Sembolizm ya da simgecilik, en genel anlamıyla farklı anlamlara gelen ya da farklı öğeleri simgeleyen çeşitli sembollerin kullanımıdır. Sembolizme sanatta, özellikle resim, müzik ve edebiyat alanlarında rastlanır.
Sanattaki sembolizm 19. yüzyılda beliren, realizmi reddeden bir akımdır. Sembolizm akımlarına roman ve şiir alanlarında da rastlanır. Sanattaki sembolizm 1870 yılına doğru Fransa ve Belçika’da natüralizme ve Parnasse akımına bir tepki olarak ortaya çıkmıştır. Akım daha sonra özellikle Valéry Brioussov vasıtasıyla Rusya’ya da sıçramıştır. Sembolizm genellikle Servet-i Fünun döneminde görülür. Ayrıca Ahmet Haşim bu akımın en büyük temsilcilerindendir.
19. yüzyılın ikinci yarısında parnasizme tepki olarak ortaya çıkmış bir akımdır. Parnasyenler insan duygularına, izlenimlere önem vermiyorlardı. Onlar için önemli olan gerçekti, düşüncelerdi. Sembolistler bu anlayışa karşı çıkmış, duygusallığa, insanın iç dünyasına yönelmişlerdir. Onlara göre somut varlıklar, dış dünya ile insanın duyuları arasında köprü kurmaya yarayan birer simgedir. Çünkü dış gerçek ancak insanın algılayış biçimiyle var olur. Yani insan onu nasıl algılıyorsa öyle değerlendirilir. Sembolistler, semboller aracılığıyla dış çevrenin insan üzerindeki etkilerini ve izlenimlerini anlatmışlardır.
Şiiri sessiz bir şarkı olarak tanımlamışlar ve müziği şiirin amacı durumuna getirmişlerdir. Onlara göre şiir düşüncelere değil duygulara seslenmelidir; çünkü şiir bir şey anlatmak için yazılmaz.
Şiirde anlam kapalı olmalıdır ve herkes kendince yorum getirebilmelidir. Sözcüğün anlam değerinden çok müzikal değeri önemlidir. Anlam kapanıklığı ve farklı çağrışımlar yaratabilme amacı, bol bol mecaz ve istiarelerin kullanılmasına yol açmış, dolayısıyla dil de ağırlaşmıştır.
Gerçeklerden kaçma, hayale sığınma, çirkinlikleri hayal yardımıyla güzelleştirme, bunlara bağlı olarak ortaya çıkan karamsarlık, sembolizmin en belirgin özelliklerindendir.
Durgun sular, ay ışığı, alaca karanlık, tan ağartısı, perdede gezinen gölgeler ve ölüm başlıca temalarıdır. Lirizm, bu anlayışın en önemli ögesi durumundadır.
Parnasyenlerin genellikle "sone" nazım biçimini kullanmalarına karşın, sembolistler daha çok serbest nazım biçimlerine yönelmişlerdir.
Türk edebiyatında roman alanında sembolist eserlere Mehmet Rauf'un Eylül romanı 1 örnek gösterilebilir
Sembolizm ezoterizmde ise evrensel bilgi ve hakikatlerin basit ve sade ögelere indirgenerek ifade edilmesidir.
Sembol, kimi sözlüklerde “daha soyut bir şeyi anlatmaya yarayan daha somut şey” ya da “evrensel yasa, ilke, bilgi ve fikirleri açıklayan işaretler” olarak tanımlanır. Bir sembol, anlatmak istediği şeyi en kesin, en belirli, en sade, en doğal şekilde ifade eden işarettir. Sembol sözcüğünün kökeni, eski Mısır dilindeki symbolon sözcüğünün Grekçe’ye geçmiş hali olan symballein fiilidir, “birlikte tartışmak, birlikte birleştirmek, bir arada toparlayıp bağlamak” anlamlarına gelir. Latince’de symbolum biçimine dönüşmüştür.
Sembolizmin inisiyasyonlardaki temel nedenleri şöyle açıklanır:
ait bilgilerin toplanması arz edilir.
Sembolizmin amaçlı ya da diğer adıyla haberci rüyalarda, vizyonlarda ve ruhsal tebliğlerdeki varlığı inisiyasyonlardakilere kıyasla az çok farklı nedenlere dayanır. Temel nedeni metapsişikçiler şöyle açıklar:
İnsanın imajinasyon yeteneği sembolleştirici bir role sahiptir. Ruhsal âlemde “anlamlar” halinde bulunan “tesirler” fiziksel alemde belirirlerken ister istemez madde âleminin özelliği olan imajlara bürünmek zorunda kalırlar ki, bürünecekleri imajları da “tesir”i alan insanın şuuraltı dağarcığından edinirler. Bir ruhsal tebligatın, bir vizyonun ya da bir haberci rüyanın alınmasında, tesir ne kadar yüksek bir varlıktan gelirse gelsin, alıcı kişinin kapasitesi, şuuraltı imajları, şuuraltı dağarcığı ve hatta sözcük dağarcığı -tesirin özgün halini kaybetme derecesi ve kısıtlanması bakımından- çok önemli bir rol oynar. Orijinal kaynağından “anlam” olarak inmeye başlayan ruhsal tesir onu alan insanın zihninde imaj olarak ve ağzında söz olarak belirene kadar geçirdiği bir sürü dönüşüm sırasında ister istemez özgün halini yitirmek, kabalaşmak zorundadır.
Metapsişikçiler şuuraltının bu değiştirici ya da dönüştürücü etkisine “renkli cam etkisi” adını verirler. Nasıl beyaz ışık renkli bir camdan geçerken hem camın rengini alıyor, hem de bir miktar kırılmaya uğruyorsa, insanın aldığı metapsişik enformasyon ya da tesir de şuuraltı katmanından geçerken benzer şekilde, özelleşir, bükülür, kabalaşır, dönüşür, o ortamdaki malzeme neyse ona bürünür ve özgün halini az çok yitirerek dışarı (zihne) yansır. Yani, bir kaynaktan gelen, örneğin haberci bir rüya tarzında alınan tesirler, insan zihninde yer ederken, ister istemez o insanın şuuraltı dağarcığındaki imajlara dönüşürler ve bu dönüşüm sırasında birtakım sembollere bürünürler. Bu doğal ve zorunlu bir süreçtir. Metapsişikçiler sezgi kanalıyla alınmış metinlerdeki sembolik betimlemelerin nedenlerinden birinin de yine bu olgu olduğunu belirtirler.
Kutsal metinlerdeki sembolizmin temel nedenleri şöyle açıklanır:
(doğum tarihine göre sıralanmıştır)
George MacDonald (1824-1905)
Auguste Villiers de l'Isle-Adam (1838-89)
Stéphane Mallarmé (1842-98)
Paul Verlaine (1844-96)
Arthur Rimbaud (1854-91)
Georges Rodenbach (1855-98)
Innokenty Annensky (1855-1909)
Emile Verhaeren (1855-1916)
Jean Moréas (1856-1910)
Albert Samain (1858-1900)
Rémy de Gourmont (1858-1915)
Gustave Kahn (1859-1936)
Albert Giraud (1860-1929)
Jules Laforgue (1860-87)
Antoni Lange (1861-1929)
Paul Adam (1862-1920)
Maurice Maeterlinck (1862-1949)
Stuart Merrill (1863-1915)
Fyodor Sologub (1863-1927)
Adolphe Retté (1863-1930)
Francis Viélé-Griffin (1863-1937)
Henri de Régnier (1864-1936)
Albert Aurier (1865-1892)
Dmitry Merezhkovsky (1865-1941)
Albert Mockel (1866-1945)
Vyacheslav Ivanov (1866-1949)
Konstantin Balmont (1867—1942)
Zinaida Gippius (1869-1945)
Paul Valéry (1871-1945)
Paul Fort (1872-1960)
Alfred Jarry (1873-1907)
Tadeusz Miciński (1873-1918)
Valery Bryusov (1873–1924)
Jurgis Baltrušaitis (1873-1944)
Mikalojus Konstantinas Čiurlionis (1875-1911)
Stanisław Korab-Brzozowski (1876-1901)
Maximilian Voloshin (1877-1932)
Renée Vivien (1877-1909)
Josip Murn Aleksandrov (1879-1901)
Émile Nelligan (1879-1941)
Alexander Blok (1880–1921)
Andrei Bely (1880-1934)
George Bacovia (1881-1957)
Dimcho Debelyanov (1887-1916)
Orijinal kaynak: sembolizm. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page