Sirius ya da Akyıldız, Büyük Köpek Takımyıldızı’nda yer alan bahar ayında kuzey yarı küreden görülebilen gece gökyüzünün en parlak yıldızıdır. Türkçe’de Akyıldız ismiyle bilinen Sirius (α CMa / α Canis Majoris/ Büyük Köpek Takımyıldızı’nın alpha yıldızı), -1,47 olan görünür kadiri bakımından, görünür kadiri olarak kendine en yakın olan Canopus’a oranla iki kat daha parlaktır. Çıplak gözle tek yıldızmış gibi görünen Sirius, aslında tayf türlerine göre yapılan yıldız sınıflandırma sisteminde A1V sınıfında bulunan Sirius-A ile DA2 sınıfına giren ve Sirius-B olarak adlandırılan bir beyaz cüceden oluşan bir çift yıldızdır. Sirius bu parlak görünümünü aslında aydınlatma gücünün yanı sıra Güneş Sistemi'ne yakınlığına borçludur. Güneş'e 2,6 parsek (8,47 ışık yılı) uzaklıkta oluşundan dolayı, Sirius sistemi uzaydaki yakın komşularımızdan biridir. Sirius kütlesi bakımından Güneş'in iki katıdır ve 1,42’lik bir mutlak kadir değerine sahiptir. Aydınlatma gücü Güneş'in 25 katı olmakla birlikte, Canopus veya Rigel gibi diğer parlak yıldızlarınkine oranla düşük kalır. Sirius sisteminin yaşı 200-300 milyon yıldır.1 Sistem başlangıçta iki mavimsi yıldızdan oluşuyordu. Bu iki yıldızdan da kütlesi bakımından daha büyük olan Sirius-B zamanla yakıtını tüketerek, dış katmanlarını kaybetmeden önce kırmızı dev haline gelmiş ve yaklaşık 120 milyon yıl önce dış katmanlarını uzay atarak bugünkü hali olan bir beyaz cüceyi oluşturmuştur.
Sirius, aynı zamanda, yer aldığı takımyıldızdaki ön plana çıkmasından dolayı, geleneklerde köpek-yıldız olarak da adlandırılır. Bu yıldız pek çok mitolojik ve folklorik öykülere Güneş’ten bağımsız bir biçimde konu olabilmiştir. Sirius’un helyak doğuşu antik Mısır’da Nil Nehri’nin taşmalarını, antik Yunan’da “köpek günleri”nin (kavurucu sıcak günler) başlangıcını işaret ediyordu. Polinezyalılar için ise yıldız kışın habercisi ve Pasifik Okyanusu'nda navigasyonları için bir referans kaynağıydı.
<hiero>X1:N14-M44</hiero> Sirius'un üçgen, yarım daire ve beş uçlu yıldız gliflerinden oluşan hiyeroglifi |
Çeşitli uygarlıklara ait en eski astronomik kayıtlarda adı geçen yıldızlardan olan Sirius, eski Mısır’da Sopdet (Grekçe’ye uyarlanmış haliyle Sothis, yıldızın Grekçe’deki adı ise Seirios’dur) olarak bilinirdi. Eski Mısır’da “Orta Krallık” döneminde, Mısırlılar takvimlerini Sirius’un helyak doğuşuna göre düzenlemişlerdi. Bu takvimde esas alınan gün ise, Sirius’un doğuşunun Güneş’in ışığından yeterince uzaklaşmış olmasından sonra, Güneş’in doğuşundan hemen önce açıkça görülür hale geldiği gündü. Bir başka deyişle bu, Sirius’un Mısır göklerinde 70 günlük yokluğundan sonra belirdiği gündü ve Nil Nehri’nin her yılki taşmasından hemen öncesine ve yaz gündönümüne denk gelirdi. Sirius’u (Sothis) ifade eden hiyeroglifin glifleri üçgen, beş uçlu yıldız ve yarım dairedir. Sirius eski Mısır panteonunda İsis ilahesi ile özdeşleştirilirdi ki, İsis, eşi Osiris ve oğlu Horus ile bir üçlem oluştururdu. Sirius’un gökyüzünde görülmediği sözkonu 70 gün, İsis ve Osiris’in duat denilen öte-alemde seyrettikleri dönemi simgelerdi.
Pek çok eski Mısır tapınağı, iç odaları Sirius'u görecek biçimde inşa edilmişti. Örneğin, Keops Piramidi'nin Kraliçe Odası'nın duvarında açılan bir kanal yalnızca Sirius'u görmek üzere yapılmıştı.
Eski Yunanlar, Sirius’un bu kaybolduğu dönemden sonra tekrar gökyüzünde belirmesinin sıcak ve kurak yazı haber verdiğine inanırlar ve ayrıca bunun canlılar üzerinde bitkileri solduran, erkekleri güçsüzleştiren, kadınları tahrik eden birtakım etkileri olduğunu sanarak kaygılanırlardı.
Eski kayıtlarda, yaz başlangıcındaki hava koşullarının bozulduğu hallerde Sirius’un daha fazla parladığının gözlemlendiği kaydedilmiştir ki, eski Yunan gözlemcilere göre bu, söz konusu yıldızdan olumsuz etkiler yaratan birtakım tesirler yayıldığı anlamını taşıyordu. İnsanların bu tesirlere maruz kalması olayına Grekçe’de “yıldızca çarpılmış olmak” anlamında “astroboletos /αστροβολητος olmak” deniyordu. Böylece Sirius Batı edebiyatında “yakan” ya da “alevler saçan” olarak betimlendi. Bu yıldızın belirmesinin ardından gelen mevsim dönemi de “yaz köpeğinin günleri” olarak bilinir. Vaktiyle Ege Denizi’ndeki Ceos (Kea) Adası’nda yaşayanlar, soğukların azalması için Sirius ve Zeus’a kurban keserler ve yaz mevsimindeki temel rolünü oynamak üzere tekrar belirmesini beklerlerdi. Yıldızın parlaklık haline bakarak kendilerini iyi bir talihin bekleyip beklemediğine karar verirlerdi; örneğin yıldızın sisli, puslu halde veya ışığı zayıf biçimde görünmesi vebayı haber veriyor anlamında yorumlanıyordu. Bu adada bulunan MÖ 3. yüzyıla ait paralarda ışınlar yayan köpek ve yıldız tasvirlerinin bulunması Sirius’un bu adadaki önemini vurgulamaktadır.
Güneş ve Ay'ın çekim kuvvetlerinin etkisiyle, Dünya'nın ekvator bölgesindeki şişkinlik, gezegenin eksensel hareketinde bir tereddüte (titreme) yol açmaktadır. Buna bağlı olarak 26.000 yılda bir oluşan yörüngesel salınım (precession), yıldızların gökyüzündeki konumlarını da yavaş yavaş değiştirmektedir. Bu nedenle Sirius, geçmişe göre daha geç doğmakta ve artık yıldızın şafak vakti yükselişi, eskiden olduğu gibi yaz mevsiminin en sıcak günlerine denk gelmemektedir. Romalılar Sirius’un helyak doğuşunu 25 Nisan civarındaki bir günde kutlardı. Bu kutlamada bir köpek kurban ederler, buhur ve şarap kullanırlar ve o yılki buğday ürününün yıldızdan yayılan tesirlerin buğdaypası hastalığına yol açmadan alınabilmesi için bir de Robigo ilahesine koyun kurban ederlerdi.
İskenderiye’li Batlamyus yıldızların haritasını çıkardığı, Almagest (al-kitabu-l-mijisti) çalışmasının 6. ve 7. Kitabında Sirius’u gökkürenin merkezi boylamınının yerini belirlemek üzere kullanmıştır. Çalışmasında Sirius’u kırmızı renkte boyayarak, onu 6 kızıl yıldızdan biri olarak göstermiştir. (Bkz.Kırmızılığı hakkındaki tartışma) Bu kızıl yıldızlardan diğer beşi gerçekten de M ve K sınıfındadır (Arcturus, Betelgeuse vs.)
Eski Polinezyalılar’da parlak yıldızlar, özellikle Pasifik Okyanusu’ndaki adalar ve atoller arasındaki gemicilik bakımından önem taşıyordu. Denizcilere yardım amacıyla özel seferler için, yıldız pusulası yardımıyla bir yön haritası geliştirdiler. Bu çalışmada yıldızlardan enlem işaretleri olarak da yararlandılar; örneğin Sirius’un Dik açıklıki 17°S olarak Fiji Adası’nın enlemine denk düşüyor, böylece her gece tam olarak adanın üzerinden geçiyordu. Onlara göre, Sirius, Canopus ve Procyon ile birlikte, bir “Büyük Kuş” bedenine benzetilen Manu adındaki Takımyıldız’ı oluşturuyordu. Kuşun kanadının güney ucunu Canopus, kuzey ucunu Procyon oluşturuyordu ki bu doğrultu aynı zamanda Polinezya’nın gece gökkubbesini iki yarıküreye ayırıyordu. Sirius’un eski Yunan’da sabah göğünde belirmesi (doğuşu) nasıl tam olarak yaz mevsiminin habercisi oluyorsa, Maoriler için de, tam olarak kış mevsiminin serin başlangıcının habercisi oluyordu. Bu doğuşa hem "mevsim", hem de "yıldız" anlamına gelen Takurua adını vermişlerdi.
Sirius’un, “Cennet’in Kraliçesi” (Ka'ulua) olarak betimlendiği Hawaii’de kış gündönümündeki en yüksek noktasına gelmesi törenle kutlanırdı. Polinezya’da Sirius’le ilgili daha birçok ad saptanmıştır; bunlardan bazıları Tau-ua (Markiz Adaları’nda) Rehua ( Yeni Zelanda’da) veAa ve Hoku-Kauopae’dir (Hawaii’de). 1676’da Edmond Halley güney yarıküre yıldızlarını gözlemleyebilmek için, Güney Atlantik’teki Saint Helena Adası’nda bir yıl kalmıştı. Halley, 40 yıldan fazla bir zaman sonra sonra, 1718’de astronomik ölçümlerini Batlamyus’un Almagest’indeki verilerle karşılaştırdıktan sonra o zamana dek sabit varsayılan yıldızların özdevimini keşfetti. Arcturus ve Sirius’un her ikisi de anlamlı bir şekilde hareket etmekteydiler. Sirius 1800’lü yıllarda güney yönünde 60 dakika (açı dakikası) ilerlemişti.
1844 yılında Alman astronom Friedrich Bessel Sirius’un özdevim hareketindeki değişikliklerden (sapmalardan) Sirius’un görünmeyen bir yoldaşı (bileşeni) olması gerektiği sonucuna vardı. Bu, bir başka deyişle, Sirius’un yoldaşı Sirius-B’nin teleskopla gözlemlenemediği halde, Sirius’un hareketlerindeki değişiklikler gözlemlenerek, matematiksel olarak varılan bir sonuçtu. 31 Aralık 1862’de Amerikalı Alvan Graham Clark o dönemin en güçlü teleskoplarından biri olan 47 cm'lik mercekli teleskobuyla ilk kez, Sirius’un günümüzde Sirius-B ya da “köpek yavrusu” adı verilmiş olan zayıf ışıklı yoldaşını gözlemledi ve böylece, Sirius'un gerçekte çift yıldız olduğunu ortaya çıkardı. Bu çift yıldızdan çıplak gözle görülebileni günümüzde Sirius-A olarak adlandırılır. 1894’ten beri Sirius Sistemi’nde gözlemlenen yörünge düzensizlikleri, sistemde üçüncü bir bileşenin olduğunu ortaya koymaktadır; ancak üçüncü bileşenin varlığı bugüne dek kesin olarak (gözlemle) doğrulanamamıştır. Üçüncü bileşinin varlığı konusundaki görüş 1995’te ortaya konmuştur. Verilere en uygun tahmine göre, bu üçüncü bileşen 0.06 güneş kütlesine sahip olup Sirius’un çevresindeki yörüngesini 6 yılda tamamlıyor olmalıdır. Bu üçüncü bileşenin (Sirius-C) kadirinin beyaz cüce Sirius-B’nin kadirinin beşte biriyle onda biri arasında oluşu, gözlemlenememesinin nedenini ortaya koymaktadır. Yakın zamanda yapılan son gözlemler, Sirius-C’nin varlığını doğrulayamamakla birlikte, Sirius-A’ya çok yakın bir yıldızın var olma olasılığını tümüyle ortadan kaldırmış da değildir. Her ne kadar 1920’li yıllarda sistemde üçüncü bir yıldız gözlemlenmişse de, bu muhtemelen bir “ışık oyunu”ndan (background ) ibaret olmalıydı.
1915’te Walter Sydney Adams, Mount Wilson Gözlemevi’nde 60 inç’lik (1.5 m) bir yansıtıcı (yansıtmalı teleskopun çukur aynası) yardımıyla Sirius-B’nin tayfını gözlemledi ve onun zayıf ışıklı bir beyazımsı yıldız olduğunu saptadı. Bu saptama astronomların bu yıldızın bir beyaz cüce olduğu sonucuna varmalarını sağladı. Sirius’un yarıçapı ilk kez 1959’da kendi geliştirdikleri yıldızsal yoğunluk girişim aracını (interferometre) kullanan Robert Hanbury ve Richard Q. Twiss tarafından ölçüldü. 2005’te ise Hubble Uzay Teleskobu yardımıyla astronomlar Sirius-B’nin hemen hemen Dünya’nınkine eş (12.000 km) bir çapı olduğunu ve hemen hemen Güneş’inkine eş bir kütlesi olduğunu (Güneş’inkinin %98’i) belirlediler.
MS 150 yılında astronom Batlamyus, gerçekten kızıl ya da turuncu renklere sahip Betelgeuse, Antares, Aldebaran, Arcturus and Pollux yıldızlarının yanı sıra, kırmızımsı olmadığı bilinen Sirius’u da kırmızımsı olarak betimliyordu. Bu farka ilk dikkat çeken kişi amatör astronom Thomas Barker oldu. Rutland’da Lyndon Hall derebeyi olan Thomas Barker 1760’ta Londra’daki Kraliyet Topluluğu’nun bir toplantısı sırasında bu konuda hazırladığı tezini okudu. Sonradan şu düşünce doğdu: Yıldızların parlaklıkları zamanla değişebildiğine göre, bazı yıldızlar zamanla renk de değiştirebilirlerdi. Bu görüş Eta Carinae çift yıldızındaki değişime tanık olan ve muhtemelen bu olaydan esinlenen John Herschel tarafından 1839’da belirtilmiştir. Thomas Jefferson Jackson See 1892’de konuyla ilgili birçok tezini yayımlayarak "kızıl Sirius" hakkındaki tartışmayı yeniden canlandırdı, tezlerinin özetini de 1926’da yayımladı. See yıldızın kızıllığı hakkında yalnızca Batlamyus’tan değil, Yunan şair Aratus’tan, hatip Marcus Tullius Cicero’dan ve general Germanicus’tan da alıntılar yaparak söz ediyordu. Fakat bilindiği gibi bu üçünden hiçbiri astronom değildi. Romalı stoacı filozof Seneca da, Sirius’u Mars’tan daha koyu kırmızılıktaki bir varlık olarak betimlemişti. Bununla birlikte eski gözlemcilerin hepsi de Sirius’u kızıl olarak biliyorlardı denilemez. MS 1. yüzyıl şairlerinden Marcus Manilius Sirius’u, 4. yüzyıldaki Avienus gibi “deniz mavisi” olarak betimlemişti. Sirius eski Çin’de beyaz renk için standart yıldızdır denilebilir. MÖ 2. yüzyıldan MS 7. yüzyıla kadarki kayıtlarda Sirius beyaz renkte betimlenir.
1985’te Alman astronomlardan Wolfhard Schlosser ve Werner Bergmann St. Gregory of Tours tarafından yazılmış “De cursu stellarum ratio” adlı metni içeren, 8. yüzyıldan kalma bir Lombardik el yazmasıyla ilgili bir yazı yayımladılar. Yıldızların konumlarından yola çıkılarak geceleyin dua zamanlarının nasıl belirleneceği konusunda okuyuculara bilgi veren Latince metinde Sirius “kızamık kırmızısı” renginde betimlenmişti. Bazı astronom yazarlara göre, Sirius’un kırmızı olduğuna ilişkin olarak yazılan bu bilgi, muhtemelen Sirius-B’nin vaktiyle bir kızıl dev olduğunun -geçmişten gelen- tanıklığıydı. Diğer astronomlar ise, bu düşünceye karşı olarak, bir karışıklık olabileceği ve St. Gregory of Tours’un bu açıklamasını Sirius yerine Arcturus için yapmış olabileceği şeklinde yanıt verdiler. Öte yandan, astronomlarca bu farklılığa ya da değişime Sirius A ve Sirius-B’nin yıldızsal evriminin yol açabilme olasılığı olduğu fikri de ortaya atıldı. Binlerce yıllık takvim, yıldız ömürleriyle (evrim süreleriyle) kıyaslandığında çok kısaydı ve Sirius Sistemi’nde böyle bir değişimin olmasına yol açabilecek hiçbir nebula olma işareti yoktu. Eski metinlerde sözü edilen kızıllığının nedeni olarak öne sürülen olasılıklardan biri de Sistem’deki henüz tam anlamıyla keşfedilmemiş olan üçüncü yıldızın Sirius-A ile olası etkileşimidir.
Gece gökyüzünün en parlak yıldızı olan Sirius -1.47 görünür kadir derecesiyle, en parlak ikinci yıldız olan Canopus’a oranla onun iki katı parlaktır. Bununla birlikte, Ay, Jüpiter veya Venüs kadar parlak görülmez. Merkür ve Mars ta bazen Sirius’tan daha parlak görünürler. Sirius yerkürenin hemen hemen, meskun her bölgesinden gözlemlenebilmektedir; tek fark, yerkürenin İzlanda ve Grönland’ın bazı bölgeleri gibi,kuzey kutbuna yakın en kuzeyindeki yerleşim bölgelerinde (en kuzeydeki yerleşim birimleri ) 73°'den sonra görülmesinin olanaksız hale gelmesidir. Buna karşılık bazı kuzey kentlerinde görülmeye başlandıktan sonra daha yukarı çıkmaz, örneğin Sankt-Peterburg’da ufkun üzerinde yalnızca 13°’ye ulaşır. Kuzey yarımküreden en iyi görüldüğü dönem kış aylarıdır.
Sirius, Küçük Köpek Takımyıldızı'nda yer alan Procyon ve Avcı Takımyıldızı'nda yer alan kızıl dev Betelgeuse yıldızlarıyla birlikte göğün kuzey yarıküresini gören gözlemciler için, Kış Üçgeni olarak adlandırılan, üç yıldızdan oluşan üçgenin üç köşesinden birini oluşturur. Yıldızı bulmak için Avcı Takımyıldızı yol gösterici olarak alınabilir. Sirius, Avcı Kuşağı'nda yer alan üç yıldızın yaklaşık 20 derece güneydoğusundaki en parlak yıldızdır. Avcı Takımyıldızı kış aylarında pek çok yıldız ve takımyıldızı bulmakta yol göstericidir.
Sirius koşullar uygun olduğunda gündüz bile çıplak gözle görülebilir. Koşulların en uygun olduğu durum, gökyüzünün açık olduğu, gözlemcinin yüksek bir irtifa seviyesinde bulunduğu, yıldızın konum olarak tam tepeden geçtiği, yıldızın ufukta aşağıda ve güneşin altında bulunduğu zamanki durumdur. Sirius çift yıldız Sistemi’ndeki yörünge hareketi iki yıldızın açısal uzaklıkta minimum olarak 3″’de, maksimum olarak 11″’de bulunmalarını sağlar. Birbirlerine en fazla yaklaştıklarında, beyaz cüce’yi parlak eşinden ayırt edebilmek son derece zorlaşır; bu en yakın konumda Sirius-B’yi Sirius-A’dan ayırt edebilmek için en az 300 mm. açıklıkta bir teleskobun ve en elverişli görüş koşullarının olması gerekir. Son enberi konumuna 1994 yılında gelmişler ve şimdilerde birbirlerinden yeniden uzaklaşma eğiliminde olduklarından teleskopla gözlemlenmeleri kolaylaşmıştır.
2.6 parsek (8.6 ışık yılı) uzaklıkta bulunan Sirius Sistemi Güneş Sistemi’mize en yakın 8 yıldızdan ikisini içerir ve en yakın beşinci sistemdir. Diğer yakın yıldızlardan Alpha Centauri, Canopus, Rigel ya da Betelgeuse gibi, parlak görünmesinin temel nedeni bize yakınlığıdır. Fakat aydınlatma gücünün Güneş’imizin 25 katı olduğunu da unutmamak gerekir. Sirius’un en yakın büyük komşusu 1.61 parsek ya da 5.24 ışık yılı uzaklıkta bulunan Procyon yıldızıdır.. Jüpiter’in dört uydusunu incelemek üzere 1977’de fırlatılan Voyager 2 uzay aracının yaklaşık 296.000 yıl sonra Sirius’un 4.3 ışık yılı uzağından geçeceği tahmin edilmektedir..
Yıl | Sirius | Canopus | Vega | Arcturus | Procyon | Altair | α Cen |
---|---|---|---|---|---|---|---|
−100.000 | -0,66 | -0,82 | 0,33 | 0,88 | 0,88 | 1,69 | 2,27 |
−75.000 | -0,86 | -0,80 | 0,24 | 0,58 | 0,73 | 1,49 | 1,84 |
−50.000 | -1,06 | -0,77 | 0,17 | 0,30 | 0,58 | 1,27 | 1,30 |
−25.000 | -1,22 | -0,75 | 0,08 | 0,08 | 0,46 | 1,03 | 0,63 |
0 | -1,43 | -0,72 | 0,00 | -0,02 | 0,37 | 0,78 | -0,21 |
25.000 | -1,58 | -0,69 | -0,08 | 0,02 | 0,33 | 0,49 | -0,90 |
50.000 | -1,66 | -0,67 | -0,16 | 0,19 | 0,32 | 0,22 | -0,56 |
75.000 | -1,66 | -0,65 | -0,25 | 0,45 | 0,37 | -0,06 | 0,30 |
100.000 | -1,61 | -0,62 | -0,32 | 0,74 | 0,46 | -0,31 | 1,05 |
Sirius birbirlerinden 20 astronomik birim uzaklığında (yaklaşık Güneş ile Uranus arasındaki uzaklıkta), birbirleri çevresinde tam olarak 49.9 yılda dönen iki beyaz yıldızdan oluşan bir çift yıldızdır. Sirius-A adı verilen, parlak olan bileşen, tayf türlerine göre yapılan yıldız sınıflandırma sisteminde A1V sınıfında bulunan yüzey ısısı tahminen 9.940 Kelvin olan bir anakol yıldızıdır. Yoldaşı Sirius-B ise yıldızsal evrimini tamamlayarak beyaz cüce haline gelmiş bir anakol yıldızıdır. Kütlesi bir zamanlar Sirius-A’dan daha büyük olan Sirius-B görsel tayfta 10.000 kez daha az parlaktır. Sistemin yaşının 230 milyon yıl olduğu tahmin edilmektedir. Yaşam süreçlerinin erken dönemlerinde eliptik yörüngeleri 9.1 yıl olan iki mavimsi beyaz yıldız oldukları sanılmaktadır. 1983’te uzaya fırlatılan IRAS (Infrared Astronomical Satellite) gözlemevi uydusunca ölçüldüğünde, kızılötesi ışın yayma düzeyinin sanılandan çok daha yüksek olduğu ortaya çıkmıştır. Bu, Sistem’de toz bulunduğunun belirtisi olabilir ve çift yıldızlarda görülmeyen, tuhaf bir olgu olarak kabul edilmiştir.
Sirius çift yıldız Sistemi’nde iki yıldızdan büyük olanı Sirius-A’dır. Sirius, Güneş'ten 23 kat daha parlak beyaz bir yıldızdır. Tayf türü A olan beyaz yıldızlar, evrendeki yıldızların yaklaşık %1'ini oluştururlar. Sirius,Dünya'ya en yakın yıldızlardan biridir ve yakınlık bakımından 7. sırada yer alır. Kimi kaynaklar Alfa Centauri yıldız sisteminde yer alan üç yıldızı tek bir yıldız saydıklarından, Sirius'un Dünya'ya 5. en yakın yıldız olduğunu yazarlar.
Sirius-A Güneş’imizin 2.02 misli bir kütleye sahiptir. Astronomik “girişim aracı” (interferometer) ile yapılan ölçümlere göre bu yıldızın açısal çapının 5.936±0.016 olduğu tahmin edilmektedir. Her şey göz önünde tutulursa öngörülen rotasyon hızı 16 km/saniyeden aşağı olup ekseni etrafındaki bu dönme hızı dairesel biçiminde ekvatora doğru bir yassılaşmaya yol açacak kadar büyük bir hız değildir. Oysa ona eş boyutta olmakla birlikte, saniyede 274 km. gibi büyük bir hızla kendi etrafında dönen Vega yıldızı ekvatoru kısmında tümsek şeklinde bir şişme gösterir.
Yıldız örneklerinin incelenmesi yıldızların uzaydaki molekül bulutlarının kendi kütleçekimsel kuvveti altında çökmeye başlamasıyla oluşmaya başladıklarını ortaya koymaktadır. Bu oluşma hareketinden 10 milyon yıl sonra iç enerji üretimi tümüyle nükleer tepkilerden doğdu. Yıldızın çekirdek kısmı yayılma niteliği kazanmış hale geldi ve enerji üretimi için KAO döngüsü nü kullandı. Sirius’un oluşumundan milyar yıl sonra hidrojen rezervlerini tümüyle tüketmiş olacağı öngörülmektedir. İşte o zaman yıldız, evrim sürecindeki kızıl dev aşamasına geçecek, daha sonra da beyaz cüceye dönüşerek istikrarlı halini alacaktır. Sirius-A’nın tayfı (tayf analizi) derin metal çizgiler göstermektedir ki bu, demir gibi, helyumdan daha ağır elementlerin fazlalığına işaret etmektedir. Sirius-A’nın atmosferindeki demir oranı ile Güneş’imizin atmosferindeki demir oranı karşılaştırılırsa Sirius’un atmosferinde demir Güneş’imizinkine oranla üç kat fazladır (% 316). Fakat, dış tabakanın içeriği, yıldızın tümünün içeriği hakkında bir gösterge sayılamaz. Bununla birlikte kimi astronomlara göre, Sirius-A Sirius-B’den ağır elementler almış olup Güneş'e oranla 7 kat fazla demir içermektedir.
2.366.400 km'lik çapa sahip Sirius-A yaklaşık 10 bin Kelvin (9.727 santigrat) derecesindeki yüzey ısısıyla Güneş’ten 4.000 Kelvin derece daha sıcaktır, Güneş’in 23 katı bir aydınlatma gücüne sahiptir, Güneş’ten 23 kat daha büyük enerji açığa çıkarmaktadır.
Sirius A, hidrojen yakıtını tüketerek ömrünü tamamlamış ve artık "sönmüş" bir güneş olan yoldaşından 10.000 kez daha parlaktır.
Sirius-A ve Sirius-B’nin yarıçap, yoğunluk ve kütle bakımından Güneş ile karşılaştırmalı ölçümleri 2000'li yılların başlarında NASA tarafından şöyle açıklanmıştır (Güneş'in yarıçapı, yoğunluğu ve kütlesi "1" olarak kabul edildiğinde):
Yıldız | Yarıçapı | Yoğunluğu | Kütlesi |
---|---|---|---|
Güneş | 1.0 | 1.0 | 1.0 |
Sirius-A | 1.9 | 0.335 | 2.3 |
Sirius-B | 0.022 | 90.00 | 0.99 |
Keşfedilen ilk beyaz cücedir. Kütlesi Güneş’imizinkine hemen hemen eş olan Sirius-B, bilinen beyaz cüceler içinde kütlesi en büyük olanlardan biridir. Kütlesi 0.5-06 güneş kütlesi olan sıradan bir beyaz cüceye oranla iki kat büyük bir kütleye sahiptir. Küçük olmasına karşın çok ağırdır, bir santimetreküp maddesi 33 ton gelir. Yeryüzünde bu kadar ağır bir element yoktur. Sirius-B’nin oluştuğu madde ya da elementin ağırlığı, yeryüzündeki en ağır element olan osmiyum’un 1.500.000 katıdır. Fakat bu büyük kütle, Dünya gezegeninin hacmine eş bir hacimde, deyim yerindeyse, “sıkışıp kalmış”tır. Yüzey ısısı 25.200 Kelvin’dir. Fakat artık enerji üreten iç kaynaklarının olmamasından dolayı gitgide soğuklaşmaktadır. Bir beyaz cüce, evrim sürecinde; ancak, bir anakol yıldızı oluştan çıktıktan sonra ve kızıl dev aşamasını tamamladıktan sonra oluşur. Bu olayı Sirius-B, yaklaşık 120 milyon yıl önce, yani şimdiki yaşının yarısı yaşındayken geçirdi. Sirius- B bu olayı geçirmeden önce, henüz bir anakol yıldızı olduğu sıralarda, kütlesi 5 güneş kütlesi olan B tipi (tahminen B4-5 tipi) bir yıldızdı. Sirius-B kızıl dev aşamasını geçirdiği sıralarda yoldaşı Sirius-A’nın metalliğini zenginleştirebilmiştir.
Sirius-B’nin, esas olarak, yıldızın erken dönemlerindeki helyum füzyonuyla üretilmiş karbon-oksijen karışımından oluştuğu sanılmaktadır. Yıldız, daha hafif elementlerden oluşan ve kütleleri farklı olduğundan yüksek yüzey çekimi nedeniyle ayrılmış halde yer tutan maddelerden oluşmuş bir katmanla kaplı durumdadır. Sonuç olarak, Sirius-B’nin dış atmosferinin şimdilerde, saf hidrojenden –ki bu en az kütleli elementtir- oluştuğu söylenebilir ve yıldızın tayfında şu ana kadar başka elementlerin izine raslanamamıştır. Fakat kimi astronomlara göre de Sirius–B tümüyle, evrim geçirmiş bir elementten veya bir tür “yoğun demir”den oluşmaktadır. Sirius-B’nin yüzeyi Dünya’daki en sert nesne kabul edilen elmastan 300 kere daha serttir. Sirius-A’dan 10.000 kez daha az parlak bir "sönmüş yıldız" olduğundan ve diğer yıldızlara oranla son derece küçük olduğundan Sirius–A’nın aksine, parlak görülmez, Dünya’dan en modern teleskoplarla bile görülmesi çok zordur. Çapı 12.000 km. olmakla birlikte çekim alanı Dünya’nınkinden 350.000 kez daha güçlüdür. Sirius-B, çevresindeki nesnelere müthiş bir çekim gücü uyguladığından, kendisinden 160.000 kez büyük olmasına karşın Sirius–A’yı çekimiyle etkileyebilmekte ve birbirleri çevresinde dönmektedirler. Sirius-B o kadar yoğundur ki, yıldızdan alınacak 16c**m.<sup>3</sup>'lük maddenin Dünya'daki ağırlığı 2,25 tondur.
1909’da Ejnar Hertzsprung Sirius’un “Ursa Major (Büyük Ayı) Hareketli Kümesi”nin bir üyesi olduğu fikrini ortaya atan ilk kişi oldu. Bu fikre Sistem’in gökyüzünde yaptığı hareketleri gözlemleyerek varmıştı. Ursa Major kümesi uzaydaki hareketlerinde ortaklık gösteren, çekimsel gevşeme göstermelerinden itibaren bir açık kümenin üyeleri haline gelen, 220 yıldızdan oluşan bir yıldız sistemidir. Ancak 2003 ve 2005’te yapılan analizler Sirius’un bu kümenin bir üyesi olması konusunda kuşku duyulmasına neden olmuştur. Kümenin tahmini yaşının 500±100 milyon yıl olmasına karşın, Güneş’e benzer bir metalliğe sahip Sirius, kümenin ancak yarısı kadar bir yaştadır. Yani söz konusu kümeye ait olmasıyla çelişen, genç bir yaştadır. Bir başka görüş de Sirius Üstkümesi olarak ortaya atılmıştır. Sirius, Ursa Major kümesi yerine bu kümenin üyesi olabilir: Sirius, Beta Aurigae, Alpha Coronae Borealis, Beta Crateris, Beta Eridani ve Beta Serpentis dağınık yıldızları gibi yol almaktadır ki, bu dağınık yıldızlar Güneş’imizden 500 ışık yılı uzaklıkta yer alan üç kümeden birini oluştururlar. Diğer iki küme her biri yüzlerce yıldızdan oluşan Hyades ve Ülker (yıldız kümesi) dir.
Soldaki hareketli resimde çiftyıldızlarda iki yıldızın birbirleri çevresinde dönüşü gösterilmektedir. Fakat her iki yıldız aynı zamanda belli bir yöne doğru hareket halinde de olduklarından Sirius yörüngesi, kâğıt üzerinde çizildiğinde, hemen hemen tüm adlarındaki iki ortak harf olan “s” ve “i”yi andırırcasına, bir eksen üzerinde dolanan “S”lere benzer.(Bkz.Sirius-A ve B'nin çizdiği yörünge ) Sirius–A ve Sirius–B böylece, biri küçük, biri büyük basık halkaların sırayla birbirini izlemesinden oluşan bir zinciri andırırcasına çift yaylar çizerler. Dolanma süresi kimi astronomlarca 49,9 yıl olarak hesaplanmıştır.
Sirius (Arapça adıyla الشعــــــــــرى اليمانيـــــــــــــــة Şi'ra-yı Yemani ya da kısaca الشعرى Şi’ra) Güneş hariç tutulursa, Kur'an’da adı geçen tek yıldız olup kendisinden Necm (-Arapça’daki anlamı yıldızdır-) suresinde söz edilir. "Şüphesiz Şi’râ (yıldızı)nın Rabbi de O’dur." (53/49)
Sirius yıldızından Zend Avesta'da da söz edilir. Birçok kutsal metinde sözü edilen tek yıldız olan Sirius, yeryüzündeki birçok uygarlık için de en kutsal yıldız olmuştur.
Yıldızın adının günümüzde en yaygın kullanımı, Latince’ye Yunanca’dan geçerek Latince’de “Sirius” haline gelmiş biçimidir. Bu ad antik Yunan’da Σείριος (Seirios, "parlaklık, ateş" ya da "aşırı sıcak gün") idi. Fakat sözcüğün kökeni muhtemelen, Yunanca da değildi. Yunanca’daki adının kayıtlı en eski kullanımı Hesiodos’un MÖ 7. yüzyılda yazılmış “İşler ve Günler” yapıtında görülmektedir. Sirius’u belirten ifadelerin ve ona verilen adların sayısı 50’nin üzerindedir. Arapça’daki adı Şi’ra’dır الشعرى (“işaret, rehber, kılavuz”). Sanskritçede yıldız Mrgavyadha ("geyik avcısı") ya da Lubdhaka (“avcı”) olarak bilinir. Mrgavyadha olarak yıldız, Shiva’nın (Şiva) Rudra (rüzgâr, fırtına ve av ilahı) biçimini temsil eder. Yıldız İskandinavya’da Lokabrenna (“Loki tarafından yakılmış” ya da “Loki’nin meşalesi”) olarak bilinir. Japonca’da ise günlük dilde Aoboshi (“mavi yıldız”) olarak ifade edilir. Sirius’un çeşitli adlarından bazıları şunlardır:
Yıldız, Orta Çağ’ın Avrupa astrolojisinde "Behenian sabit yıldızları"ndan biri olup beril taşlarıyla ve ardıçla ilişkilendiriliyordu. Sirius’un kabalistik sembolü Heinrich Cornelius Agrippa tarafından oluşturulan listede çizilmiştir. Sirius’un kabalistik sembolü
Birçok kültürde Sirius’a kurt ya da köpekle ilgili bir özel anlam yüklenmiştir:
Büyük Köpek Takımyıldızı’nın en parlak yıldızı olan Sirius, teklifsiz konuşmada çoğu zaman “köpek yıldız” olarak belirtilir. Zaten Klasik Mitoloji’de de "avcı Orion"un köpeği olarak betimlenir, bu betimleme sanat eserlerine de yansımıştır. Antik Yunan’da aynı zamanda, Sirius’tan yayılan tesirlerin yaz sıcağında (köpek günleri) köpekler üzerinde, onları anormal davranışlara sevk edecek etkiler yaratabileceği düşünülmekteydi. "Köpek günleri" kavramı Romalılar’a da geçmiş ve bunun sonucunda Latince’de “dies caniculares” ve canicula ("küçük köpek") terimleri doğmuş, daha doğrusu bu terimlere özel anlam yüklenmiştir. Çin astronomisinde yıldız "göksel kurt" (Tiānláng) olarak bilinir ( Japonca'sı Tenrō, Korece'si Cheonlang). Sirius bu kültürlerin bölgelerinden uzakta sayılabilecek başka bölgelerde de, örneğin Kuzey Amerika kızılderililerinde de köpek ya da kurtla ilişkili görülür. Örneğin Meksika’daki Seri'ler ve Sonoran Çölü’ndeki Tohono O'odham yerlileri Sirius’u “dağın koyunlarını takip eden köpek” olarak belirtiler, Karaayak dilinde ise yıldıza “köpek-yüz” denir. Cherokee (kabile) kızılderilileri Sirius’u Antares yıldızıyla eşleştirir ve her ikisini “ruhların yolu”nun sonunun bekçisi olan köpek yıldız olarak kabul ederler. Benzer inanışlara Asya şamanizminde ve eski Mısır mitolojisinde de rastlanır. Nebraska Pawnee’lerinde de Sirius’la ilgili bu tür ilişkilendirmeler görülür. Wolf (Skidi) kabilesine göre Sirius “kurt yıldız”dır. Alaska’lı Inuit’ler ise Sirius’u “Ay Köpeği” olarak adlandırırlar. Yine, birçok kültürde Sirius yay ve ok ile ilişkilendirilir:
Antik Çin’de güney yarıküre bir ok ile bölünen yay şeklinde canlandırılırdı. Oku oluşturan Büyük Köpek Takımyıldızı ve Puppis Takımyıldızı’ydı. Okun ucu kurt-Sirius ile noktalanırdı. Benzer bir ilişkilendirme Dandera’daki Hathor Tapınağı’nda görülür; burada ilahe Satet okuyla Hathor’u (Sirius) resmetmektedir. Pers kültüründe Tir adıyla bilinen Sirius, geç Pers kültüründe ok olarak tasvir edilmiştir.
Sirius'un antik Yunan'da batıdan doğuşu inisiyasyonlarda küçük misterlerin sonu anlamına gelirdi. Geleneklerde Sirius Sistemi ile ilişkilendirilen biçimsel semboller üç uçlu yaba, yay ve ok, hayvansal semboller kurt ya da köpek ve yunus, sayısal semboller ise 3, 22, 23, 44, 49 ve 50'dir.
Dogonlar Afrika'nın Mali cumhuriyetinde yaşayan bir kabile halkıdır. Kabilenin nüfusu 250.000 civarındadır. Dogonlar hakkında en fazla araştırma yapmış ve Dogon kültürünü 1930’lu yıllarda Batı'ya tanıtmış olan etnolog Marcel Griaule'dür. Totemleri bulunan ve inisiyasyona dayalı bir örgütlenmesi olan bu kabile, tradisyonlarını sözlü aktarım yoluyla sürdürmüştür. Tradisyonlarındaki astronomi bilgileri, özellikle Sirius sistemi hakkındaki bilgileri tüm astronomları şaşırtmıştır. Dogonlar’ın 1930’lu yıllarda bildirdikleri bazı bilgiler, sonradan modern astronomik keşiflerle doğrulanabilmiştir. Kimilerince ilkel olarak nitelendirilebilecek bu halkın geleneksel olarak bildiği, teleskopa sahip olunmaksızın bilinmesi imkânsız denilen astronomik bilgilerden bazıları şunlardır:
Dogonlar, bu kadarla kalmayıp, Sirius Sistemi’nde henüz varlığı halen doğrulanamamış üçüncü bir bileşen yıldızın olduğunu, dolanım süresini ve gezegenin bulunduğunu bildirmektedir.
Dogonların bu bilgileri nasıl bilebildikleri hakkında şimdiye dek çeşitli spekülasyonlar yapılmışsa da, spekülasyonların ötesinde, doğrulanabilir bir veri elde edilebilmiş değildir.
Sirius yıldızına en fazla önem vermiş topluluklardan biri olan, Dogonlar'ın Sirius ile ilgili olarak, sembolizm içerdiği sanılan diğer inanışları şöyledir:
Po tohumunun en yüksek gök katındaki ifade edicisi, temsil edicisi ve kopyası Sirius-B yıldızıdır (Po-tolo). Po tohumu alemi döndürmeyi bitirmiş olduğundan dış zar Sirius-B’ye dönüştü. Sirius-B’de Po’nun döndürmüş olduğu alemin kanından arta kalan kısım vardır. Bu, onun yarattığı her şeyin kanından arta kalan kısımdır. Sirius-B küçük olmasına karşın en ağır yıldızdır. Tüm yıldızların ilki Sirius-B’dir. Alemdeki her şey onda vardır. O, âlemin desteği, dayanağı, yıldızların direğidir. Âlem Sirius-B yıldızının sayesinde dönmektedir. Sirius Sistemi Güneş Sistemi’mizle evlenmiş bulunmaktadır. Dünya’ya Sirius-B yıldızından Nommo'nun gemisi ile aktarılan tohumlar yalnızca Dünya üzerinde değil, yaratılan tüm “üst üste konulmuş alemler” de çimlenip çoğaldılar. Dünya’ya kelâmın hepsi açıklanmadı, daha gelecektir. "Emirler Sirius-B'den Sirius-A'ya Sirius-C vasıtasıyla aktarılmaktadır".
Antik çağ ezoterizminde, Çin’de, eski Mısır’da, bazı Afrika kabilelerinde, Mezopotamya’da, Anadolu’da yaşamış Hititler ve Urartular’da, Hopi kızılderililerinde, şamanist Türkler’de ve kimi araştırmacılara göre yitik uygarlıklardan Mu ve Atlantis’te her zaman önemini korumuştur. Kimilerine göre bu yıldıza bu kadar önem verilmesinin nedeni, Dünya’nın görünmez idarecilerinin Dünya üzerindeki sevk ve idarelerini bu yıldız varlıkları aracılığıyla gerçekleştiriyor olmalarıdır. Sirius yıldızının bu rolü hakkında bilgi veren kişilerden biri Lori Tostado’dur. Bir iddiaya göre, yitik Mu kıtasına tek tanrılı dinin indirilmesinden beri gezegenimizde Sirius kültürü hakimdir. Sirius konusunda internette çoğu tutarsız görünmekle birlikte sayısız yorum yapılmıştır.
Sirius sık sık bilimkurguya ve popüler kültüre konu oluşturmuştur. Macquarie Üniversitesi’nin öğrencilerinin çıkardığı günlüğün adı Sirius’tur. 18. yüzyıldan beri Birleşik Krallık'ın Kraliyet Filosu’ndaki 7 gemi HMS Sirius adını almıştır. Aynı şekilde Avustralya ve Amerikalı gemilerinden de Sirius adını alanlar olmuştur. Birçok motora yine Sirius adı verilmiştir (Lockheed Sirius, Mitsubishi Sirius). CD Radio adlı Kuzey Amerika uydu radyo şirketi 1999’da adını Sirius Satellite Radio olarak değiştirmiştir. J. K. Rowling Harry Potter serisinde, Harry’nin vaftiz babası da Sirius adını kullanmıştır. Grönland’daki Danimarka Özel Güçler Ünitesi, Sirius Patrol adını almıştır.
Orijinal kaynak: sirius. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page