Tevhit ya da tevhid (), tektanrıcılık kavramının İslam terminolojisindeki karşılığıdır.1
Tevhid Allah'ın isim ve sıfatları konusunda şirki reddetmektir. Araf suresi 180. ayetinde "En güzel isimler (esmaül hüsna) Allah'ındır" denir. Antropomorfizm veya onu mahlûkata benzetmek teolojik olarak reddedilen bir davranıştır; yine tevhit ehline göre "Allah'ın kemal sıfatlara sahip olduğuna ve bütün noksan sıfatlardan ve mahlukata benzemekten uzak olduğuna mutlaka inanmak gerekir."2 ve "Kemal sıfatlarını yitiren tanrı, müdebbir ve rab olamaz. Bilakis eksikliği sebebiyle kendisiyle alay edilir. Hamd, ezelde ve ebedde celal ve kemal sıfatlara sahip olana aittir. Çünkü hamde layık olan sadece odur."3
Tektanrıcılığın 4000 yıl kadar önce eş zamanlı olarak mısır, babil ve hint toplumlarında ortaya çıkmaya başladığı ifade edilmektedir.
Tevhid tarihsel olarak politeizm zemininde gelişir. Mevcut tarihsel verilerin sonuç çıkarmamıza izin verdiği ölçüde, Mısır kralı Akhenaton’un tek tanrıcı güneş ibadeti (Aten dini), katı ve açık monoteizmin (M.Ö. 14. yüzyılın ortası) ilk tarihsel ifadesi olarak kabul edilebilir.4 İsrail toplumunda ise Yahve bütün tanrıların en büyüğü olarak öne çıktı.5
Orhan Gökdemir'e göre tek tanrılı dinlere gidiş bir dinde sadeleşme ve devrim hareketidir. Bu devrim eski dini anlayışları dümdüz ederek yıkar. Ancak başlangıçta görülen hızlı bir yıkım sonrasında devrim yavaşlar ve eski pagan inançlar yeni kimliklere bürünerek yeniden ortaya çıkarlar. Musevilik, İsevilik ve Muhammedilik, kurucuları kadar bu karşılaşmanın da ürünü olan dinlerdir.6 Tek tanrılı dinlerde eski ilahların bir kısmının melek, şeytan, cin gibi varlıklara, Hızır, İlyas gibi peygamberlere ya da azizlere, velilere dönüştüğü görülebilmektedir.78 Allah'ın isimlerinden bir kısmı da Arap ve ortadoğu mitolojilerinde eski ilahlara verilen isimlerle ortak kök isimlerden oluşur.910
Kelime Arapça vahdet "bir olmak" kökünden türetilir. İslami terminolojide din felsefecileri bu kelimeye Allah için kullanıldığında ayrıca birleştirme, birleşik, bitişik, eklenti, karışım olma anlamları yüklenmesine de karşı çıkarlar ve bunları da şirk olarak tanımlarlar.
İbrahimi dinlerin kitaplarında de Tanrı kişileştirilmiş bir yaratıcıdır. Birincil kişi olarak konuşur ve gurur, öfke gibi duygular sergiler, bazen insanların karşısına "insan görüntüsü" ile çıkar.11 İslam'da Allah Müntakim (intikam alan, intikamcı), Mütekebbir (kibirli), ve hilecidir.12 Sabur (çok sabırlı), celil (çok öfkeli), rahim (çok merhametli), halim (yumuşak huylu) gibi insani duygular ifade eden isimlerle de anılır.
İslâm toplumunda Allah inancının belirli değişimler geçirdiği, Kur'ân ve hadislerde gökyüzünde arş'ta oturan ve belirli insani sıfatlar taşıyan Allah inancının Kelamcılar tarafından sorgulanarak ve farklı mezheplerin ortaya çıktığı görülür:
İslamda Allah'ın çok sayıda ismi ve sıfatı bulunur. Kelamcılar tevhit açısından Allah'ın özü, isim ve sıfatları nedir, bu isim ve sıfatlar Allah'ın zatının aynısı mı yoksa gayrısı mı olduğu konusunda uzun fikir mücadeleleri yapmışlardır. Onlara göre tevhid açısından sorunlar şunlar idi;
Tevhid, Lâ ilâhe illallah cümlesi ile ifade edilen, Allah'tan başka tanrıları reddedip tanrı olarak yalnızca onu kabul etmek anlamına gelen bir ilkedir. İslam'a girişin anahtarı kabul edilir: "Kim tağutu inkâr edip de Allah'a iman ederse, şüphesiz kopmayan sağlam bir kulpa yapışmıştır." (Bakara 256)
Tevhid Allah'ın varlığına, tekliğine, tüm yetkin niteliklerin kendisinde toplandığına, eşi ve benzeri bulunmadığına inanmaktır. Bu inancı açıklayan Lâ İlâhe İllallah cümlesine kelime-i tevhid denir ve sık sık tekrarlanır. Tevhide inanan kişi mümin ve muvahhit adını alır.
Ulûhiyetin başkaları için reddedilmesi, tanrılığı sadece ortağı olmayan Allah'a ait kılmayı ve onun yanında ikinci bir tanrı edinmemeyi gerektirir: "Allah'a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın..." (Nisa: 4/36) "... Biz her ümmete, yalnız Allah'a kulluk etmeleri ve tağuttan da sakınmaları için Resul gönderdik." (Nahl: 16/36) "Kim La İlahe İllallah der ve Allah'tan başka tapınılanları (ibadet edilenleri) reddederse malı ve kanı haram olur..." 19 Bütün resullerin kavimlerini davet ettikleri söz şudur: "...Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin ondan başka tanrınız yoktur..." (A'raf: 7/59)
Tağutu reddetmek, Allah’ın emir ve yasağına ters düşen hevayı ve şeytanı reddetmektir. "Lâ ilâhe illallah"ın gereği olarak kişi ibadette Allah'ı birlediğini, Allah'tan başkalarına, putlara, kabirlere, evliyalara ve salihlere ibadet etmenin batıl olduğunu ilan eder. Allah'a yaklaşmak için ölülere kurban kesen, türbelerden yardım isteyen, kabirlerin etrafını tavaf eden ve adak adayanlar, Allah'ın yaratıcı ve her şeyin sahibi olduğuna inansalar bile, Arap paganlar gibi Allah'a ortak koşmuş olurlar. Mekke paganları, kabirlere ve putlara tapmadıklarını söylüyor fakat uygulamada aksini yapıyorlardı. Onlar yaratıcı ve rızık verici olduğuna inanmadıkları halde, sırf kendilerini Allah’a daha çok yaklaştırsınlar diye salih olduğuna inandıkları bazı kişilere ibadet ediyorlardı.
Tevhidi şeriat açısından yorumlayanlara göre ibadet, muamelat ve bütün meselelerde Allah'ın hükümlerini kabul edip beşeri kanunları reddetmek, insan ve cin şeytanlarının revaca çıkardığı bütün hurafeleri ve bidatleri ortadan kaldırmak bu kelimenin ameli gereklerindendir. Allah'ın kendi indirdiği şeriatle hükmetmeyenler hakkında kâfir, zalim, fasık diye hüküm verdiğine inanılır.
Dinde haram olmayanı haram, farz olmayanı farz ilan etmek de tevhid açısından sakıncalı bulunur ve şirkle eşdeğer tutulur: "...Onlar Allah'ı bırakıp hahamlarını, rahiplerini ve Meryemoğlu Mesih'i Rabler edindiler." (Tevbe: 9/31) Nebi bu ayeti okudu. Bunun üzerine Adiyy b. Hatem dedi ki: "Muhakkak onlar, onlara ibadet etmiyorlar ki.'' Resulullah: "Onlar Allah'ın helal kıldığı bir şeyi haram, haram kıldığı bir şeyi helal kıldıkları zaman onlara itaat etmiyorlar mı?" dedi. Adiyy b. Hatim: "Evet" deyince*,*Resulullah: "İşte böylece onlara ibadet ediyorlar." buyurdu''.2021
Orijinal kaynak: tevhit. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
İbn Kayyım el-Cevziyye, Medaricu's-salikin: 1/26 ↩
Muhtasar Sevaiku'l-Mürsele: 1/10 ↩
“En Yüce Tanrı” ifadesi, Kitab-ı Mukaddes’te sıkça yer alır ve Semitik dünyada monarşik olarak düzenlenen politeist yapıda, Tek Tanrı’ya gönderme yapmak için kullanılır. Aynı şey, şu ifade için de geçerlidir: “tanrıların Tanrısı, Yahve”.https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/191903 ↩
Orhan Gökdemir, Din ve Devrim s 25-32 ↩
Williams, W. Wesley, "A study of anthropomorphic theophany and Visio Dei in the Hebrew Bible, the Qur'an and early Sunni Islam", University of Michigan, March 2009 ↩
http://www.kuranmeali.org/3/ali_imran_suresi/54.ayet/kurani_kerim_mealleri.aspx . ↩
Buhari İstizan, 1 ↩
Müslim 1, 115 ↩
Müslim, İman: 8 ↩
Tirmizi, Tefsir: 10; ↩
Suyuti, Durru'l-Mensur: 3/230 ↩
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page