Soya (Glycine max), baklagiller (Fabaceae) familyasından 1 - 1,5 m boyunda, kısmen sarılıcı, dallanmış, tek yıllık Doğu Asya kökenli bir bitkidir. Bitki, yenilebilir fasulyesi için yetiştirilir.
Tarihi olarak Çin, Japonya ve Kore'yi kapsayan Doğu Asya'da ıslah edilmiş ve burada binlerce yıl boyunca tarımı yapılmış bitkinin, 20. yüzyılın başlarında Batı dünyasında da geniş ölçüde ziraati yapılır hale gelmiştir. Günümüzde Amerika Birleşik Devletleri, Brezilya ve Arjantin başta olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinde soya tarımı gerçekleştirilmektedir.
Soya pek çok kullanım alanına sahiptir. Ekildiği alan başına protein bakımından en verimli bitkilerden biri olduğu ve besin değeri bakımından zengin olduğu için Doğu Asya mutfağında ve hayvan yem sanayisinde büyük bir rol oynar. Bitkinin tohumlarından elde edilen sıvı yağ yemeklik yağ olarak kullanılır ve dünyada bu hususta en çok kullanılan yağlardan biridir.
Soya tüketimi ile ilgili çeşitli araştırmalar bulunur. FDA gibi çeşitli kurumlar soyanın hayvansal besin kaynaklarına alternatif olabileceğini ve aynı protein kalitesine sahip olduklarını bildirmiştir. Çeşitli kanser araştırma dernekleri de belirli soya ürünlerini tüketmenin bazı kanser risklerinde azalmaya yol açtığını rapor etmektedir.
Soya, kazık köklü bir bitkidir ve kuvvetli bir saçak kök sistemine sahiptir. Kökleri genellikle 60 ila 70 cm olmakla birlikte 2 metre olanları da görülmüştür. Bitki boyu 60–150 cm arasında değişir. Sapı 10-15 boğumdan oluşur. Soya yaprakları üç yaprakçıktan oluşur. 3,5 cm uzuklukta ve 1 cm kalınlıkta baklalara sahiptir. Bir soya bitkisi genellikle 35-40 baklaya sahipken seyrek ekimlerde bu sayı 200'ün bile üstüne çıkabilmektedir. Tohumlarının (tanelerinin) rengi yeşilin değişik tonlarından siyah, sarı ya da kahverengine varabilen alacalı renkte olabilir.
Soya bitkisi, farklı iklim bölgelerine uyumludur. Dünyanın pek çok yerince başarıyla yetişmektedir. Yine de en iyi verim Mayıs-Eylül ayları arasında sıcaklığın 25 °C olduğu iklimlerde alınır. 18 °C’nin altındaki ve 40 °C’nin üstündeki sıcaklıklar soyanın gelişimini olumsuz yönde etkileyebilir.
Soya, çok kumlu topraklar hariç, değişik toprak türlerinde yetişebilir.
Soya, %18-24 oranında yağ ve %35-45 oranında protein içerir. %30 karbonhidrat ve %5 oranında mineral ve çok sayıda vitamin içerir. Soya, omega-3 yağları, çoklu doymamış yağ, B vitamini, demir, çinko, anti-oksidanlar, fotokimyasallar ve lif bakımından zengindir.
FDA'ya göre soya, et proteini yerine geçebilir ve tüm esensiyel aminoasitlere sahiptir.1 Alınan proteinin kalitesini ve sindirilebilirliğini ölçen Protein Sindirilebilirlik Endeksi'ne (PDCAAS) göre soyanın protein yapısı et, yumurta ve süt ile benzerdir; peynir 100, yumurta 97, soya fasulyesi 96, inek eti 92,2 soya sütü ise 91 değerlerine sahiptir.3 İçerdiği protein yapısı açısında diğer baklagillere benzeyen soya bitkisi, ekildiği alan başına herhangi bir tarımsal bitkiye nazaran (kenevir dışında) 2 kat daha fazla protein üretebilir.4
Sakkaroz, raffinoz ve stakiyoz soya içerisinde bulunanan temel çözünebilir karbonhidratları oluşturur.5 Sakkaroz insanlar tarafından sindirilebilir, ancak geriye kalan iki kompleks şeker bu özelliği göstermez. Bunun sonucunda bağırsak florasında yer alan bakteriler bu şekerleri sindirir ve bu, şişkinliğe yol açabilir. Soyada yer alan kompleks polisakkaritleri selüloz, hemiselüloz ve pektin oluşturur ve bu maddeler diyet lifi olarak sınıflandırılır.
Çiğ soya fasulyeleri %20 yağdan oluşur ve bu yağ doymuş ve doymamış yağ asitleri içerir.
Soya fasulyesinin Doğu Asya'da kullanımı çok eski zamanlara dayanır.6 Soya ve akrabası olduğu türlerin ilk kullanımına dair en eski kanıt, Çin'in Henan bölgesindeki bir arkeolojik alanda bulunmuş yaklaşık 10.000 yaşındaki kömürleşmiş yabani soya kalıntılarıdır.7 Bitkinin ıslah edilmesine ve tarımına dair ilk kanıtların ortaya çıkışı ise Çin'de MÖ 7000 ile 6600 yıllarına, Japonya'da MÖ 5000-3000 arasına, Kore'de MÖ 1000 yılı civarına tekabül eder.8 Buna rağmen günümüzde tarımı yapılan ve ıslah edilmiş soya bitkisini andıran ilk bitkiler MÖ 1000 yılında Kore'de yetiştirilmeye başlanmıştır.9 Soysal olarak soyanın merkezi Çin ve Mançurya kökenli olduğu düşünülür,10 ancak bu tartışılan bir konudur.11
Soya fasulyesi yetiştiriciliği, Cava ve Malay Takımadaları'na 13. yüzyılda giriş yapmıştır.12 17. yüzyılda, Uzak Doğu'yla olan ticaretin bir sonucu olarak soya, Avrupalı tüccarlar tarafından Hint Yarımadası'na13 ve Avrupa'ya taşınmış, ancak Avrupa'da verimli olarak yetiştirilmemiştir. İtalya, Fransa ve İspanya gibi ülkelerde ilk soya tarımı 18. yüzyılda başlamıştır.1415
Kuzey Amerika'da soya tarımı ilk olarak 1765 yılında Georgia eyaletinde gerçekleşmiştir,16 ancak yaklaşık 150 sene boyunca yaygın bir şekilde besin için ekimi görülmemiştir.17 Bu dönemde soya genellikle hayvanlar için yeşil yem18 veya sanayi için yağ üretmek amacı ile kullanılmıştır.19 1919-1924 yılları arasında ABD'de 8 eyalette birden soya ekimi yapılmış ve zamanla, özellikle 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı sonrasında 26 eyalete yayılmıştır. Günümüzde de soya tarımı en çok ABD'de gelişmiştir ve ülkenin mısırdan sonra en çok kazanç getiren tarım ürünüdür.20
Soyanın Türkiye'ye gelişi ise 1930'larda gerçekleşmiştir. 1982 yılında ise Bakanlar Kurulu kararı ile üreticiye teminat verilmeye başlanmıştır. Adana ve Osmaniye illeri Türkiye'deki soya üretiminin %80-85'ini karşılamaktadır.
Proteince zengin olup oldukça besleyici olan soya, dünyayı besleyen 5-6 bitkisel üründen birisidir. Soya tarih boyunca Doğu ve Güneydoğu Asya mutfağında soya sosu, miso, nattō ve tempeh gibi fermantasyon sonucu oluşan formlarıyla, sade bir şekilde, ya da süt ve tofu olarak tüketilmiştir.2122
Soya, günümüzde başta veganlar olmak üzere herkes için hayvansal ürünlere alternatif oluşturur. Soya sütü ve soya unu, inek sütü ve buğday ununa alternatiftir. Soya köftesi, soyanın besin değeri nedeniyle et köftesine alternatif olup, içerdiği protein ve aminoasit yapısı ile ete benzer özellikler gösterir. Tofu hayvansal peynire alternatif bir soya peyniridir. Ayrıca dünyada en fazla üretilen ve tüketilen yağ soya yağıdır. Bu soya bazlı besin maddelerinin yanı sıra soyadan yoğurt ve ekmek benzeri besinler de üretilmektedir. Soya fasulyesi kullanılarak soya soslu brokoli, soyalı piliç ve soya çorbası gibi yemekler yapmakta mümkündür.
Soya fasulyesinin yağının sıkılması sonucu geriye kalan proteince zengin soya küspesi, yem sanayisinde en fazla kullanılan hammaddedir. Aynı zamanda toprağın verimliliğini arttırdığı için nadas bitkisi olarak ekilebilir ve bazı kültürlerde bu yüzden kutsal sayılmıştır.23 Bitki, toprağa köklerinde bulunan bakteriler yoluyla azot kazandırarak kendisinden sonra ekilecek bitkilerin verimini arttırır.
Soya bitkisi, ayrıca biyoyakıt üretiminde de yoğun olarak kullanılır.
Soyanın insan sağlığına faydalı mı yoksa zararlı mı olduğu tartışılmıştır. Soyanın insan sağlığına pek çok faydası olduğu gibi bazı zararlarının da olduğu iddia edilmiştir.
American Cancer Society, tofu gibi geleneksel soya ürünleri tüketiminin meme, prostat ve rahim ağzı kanserleri ile diğer bazı kanserlerin görülme oranınını azaltıcı etkileri olduğuna dair sürekli artan kanıtların bulunduğunu açıklamıştır.24 Buna rağmen soya içeren besin takviyesi kullanımının kansere karşı koruyucu etkisi olup olmadığına dair yeterli kanıt bulunmamaktadır.25
Soya, fıstık ve nohut gibi diğer baklagiller ile birlikte izoflavon denen bir bileşik grubu içerir.26 Soya, izoflavon sınıfına dahil edilen genistein ve diadzein denen iki bileşik barındırır ve bu bileşikler fitoöstrojen olarak sınıflandırılır.27 Fitoöstrojenler memeli hayvanlarda östrojeni taklit eden özellikler gösterebilir. Bu, soyanın kadınlaştırıcı etkileri olabileceğine dair endişeler doğurmaktadır.28 Ancak doğal fitoöstrojenler, östrojenin aksine östrojen reseptörlerinde direkt agonist olarak etki etmek yerine seçici östrojen reseptör modülatörü olma (SARM'lar gibi) özelliği gösterirler.29 Normal tüketim koşulları altında soyanın bir bireyde fizyolojik değişikliklere yol açabileceği düşünülmemektedir.30 2010 tarihli bir araştırma, soya tüketiminin veya izoflavon takviyesi kullanmanın erkek bireylerin testosteron ve östrojen oranlarında bir değişikliğe yol açmadığını ortaya koymuştur.31 Soya tüketimi ayrıca sperm kalitesinde değişikliklere neden olmamaktadır.32
Dosya:Glycine max Taub131a.png|Bitkinin bir çizimi Dosya:Soybeanvarieties.jpg|Pek çok soya varyatesi bulunmaktadır Dosya:AreialSeedingPlane.jpg|Bir soya tarlasında çift kanatlı uçak ile böcek ilaçlaması Dosya:Sembrado de soja en argentina.jpg|Arjantin'de bir soya tarlası Dosya:Soybean Oil, Meal and Beans (10059732523).jpg Dosya:Soy_powder.jpg
Klimakterik şikayetlerin giderilmesinde soya kullanımı
Orijinal kaynak: soya. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
Shurtleff, William; Aoyagi, Akiko. 2013. History of Whole Dry Soybeans, Used as Beans, or Ground, Mashed or Flaked (240 BCE to 2013). Lafayette, California. 950 pp. ↩
Lee G‐A, Crawford GW, Liu L, Sasaki Y, Chen X. 2011. Archaeological soybean (Glycine max) in East Asia: does size matter? PLoS ONE 6: e26720. ↩
The History of Agriculture By Britannica Educational Publishing, p. 48 ↩
Shurtleff, W.; Aoyagi, A. (2015). History of Soybeans and Soyfoods in Italy (1597–2015). Lafayette, California: Soyinfo Center. 618 pp. (1,381 references; 93 photos and illustrations. Free online.) ↩
Shurtleff, W.; Aoyagi, A.; 2015. "History of Soybeans and Soyfood in France (1665-2015)". Lafayette, California; Soyinfo Center. 1,202 pp. (3,405 references; 145 photos and illustrations. Free online). ↩
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page