Qualia, felsefede ve belirli psikoloji modellerinde öznel, bilinçli deneyimin bireysel örnekleri olarak tanımlanır. Qualia terimi, belirli bir durum için "ne tür" anlamına gelen Latince quālis (UFA: [ˈkʷaːlɪs]) sıfatının cinssiz çoğul biçiminden (qualia) türetilmiştir.
Qualia kavramını örnekler ile açıklamak gerekirse, bir baş ağrısında algılanan acı hissi, içilen bir içeceğin tadı ya da bir gökyüzü manzarasının algılanan renkleri sayılabilir. Duyumun niteliksel karakterleri olarak qualia, deneyimle ilgili inançlara odaklanılan "önermesel tutumlar"ın1 aksine doğrudan deneyimlemenin nasıl bir şey olduğunu açıklamaya çalışır.
Filozof ve bilişsel bilim insanı Daniel Dennett, bir keresinde qualia'nın "her birimize oldukça aşina olan bir şey için aşina olmayan bir terim; şeylerin bize nasıl göründüğü" olduğunu öne sürdü.2
Qualia kavramının önemi konusundaki tartışmaların çoğu, terimin tanımına bağlıdır. Çeşitli filozoflar, qualia'nın belirli özelliklerinin varlığını vurgulayabilir veya reddedebilir. Ancak sonuç olarak, çeşitli qualia tanımlarının doğası ve varlığı, doğrulanamadıkları için tartışmalıdır.
Zaman içinde değişen birçok qualia tanımı vardır. Daha basit, daha geniş tanımlardan biri şudur: " Qualia, zihinsel durumların karakterlerinin neye benzediğidir. Örneğin, acı, kırmızı görme, gül kokusu gibi zihinsel durumlara sahip olmanın neye benzediği ya da nasıl hissettirdiğidir."3
C.S. Peirce, 1866'da felsefede qualia terimini tanıtan ve bu terimi genel olarak kabul edilen modern anlamında kullanan ilk kişiydi. (Writings, Chronological Edition, Cilt 1, pp. 477–8).45 “Verili olanın, farklı deneyimlerde tekrarlanabilen ve dolayısıyla bir tür tümel olan tanınabilir niteliksel karakterleri vardır; Ben bunlara "qualia" diyorum. Ancak qualialar, bir deneyimden diğerine tanınma anlamında evrensel olsalar da, nesnelerin özelliklerinden ayırt edilmelidirler. Bu ikisinin karıştırılması, mevcut olan öz-teorilerinin yanı sıra birçok tarihsel anlayışın da özelliğidir. Qualia doğrudan sezilir, erişilir ve tamamen öznel olduğu için olası herhangi bir hataya konu olamaz." Frank Jackson daha sonra qualia'yı "...özellikle bedensel duyumların belirli özellikleri, fakat aynı zamanda hiçbir fiziksel bilgi içermeyen belirli algısal deneyimler" olarak tanımladı.6
Daniel Dennett ise yaygın olarak qualia'ya atfedilen dört özellik tanımlar.7 Bunlara göre qualia:
Eğer bu tür bir qualia varsa, o zaman kırmızıyı gören bir kişi bu algı deneyimini, kırmızı rengini hiç deneyimlememiş bir kişiye “kırmızılık” deneyimini hakkında bilinmesi gereken her şeyi bilebileceği bir şekilde tarif edemez. "Kırmızı sıcak görünüyor" gibi bir benzetme yapmak veya "700 nm dalga boyundaki ışık size yöneltildiğinde gördüğünüz renktir" gibi deneyimin gerçekleştiği koşulların bir açıklamasını sağlamak mümkün olsa da, bu türden bir qualia tanımının destekçileri, böyle bir açıklamanın deneyimin tam bir tanımını sağlayamayacağını iddia etmektedir.
Qualia'yı tanımlamanın başka bir yolu da "ham duyum"dur. Ham bir duyum başlı başına bir algıdır. Herhangi bir davranış veya davranışsal eğilimin üzerinde oluşturabileceği herhangi bir etkiden tamamen bağımsızdır. Buna karşılık, “işlenmiş duyum”, etkilerini açıkça görebildiğimiz algılardır. Örneğin, şarabın tadının algılanması tarifsiz, ham bir duyum iken, bu tadın neden olduğu sıcaklık veya acılık deneyimi işlenmiş duyum olacaktır. Işlenmiş duyumlar qualia değildir.
Saul Kripke'nin "Identity and Necessity" (1971) adlı makalesinde öne sürdüğü bir argümana göre, ham duyumlar gibi şeylerin anlamlı bir şekilde tartışılabileceği iddiasının önemli bir sonucu şudur: Qualia kavramının varlığı mantıksal olarak, birinde qualia olan ancak diğerinde olmayan iki mevcudiyetin her yönden aynı davranışı sergilemesini mümkün kılar. Çok az kişi, felsefi bir zombi olarak adlandırılan böyle bir varlığın gerçekten var olduğunu iddia etse de, yalnızca olabilme olasılığın bile fizikalizmi çürütmek için yeterli olduğunu iddia eden argümanlar bulunmaktadır.
Tanımı gereği qualia'yı sözlü olarak tarif etmek imkansız olduğundan, doğrudan bir argümanda göstermek de imkansızdır; bu yüzden daha farklı bir yaklaşıma ihtiyaç vardır. Qualia’nın varlığını kanıtlamak için tasarlanmış argümanlar genellikle kişiyi qualianın var olduğu sonucuna götürmek için tasarlanmış düşünce deneyleri şeklindedir.8
"Qualia" kelimesinden söz etmese de, Thomas Nagel'in "Yarasa olmak nasıl bir şey?"9 adlı makalesi qualia ile ilgili tartışmalarda sıklıkla alıntılanır. Nagel, bilincin öznel bir karaktere sahip olduğunu öne sürer. "Bir organizmanın bilinçli zihinsel durumları ancak ve ancak o organizma olmak nasıl bir şeydir? sorgusu yapılabiliyorsa vardır."10 Nagel ayrıca, zihnin öznel yönünün, indirgemeci bilimin nesnel yöntemleri tarafından asla yeterince açıklanamayacağını öne sürer. O, "fiziksel bir zihin kuramının deneyimin öznel karakterini de hesaba katmasının gerekliliğini kabul edersek, şu anda mevcut olan hiçbir anlayışın bize bunun nasıl yapılabileceğine dair bir açıklama vermediğini kabul etmemiz gerektiğini" iddia eder.11 Ayrıca, “öznellik ve nesnellik problemi üzerine daha fazla argüman üretilip, düşünülene kadar herhangi bir fiziksel zihin kuramının tasarlanmasının olası görünmediğini" belirtir.12
Aslen John Locke tarafından geliştirilen tersine çevrilmiş spektrum düşünce deneyi13 bizi bir sabah uyandığımızda bilinmeyen bir nedenden dolayı dünyadaki tüm renklerin tersine çevrildiğini, yani zıt renk tonuna geçtiğini hayal etmeye davet ediyor. Bu düşünce deneyinin bir diğer koşulu da tüm bunlar başımıza gelirken beynimizde veya vücudumuzda bu fenomeni açıklayacak hiçbir fiziksel değişikliğin olmamış olmasıdır. Qualia'nın varlığının savunucuları, bu deneyin içinde herhangi bir mantıksal çelişki barındırmadığı için hayal edilebilir olduğunu iddia ediyorlar. Bu durumda, eğer fiziksel bir değişiklik meydana gelmediyse şeylerin bize nasıl göründüğünü belirleyen, ancak fiziksel bir temeli olmayan bir özellikte gerçekleşmiş bir değişiklik hayal ettiğimizi ileri sürüyorlar.1415 Daha ayrıntılı olarak:
Bu nedenle argüman, eğer tersine çevrilmiş spektrumu makul bulursak, qualia'nın var olduğunu (ve fiziksel olmadığını) kabul etmemiz gerektiğini iddia eder. Bazı filozoflar, bu gibi bir iskemle argümanının bir şeyin var olduğunu kanıtlayabilmesini saçma bulur ve argüman ayrıntılı incelendiğinde, düşünülebilirlik ve olasılık hakkında eleştiriye açık birçok varsayımı içerdiğinin ortaya çıktığını ileri sürerler. Belki de evrenimizde belirli bir beyin durumunun belirli bir nitelemeden başka bir şey üretmesi mümkün değildir ve önemli olan da budur.
Tersine çevrilmiş bir spektrumun pratikte saptanamayacağı fikri de daha bilimsel gerekçelerle eleştiriye açıktır (bkz. ana makale).1617 Tersine çevrilmiş spektrum argümanına paralellik gösteren - biraz belirsiz olsa da - gerçek bir deney de mevcuttur. Berkeley, California Üniversitesi'nde psikoloji profesörü olan George M. Stratton, dış dünyanın baş aşağı görünmesine neden olan özel prizma gözlüklerin takıldığı bir deney yaptı.1819 Birkaç gün sürekli gözlük taktıktan sonra, bir adaptasyon meydana geldi ve dış dünya kişiye “doğru” görünmeye başladı. Ancak gözlükler çıkarıldığında, dış dünyanın algısı tekrar "normal" algı durumuna geri döndü. Eğer bu argüman qualianın var olduğuna dair işaretler sağlıyorsa, bu onların fiziksel olmamaları gerektiği anlamına gelmez. Çünkü bu ayrım ayrı bir epistemolojik mesele olarak düşünülmelidir.
"Felsefi zombiler" olarak adlandırılan benzer bir argüman, hiçbir niteliğe sahip olmayan insanların fiziksel kopyalarının olabileceğinin düşünülebilir (veya düşünülemez) olduğunu savunur. Argümana göre bu "zombiler", normal bir insanınkine tam olarak benzer bir dış davranış sergileyecek, ancak öznel bir algı dünyasına sahip olmayacaktı. Bu aşamada felsefi zombilerin olasılığı için gerekli koşulun, beynin doğrudan qualia'ya neden olan belirli bir bölümünün veya bölümlerinin olmaması olduğunu belirtmekte fayda var: Zombi ancak öznel bilinç fiziksel beyinden nedensel olarak ayrıysa var olabilir.
Joseph Levine'ın “Conceivability, Identity and the Explanatory Gap” adlı makalesi, tersine çevrilmiş spektrum argümanı ve zombi argümanı gibi düşünülebilirlik argümanlarına yönelik eleştirileri ele alıyor. Levine, metafizik gerçeklikleri kurmanın bir aracı olarak düşünülebilirlik argümanının kusurlu olduğunu kabul eder, ancak metafizik bir sonuç olarak qualia'nın fiziksel olduğuna inansak bile, ortada hala açıklayıcı bir sorun olduğuna işaret eder.
Bu materyalist tepkinin sonunda doğru olduğunu düşünmekle birlikte, zihin-beden problemini bir yana bırakmaya yetmeyeceğine inanır. Düşünülebilirlik değerlendirmeleri, zihnin gerçekte bedenden ayrı olduğunu veya zihinsel özelliklerin metafiziksel olarak fiziksel özelliklere indirgenemez olduğunu kanıtlamasa bile, zihinsel olanı açıklamak için fiziksel temelli bir açıklamadan yoksun olduğumuzu gösterir.
Bununla birlikte, böyle bir epistemolojik veya açıklayıcı sorun, altta yatan bir metafizik sorunu gösterebilir yani qualia'nın fiziksel olmaması, düşünülebilirlik argümanlarıyla kanıtlanamasa bile, dışlanmamalıdır.
"Sonunda, başladığımız yere geri döndük. Açıklayıcı boşluk argümanı, doğadaki bir boşluğu değil, doğayı anlamamızdaki bir boşluğu gösterir. Tabii ki doğa anlayışımızda bir boşluk olmasının makul bir açıklaması, doğada gerçek bir boşluk olduğudur. Ancak ikincisinden şüphelenmek için telafi edici nedenlerimiz olduğu sürece, birincisinin açıklamasını başka yerde aramak zorundayız."20
F. C. Jackson, qualia kavramını açıklamak için Bilgi Argümanını ortaya atar. Bu argüman aşağıdaki gibi çalışır:
Renk bilimci Mary, belirli bir rengin ortaya çıkarabileceği davranıştan, bir rengin görüldüğünü kaydeden belirli nörolojik ateşleme sırasına kadar, diğer insanlarda renk deneyimiyle ilgili bilinebilecek her fiziksel gerçeği bilir. Ancak, doğumundan itibaren siyah beyaz bir odaya kapatılmıştır ve dış dünyayı yalnızca siyah beyaz bir monitörden izlemesine izin verilir. Bir gün Mary’nin odadan çıkmasına izin verildiğinde ve kırmızı renkle ilk defa karşılaştığında kırmızı görmenin nasıl bir şey olduğunu öğrendiğini kabul etmemiz gerekir.
Bu düşünce deneyinin iki amacı vardır. İlki qualia'nın var olduğunu kanıtlamaktır. Eğer bu düşünce deneyini kabul edecek olursak, Mary'nin odayı terk ettikten sonra daha önce sahip olmadığı yeni bir bilgi kazandığına inanmamız gerekir. Jackson'a göre bu bilgi, kırmızı görme deneyimine karşılık gelen nitelik bilgisidir. Bu nedenle, belirli bir niteliğe erişimi olan kişi ile olmayan kişi arasında fark olacağından, qualia'nın gerçek nitelikler olduğu kabul edilmelidir.
Bu argümanın ikinci amacı, zihnin fizikalist olarak açıklanabilirliğini çürütmektir. Spesifik olarak, bilgi argümanı, fiziksel gerçeklerin eksiksizliği hakkındaki fizikalist iddiaya bir saldırıdır. Bilgi argümanının fizikalizme yönelttiği meydan okuma şu şekildedir:
1.Mary, salıverilmeden önce, diğer insanların renk deneyimleriyle ilgili tüm fiziksel bilgilere sahipti.
2. Serbest bırakıldıktan sonra Mary, diğer insanların renk deneyimleri hakkında bir şeyler öğrenir.
Öyleyse,
3. Mary, serbest bırakılmadan önce, tüm fiziksel bilgilere sahip olmasına rağmen, diğer insanların renk deneyimleri hakkında tüm bilgilere sahip değildi.
Öyleyse,
4. Diğer insanların renk deneyimleri hakkında fiziksel olmayan gerçekler vardır.
Öyleyse,
5. Fizikalizm yanlıştır.
İlk olarak Jackson, qualia'nın epifenomenal olduğunu savundu yani ona göre qualia fiziksel dünyada nedensel olarak etkili değildi. Jackson bu iddia için bir gerekçe sunmaktan ziyade, argümanı qualia'yı klasik dualizm sorununa karşı savunduğu için kullanıyor gibi görünmektedir. Eğer qualia fiziksel olmayan niteliklerse, bazı filozoflar fiziksel dünya üzerinde nasıl bir nedensel etkiye sahip olabileceklerini hayal etmenin neredeyse imkansız olduğunu iddia edecektir. Jackson, qualia'yı epifenomenal olarak yeniden tanımlayarak, onları nedensel bir rol oynama talebinden korumaya çalışır. Ancak daha sonra Jackson epifenomenalizmi reddetmiştir. Bunun nedeni, Mary'nin kırmızıyı ilk gördüğünde "vay be" demesiydi. Burada Mary'nin "vay be" demesine neden olan qualia olmalıydı. Ancak bu argüman epifenomenalizmle çelişir. Mary'nin odası düşünce deneyi bu çelişkiyi yarattığına göre, bunda bir yanlışlık olmalı. Bu durum genellikle "bir yanıt olmalı" yanıtı olarak anılır.
Zombilerin var olması mümkün mü? Sadece mümkün değil, gerçekler. Hepimiz zombiyiz: Kimse bilinçli değil.— D.C. Dennett (1992)
Dennett'in alternatif sinir cerrahisi adını verdiği ters çevrilmiş spektrum düşünce deneyinin güncellenmiş versiyonunda, tekrar qualia'nın terse çevrildiği bir güne uyanıyorsun - çim kırmızı görünüyor, gök ise turuncu. Orijinal deneye göre, bir şeylerin yanlış gittiğinin farkında olmalısınız. Ancak, Dennett, şeytani beyin cerrahlarının gerçekten de qualianızı (mesela optik sinirinizi kurcalayarak) tersine mi çevirdiğini yoksa geçmiş qualia anılarıyla olan bağlantınızı tersine mi çevirdiğini bilmenin imkansız olduğunu savunuyor. Bu noktada her iki işlem de aynı sonucu vereceğinden, hangi işlemin uygulandığını anlamanın hiçbir yolu yoktur. Ancak doğrudan erişip, kavrayabildiğiniz qualianızdaki değişikliğin ne olduğunu bilememek Dennett’e göre oldukça tuhaf bir duruma işaret ediyor.
Dennett'in argümanı, qualia'nın deneyimin bir bileşeni olarak ciddiye alınması için aşağıda açıklanan maddelerin kanıtlanmasının mümkün olması gerektiği eder. Maddeler şu şekildedir:
(a) Başka bir şeydeki değişikliğin aksine, qualia'da bir değişikliğin meydana geldiğini bilmek mümkündür; ya da
(b) Qualia'da değişiklik olması ile olmaması arasında fark vardır.
Dennett, (a)'yı ne iç gözlem yoluyla ne de gözlem yoluyla tatmin edemeyeceğimizi ve qualia'nın tanımının onun (b)'yi tatmin etme şansını baltaladığını göstermeye çalışır.
Dennett, (a)'yı ne iç gözlem yoluyla ne de gözlem yoluyla tatmin edemeyeceğimizi ve qualia'nın tanımının onun (b)'yi tatmin etme şansını baltaladığını göstermeye çalışır.
Qualia destekçileri, qualia'daki bir değişikliği fark edebilmeniz için mevcut qualia'nızı geçmiş qualia anılarınızla karşılaştırmanız gerektiğini ileri sürebilirler. Ancak böyle bir karşılaştırma, geçmiş qualia'nın kendisini değil mevcut qualia'nızın ve geçmiş qualia'nızın anılarının direkt algısını içerir. Bununla beraber hızla gelişen modern fonksiyonel beyin görüntüleme sistemleri sayesinde, bir deneyimin hafızasının, orijinal algıda yer alanlarla benzer şekillerde ve beynin benzer bölgelerinde işlendiğini biliyoruz. Bu, qualia'nın algı mekanizmasını değiştirilmesi ile anıların değiştirmelisinin sonuçları arasında asimetri olacağı anlamına gelebilir. Şeytani beyin cerrahı, doğrudan qualia algısını değiştirmiş olsaydı, anıları yeniden işleyen beyin bölgeleri hatırlanan qualiayı da tersine çevireceğinden, tersine dönüş doğrudan fark edilemeyebilirdi. Ancak qualiaya ait belleklerin değiştirilmesi, tersine çevrilmeden işlenecektir ve bu sayede bu değişim bir tersine çevirme olarak algılanabilecektir. Bu qualianızın hafızasının değişip değişmediğini bilebileceğimiz anlamına gelse de hala qualia'nın tersine çevrilip çevrilmediğini veya şeytani beyin cerrahlarının sahte bir prosedür yapıp yapmadığını bilemeyeceğimiz anlamına gelir.
Dennett "Renk bilimcisi Mary" düşünce deneyine de karşı bir argüman üretir. Dennett’e göre Mary kırmızı rengi görmek için siyah beyaz odasından çıkarsa aslında yeni bir şey öğrenemeyecektir. Argümana göre, eğer Mary " bir renk hakkında her şeyi" gerçekten biliyorsa, bu bilginin, insan nörolojisinin rengin "niteliğini" hissetmemize neden ve nasıl yol açtığına dair derin bir anlayışı içermesi gerekecektir. Bu nedenle Mary, odayı terk etmeden önce “kırmızı görme“ durumu hakkında tam olarak ne beklemesi gerektiğini zaten biliyordu. Dennett, Mary'nin renklerle ilgili tüm fiziksel gerçekleri bildiği iddiasının oldukça yanıltıcı olduğunu savunuyor. Ona göre tüm fiziksel gerçeklerin bilgisi fikri bir insanın hayal edilebileceklerini aşan ve sezgilerini çarpıtan çok derin bir bilgi.
Mary, renk deneyimi hakkında bilinmesi gereken fiziksel her bilgiyi gerçekten biliyorsa, bu, ona neredeyse her şeyi bilme güçlerini fiilen bahşeder. Bunu gücü kullanarak, kendi kırmızı görme deneyiminin tam olarak nasıl hissettireceğini anlayabilecek tepkisini de tahmin edebilecektir.
Dennett, birçok insanın fiziksel her bilgiyi bilmek fikrini anlamakta zorlandığını fark edince, Mary'nin insan beyninin fiziksel işleyişi ve renk görüşü hakkında bu kadar geniş bir bilgiye sahip olmasının nasıl bir şey olduğunu daha iyi aktarabilmek için RoboMary örneğini orataya atıyor. RoboMary, sıradan renkli kamera gözleri yerine, yalnızca siyah beyazı ve aradaki gölgeleri algılayabilen bir yazılım kilidine sahip akıllı bir robottur.
Düşünce deneyine göre, RoboMary, renk kilitli olmayan robotların kırmızı bir domatese baktıkları anda beynini inceleyebilir ve tam olarak nasıl tepki verdiklerini ve ne tür dürtülerin meydana geldiğini görebilir. RoboMary ayrıca kendi beyninin bir simülasyonunu oluşturabilir, simülasyonun renk kilidinin kilidini açabilir ve diğer robotlara atıfta bulunarak, bu simülasyonun kırmızı bir domates görmeye nasıl tepki verdiğini tam olarak simüle edebilir. RoboMary, renk kilidi dışında doğal olarak tüm içsel durumları üzerinde kontrole sahiptir. RoboMary, simülasyonunun kırmızı bir domates gördüğündeki içsel durumlarının bilgisiyle, kendi içsel durumlarını, kırmızı bir domates gördüğünde içinde olacağı durumlara doğrudan koyabilir. Bu şekilde, kameralarında hiç kırmızı domates görmeden, kırmızı domates görmenin tam olarak nasıl olduğunu bilebilir.
Dennett RoboMary örneğini, Mary'nin her şeyi kapsayan fiziksel bilgisinin kendi içsel durumlarını bir robot ya da bir bilgisayarınki kadar şeffaf hale getirdiğini ve onun kırmızıyı görmenin tam olarak nasıl hissettirdiğini anlamasının neredeyse basit olduğunu gösterme girişimi olarak kullanıyor.
Belki de Mary'nin kırmızı görmenin tam olarak neye benzediğini öğrenmedeki başarısızlığı, basitçe bir dil veya deneyimleri tanımlama yetersizliğinden kaynaklanıyordur. Belki de sadece bir insanın birinci elden deneyimlerini üçüncü şahıs bakış açısıyla iletememesidir. Farklı bir iletişim veya tanımlama yöntemine sahip bir uzaylı ırkı, Mary’e kırmızı rengi görmenin tam olarak nasıl hissettireceğini mükemmel bir şekilde anlatabilir. Dennett, açıklamanın İngilizce kullanılarak bile mümkün olabileceğini öne sürüyor. Bunun nasıl işe yarayabileceğini göstermek için Mary düşünce deneyinin daha basit bir versiyonunu kullanıyor. Ya Mary içinde hiç üçgen olmayan bir odadaysa ve herhangi bir üçgeni görmesi veya yapması engellendiyse? Bir üçgen görmenin nasıl bir şey olduğunu hayal etmesi için sadece birkaç kelimeden oluşan İngilizce bir açıklama yeterli olacaktır ve bu sayede Mary zihninde bir üçgeni basitçe ve doğrudan görselleştirebilecektir. Benzer şekilde Dennett, kırmızıyı görmenin niteliğinin nihayetinde milyonlarca veya milyarlarca kelimeden oluşan İngilizce bir tanımla ile tanımlanabileceğini de öne sürüyor.
Dennet "Are we explaining consciousness yet?" (2001)21 adlı makalesinde dilin yakalayamayacağı sinirsel tepkilerin derin, zengin koleksiyonu olarak tanımlanan bir qualia tanımını onaylar. Örneğin, bir kişi daha önce kendisine çarpan sarı bir araba nedeniyle sarı renge endişe verici bir tepki verebilir veya bir başkası gayet sıradan bir yiyeceğe nostaljik bir tepki verebilir. Bu etkiler, İngilizce kelimelerle aktarılamayacak kadar kişiye özeldir. "Eğer bu kaçınılmaz kalıntıya qualia diyeceksek, qualia'nın varoluşu garantilenmiş demektir, fakat hala daha kataloğa girmemiş ruhsal özelliklerden bahsediyoruz.''22
Paul Churchland'e göre, teknik olarak Mary odadan ayrıldığında, kırmızı rengin ne olduğunu görme veya bilme kabiliyetine sahip olmayacaktı. Beyin, renkleri nasıl göreceğini öğrenmek ve öğrendiği bilgiyi geliştirmek zorundadır. Görsel korteksin V4 bölümünde kalıpların oluşması gerekir. Bu kalıplar ancak kişi ışığın dalga boylarına beyin gelişiminin erken aşamalarında maruz kalırsa oluşur. Mary'nin durumunda, renk tanımlamaları ve sınıflandırmaları sadece siyah ve beyaz temsillerine göre olacaktır.23
D.K. Lewis'in bilgi türleri ve bunların qualia durumlarında aktarımı hakkında ortaya attığı bir argümanı vardır. Lewis, Mary'nin renkler üzerine olan fizikalist çalışmaları yoluyla kırmızının neye benzediğini öğrenemeyeceğine. Ancak Lewis’e göre bunun bir önemi yok. Ona göre öğrenmek bilgiyi iletir, ancak qualia'yı deneyimlemek bilgiyi değil yetenekleri iletir. Mary kırmızıyı gördüğünde yeni bir bilgi edinmez, yeni yetenekler kazanır. Mary artık kırmızının neye benzediğini hatırlayabilir, diğer kırmızı şeylerin nasıl görünebileceğini hayal edebilir ve daha sonra karşısına çıkacak kırmızılık örneklerini tanıyabilir durumdadır.
Lewis, Jackson'ın düşünce deneyinin fenomenal bilgi hipotezine dayandığını belirtir - yani, Mary'nin kırmızıyı gördüğünde kazandığı yeni bilgi, fenomenal bir bilgidir. Lewis daha sonra iki tür bilgi arasında ayrım yapan farklı bir yetenek hipotezi önerir: "ne" (fenomenal) bilgisi ve "nasıl" bilgisi (kabiliyet). Normalde Lewis’in ortaya attığı bu ayrım birbirine karışır; sıradan öğrenme aynı zamanda ilgili konunun bir deneyimidir ve insanlar hem bilgiyi (örneğin, Freud'un bir psikolog olduğunu) öğrenirler hem de kabiliyet kazanırlar (Freud'un görüntülerini tanıma). Bununla birlikte, düşünce deneyinde, Mary, nelik bilgisini elde etmek için yalnızca sıradan öğrenmeyi kullanabilir. Kırmızı rengi hatırlamasını, hayal etmesini ve tanımasını sağlayacak nasıllık bilgisini kazanmak için deneyim kullanması engellenir.
Mary'nin kırmızılık deneyimi ile ilgili bazı hayati verilerden mahrum bırakıldığı sezgisine sahibiz. Bazı şeylerin odanın içinde öğrenilemeyeceği de tartışılmaz; örneğin, Mary'nin oda içinde kayak yapmayı öğrenmesini beklemiyoruz. Lewis bu hipotezinde, bilgi ve yeteneğin potansiyel olarak farklı şeyler olduğunu dile getirdi. Bu şekilde, fizikalizm, Mary'nin yeni bilgi edindiği sonucuyla hala uyumludur. Ayrıca, diğer qualia durumlarını değerlendirmek için de yararlıdır, örneğin, "yarasa olmak" bir yetenektir, yani nelik-nasıllık bilgisidir.24
Yapay zeka araştırmacısı Marvin Minsky, qualia'nın ortaya çıkardığı sorunların esasen karmaşıklık ya da karmaşıklığı basitlikle karıştırmanın sonucu ortaya çıkan sorunları olduğunu düşünüyor.
Felsefi bir düalist daha sonra şöyle şikayet edebilir: "Acının zihninizi nasıl etkilediğini anlattınız - ama yine de acının nasıl hissettirdiğini ifade edemiyorsunuz." Minsky’e göre "duyguyu" tarif edilemez öze sahip bağımsız bir varlık olarak şeyleştirmeye çalışmak büyük hatadır. Ona göre duygular garip yabancı şeyler değildir. "Acı"nın ne olduğunu tam olarak bilişsel değişikliklerin kendisi oluşturur ve değişiklikleri temsil etmeye ve özetlemeye yönelik tüm beceriksiz girişimleri de içerir. Buradaki en büyük hata, acının farkına varmak yerine tek, basit bir "öz" aramaktan kaynaklanır.25
Roger Scruton, nörobiyolojinin bize bilinç hakkında çok şey anlatabileceği fikrine şüpheyle yaklaşırken, qualia fikrinin tutarsız olduğu ve Wittgenstein'ın ünlü özel dil argümanının onu etkili bir şekilde çürüttüğü görüşündedir. Scruton şöyle yazıyor:
“Zihinsel durumların özel özelliklerinin var olduğu ve bunlara sahip olan her şeyin iç gözlemlenebilir özünü oluşturdukları inancı, Wittgenstein'ın özel bir dilin olasılığına karşı argümanlarında ortadan kaldırmaya çalıştığı bir kafa karışıklığına dayanmaktadır. Acı içinde olduğum yargısına vardığınızda, bu benim içinde bulunduğum koşullara ve davranışlara göredir ve yanılıyor olabilirsiniz. Kendim bir acı algıladığımda, böyle bir kanıta ihtiyaç duymuyorum. Acı çektiğimi gözlemle anlamıyorum bu sebeple de yanılıyor olamam. Ama bu, acımla ilgili, yalnızca benim erişebildiğim ve ne hissettiğimi saptamak için başvurduğum başka bir gerçeklik olduğu için değil. Çünkü içsel, sadece benim tespit edebildiğim özel bir nitelik olsaydı, onu yanlış algılayabilirdim; bu sebeple de acı içinde olup olmadığımı öğrenmem gerekirdi. Hatta içsel durumumu betimlemek için, yalnızca benim anlayabileceğim bir dil icat etmem gerekirdi. Ancak Wittgenstein makul bir şekilde bunun imkansız olduğunu ileri sürer. Çıkarılacak sonuç şu ki, kendime acıyı içsel bir niteliğe dayanarak değil, hiçbir temele dayanmadan atfediyorum.”
Scruton, On Human Nature adlı kitabında buna potansiyel bir eleştiri çizgisi sunuyor; Wittgenstein'ın özel dil argümanı, qualia’ya referans etmeyi, onun doğası hakkında kendimizle bile konuşabileceğimiz fikrini çürütüyor olsa da, varlığını tamamen çürütmez. Scruton, bunun geçerli bir eleştiri olduğuna inanır ve bu nedenle, aslında qualia'nın var olmadığını söylemekten kaçınır. Bunun yerine qualiayı kavram olarak terk etmemiz gerektiğini öne sürer. Argümanını desteklemek için de Wittgenstein'dan bir alıntı yapar: "Bir şey hakkında konuşulamıyorsa, susulmalıdır."26
David Chalmers, qualia sorununu felsefeciler ve bilim insanları arasında yeni bir önem ve kabul düzeyine yükselterek, bilincin zor problemini formüle etti. Ayrıca "örgütsel değişmezlik ilkesi" dediği ilkeyi ortaya attı. Bu ilkeyi ortaya attığı makalesinde, uygun şekilde yapılandırılmış bir sistem, beynin işlevsel organizasyonunu yeniden üretebilirse, aynı zamanda beyinle ilişkili qualia'yı da üretebileceğini savunuyor.
Batı Avustralya Üniversitesi'nden Avustralyalı filozof John Barry Maund, qualia'nın önemli bir ayrımına dikkat çeker. Qualia iki farklı düzeyde tanımlanmaya açıktır, Maund bu teorisini "ikili kodlama" olarak adlandırır. Bir Televizyon Analojisini kullanarak, televizyon ekranında ne gördüğümüz sorulursa verebileceğimiz iki tür cevap olabileceğine dikkat çekiyor:
Bir futbol maçı sırasındaki kameranın açısı, bir satranç maçı sırasındaki kamera açılarından tartışmasız bir şekilde farklıdır. Ancak her iki oyunda da oyuna, hamlelere ve parçalara atıfta bulunmak dışında, farklı olma biçimini tanımlamanın bir yolu yoktur.27
Açıklamayı, genellikle halka açık yerlerde reklamlar ve duyurular için kullanılan "Movitype" ekranı örneğini ekleyerek geliştirdi. Movitype ekranı, bir dizi küçük ışık kaynağından oluşan matristen - veya sinirbilimcilerin onu adlandırmayı tercih ettiği şekliyle "raster" den oluşur. Bilgisayar tarafından yönlendirilen ekran, ışıkları, harflerin sağdan sola geçtiği izlenimi verecek şekilde hatta artık reklamlarda yaygın olarak kullanılan daha gelişmiş formlarda hareketli resimleri göstermek için uyarabilir. Maund'a göre gördüklerinizi tanımlamanın iki yolu olduğu açıktır: ilk olarak gündelik dili benimseyip "Birkaç cümle gördüm" diyebiliriz. Bu ifade, olan biteni tanımlamanın yeterli bir yolu olsa da, bu sağduyulu tanımlamayla hiçbir ilgisi olmayan bilimsel bir yol da mevcuttur. Bir elektronik mühendisinden, ışık rasterlerini izlediğimiz saniyeler boyunca oluşan nokta durumlarını gösteren bir bilgisayar çıktısını bize vermesini isteyebiliriz. Bu, kuşkusuz, her küçük ışık kaynağının durumuyla ilgili bilgi veren uzun ve karmaşık bir belge olacaktır. Bu belgenin ilginç yanı ise ekranın durumunun kapsamlı ve noktadan noktaya ayrıntılı bir açıklamasını vermesine rağmen hiçbir yerinde "İngilizce cümlelerden" bahsedilmeyecek olmasıdır.
Bu düşünce deneyinin netleştirdiği şey, böyle bir ekranı tanımlamanın iki yolu olduğudur, (1) genel olarak tanınabilir nesneleri kullanarak ortaya attığımız sağduyulu tanım. (2) Ekranın fiili durumunun bilimsel, ayrıntılı bir açıklaması. Bu ikinci açıklamanın çıktısında hiçbir nesneden bahsedilmediğinden, sağduyu açısından epistemik olmayacaktır, ancak mühendisin bakış açısından tamamen kabul edilebilirdir. Bu analiz, insan algısına ve algılama biçimlerine uyarlanırsa, Dennett'in qualia'yı "ifade edilemez" olarak tanımlamasına karşıt bir argüman oluşturur. İkinci seviye tanımlama açısından da qualia, prensipte oldukça "tanımlanabilir"dir. Bu aşamada, geleceğin bazı nörofizyologlarının bu seviyede qualia'nın nöral detayını tanımlayabilecekleri göz önünde bulundurulmuştur.
Vilayanur S. Ramachandran ve William Hirstein28 "belirli nöral olayların qualia ile ilişkilendirilebilmesi için yerine getirilmesi gereken işlevsel kriterler" olan üç qualia kanunu önerdiler (dördüncüsü sonradan eklendi):
Bu iki filozof aynı zamanda beyinler bir "nöron kablosu" ile uygun şekilde bağlanabilirse, qualia'nın olağanüstü doğasının iletilebileceğini öne sürdüler.30 Bu teorinin mümkün olduğu ortaya çıkarsa qualia'nın varlığını ve doğasını bilimsel olarak kanıtlayacak veya nesnel olarak gösterecektir.
Howard Robinson, araştırmalarını zihin felsefesi üzerinde yoğunlaştırmış bir filozoftur. Geçen yüzyılın ikinci yarısında yaşananları modası geçmiş bir duruş olarak kabul ederek, duyusal deneyimi fiziksel kökenlere indirgeyecek olan açıklamalara sürekli olarak karşı çıktmıştır. Howard Robinson, duyu-verileri teorisini hiçbir zaman çürütülmüş olarak görmedi, aksine pek çok kişinin kesin olarak kabul ettiği itirazları çürütmek için yola çıktı. Ona göre, algıda bilinçten önce var olan zihinsel temsiller qualiadır. Zihinsel temsiller dış varlıklarla nedensel olarak bağlantılı olan ancak kendi içlerinde fiziksel olmayan varlıklardır. Şimdiye kadar bahsedilen filozofların aksine, Howard hem maddeyi hem de zihni gerçek ve metafizik olarak farklı doğalara sahip olarak kabul eden bir düalisttir. Makalelerinden birinde, fizikselcileri, duyusal deneyimin tamamen temsili karakterden arınmış olabileceği gerçeğini görmezden gelmekle suçlamıştır. Devamlı kullandığı örneklerden biri fosfenlerden bahseder (fosfenler, beyindeki ani basınçtan kaynaklanan – örneğin yoğun öksürük veya retinaya doğrudan fiziksel baskı yoluyla indüklenen – sinirsel ışık parlamalarıdır.) Bu deneyimlerin açık gözle görme ile aynı düzeyde görsel deneyimler olmadığını iddia etmenin tamamen mantık dışı olduğuna iddia eder.
Edmond Wright, algının özneler arası yönünü ele alan bir filozoftur.3132 Locke'tan itibaren algı problemlerini, p özelliğine sahip tek bir E varlığına bakan tek bir özne S olarak çerçevelemek normaldi. Bununla birlikte, duyusal veriler arasında meydana gelen kişiden kişiye farklılıklar gerçeğini ele alırsak, aslında "aynı" niteliğini atfettiğimiz duyusal veriler arasında ciddi farklılıklar olduğunu görürüz. Bu da bizi bu farklı niteliklere nasıl “aynı” dediğimiz sorusunu ortaya çıkarır.
Wright, kendisi ve oğlu arasındaki işitme farkından etkilendiğini, oğlunun yaklaşık 20 kilohertz'e kadar olan sesleri duyabildiğini ve menzilinin sadece 14 kHz'e ulaştığını keşfettiğinden bahseder. Bu, insan eyleminde qualia'da bir farklılığın ortaya çıkabileceği anlamına gelir. Bu aşamada, dil kritik hale gelir, çünkü bir algının en iyi şekilde bilgilendirici bir ifade ile anlaşılabilir. Wright iletişimin temel bir özelliği olduğunu iddia eder, ona göre bir ortaklığın kurulabilmesi ve mümkün kılınabilmesi için hem konuşmacının hem de dinleyicinin "aynı tekil şeyi" tanımlamışlar gibi davranması gereklidir. Wright, bu sistematik belirsizliğin, qualia karşıtlarına argümandaki bir yanılgı işareti gibi göründüğünü, ancak aksine, birbirleriyle konuşanların yararlanmayı öğrenmek zorunda oldukları bir ortaklığın işareti olduğunu iddia eder.
Teorik fizikçi ve kuantum mekaniğinin önde gelen öncülerinden biri olan Erwin Schrödinger, kolorimetri ve renk algısı alanlarında da yayınlar yapmıştır. Bunun yanında felsefi yazılarının birçoğunda, qualia'nın fiziksel olmadığı fikrini savunmuştur.
“Renk hissi, fizikçinin ışık dalgalarının nesnel resmiyle açıklanamaz. Fizyolog, retinadaki süreçler ve bunların optik sinir demetlerinde ve beyinde oluşturduğu sinir süreçleri hakkında sahip olduğundan daha fazla bilgiye sahip olsaydı, renk hissini açıklayabilir miydi? Hiç sanmıyorum.”33
Schröndinger sübjektif deneyimlerin uyaranlarla birebir örtüşmediğini iddia eder. Örneğin, 590 nm civarında dalga boyuna sahip ışık sarı hissi üretirken, 760 nm dalga boyuna sahip kırmızı ışığın 535 nm'de yeşil ışıkla karıştırılmasıyla tam olarak aynı sarı hissi üretilir. Bu örneği üzerinden, "dalgaların bu fiziksel, nesnel özellikleriyle" ve ürettikleri duyumlarla sayısal bir bağlantıları olmadığı sonucuna varır.
Schrödinger, nitel deneyimin tatmin edici bir teorik açıklamasının elde edilebileceği inancına nasıl varabileceğimize dair bir argümanla sonuca varıyor: Bilimsel teoriler, gözlemlerimizin ve deneysel bulgularımızın araştırılmasını kolaylaştırmaya hizmet eder. Her bilim insanı, orta derecede geniş bir olgular grubunu, onlar hakkında en azından ilkel bir teorik resim şekillenmeden önce hatırlamanın ne kadar zor olduğunu bilir. Bu nedenle, makul ölçüde tutarlı bir teori oluşturulduktan sonra, orijinal makalelerin yazarlarını suçlamamak gerekir. Onlar buldukları çıplak gerçekleri tarif etmezler, bu gerçekleri o teori veya teorilerin terminolojisiyle donatırlar. Bu prosedür, gerçeği iyi düzenlenmiş bir modelde hatırlamamız için çok faydalı olmakla birlikte, gerçek gözlemler ile onlardan ortaya çıkan teori arasındaki ayrımı ortadan kaldırma eğilimindedir.
Orijinal kaynak: qualia. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
Dennett, Daniel (1985-11-21). "Quining Qualia". Retrieved 2020-05-19. ↩
Eliasmith, Chris (2004-05-11). "qualia". Philosophy. Dictionary of Philosophy of Mind. Canada: University of Waterloo. Retrieved 2010-12-03. ↩
Jackson, Frank (1982). "Epiphenomenal Qualia" (PDF). The Philosophical Quarterly. 32 (127): 127–136. doi:10.2307/2960077. JSTOR 2960077. Retrieved August 7, 2019. ↩
Hardin, C.L. (1987). "Qualia and materialism: Closing the explanatory gap". Philosophy and Phenomenological Research. 48 (2): 281–98. doi:10.2307/2107629. JSTOR 2107629. ↩
"Inverted qualia". Stanford Encyclopedia of Philosophy. Stanford University. Retrieved 2010-12-03 – via Plato.stanford.edu. ↩
Stratton, George M. (1896). "Some preliminary experiments on vision" (PDF). Psychological Review. ↩
Slater, A.M., ed. (1999). Perceptual Development: Visual, auditory and speech perception in infancy. East Sussex, UK: Psychology Press. ISBN 9780863778513 – via Google Books. ↩
Alıntı ↩
Churchland, Paul (2004). "Knowing qualia: A reply to Jackson (with postscript 1997)". In Ludlow, Peter; Nagasawa, Yujin; Stoljar, Daniel (eds.). There's Something about Mary. Cambridge, MA: MIT Press. pp. 163–178. ↩
Scruton, Roger (2017). On Human Nature. ↩
Ramachandran, V.S.; Hirstein, W. (1 May 1997). "Three laws of qualia: What neurology tells us about the biological functions of consciousness". Journal of Consciousness Studies. 4 (5–6): 429–457; also available from ↵"Three laws of qualia" (PDF). imprint.co.uk. ↩
Alıntı. ↩
Ramachandran, V.S.; Hirstein, W. (1 May 1997). "Three laws of qualia: What neurology tells us about the biological functions of consciousness". Journal of Consciousness Studies. 4 (5–6): 429–457 ↩
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page