler yaptılar.)" şeklinde olduğu görülmüştür.20
Kenan Evren'in bu dönemde NATO içerisinde gizli bir örgütlenme olan stay-behind kontrgerilla ordusunun başında bulunduğu bazı çevrelerce iddia edilmektedir.21
7 Mart 1978'den beri Genelkurmay Başkanı olarak görev yapan Kenan Evren, 12 Eylül 1980'den sonra Millî Güvenlik Konseyi başkanlığını ve devlet başkanlığını da üstlendi. Anayasa oylamasına kadar "Devlet Başkanı" sıfatıyla ülkeyi yönetti. 7 Kasım 1982'de yapılan anayasa halk oylamasından %91,37 "EVET" çıkması sonucu 9 Kasım 1982'de Türkiye'nin 7. Cumhurbaşkanı olarak göreve başladı. 9 Kasım 1989'da görevi sona erdi.
12 Eylül Darbesi'nin başlıca gerekçesi olarak "anarşi ve terör" gösterildi. 12 Eylül 1980'den önce 5000'den fazla insan ölmüştü. Kenan Evren liderliğindeki 12 Eylül Yönetimi, ilk hedef olarak "anarşi ve terörün yok edilip can ve mal güvenliğinin sağlanacağını" açıkladı. Evren, bu hedefe ulaşmak için sıkıyönetim komutanlarına "bütün yetkilerini kullanmaları ve olayların üzerine cesaretle gitmeleri" emrini verdi. Bu husus, Millî Güvenlik Konseyinin 2 numaralı bildirisiyle ülkeye duyuruldu. Bildirinin bir yerinde şu ifadeler yer aldı:22
"Sıkıyönetim Komutanlıkları; ülkede devlet otoritesinin tesisi, asayiş, emniyet, huzur, can ve mal güvenliğinin sağlanması için lüzum görecekleri her türlü tertip ve tedbiri almaya yetkili kılınmışlardır. Bütün vatandaşlar; devlet otoritesinin tesisi, asayiş, emniyet, huzur, can ve mal güvenliğinin kısa sürede sağlanması için Sıkıyönetim Komutanlıklarının aldığı ve alacağı kararlara, tedbirlere ve yayımlanacak bildirilere titizlikle uyacaklardır."
Evren diğer yandan; lüzumlu kanunların hemen ele alınması, evvelce teklif edilip uzun süre Meclis Komisyonlarında ve Genel Kurulda bekletilip kanunlaşmayan kanun tasarılarının ele alınması, yeniden çıkarılması gereken kanunların tasarılarının en kısa zamanda önüne getirilmesi emrini de verdi.
12 Eylül'ün üçüncü ayı bitmeden 6 Aralık 1980 Cumartesi bir basın toplantı düzenleyen Başbakan Bülent Ulusu, 12 Eylül'den sonraki 80 gün ile 12 Eylül'den önceki 80 günlük olayları karşılaştırarak resmî rakamları kamuoyuna açıkladı:23
"Silahlı saldırı ve çatışma olaylarının sayısı 12 Eylül'den önceki 80 günlük dönemde 1609 iken, 12 Eylül'den sonraki 80 günlük dönemde 305'e inmiş,
Patlayıcı madde atma olaylarının sayısı 12 Eylül'den önceki 80 günlük dönemde 704 iken, 12 Eylül sonrası 80 günde 288'e inmiş,
Anarşik olaylardaki ölü sayısı 12 Eylül'den önceki 80 günlük dönemde sadece sıkıyönetim ilan edilen 20 ilde 680 iken; 12 Eylül'den sonraki 80 günde, 67 ilimizde, 137'ye inmiştir."
12 Mart 1981 Perşembe günü, 12 Eylül'ün üzerinden geçen 6 aylık süre içinde işlenen suçların seyri ve son ayla mukayesesi şöyle açıklandı:24
"12 Eylül ile 12 Ekim 1980 arasında 1146 suç tespit edildiği hâlde son ay içerisinde %75 azalma kaydedilerek bu rakam 292'ye düşmüştür.
Ölü sayısı 69'dan %87 azalma göstererek 9'a düşmüştür.
Yaralı sayısı 151'den 28'e düşerek %80 azalmıştır.
Silahlı saldırılarda %80 azalma olmuş, 138'den 32'ye düşmüştür.
Son bir aylık dönemde yapılan arama ve operasyonlar sonucunda 1596 sol eylemci, 318 sağ eylemci, 444 bölücü ve 3979 henüz yönü belirlenemeyen olmak üzere toplam 5937 sanık yakalanmış ve haklarında yasal işlemlere başlanmıştır. Yine bu süre içerisinde 1377 tüfek, 70 av tüfeği, 767 patlayıcı madde ele geçirilmiştir."
Kenan Evren, 12 Eylül'den önceki sivil yönetimin aldığı 24 Ocak Kararları ve o yönetimin ekonomik programının aynen uygulanacağını 16 Eylül 1980 günü yaptığı basın toplantısında açıkladı.25
Bu dönemde; ihracatın ve döviz girdilerinin çoğaltılması, her alanda tasarruf çalışması, istihdam politikası gibi önlemler alındı.
1980'de %100'leri aşan enflasyon, 1982'de %22'ye geriledi. 1983'te ise artış göstererek %37'ye yükseldi.26
Diğer yandan 24 Ocak Kararları sonrası faizlerin serbest bırakılmasıyla bir anda çoğalan bankerler, zaman içinde piyasanın bu faiz yükünü kaldıramaması sonucu hızla çökmeye başladı. "Banker Yalçın" ve "Banker Kastelli" olarak anılan Yalçın Doğan ve Cevher Özden ikilisinin karıştığı skandallar kamuoyunda derin yankı buldu. Askerî Yönetim tarafından ilgili mevzuatta düzenlemeler yapıldı, bankerlerin reklam yapmaları kısıtlandı, banker olma şartları zorlaştırıldı ve bankerlik sistemi için başka sınırlayıcı tedbirler getirildi.27
12 Eylül'den hemen sonra Kenan Evren, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün doğumunun 100. yılı olması nedeniyle 1981 yılını kanun çıkararak "Atatürk Yılı" ilan etti. 5 Ocak 1981 günü saat 08.45'te Anıtkabir'de saygı duruşunda bulunulduktan sonra saat 11.00'de Türkiye Büyük Millet Meclisinde tören başladı. Törende eski cumhurbaşkanları Celâl Bayar, Cevdet Sunay ve Fahri Korutürk de yer aldı. Evren'in yaptığı uzun bir konuşmayla Atatürk Yılı kutlamalara açıldı.28 Yıl boyunca yapılan etkinliklerle Atatürk'ün doğumunun yüzüncü yılı kutlandı. Yeni Atatürk anıtları, Atatürk'ün adının verildiği kültür merkezleri ve tatbikatlar yapıldı. Birinci ve İkinci Meclis binaları müze olarak faaliyet göstermeye başladı. Atatürk ile ilgili kitap ve belgeler Millî Kütüphane'de toplanırken il ve ilçelere de Atatürk kitaplıkları kuruldu. Atatürk'ün kaldığı evler restore edilerek müze hâline getirildi. "Atatürk 100 Yaşında!" sloganı ile 73 adet ilkokul yapıldı. 12 Eylül'den önceki Milliyetçi Cephe hükûmetleri döneminde sayıları büyük artış gösteren imam hatip okulu açılışı durduruldu, Evren bu dönemde imam hatip açmadı.29 Atatürk'ün çeşitli illere yaptığı ilk ziyaretlerin yıl dönümlerinde kutlamalar gerçekleşti. Ülkenin tanınmış sanatçılarına 100. yılı simgeleyen plaketler verildi. Ünlü ressamlardan ısmarlanan Atatürk ve Atatürk Devrimleri konulu resimler, düzenlenen sergilerde ziyarete açıldı. Tanınmış müzisyenlere Atatürk hakkında marşlar besteletildi. TRT, Atatürk'ün görüşlerini yansıtan programlara yer verdi. Ülkedeki okur yazar oranının artırılması için seferberlik başlatıldı. Ağaçlandırma çalışmaları yapıldı.30 Açılan birçok kurum ve kuruluş "Yüzüncü Yıl" adını aldı. 23 Nisan'daki bayramın adı "Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı" olarak değiştirildi. 19 Mayıs'taki Gençlik ve Spor Bayramı'nın adı "Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı" olarak değiştirildi ve 19 Mayıs 1981 günü stadyumlarda coşkulu şekilde kutlandı.31 Atatürk'ün başöğretmen olduğu 24 Kasım günü "Öğretmenler Günü" olarak kutlandı. Üniversitelere zorunlu "Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi" dersi getirildi.32 Kara Harp Okulu ve diğer askerî okullar için üç ciltlik "Atatürkçülük - Atatürk'ün Görüş ve Direktifleri" adlı kitap bastırıldı ve öğrencilere dağıtıldı.
Evren, gittiği illerde yaptığı konuşmalarda da "Atatürkçülük" vurgusu yapıyor, halkı Atatürk'te birleşmeye çağırıyordu. 17 Ocak 1981'de Gaziantep'te yaptığı konuşmada şöyle diyordu:
"Biliyorsunuz: Yalancı devrimciler, 'Tek yol devrim!' diye ortaya atıldılar; duvarlara, şuraya buraya yazdılar. Evet, devrim vardır ama bu tek yol Atatürk devrimidir! Onun yoludur. Atatürk'ün koyduğu ilkeler komünizme de faşizme de kapalıdır."33
Evren, bu dönemde yapılanlar için 1998 yılında yayımlanan 12 Eylül belgeselinde şöyle dedi:
"Biz Atatürk'ün döneminde yetiştik. Atatürk'ün neler yaptığını yakinen biliyoruz. Onun içindir ki Atatürkçülüğün üzerinde ne kadar dursak az olduğuna inanıyoruz. Belki şu olmuştur, bir şeyi çok söylerseniz gına getirir. Ama ben ona dikkat etmeye çalıştım."
Kenan Evren, 12 Eylül'den sonra yine kanun çıkararak "Devlet Mezarlığı" yapımını başlattı. Zira Evren; "Anıtkabir'in Mustafa Kemal Atatürk için yapıldığını, orada sadece Atatürk'ün mezarının bulunması gerektiğini, Anıtkabir'in mezarlık hâline gelmemesi gerektiğini" düşünüyordu. Cumhurbaşkanlığı döneminde, 30 Ağustos 1988, Devlet Mezarlığı'nı törenle açtı. İnönü ailesi, İsmet İnönü'nün mezarının taşınmasını istemiyordu. Ailenin bu isteği dikkate alındı ve İnönü'nün mezarı Anıtkabir'de bırakılırken diğer on iki mezar Anıtkabir'den kaldırılıp başka yerlere nakledildi. Eski cumhurbaşkanları ve Türk Kurtuluş Savaşı kumandanlarının naaşları da Devlet Mezarlığı'na nakledildi.34
Kenan Evren, ölüm cezalarının yerine getirilmesinin, "teröristleri terör eylemlerinden alıkoyacak en tesirli tedbirlerin başında olduğunu" savundu.35 12 Eylül'den sonra, 1972'den beri infaz edilmeyen ölüm cezaları uygulanmaya başlandı. Siyasi hükümlülerin yanında adli hükümlülerin de cezaları uygulanmaya başlandı. Evren'li yıllarda 48'i askerî rejim döneminde olmak üzere 50 mahkûm (24 adli suçlu, 17 sol, 8 sağ, 1 ASALA militanı) idam edildi.
Evren, sivil idareye geçildikten sonra 3 Ekim 1984'te Muş'a yaptığı gezide, önceki gece yaşanan bir olayı örnek göstererek şöyle dedi:
"Dün gece Şemdinli civarında yine böyle bir olay oldu. Aranan anarşistlerden bazıları, gece vakti vazifeden dönen bir askerî araca ateş ediyorlar ve bir subayımızla bir erimizi şehit ediyorlar. Şimdi ben bunu yakaladıktan sonra mahkemeye vereceğim ve ondan sonra da idam etmeyeceğim! Ömür boyu ona bakacağım! Bu vatan için kanını akıtan bu Mehmetçiklere silah çeken o haini ben senelerce besleyeceğim! Buna siz razı olur musunuz?"36
Evren, Anıları'nın ilk cildinde de idam konusuna şöyle değindi:
"... suçsuz ve masum insanları bile tavuk keser gibi öldüren ve ülkeyi kan gölüne döndüren insanların da Avrupa Konseyi ülkelerine hoş görüneceğim diye idam edilmemelerini vicdanım kabul etmiyor. Bu hainler 5000 civarında insanın canına kıydılar. Bunların içerisinde kahvede oturup birbirleriyle güzel güzel muhabbet edenler, otobüsle evine gidenler; sokakta dolaşan, parkta oturan vatandaşlarla toplumun güvenliğini sağlamaya çalışan polis, jandarma, asker, subay, astsubaylar da var."37
Kenan Evren, 17 Mayıs 1982'de kurulan Türk Silahlı Kuvvetleri Mehmetçik Vakfının kurucuları arasında yer aldı. Türk Silahlı Kuvvetlerinde yaptığı vatan hizmeti esnasında öldürülen veya herhangi bir nedenle hayatını kaybeden Mehmetçiklerin bakmakla yükümlü oldukları yakınları ile gazi ve engelli Mehmetçiklere yardım eden; Türk halkı, Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları ve yardımsever firmalar tarafından finanse edilen vakıf, Evren ve diğer Millî Güvenlik Konseyi üyesi komutanların aralarında topladıkları biner TL ile kuruldu.
Evren, 2011 yılında vakfın kendisiyle yaptığı söyleşide şunları söyledi:
"Beni davet ettiğiniz hâlde toplantılarınıza katılamadım tabii. Ama her zaman kalbimde yaşattım. En büyük yaptığım işlerden, hayırlı da yaptığım işlerden birisi de budur. İyi ki yapmışız. Mehmetçik Vakfını çok başarılı buluyorum. En başarılı vakıfların başında gelir. Benim izlenimim bu. Kurban bağışlarımı da hep Mehmetçik Vakfına yaptım. Vatandaşın askere karşı, Mehmetçik’e karşı olan sevgisini hepimiz biliyoruz. İçinde yaşadık bunun. Türk milleti askerini sever, hele Mehmetçik’i çok fazla sever."38
23 Ekim 1981'de açılan Danışma Meclisi, yeni anayasayı hazırlamaya başladı.
Kenan Evren, Anayasa'nın ilk üç maddesinin "değiştirilemeyeceğini ve değiştirilmesinin teklif edilemeyeceğini" dördüncü madde olarak taslağa ekletti. Cumhurbaşkanlarının iki dönem görevde kalmalarını sağlayan maddeyi "bir dönem" olarak değiştirtti. Görevini tamamlayan cumhurbaşkanlarının TBMM'nin tabii üyesi olmasını sağlayan maddeyi taslaktan çıkarttı. Anayasa'daki cumhurbaşkanı yetkilerinin az olmasını ise Anıları'nın dördüncü cildinde şöyle açıkladı:
"Anayasayı düzenlerken cumhurbaşkanına verilen yetkilerin kısıtlı olmasına ben sebep oldum. İleride bu makama gelecek olanlar bu yetkileri suistimal eder diye düşündüm, onun için fazla yetki ile donatılmasını uygun görmedim."
Hazırlanan, son şeklini alan Anayasa 18 Ekim 1982 tarihinde Evren'in başkanı olduğu Millî Güvenlik Konseyi tarafından kabul edildi. 7 Kasım 1982 Pazar günü yapılan halk oylamasında da %91,37 "EVET" oy oranı ile halk tarafından kabul edildi ve yürürlüğe girdi. Evren, Türkiye'nin 7. Cumhurbaşkanı olarak göreve 9 Kasım 1982 günü göreve başladı. Hemen sonra 21 Kasım 1982'de Ordu'ya giden Evren, oylama sonuçlarını şöyle değerlendirdi:
"Bu reyler Orgeneral Kenan Evren'e verilmedi. Bu reyler bizlere, Konsey üyelerine verilmedi. Bu reyler şunun için verildi: Millet huzur ve güven istiyor, huzur ve güven için verildi! Bu oylar devlet otoritesinin sağlanması için verildi! Bu oylar Atatürkçülük için verildi! Ve yine bu oylar birbirleriyle kavga eden, her gün birbirlerinin kirli çamaşırlarını ortaya döken ve değil selamlaşmak, el sıkmayı bile yapamayan kişilerden memnun kalınmadığını belirtmek için verildi. Bu millet artık kavga değil, kardeşlik ve huzur bekliyor."39
Kenan Evren, Türkiye'de uzun yıllardır var olan kürtaj yasağını kaldırdı. Askerî rejim döneminde, 27 Mayıs 1983, çıkarılan yasayla kürtaj yasal hâle geldi.40
Kenan Evren, 1 Temmuz 1983'te genelkurmay başkanlığı görevini Kara Kuvvetleri Komutanı Nurettin Ersin'e devrederek askerlikten emekliye ayrıldı.41 4 Kasım 1983'te, seçimlere iki gün kala, TRT'de üstü kapalı bir biçimde Anavatan Partisi (ANAP) lideri Turgut Özal'ı eleştiren bir konuşma yaptı. Millî Güvenlik Konseyinin varlığı 6 Kasım 1983'teki genel seçimlerin ardından TBMM Başkanlık Divanının oluştuğu 7 Aralık 1983'te sona erdi.42 Sivil dönem resmen başladı.
Cumhurbaşkanlığı döneminde Kenan Evren, "Kendi okulunu kendin yap." kampanyasını başlattı. Yurt çapında okul sayısı giderek arttı. Evren, yaptırılan okulların açılışında yaptığı konuşmalarda eğitimin ve okuma yazmanın öneminden, kız çocuklarının okutulmasının gerekliliğinden bahsetti.4344 Buna karşılık bu dönemde açılan imam hatip okulu sayısı 8 olarak kaldı. 12 Eylül'den sonra Evren, Milliyetçi Cephe hükûmetleri döneminde büyük artış gösteren imam hatip okulu açılışını durdurmuş, askerî rejim boyunca imam hatip açmamıştı.4546
Kenan Evren, 1983 genel seçimleri sonucunda iktidara gelen Turgut Özal'ı ve Özal'ın kurduğu hükûmeti "irticaya karşı gidişatın iyi olmadığını" söyleyerek uyardı. İrtica ile mücadele edilmesi gerektiğini çeşitli defalar belirtti. 25 Temmuz 1986 günü yapılan Bakanlar Kurulu toplantısında şöyle konuştu:
"Fethullah Hoca isimli bir adam türedi. Bana, Atatürk'e ve tüm ilericilere küfrediyor. Yakalandı, mahkemeye verildi. Fakat mahkeme kendisini serbest bıraktı. Ayrıca ortalıkta Mahmut Hoca diye bir şahıs daha görülmeye başladı. Mahkeme onu da serbest bıraktı. Bu gelişmeler, bu gibi mürtecileri cesaretlendiriyor."47
28 Kasım 1986 günü yapılan Millî Güvenlik Kurulu toplantısından ise Anıları'nın beşinci cildinde şöyle bahsetti:
"Ben irticanın yurt sathında tehlikeli boyutlara ulaşmaya başladığını; bir taraftan Süleymancıların, diğer taraftan Nurcuların yurtlar açarak buralarda çocukların taze beyinlerini yıkadıklarını ve yurtlara zeki çocukları alarak gerekli eğitimden geçirdikten sonra bunları askerî liselere soktuklarını, Bursa Askerî Lisesi ile Kuleli Askerî Lisesinde bu şekilde yetiştirilmiş öğrencilerin meydana çıkarıldığını, bu duruma mâni olunması gerektiğini, böyle yurtların idaresinin devlete ait olmasını gerektiğini, eğer mevcut kanunlar buna imkân vermiyorsa icap ederse yeni kanun çıkarmak suretiyle bu şekil yurtların idaresinin Millî Eğitim Bakanlığına bağlanmasını istedim."48
Kenan Evren, devlet başkanlığı ve cumhurbaşkanlığı sırasında yurt içinde ve yurt dışında birçok geziye çıktı. Evren ile Pakistan Devlet Başkanı Ziya ül Hak arasında karşılıklı ziyaretlerle pekiştirilen büyük bir dostluk kuruldu. Eylül 1982'de bir Uzak Doğu gezisine çıkan Evren; Bangladeş, Pakistan, Güney Kore, Çin ve Endonezya'yı ziyaret etti. Bu ülkelerle Türkiye arasındaki ilişkilerin gelişmesinde önemli bir adım atılmış oldu. Ocak 1984'te toplanan IV. İslam Zirve Konferansı'na Türkiye ilk kez cumhurbaşkanı düzeyinde katıldı. Evren, konferans başkan yardımcısı seçildi. İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) Ekonomik ve Ticari İşbirliği Komitesi Başkanı olarak İslam ülkeleri arasında ekonomik bağların güçlendirilmesini, alınan kararların bir an önce uygulanmaya konmasını istedi. (15 Kasım 1984) V. İslam Zirve Konferansı'na katılan Evren, konferansın sonuç bildirisinde Kıbrıs Türkleri ve Bulgaristan'daki Türk azınlığın durumu gibi konulara yer verilmesinde etkin rol oynadı. (30 Ocak 1987)49 1988 yılında İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth'in davetlisi olarak İngiltere'ye resmî ziyarette bulundu.
1983 Türkiye genel seçimleri sonucu iktidara gelen ANAP'ın lideri Turgut Özal ile genel olarak uyum içinde çalıştı.50 9 Kasım 1989'da cumhurbaşkanlığı görevi sona eren Kenan Evren, yerini Özal'a bıraktı ve Marmaris'e yerleşti.
Kenan Evren, cumhurbaşkanlığı döneminde 25 Temmuz 1986 günü yapılan Bakanlar Kurulu toplantısında Fethullah Gülen'den şöyle bahsetti:
"Fethullah Hoca isimli bir adam türedi. Bana, Atatürk'e ve tüm ilericilere küfrediyor. Yakalandı, mahkemeye verildi. Fakat mahkeme kendisini serbest bıraktı. Ayrıca ortalıkta Mahmut Hoca diye bir şahıs daha görülmeye başladı. Mahkeme onu da serbest bıraktı. Bu gelişmeler, bu gibi mürtecileri cesaretlendiriyor."51
Bu sözlerin Kenan Evren'in Anıları'nın 1991 yılında basılan 5. cildinde yer alması üzerine Gülen mahkemeye başvurdu ve tekzip aldı. Gülen'in vekili avukat Feti Ün, "Kenan Evren'in anılarına mahkeme kararıyla aldığımız tekzip metni, Hukuk saygı ister müslüman küfre karşıdır" başlıklı yazılı bir basın açıklaması yaparak, "devlet başkanlığı ve cumhurbaşkanlığı yapmış da olsa bir kişinin, milletin bir ferdinin temel hak ve hürriyetlerini, haysiyet ve şerefini ulu orta karalamaya hakkı olmadığını" söyleyerek Evren'e tepki gösterdi. "Gülen'in kimseye küfretmediğini, gerici ve akımcı olmadığını" söyledi.52
Evren, 2006 yılında katıldığı Genç Bakış adlı televizyon programında, "yıllar önce Gülen'in kendisiyle görüşmek istediğini fakat bu teklifi reddettiğini, Gülen'in saat göndererek bir kez daha teklifte bulunduğunu, saati almadığını ve teklifi yine reddettiğini" anlattı. Gülen'in gönderdiği saatten "rüşvet" diyerek bahsetti. "Çok ısrar edilmesi üzerine görüşme şartı olarak Gülen'in kravat takmasını ve görüşmede kameraların da bulunmasını istediğini ve böyle söyleyince bir daha aranmadığını" ifade etti. Gülen'in, "cumhuriyetin temsili diye kravat takmadığını" belirtti.53 Kravat konusunda açıklama yapan Gülen'in avukatı Orhan Erdemli, "Gülen'in kravat taktığını" açıkladı. Zaman gazetesi de Gülen'in kravatlı çekilmiş bir fotoğrafını yayımladı.54
Marmaris'teki evinde Gülen eleştirisine devam eden Evren, "Gülen'in başka yollardan para kazandığını, dinci örgütler tarafından toplanan paralarla okullar yapıldığını, bu nedenle okulların ucuz olduğunu, okullara alınan çocukların beyinlerinin yıkandığını" söyledi.55 Bu açıklamalara Gülen adına yine Gülen'in avukatı Erdemli bir basın açıklaması yaparak tepki gösterdi.
Resme ilgisinin ilkokul yıllarında başladığını, 13 yaşındayken Menemen Olayı'ndan etkilenip ilk portre resmini Mustafa Fehmi Kubilay'ı çizerek yaptığını anlatan Kenan Evren,56 cumhurbaşkanlığından sonra kendini resme verdi. Bu dönemde yağlı boya ve sulu boya tabloları yapmaya başladı. Satışa çıkan ilk tablosu, 1992'de yaptığı "Marmaris'te Dar Bir Sokakta Bir Adam" adlı yağlı boya tablosu oldu. 1994 yılında ilk sergisini Marmaris'te açtı. 1997 yılında Ankara'da sergi açtı. "Hamamda Kızlar" adlı tablosu 600 milyon liraya satıldı. 1998 yılında düzenlenen ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in de katıldığı Cumhuriyet Balosu'nda açık artırmaya çıkarılan "Atatürk" adlı yağlı boya tablosu 105 milyar liraya satıldı. Bu durum Evren'i yaşayan en pahalı Türk ressamı yaptı.57 1999 yılında dünya şampiyonu Alman buz patenci Katarina Witt'in çıplak resmini yaptı. 2002 yılında Hande Ataizi'ni model alarak yaptığı bir diğer nü çalışmasını sergiledi. 2000'li yıllarda sergi açmaya devam etti.
27 Mayıs 1944'te Sekine Evren ile evlenen Kenan Evren'in bu evlilikten Şenay, Gülay ve Miray adlarında üç kızı oldu. Sekine Evren 1982'de öldü.58
Evren, Fenerbahçe taraftarıydı59 ve Kulübün 5200 sicil numaralı üyesiydi.60
Dans etmeyi seven, Topçu Okulu döneminde hafta tatillerinde "dans zevkini gidermek için barlara gittiğini" ifade eden Evren, vals yapardı.6162
Darbe sonrası hazırlanan 1982 Anayasası'nda yer alan geçici 15. madde ile 12 Eylül'ü gerçekleştiren Millî Güvenlik Konseyi ile bu Konseyin yönetimi döneminde kurulmuş Hükûmet ve Kurucu Meclis üyeleri hakkında dava açılması engellenmişti.
2000 yılında Adana Savcısı Sacit Kayasu, Kenan Evren hakkında iddianame hazırladı. Fakat Kayasu'nun iddianamesi kabul edilmedi. Kayasu ilk olarak Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından kınama cezası aldı. Daha sonra Yargıtay tarafından "görevi kötüye kullanmak" ve "askerî kuvvetleri tahkir ve tezyif" suçundan mahkûm edilen Kayasu'yu Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu meslekten ihraç etti. Avukatlık yapma hakkı dahi elinden alınan Kayasu, ihraç kararı üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde dava açtı. 2008'de sona eren davada "ifade özgürlüğünü kısıtladığı" için Türkiye 41 bin avro tazminata mahkûm edildi.63
Mayıs 2010'da Meclisten geçen ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından halkoyuna sunulan 26 maddelik anayasa değişikliği paketindeki maddelerden biri de "geçici 15. madde"nin kaldırılmasıyla ilgiliydi. Bu maddenin kaldırılmasıyla 12 Eylül Darbesi ile ilgili iddia edilen suçların zaman aşımına uğrayıp uğramayacağı konusunda farklı görüşler ortaya atıldı.
Referandum sonucu değişikliklerin kabul edilmesiyle (%57,88 EVET) 13 Eylül 2010 tarihinde çeşitli sivil toplum kuruluşları, sendikalar, dernekler ve bazı kişiler 12 Eylül Darbesi'ni yapanlar hakkında suç duyurusunda bulundu.64 Bütün suç duyurularını toplayan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, "Millî Güvenlik Konseyi (MGK) adı altında 12 Eylül 1980'de ülke yönetimine el koyan ve 7 Aralık 1983 tarihine kadar bu statüsünü sürdüren askerî cunta yönetiminin hayatta kalan üyeleri Kenan Evren, Nejat Tümer ve Tahsin Şahinkaya'nın işlediği (A) Nürnberg Şartı ile kabul edilmiş ve tüm devletlerin kendi kanunlarında yer almasa dahi suçun oluşumu hâlinde takip etmek zorunda oldukları uluslararası hukukun buyruk kuralı niteliğine sahip insanlığa karşı suçlar (B) 765 Sayılı Ceza Kanunu'nun 146, 147, 153, 174, 179, 180, 181. maddeleri kapsamında, insanlığa karşı suçlar ve resen takdir edilecek suçlar nedeniyle haklarında başsavcılık tarafından ceza dava açılması ve haklarında gerekli önlemlerin alınması istemi..."65 ile 7 Nisan 2011 tarihinde ilk soruşturmayı başlattı. 4 Nisan 2012 tarihinde darbenin yargılanmasına başlandı.6667 Davaların sonucunda, 2014 yılında, Evren ve Şahinkaya mahkeme tarafından müebbet hapis cezası aldı.6869 Karar sonrası temyize gidildi, bu süreçte hem Evren hem Şahinkaya öldü.70 Bunun üzerine Yargıtay 16. Ceza Dairesi kamu davasını ortadan kaldırdı, sanıkların ölümünden dolayı davanın düşürülmesine karar verdi. Kararlar kesinleşmedi. Ayrıca Yargıtay, Evren ve Şahinkaya'nın rütbelerinin sökülmesine ve mal varlıklarına el konulmasına yer olmadığını hükmetti.71 Davanın müdahillerinden olan Devrimci 78'liler Federasyonu, davadan vazgeçmeyeceklerini ve 57 ilde "işkence" iddiasıyla açılan davaları yakın takipte tutacaklarını belirtti.72
Kenan Evren'in ifadesini alan, Kenan Evren'e ve Tahsin Şahinkaya'ya dava açan savcılar ve davaya bakan hâkimler, yıllar sonra, 15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi sonrası "FETÖ'cü (Fethullahçı Terör Örgütü) oldukları" gerekçesiyle meslekten ihraç edildiler.73 Daha sonra bazıları yargılandı ve mahkûm oldu.
Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya hakkındaki davayı 3 Ocak 2012'de özel yetkili eski Ankara Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin açmıştı. Çetin, iddianamesinde, hayatta kalan Millî Güvenlik Konseyi Başkan ve üyesi olan iki şüphelinin “Anayasa'yı değiştirmek” suçundan ayrı ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasını talep etmişti. Hayatta olmayan MGK üyesi emekli orgenerallerden Sedat Celasun, Nurettin Ersin ve Nejat Tümer hakkında takipsizlik kararı verilmişti. Davayı açan savcı Çetin, 15 Temmuz'dan sonra Hâkimler ve Savcılar Kurulu kararıyla önce açığa alındı, ardından 31 Ağustos 2016 tarihli kararla meslekten ihraç edildi.
12 Eylül Davası'na ilk bakan mahkeme, özel yetkili Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi olmuştu. Mahkeme Heyetine Hâkim Süleyman İnce başkanlık ederken hâkimler Gürcan Acar, Abdulkadir Çakır, Muhammet Alabaş ve Ali Ertan üye olarak aynı mahkemede görev yapmışlardı. Mahkeme Başkanı İnce ve üyeler Acar, Alabaş ve Ertan HSYK'nin 24 Ağustos tarihli kararı, üye hâkim Çakır ise HSYK'nin 31 Ağustos tarihli kararıyla meslekten ihraç edildiler.
Mahkemede, iddia makamında, eski Ankara Cumhuriyet Savcıları Cemil Tuğtekin ile Selçuk Kocaman görev yapmışlardı. Tuğtekin 24 Ağustos 2016, Kocaman 31 Ağustos 2016 tarihli HSYK kararlarıyla meslekten ihraç edildiler. Kocaman, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya hakkında ağırlaştırılmış müebbet verilmesini içeren esas hakkındaki mütalaayı da vermişti.
Dönemin Genelkurmay Adli Müşaviri Albay Muharrem Köse, 15 Temmuz sonrasında "darbe girişiminin planlayıcısı olduğu" gerekçesiyle tutuklandı ve Millî Savunma Bakanlığı kararıyla meslekten ihraç edildi.
Kenan Evren'in ifadesini alan kişi, dönemin Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Hüseyin Görüşen olmuştu. Görüşen, "FETÖ soruşturması"nda HSYK kararıyla önce açığa alındı, sonra da 24 Ağustos 2016'da meslekten ihraç edildi.74
9 Mayıs 2015 tarihinde beyin ölümünün gerçekleşmesiyle Gülhane Askerî Tıp Akademisinde (GATA) 98 yaşındayken öldü. Ölümünden bir hafta önce kalçasında oluşan kırıktan dolayı hastaneye kaldırılarak ameliyata alınmıştı. Ameliyattan sonra ilerleyen saatlerde durumu ağırlaşmıştı. 12 Mayıs 2015 tarihinde naaşı, askerî cenaze aracıyla GATA'dan alınarak Genelkurmay Başkanlığına götürüldü ve askerî tören düzenlendi, törene sivil olarak sadece ailesi katıldı. Cenazesi Ahmet Hamdi Akseki Camisi'nde kılınan öğle namazını müteakip Devlet Mezarlığı’nda toprağa verildi. Kenan Evren'in cenaze namazı için camiye gelenler arasında Eski Başbakan Bülent Ulusu, eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, eski Fenerbahçe Kulübü Başkanı Ali Şen, eski Fenerbahçe İkinci Başkanı ve iş adamı Nihat Özdemir; eski Meclis Başkanları İsmet Sezgin, Kaya Erdem; eski Genelkurmay Başkanları Necdet Üruğ, Işık Koşaner, Hilmi Özkök; eski Genelkurmay II. Başkanları Çevik Bir, Hulusi Akar ve kuvvet komutanları vardı.7576 Yurt dışı yolculuğu olduğundan törene katılamayan Celâl Şengör, Evren'in cenazesine, "Sana müteşekkiriz, nur içinde yat komutanım." yazılı bir çelenk gönderdi.7778 Öte yandan Evren'in cenaze merasimi sırasında usulen cemaatten helallik istendiğinde iki kadının, "Haram olsun!" diye bağırdığı duyuldu. Derhâl cami dışına çıkartılan kadınlardan birinin, 1980 öncesi dönemin ülkücü liderlerinden ve ülkücülerce lakabı "Doğu'nun Başbuğu*"* olan Yılma Durak'ın eşi Lamia Durak olduğu anlaşıldı.79
Kenan Evren, 1982 yılında kurulan Türk Silahlı Kuvvetleri Mehmetçik Vakfı kurucuları arasında yer aldı. Vakıf, kendisinin ve diğer Millî Güvenlik Konseyi üyelerinin aralarında topladıkları biner TL ile kuruldu.80
Evren, 1999'da ise kendi adını verdiği "Kenan Evren Eğitim Kültür Vakfı"nı kurdu. Daha sonra bu vakfın bünyesinde bir kolej yaptırdı.81 Vakıf günümüzde de üniversite öğrencilerine burs vermek, okullara teknoloji atölyesi yaptırmak gibi faaliyetlerle çalışmalarına devam etmektedir.82
Kenan Evren’in doğduğu iki katlı ev, Manisa Kula Belediyesi tarafından "Kenan Evren ve Etnografya Müzesi" olarak düzenlenmiş ve 23 Kasım 1985’te ziyarete açılmıştır.83
İstanbul Harbiye Askerî Müzesi'nde "Kenan Evren Salonu" bulunmaktadır.84
Devlet Mezarlığı'ndaki "Devlet Büyükleri Anıt Mezarlığı Müzesi"nde Evren'e ait resim, eşya ve belgeler sergilenmektedir.85
12 Eylül 1980 sonrası Kenan Evren'in adı birçok sokak, mahalle, cadde ve bulvara verilmeye başlandı. İstanbul Maltepe'deki kışlaya "General Kenan Evren" adı verildi. Ankara'daki Çıkınağıl ilçesinin adı 1982 yılında "Evren" adını aldı.86 Evren'in adı okullara da verilmeye başlandı. 1983 yılında adı "Kenan Evren Lisesi" olarak değiştirilen Kadıköy Lisesi bunlardan biriydi. 1998 yılında Anadolu lisesi olan okul yine bu adla eğitim öğretime devam etti, 2010 yılında ise Evren'in adı kaldırıldı ve "İstanbul Anadolu Lisesi" adını aldı.87
TBMM'deki tüm partiler 25 Kasım 2019 tarihinde Evren’in adının okul, cadde, sokak, mahalle, köy ve kışlalardan silinmesi konusunda anlaştı.88
Orijinal kaynak: kenan evren. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
"Cumhurbaşkanı Kenan Evren Arnavut kökenli." ↩
Kenan Evren, Kenan Evren'in Anıları, Milliyet Yayınları,
http://www.tsk.mil.tr/1_TSK_HAKKINDA/1_2_Genelkurmay_Baskanlari/konular/kenan_evren.htm Biyografi ↩
İlgili Merdan Yanardağ makalesi soL 4 Mayıs 2012 tarihinde erişilmiştir ↩
Soner Yalçın, Bay Pipo, Doğan Kitap, 1999. ISBN 975-6770-28-7. ↩
http://www.haberturk.com/gundem/haber/732719-asli-ortaya-cikti 'Aslı' ortaya çıktı ↩
Rüştü Yılmaz, Jivkov Döneminde Bulgaristan Türkleri ve Türkiye'ye Göç Olayları (Türk Basınına Göre), T.C. Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü, Ankara, 2008. ↩
Hasan Cemal, Özal Hikayesi, Bilgi Yayınevi, Eylül 1989. ISBN 975-494-113-0. ↩
Darbeciler hakkında suç duyurusu , Star. ↩
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page