Bayburt, Doğu Karadeniz'de bulunan ve Çoruh Nehri'ne yaslanan Türkiye'nin bir şehri ve Bayburt ilinin merkezidir.
Yerleşim tarih boyunca çeşitli yönetimlerin egemenliğinde olmasından ya da birçok halkın yaşamasından kaynaklı olarak çeşitli adlandırmalar almıştır. Bizanslılar dönemindeki kaynaklarda Payper, Paypert ve Babert olarak yerleşimden bahsedilmiştir. Arap kaynaklarında Bâbirt (بابرت) adıyla görülen Ortaçağ dönemi Ermeni kayıtlarında Payberd(Բաբերդ), 1291 yılında II. Mesud adına basılan sikkede Baypırt, Akkoyunlularla ilgili yakın zamanlı yayınlarda Pâpîrt (پاپيرت), yerleşimi gören İtalyan seyyah Marco Polo’nun kitabında Paipurth ve Osmanlılarda Bayburd (بايبورد) şeklinde yerleşim adlandırılmıştır. Berd, Ermenice kale anlamına gelmekle birlikte yerleşimin tam etimolojik anlamı bilinmemektedir.1 Evliya Çelebi eseri olan seyahatnamesinde tarihi kronolojiyle çok uymayacak şekilde, Akkoyunlu beylerinin Danişmetlilerle birlikte tarihi Horasan bölgesindeki Mahan diyarından Anadolu’da Bayburt dolaylarına geldiklerinde hazine ve maden bularak zenginleştikleri ve eski Türkçe’de zengin anlamına gelen “bay” oldukları, bunun sonucunda da yerleşime Bay-yurd adını verdiklerini belirtmiştir.2
Doğu Karadeniz bölgesinde bulunan yerleşimi Bizans hakimiyetinde Haldia Theması sınırları içerisinde yer almış ve kalesi I. Justinianus (527-565) devrinde tahkim edilmiştir. Bizans-Arap mücadelesi sonrasında Pakraduni Hanedanlığı topraklarına katıldı.
1054 yılında Selçuklu Hanedanı akınlarına maruz kalsa da ele geçirilemedi. 1072 yılında Saltuklu Beyliği tarafından ele geçirildi. Birinci Haçlı Seferi sırasında Bizans Valisi Theodoros Gavras tarafından ele geçirilse de 1098’de Danişmend Gazi’nin oğlu İsmail tarafından Danişmendliler Beyliği hakimiyetine alındı. Danişmendliler Beyliği’nin yıkılmasını müteakip yeniden Saltuklu Beyliği egemenliğine giren yerleşim 1202 yılında beyliğin yıkılmasıyla Anadolu Selçuklu Devleti hakimiyetine girdi. II. Süleyman Şah’ın kardeşi ve Erzurum Meliki olan Muğiseddin Tuğrulşah döneminde Bayburt kalesi önemli bir tamirattan geçirildi. 1202-1230 arasında Erzurum Meliki olan Muğiseddin Tuğrulşah ve oğullarının hakimiyetinde olan yerleşim 1230 yılında Sultan Alaaddin Keykubat tarafından tekrar Selçuklu denetimine alındı.
1243 Kösedağ Muharebesi sonrasında Moğol baskısını yaşasa da Selçuklu hakimiyetinde kalan yerleşim 1308 yılında Anadolu Selçuklu Devletinin yıkılmasıyla İlhanlı valilerinin egemenliği altına girdi. İlhanlılar devrinde Tebriz-Trabzon İpek Yolu üzerinde bulunması sayesinde ticari ve ekonomik yönden oldukça zenginleşti. Bu dönemde Ceneviz ve Venedik ticaret kervanlarının güzergahında bulunan yerleşim, ünlü seyyah Marco Polo tarafından da ziyaret edilmiştir. İlhanlı hükümdarı Ebu Said Bahadır Han’ın 1334 yılında ani ölümünden sonra yaşanan iç karışıklık esnasında İlhanlı komutanlarından Alaeddin Eretna tarafından yeni kurduğu Eretna Beyliği topraklarına katıldı. Erzincan beyliğiyle yaşanan mücadeleler neticesinde Erzincan Beyliği hakimiyetine giren yerleşim, Kadı Burhâneddin’in Erzincan Beyi Mutahharten üzerine 1395 yılında yaptığı sefer sırasında Akkoyunlu beylerinden Kutlu Bey oğlu Ahmed Bey’in yardımıyla ele geçirilmiş ve Kadı Burhâneddin tarafından da ikta olarak Ahmed Bey’e verilmiştir. Çok kısa süren Karakoyunlu hâkimiyetinden sonra yerleşim 1501 yılına kadar Akkoyunlular’ın denetiminde kaldı. Bu tarihte Safeviler tarihinde ele geçirilen Bayburt, 1514 yılı Ekim’inde Bıyıklı Mehmed Paşa tarafından Osmanlı topraklarına katıldı. Osmanlı’nın ilk dönemlerinde Safevi sınırına yakın bir kaleye sahip olması nedeniyle stratejik önemi bulunan yerleşim Erzurum Eyaletinin sancağı konumundaydı. Bununla birlikte Erzurum savaşlar nedeniyle harap ve boş olduğundan 1534 yılına kadar Bayburt, eyaletin merkez sancağı ve beylerbeylerinin ikametgâhı konumundaydı. 1553 yılında Şah Tahmasb komutasındaki Safevi akınlarında şehir başarıyla savunuldu. İlerleyen yıllarda bazen sancak bazen de paşa sancağının bir kazası konumundaydı. Osmanlı döneminin ilk yıllarında Gayrimüslim nüfusun fazla olduğu şehirde, 17. yüzyıldan itibaren Müslüman nüfusun oranı artmıştır. 1642 yılı avarız defterine göre şehirde 6 mahalle ve 12 adette cemaate bağlı birim bulunmakta olup, avarız vergisi kaydı tutulan 475 Müslüman, 247 Hristiyan hane ile 78 askeri görevli mevcuttur. Bayburt ilerleyen yıllarda ticari hayatı önemini korumakla birlikte önemi azalmaya başlamıştır.3
Evliya Çelebi 1647 yılında şehri ziyareti sırasında burada her pazar günü Kadızâde Mehmed Bey Camii önünde kurulan pazarda 5-10 bin kişinin alışveriş ettiğini, 300 dükkân ve bir bedestenin bulunduğunu, kıymetli seccade ve kilimlerin başka yerlere ihraç edildiğini belirtir. 1828-1829 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında 19 Temmuz 1829’da Bayburt Rusların eline geçti.4
Birkaç aylık kısa Rus egemenliği, Edirne Antlaşması uyarınca son buldu. Ancak Rus güçleri geri çekilirken şehirde ve kalede önemli tahribat yaşandı. Avrupalı seyyahların anlatılarında, yaşanan bu tahribat nedeniyle şehrin yarısının tahrip olduğu, yoksulluk ve sefalet içerisinde bir şehir olarak görülmektedir. 1845 yılı Bayburt Temettuat defterine göre şehirde; 9 mahallede (Cami-i Kebir, Fettahan, Uzunkadı, Ahmed-i Zencani, Kadızade, Kaleardı, Veysel Efendi, Tuzcuzade, Karasakal) 261 hane yaşamaktaydı. Ancak bununla birlikte yakın zamanlardaki doğum-ölüm belgelerinde Zahid Efendi, Şeyh Hayran, Şingah ve Veli Şaban olmak üzere 4 mahalleden daha bahsedilebilmektedir.5
1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında Osmanlı’nın doğudaki toprak kayıplarının neticesinde sancak statüsüne çıkarılmışsa da 1888’de tekrar kaza statüsüne getirildi. Erzurum Sıhhiye Müfettişi Doktor Şerif Bey tarafından 1913 yılında hazırlanan rapora göre; kaza merkezinde 8.184’ü Müslüman ve 1.915’i Ermeni olmak üzere 10.099 kişi yaşamaktaydı. Bina olarak ise Bayburt merkezde hükûmet konağı, belediye binası, redif dairesi, 1 rüşdiye, 4 iptidaiye (ilkokul), 1 inas ibtidaisi, 2 Ermeni iptidaisi (ilkokul), telgrafhane, 3 hamam, 500 dükkân ve mağaza, 50 kahve, 10 han, 3 otel, 4 meyhane, 13 değirmen, 25 fırın, 1 mezbaha, 1 debbağhane (tabakhane), 1 sabunhane, 1 mumhane, 7 cami, 3 mescit, 12 medrese ve 2 kilise ve 2.183 ev bulunmaktaydı.
I. Dünya Savaşı esnasında Osmanlı güçlerinin çekilmesiyle 16 Temmuz 1916’da Bayburt şehri yeniden Rus işgaline uğradı. Rus işgalinden önce şehrin Müslüman ahalisinin de önemli kısmı güvenli gördükleri bölgelere doğru çekilmişti. 18 Aralık 1917’de imzalanan Erzincan Mütarekesi sonucu Rus güçlerinin 21 Şubat 1918 tarihinde çekilmesiyle Bayburt yeniden Osmanlı hâkimiyetine katıldı. Rus işgali ve sonrasında otorite boşluğundan faydalanan bazı Ermeniler ve Rumlardan oluşan çetelerin faaliyetleri sonucu şehirdeki Müslüman halkın bir kısmı öldürülmüş, yaşananlar esnasında binaların çoğu da hasar görmüştür.6
1927’ ye kadar Erzurum’ a bağlı olan Bayburt, bu tarihte Gümüşhane’ye bağlı bir ilçe oldu. 21.06.1989 tarihinde Bayburt ilinin kurulmasıyla da ilin merkez ilçesi oldu.
Bugün toponimi ve etnografya çalışmalarıyla anlaşılmaktadır ki içlerinde eriyenler ve diğer halklarla kaynaşanlar olmakla birlikte Kıpçaklar, Bayburt yöresinde yoğun olarak bulunmaktadırlar. Bu Kıpçak unsur Bayburt'a Oğuz Türklerinin aksine Horasan bölgesinden değil, Kafkasya'dan inmişlerdir. Bu yoğun Kıpçak bakiyesine Bayburt'tan başka Gümüşhane ve Yusufeli'nde de rastlanır.7
Bayburt yüzölçümü ve nüfusu itibarıyla Türkiye'nin en küçük illerinden biridir. Yüzölçümü bakımından 81 il içerisinde 74. sıradadır.8 Doğu Karadeniz sıradağlarının hemen güneyindeki Çoruh vadisinde yer alır. Kuzeyde Trabzon ve Rize ile doğuda Erzurum güneyde Erzincan ve batıda Gümüşhane illeri ile komşudur. İl, 3652 km kare yüzölçümüne sahiptir.
Bayburt'un engebeli arazisinin jeolojik yapısı oldukça karışıktır. Kuzeyde ve doğuda Soğanlı dağlarının güney kesimlerindeki küçük alanlarda bol fosil bulunmaktadır. İlin yer altı zenginlikleri arasında gümüş, bakır, kurşun, çinko karışımı damarlar ile linyit rezervleri bulunmaktadır.
İlin toplam alanının %45'i dağlardan oluşur. Bayburt'u Karadeniz'den ayıran sıradağlar batıdan doğuya sırayla Zülfe (2750 m) Kemer (2856 m) Soğanlı (2750 m), Haldizen (3000 m), Kırklar (3350 m) dağları. Güneyde sıralanan dağlar ise Çavuşkıran (2850 m), Kop (2600 m), Çoşan (2963 m), Sarıhan (2400 m), Otlukbeli (2520 m) ve Pulur (2300 m) dağlarıdır.
Bu iki dağ silsilesinin arasında Çoruh Nehri akmaktadır. Çoruh'un ana kaynağı Mescit Dağı'ndan gelmekte ve il sınırlarına Güneydoğudan girmektedir. Bu ana kol Masat vadisinde Maden bucağı yakınlarında Kop suyu ile birleşir. Irmak burada geniş bir alana yayılmış olup, Bayburt ovasının oluşumuna ve taşıdığı alüvyonlarla sulu tarıma olanak sağlar. Bayburt'tan geçmeden önce civarındaki birçok derenin de suyunu topladığından şehrin içinden oldukça coşkulu bir biçimde akar. Kale tepesi ile Duduzar tepesi arasında derin bir vadi oluşturduktan sonra Kale ardından yine düz bir biçimde devam eder. Düzeker ovasında ırmağın diğer önemli bir yan kolu olan Değirmencik suyunu alır. Daha sonra dirsek yaparak Çoruh ırmağı derin Çoruh vadisine girer. Doğuya doğru akışına devam ederek ili terk eder.
Dağlarla çevrelenen ve ortasında akan Çoruh Irmağı'nın kollarıyla parçalanan Bayburt ovası yaklaşık 900 km kare civarındadır ve dört önemli bölümden meydana gelir. Batıda yer alan Mormuş düzlüğü kuzeyde Aydıntepe ovası kuzeydoğuda Değirmencik kesiminde yer alan Düzeker ovası ve güneydoğu bölümünde Keçevi düzü 1500–1700 m. Arasında yüksekliklere sahip ovalardır.
Ekonomik hayat, tarihi gelişim içinde temel değiştirmemiştir. Ticaret ve sanayinin ön planda olmadığı il, Türkiye'de tarım ve hayvancılığın başlangıcından beri ekonomiyi sürükleyici bir rol oynamıştır. Tarım ürünü olarak ilde hububat çeşitleri, yem bitkileri, şeker pancarı ve az da olsa meyve sebze üretimi yapılmakta, genelde ilin sebze ihtiyacı diğer illerden karşılanmaktadır. Arazinin büyük bir kısmı kıraç olup Çoruh vadisinde; Aydıntepe ve Sünür (Çayıryolu) ovalarında sulu tarım yapılmaktadır.
Hayvancılık ilin geçim kaynaklarından en önemlisidir. Arazi hayvancılık yapmaya çok elverişlidir. Mera hayvancılığı yapılmaktadır. Son yıllarda besi hayvancılığına doğru bir gelişme gözlenmektedir. Süt inekçiliği ıslah çalışmaları da devam etmektedir. İlin ilçe ve köylerinde arıcılık yapan aile sayısında büyük artış gözlenmekte, il sathında bal üretimi yapılmaktadır.
Bayburt ili çok eski transit ticaret yolu olan Trabzon-İran arasındaki "İpek ve baharat yolu"nun bir durağıdır. Türkiye ekonomisi tarım, hayvancılık ve ticaret ağırlıklıdır. Tarım dışında kalan ekonomik yapısı, üretim yolu ile satışa arz şeklinde değil, dışarıdan getirip satışa sunma şeklinde gelişmiştir.
Orijinal kaynak: bayburt. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
İnbaşı, M., Bayburt Sancağı (1642 Tarihli Avarız Defterine Göre). Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi., Cilt 10, Sayı:2, Erzurum, 2007. URL: http://e-dergi.atauni.edu.tr/ataunisosbil/article/view/1020000420/1020000414. Erişim: 2018-03-13 ↩
Saydam, A., Trabzon’un İdarî Yapısı ve Yenileşme Zarureti (1793–1851). Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi OTAM 18 (2015): 285-317. URL: http://dergipark.gov.tr/download/article-file/114118. Erişim: 2018-03-13 ↩
Özger, Y., Temettuat Defterleri Işığında Bayburt Kazası’nın Sosyo-Ekonomik Durumu. Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi. Sayı:24. (2004): 193-208. URL: http://www.turkiyatjournal.com/Makaleler/827401092_13.%20TEMETTUAT%20DEFTERLERİ%20IŞIĞINDA%20BAYBURT%20KAZASI'NIN%20SOSYO-EKONOMİK%20DURUMU.pdf . Erişim: 2018-03-13 ↩
Okur, M., Göktaş, S., Birinci Dünya Savaşında Bayburt’un İşgali ve Göç. Karadeniz İncelemeleri Dergisi. Cilt:11, Sayı:21. (2016): 173-184. URL: http://dergipark.gov.tr/download/article-file/259265 . Erişim: 2018-03-13 ↩
Ortaylı, İlber. Türklerin Tarihi (İstanbul: Timaş Yayınları, 2015), 202-264. ↩
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page