risale-i nur ne demek?

Risale-i Nur () (), konu sırası takip etmeyen, güncel, İslami ve imani konularda Said Nursi tarafından 1925 yılında yazılmaya başlanmış, 24 yılda tamamlanmış kitap ve kitapçıklardan oluşan bir külliyattır.

Said Nursi’nin anlayışında zamanımız Muhammed'in Dünya'nın yaratılışından kıyamete kadar 7000 yıllık bir ömrünün olduğunu, bunun 1000-1500 yılının Muhammed sonrasında yaşanacak miktarı oluşturduğunu ifade eden1234 sözlerine ek olarak, Said Nursi’nin "Ümmetimden bir taife Allah’ın emri gelinceye kadar (yani kıyametin kopmasına kadar) hak üzerinde galip olacaktır." 5 hadisinden ebced yoluyla elde ettiği çıkarımlara6 göre ahir zaman idi ve insanlık bu dönemin en büyük fitnesi ve insanlığa en büyük tehdit olan imansızlık tehlikesi ile karşı karşıya bulunmaktaydı. Bu sebeple O’na göre bu dönemde en büyük hizmet iman kurtarma hizmeti, .7 ve bu görevi hakkıyla yapan Risale-i nur Ahir zamanın büyük Mehdiliğini temsil etmekteydi.8 Ancak risale-i nur "iman ve Kur'an hizmeti" adını verdiği bu görevin ilk ve en önemli basamaklarını yerine getirmekte, kendisinden sonra gelecek bir başka kişiye zemin ve program hazırlamaktadır.9 Geriye kalan ve "Mehdi'nin altın çağı" olduğuna inanılan dönem ileride gelecek, 30-40 yıl devam edecek olan bu dönemden sonra dinsizlik tekrar hâkim olacak ve kıyamet 1530-1540 h. yıllarında dinsizlerin başına kopacaktır.10

Said Nursi, kendisinin skolastik bir medrese hocası gibi değerlendirilmemesini,11 bu eserlerin arş-ı âzamdan indirilerek kendisine yazdırılan ve Mehdiliği temsil12 eden Kur'an hakikatleri olduğunu, kendisinin sadece bir aracı ve elçi (nur elçisi) 1314 olduğunu ifade eder.15 Öyle ki Kur'an'ın16 yanında celcelutiye,17 mektûbât18(İmam Rabbani), gibi asırlar önce yazılmış eserler ima ve işaretler yoluyla muhtelif yerlerde Risale-i nur'a işaret eder, mücadelesini destekler, Risale-i Nur'un mahrem ve izni ilahî tarafından uygun görülmeyen kısımları yazdırılmaz ya da ilgili bölüm atlanılarak izin verilen kısımlar yazdırılmaya devam eder.19 Kendisinin mücadele alanı ise başta insanın sonsuz azap çekmesini gerektiren imansızlığın yanında imansızlığın en büyük kaynağı olarak gördüğü ve ahir zaman'ın büyük Deccal'ı olarak adlandırdığı bolşeviklik,2021 ve İslam Deccal'ı veya Süfyan olarak nitelendirdiği Mustafa Kemal'den ve Cumhuriyet devrimlerinden 22 başkası değildir. Cumhuriyete taraf olmakla birlikte, şeriatı yürürlükten kaldıran laikliğe şiddetle karşıdır ve şapka giyilmesini de küfür işareti olarak görür. Çünkü O'na göre şeriat adalet-i mahza ve fazilettir.23

Temel öğreti, dil ve diğer ayırt edici özellikler

Risale-i Nur'un İslami konulara yaklaşımı seçici24 veya eleştirel değil destekleyici ve zorlayıcıdır. Öyle ki tarafsızlık bile O'na göre inançsızlıkla eş değer şeytani bir aldanmadan ibarettir.25

Said Nursi'ye göre Kur'an ayetlerinin avam ve havasa yönelik gizli anlam tabakaları, işaretleri ve bağlantıları bulunmaktadır. Bu bağlantıların açığa çıkartılması için ebced hesabı kullanılarak Arap alfabesindeki her harfe sayısal bir değer atanır ve yazılar sayısallaştırılır. Bu yaklaşımlarda ebced, Arap yazısı ve Kur'an tarihinin ortaya koyduğu kronolojik yazım düzeni gibi düzenleme ve yazım şekilleri atlanarak günümüz metinlerine uygulanır, ayetlerden yeni anlamlar ve çıkarımlar elde edilir. Batıni metotların uygulandığı bu yaklaşımlara26 göre örneğin Kur'an 33 ayetiyle Risale-i nura, Ebrehe ordusuna atılan "pişirilmiş taşlar" İkinci Dünya Savaşı'nda atılan bombalara işaret eder.27

Eyüp ve Yunus gibi karakterler; Ninova halkına peygamber olarak gönderilen Yunus, 33 yıl onları tanrının dinine davet etmiş, kendisine bu süre içerisinde sadece iki kişi inanmıştır.2829 Bu durum kendisinin canını sıkmış, Tanrı'nın izni olmadan Ninova'dan ayrılıp Akdeniz’e kadar giderek bir gemiye binmiş ve Yunus Akdeniz'de gemiden atılmıştır. Rivayetlerde balık Yunus’u sırasıyla Nil nehrine, Fars denizine, el-Betâik Denizi'ne ve Dicle'ye götürüp, Nusaybin topraklarında düz ve geniş bir yere atar.30 Yunus tekrar kavmine döndürülür ve 100 bin kişi O’na inanır. Said Nursi'nin bu ve benzer hikâyelere yaklaşımı onun temel kaynaklarda geçen akıl dışı ayrıntıları atlayarak rasyonalize etmesi şeklinde de kendini gösterebilmektedir; “Hazret-i Yunus Aleyhisselâm'ın kıssa-i meşhuresinin hülâsası: Denize atılmış, büyük bir balık onu yutmuş. Deniz fırtınalı ve gece dağdağalı ve karanlık ve her taraftan ümit kesik bir vaziyette münacatı, ona sür'aten vasıta-i necat olmuştur”.31

  • Canlıların evrimi ile ilgili ifadeleri: “Mazide nazarî olan bir şey, müstakbelde bedihî olabilir. Şöyle tahakkuk etmiştir: Âlemde meylü’l-istikmal vardır. [Bizde birisi demiştir: Her zerrede temayül ayandır tekâmüle / Her soyda füyuz-u hüveyda-nüma ile / Bir nokta-i kemale şitab üzre kâinat / Ol noktaya teveccüh ile yükselir hayat. —Kahriyat] Onunla hilkat-i âlem, kanun-u tekâmüle tâbidir. İnsan ise, âlemin semerat ve eczasından olduğundan, onda dahi meylü’l-istikmalden bir meylü’t-terakki mevcuttur. Bu meyil ise telâhuk-u efkârdan istimdatla neşv ü nema bulur. Telâhuk-u efkâr ise, tekemmül-ü mebâdiyle inbisat eder. Tekemmül-ü mebâdi ise, fünun-u ekvânın tohumlarını sulb-ü hilkatten zamanın terbiyegerdesi bir zemine ilka ile telkih eder. O tohumlar ise tedricî tecrübelerle büyür ve neşvünema bulur.”32 Bu ifadelere rağmen risale-i nura bağlı çok sayıda inanç grubu biyolojik evrim kuramına karşı çıkan ve yaratılışçılığı savunan görüşleri benimsemişlerdir.

Yazar, yer yer ağır bir Osmanlıca dil ile kaleme aldığı eserleri devrinin düşünce dünyasında felsefe ve bilimsel gelişmelerden kaynaklandığına inandığı yaratılış ve İslam inanç sistemi ile ilgili sorunlara karşı geleneksel İslam'ın savlarını yine yer yer bilimsel bilgileri de kullandığı felsefi argümanlarla desteklemek amacıyla yazmıştır. Bu çerçevede yaratıcının varlığının zorunluluğu, kader33, Ölümden sonra diriliş, Muhammed'in mucizeleri (Mucizat-ı Ahmediyye), Kur’an'ın Allah'ın sözü olduğunun ispat edilmesi (İşarat-ül icaz) gibi inançla ilgili konularda, ayrıca Risale-i nur'u ve dolayısıyla kendisini merkeze alan yaklaşımlarla Mehdi, Deccâl, Mesih, ahir zaman gibi eskatolojik konulara yoğunlaşır.

Ayrıca varoluşu insan açısından anlamlı kılma çerçevesinde "Ben kimim?", "Nereden geldim?", "Nereye gidiyorum?" gibi sorulara cevaplar bulmaya çalışmıştır.34 Risale-i Nur, Kur’an'ın baştan sona tüm ayetlerini değil, özellikle imani konular (İslam terminolojisindeki karşılığı ile kelâm) ile ilgili 300 civarında ayetini açıklamaktadır.

Risalelerde şeriatın emir ve yasaklarının şekli, miktarı, uygulama şartları gibi dış çerçeveleri değil, bunların rasyonelleştirilmesi ve yapılmasının insan varlığına katacağı anlam üzerinde durulur. “Namaz niçin kılınır?”, “İnsan niçin yaratıldı?”, “Bu dünyada ne işimiz var?”, “Namaz niçin belli vakitlerde eda edilir?”, “Ahiretin varlığının mantıki örneklerle ispatı”, “Allah'ın varlığının delilleri nedir?” türünden soruların cevabı verilmeye çalışılır. Bu açıdan bakıldığında risalelerin kelâma yakın kitaplar olduğu, konuları kelâmcılara benzer argümanlar ile tartıştığı söylenebilir.

  • Tarikat ve tasavvuflara yaklaşımı; Said Nursi'ye göre devir, imanı kurtarmak devridir. Tarîkatlerin devirlerini tamamladığını, günümüzde tarîkatten ziyade hakikatin önemli olduğunu, Abdülkâdir Geylânî, Şah-ı Nakşibendi ve İmam-ı Rabbani gibi âlimlerin bu zamanda yaşasalardı bütün çabalarını iman ve İslam akidelerinin kuvvetlendirilmesine sarf edeceklerini; "İmansız cennete gidemez; fakat tasavvufsuz cennete giden pek çoktur. Ekmeksiz insan yaşayamaz, fakat meyvesiz yaşayabilir. Tasavvuf meyvedir, hakaik-i İslâmiye gıdadır."35 ve "Mevlânâ benim zamanımda gelseydi,Risale-i Nur{{'}}u yazardı. Ben de Mevlânâ zamanında gelseydim Mesnevî'yi yazardım. O zaman hizmet Mesnevî tarzındaydı, şimdi Risale-i Nur tarzındadır."36 sözleriyle savunur.

Said nursinin ebced ve cifr gibi batıni yöntemlerle ayetlerden kendisine özgü anlamlar çıkartması diğer İslami çevrelerde de eleştirilen bir konudur.3738

Tarihçe

Risale-i Nur ilk olarak Arap harfleri ile telif edilmiştir. Yazılıp çoğaltılmasında Ahmet Hüsrev Altınbaşak, Hafız Ali, Şamlı Hafız Tevfik, Tahiri Mutlu gibi talebeleri yardımcı olmuştur.39 Said Nursi’nin zorunlu ikamete tabii tutulduğu Isparta'ya bağlı Barla ve civarı köylerde, kendisine bağlı kişiler tarafından elle yazılmak sureti ile çoğaltılmaya başlanmıştır. Daha sonraları Said Nursi'nin izni ile başta Asa-yı Musa ve Şualar Latin harfleri ile sınırlı sayıda bastırılmıştır. 1957 yılında ise bütün külliyat Said Nursi tarafından Latin harfleri ile bastırılmıştır.

Yazar, Risale-i Nur{{'}}dan önce Kur'an'ı baştan sona tefsir etmek amacıyla orijinal hâli Arapça olan İşaratü'l-İcaz isimli eseri yazmaya başlamıştır. Bu eserin yazılması I. Dünya Savaşı'na denk geldiği için ancak Fatiha Suresi'ni ve Bakara Suresi'nin ilk 32 ayetinin tefsirine kadar devam etmiştir. Yazar, Kuran'ın tamamını bu şekilde 60-70 cilt olarak tefsir etmeyi düşünürken çeşitli sebeplerle vazgeçmiştir.

Daha sonra 130 temel konudan oluşan Risale-i Nur{{'}}u telif etme kararı almıştır. Risale-i Nur serisinden ilk olarak Nurun İlk Kapısı’nı yazmıştır. Risale-i Nur, yazıldığı süre boyunca yazarı hakkında çeşitli suç isnatları ortaya çıkmış ve davalar açılmıştır. Günümüze kadar Risale-i Nur hakkındaki pek çok davada beraat kararı verilmiştir. Yazar, aleyhindeki kovuşturmalar, davalar veya mahkûmiyetler devam ederken Barla, Kastamonu, Emirdağ, Eskişehir, Denizli ve Afyon’da 23 yıllık süre zarfında eserlerini yazmaya devam etmiştir. 1970'lere kadar uzanan davalarda Risale-i Nur{{'}}un avukatlığını Avukat Bekir Berk girdiği her davada nur talebeleri zor durumda kalmış.40 Uzun süren davalar sonucunda Risale-i Nur{{'}}un yasaklanmasına dair kararın hükmü kaldırılmıştır.

Risalelerin içeriği, basımda ve bazı yayımlarda tenkit edilmiş ve mahkemelere yansımıştır. Said Nursi, şahsı ve Risale-i Nur hakkındaki bazı eleştirileri kitaplarında yazıp Şualar isimli kitabında bunlara bazı cevaplar vermiştir. Söz konusu eserde değişik mahkemelerde yargılanırken yaptığı müdafaalara yer verilmiş, devamında ise kendi anlatımıyla bütünü mahkeme heyetince de reddedilip kabul edilmeyen41 savcının 100'den fazla iddiası yazılıp cevap verilmiştir. Diyanet İşleri Müşavere Kurulunun 23.05.1956 günü ehl-i vukuf raporlarına istinaden Afyon Ağır Ceza Mahkemesince Said Nursi'nin kitap ve sair evraklarının kanuni mevzuata muhalif siyasi ve idari hiçbir mahzuru görülmemiştir kararına varılmıştır.

Risale-i Nur, 2014 yılının Nisan ayında kötü dini oluşumlar tarafından sadeleştirmesi ve eser üzerinde tahribatı engellemek üzere eser üzerindeki tüm haklar Diyanet İşleri Başkanlığına devredilen bakanlar kurulu kararı çıkarıldı. Kararın iptali için Cumhuriyet Halk Partisi, Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuştu. AYM de serbestçe basılması yönünde karar vermişti. Anayasa Mahkemesi 11 Haziran 2015 tarihinde Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nda yapılan değişiklikleri iptal ederek Risale-i Nur'un devlet tekeline alınmasının önüne geçmişti. Ancak Danıştay Dava İdareleri Kurulu da Risale-i Nur Külliyatı{{'}}nın basım ve neşir yetkisini Diyanet İşleri Başkanlığına devreden Bakanlar Kurulu kararnamesinin yürütmesini 12 Aralık 2015 tarihinde durdurma kararı almıştı. Danıştay'ın kararında, “Bakanlar Kurulu kararının yasal dayanağı olan 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun 47. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinin Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilmesi karşısında, yasal dayanaktan yoksun dava konusu Bakanlar Kurulu kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.” denildi. Fakat 2014/6384 esas ve 2019/11161 karar nolu mahkeme neticesinde aslına uygun kalınmak üzere başvuran herkese basım hakkı verileceği kararlaştırıldı.42

Risale-i Nur hakkındaki görüşler

Said Nursi ve eserleri hakkında çeşitli tartışmalar meydana gelmiştir. Gerek eserlerindeki dini, sosyal ve siyasi konulardaki yaklaşımı; gerekse eğitimi ve bilgisini ilgilendiren konularda farklı yorumlar ve görüşler ortaya konmuştur.

Zübeyir Gündüzalp'e göre Risale-i Nur, Kur'ân-ı Mu'ciz-ül Beyânın bu asırda bir mu'cize-i mâneviyesi olan yüksek ve parlak bir tefsiridir.43

Prof. Dr. Şener Dilek'e göre Risale-i Nur, Kur'ân-ı Kerim'in hakiki ve mânevî bir tefsiridir. Me'hazi, menbaı Kur'ân-ı Azimüşşan, rehberi Peygamber-i Zîşan Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmdır. Çizgisi, ehl-i sünnet ve'l-cemaatin cadde-i kübrasıdır. Risale-i Nur, Kur'ân'ın içinde bulunduğumuz çağın anlayışına bir dersidir. Kur'ân hakikatleri, ilim ve tekniğin dili ile asrın idrakine uygun bir biçimde açıklanmıştır. Mantık ve muhakeme sentaksı içerisinde temsil metodu ile uzak hakikatler yakınlaştırılmış, dağınık meseleler sistematik bir yaklaşımla bir araya getirilmiş, en yüksek hakikatlere ulaşılmıştır. Aklın istifadesi yanında nefis, hayal, vehim, heva gibi his ve duyguların da istifadesi gözetilmiştir. Risale-i Nur, Kur'ân'ın kudsiyetinden telemmü eder, o kutsiyeti terennüm eder.44

Prof. Dr. Yusuf Şevki Yavuz'a göre Risale-i Nur kitaplarında hemen hemen bütün kelâm konularına yer verilip ayrıntılı olarak işlenmiş ve delillendirilmeye çalışılmıştır. Said Nursi, geçmiş İslam alimlerinin görüşlerinden yararlanmakla birlikte itikatla ilgili konuları Kur’an-ı Kerim'in üslubuna uygun bir şekilde incelemesiyle dikkat çeken çağdaş alimler arasında yer almıştır. Allah’ın varlığı konusunda hudûs, imkân, düzen ve fıtrat delillerini takrir edip, bunlardan düzen deliline önem vermiştir ki bu, çağdaş alimlerin de öne çıkardığı bir delildir. Allah’ın birliği konusunda temânû delilinden başka her varlığın bir türe mensup olu­şunu konu edinen bir delil de zikretmiştir. İlahî sıfatlar konusunda tekvin sıfatını ispat etmiş, haberî sıfatları ise tevil etmiştir. Peygamberlik müessesini ulûhiyetin bir tezahürü olarak yorumlamış ve mucizeyi nübüvvetin kanıtlanmasında en önemli delil, hatta modern icat ve keşiflerin ilham kay­nağı olarak görmüştür. Ahiret konusunda Kur’an ve sünnette yer alan delilleri açıkladıktan sonra insanın sahip olduğu adalet ve ebediyet duygusunu bu konuda önemli birer delil kabul etmiş, ahirete imanın insanı mutlu kıldığını, inkârın ise insanı bunalım psikolojisine sevk ettiğini vurgulamıştır.45

Abdülbaki Gölpınarlı'ya göre Said Nursi’nin Risalelerde kullandığı Türkçe yer yer anlaşılmaz ve Türkçe gramer kurallarına aykırıdır.46 Diğer taraftan, Bediüzzaman'ın Dar-ül Hikmet-ül İslamiye azası olduğu dönemde aynı kurumda vazifeli bulunan millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy, Said Nursi ve eserleri için şu ifadeyi kullanmıştır: Victor Hugo'lar, Shakespeare'ler, Descartes'lar, edebiyatta ve felsefede, Bediüzzaman'ın bir talebesi olabilirler.47

Rusya'da Risale-i Nur{{'}}un uzmanlar tarafından fonetik, psikolojik ve diğer açılardan Kaliningrad mahkemesi için yapılan incelemelerinde, eserlerin İslami diğer din ve inançlardan üstün tutması, diğer dinleri kendileriyle mücadele edilmesi gereken inançlar olarak göstermesi, eserlerin farklı inanç mensupları arasında fitne saçan, bölücü unsur olarak değerlendirilmesine ve yasaklanması gerektiğine hükmedilmiştir.48 Diğer yandan karar, Rusya'da yasal olarak faaliyetlerini yürüten Nur Bedi Kültür ve Eğitim Vakfı tarafından AİHM'ye taşınmış, Rusya Müftülük Konseyi'nin, Said Nursi'nin eserlerinin İslami doktrinler ve Kur‘an eksenli olduğu, radikal içeriğinin bulunmadığı, asla şiddete çağırmamakta birlikte, dini ve etnik milliyetçilik barındırmadığı yönündeki raporu; Rusya Müslümanlar Birliği'nin, Said Nursi‘nin kitaplarının fanatiklik içermeyip, şiddet ve ırkçılık gibi menfi kavramların karşısında olduğu bağlamındaki raporu; Tataristan Cumhuriyeti Müslümanlar Birliği, Malezya İslam Üniversitesi, Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı ve İslam Konferansı Örgütü gibi yetkin kuruluşların Risale-i Nur hakkındaki olumlu görüş ve raporları mahkemeye sunulmuş, AİHM ilk etapta Rus Mahkemesinden bilirkişi olarak görevlendirilen kişilerin dini konuda uzmanlıklarının bulunup bulunmadığını sormuş, Rus yerel mahkeme bu talebi reddederek dil bilimcileri ve sosyal psikologların da görüş ileri sürebileceklerini belirtmiştir.49

Risale-i Nur{{'}}un bazı kısımlarının tahrif edildiği iddiaları bazı araştırmacılar tarafından ifade edilmiştir. İddialar, Said Nursi'nin Kürtlüğü, seyyidliği ve şerifliği gibi konularla ilgilidir.50

Mısır'ın Kahire şehrinde 2009 yılında İslami Edebiyat Birliği tarafından düzenlenen konferansta, Ezher Üniversitesi Eski Rektörü ve dönemin Mısır Diyanet Komisyonu Başkanı Prof. Dr. A. Ömer Haşim, Said Nursi'nin tarihin kaydettiği ender şahsiyetlerden biri olduğunu, Risale-i Nur eserlerinin ihlâslı bir kalpten çıkarak doğrudan Kur’an’a dayandığı için gönüllerde taht kurduğunu ve parça parça olmuş İslam ülkelerini, dağılmış gönül ve düşünceleri bir araya getirecek, birlik ve beraberliği sağlayacak temel esasların Risale-i Nur tefsirlerinde bulunduğunu belirtmiştir.51

22-29 Haziran 2013 tarihlerinde İstanbul ve Bursa'da düzenlenen 5. Uluslararası Genç Akademisyenler Konferansı'na Ürdün'den katılan Prof. Dr. Mamoun Jarrar, Risale-i Nur gibi bir eserle tanışıp okumayı nasip ettiği için Allah'a çok şükrettiğini belirterek genç akademisyenlere Risale-i Nur üzerinde çalışmayı ve derinleşmeyi tavsiye etmiştir. Dubai Din İşleri Yük. Arş. Enstitüsü'nden Prof. Dr. Abdülkerim El-Enis, bugün Risale-i Nur'un Dubai'den Delhi'ye ve Uzakdoğu'ya kadar ulaştığını ve İslam ülkelerinin başkentlerinde okunduğunu ve İslam ülkelerini fikren birleştirdiğini belirtmiştir. Lübnan İmam Ezvâ'i Üniversitesi'nden Vehibe Tumi, Risale-i Nur'un hakikatler ve İslami anlamlarla dolu olduğunu, insanın adeta kendisini bulmasına vesile olduğunu, bunun sebebi olarak da mayasının ihlâs olduğunu belirtmiştir. Konferansa İngiltere Durham Üniversitesi'nden katılan Dusmamat Kerimov, Risale-i Nur'un esas olarak Allah'ın isimlerini (Esma-i Hüsnâ) esas alarak, Esma-i Hüsnâ'nın tecellilerinin anlaşılması ile Risale-i Nur'un da kolayca anlaşılacağını belirtmiştir. Mısır Monofiye Üniversitesi'nden Prof. Dr. Zeynep Afifi, Risale-i Nur eserlerini tanıyanların onlardan ayrılamayacağını, Said Nursi'nin fikirlerinin İslam aleminde kabul gördüğünü ve bu fikirlerin dünyada da tanınması ve kabul görmesi için akademik çalışmaların çoğalarak devam etmesi gerektiğini beyan etmiştir. Hindistan Kerala Üniversitesi'nden Zeynel Abidin ise kendilerini buraya Risale-i Nur ve Said Nursi'ye olan sevginin topladığını, Hindistan'da da yapılan sempozyumdan sonra Risale-i Nur ve Said Nursi hakkında master ve doktora tezlerinin çoğalmaya başladığını kaydetti. Cezayir Üniversitesi'nden Dr. Ammar Djidal, Risale-i Nur kitaplarının aklı çirkinliklerden temizlemek için yazıldığını, sadece fikre yönelik olmayıp insana ve insanı insan kılan bütün vasıflara yönelik olduğunu belirtmiştir. Irak Selahattin Üniversitesi'nden Prof.Dr. Osman Garib, tarihte kaldığını zannettikleri ihlâsı (samimiyeti) Said Nursi'nin eserlerinde ve onları okuyanlarda canlı olarak gördüklerini, Said Nursi'nin ektiği tohumlardan bugün başakların meydana geldiğini ve bu başaklarda da binlerce yeni tohumlar bulunduğu yönünde tebliğde bulunmuştur.52

Diyanet İşleri Başkanlığı Tarafından da basımına başlanan Risale-i Nur Külliyatı'ndan, 20 Ocak 2014'te neşredilen İşârâtü'l-İ'câz adlı tefsirin takdim kısmındaki, Diyanet İşleri Müşavere ve Dini Eserler İnceleme Heyetinin 08.09.1959 tarihli resmi yazısı: "İlişik eserde, baştan nihayetine kadar Kur'an-ı Kerim'in Fatiha ve Bakara suresinin bir kısmının tefsirine ait bir ilim kaynağı olup, Kur'an-ı Kerim'in izahını ve hikmetlerini ve esrarlarını ve bilvesile itikadi mes'eleler de ele alınarak, muhtelif akidelere karşı akaidin hakkıyle beyan edildiği anlaşılmış ve mündericatında dini bir mahzur görülmemiş olduğunun bildirilmesi uygun görülmüştür."53

Prof. Dr. Mehmet Görmez (Diyanet İşleri Başkanı), Başkanlıkça neşredilen Risale-i Nur kitaplarına yazdığı takdim kısmında, Risale-i Nur eserlerinde, Kur’an ayetlerinin etkileyici bir üslup ve dil ile çağımızın anlayışına sunulduğunu ve Bediüzzaman Said Nursi'nin milletimizin yetiştirdiği büyük bir âlim ve mütefekkir** **olduğunu vurgulamıştır. Risale-i Nur kitaplarını yazmadan önce Bediüzzaman'ın 60-70 cilt olarak tasarladığı (sure sırasına göre) tefsir çalışmasına başladığını ve Birinci Dünya Savaşı esnasında, cephede iken bu tefsirin ilk cildini meydana getirdiğini, fakat savaş esnasında Ruslara esir düşerek uzun bir zaman Rusya’da esir kaldığını ve bu esareti sırasında materyalizm ve komünizm gibi fikir akımlarının Müslümanlar ile Hristiyanlar üzerinde oluşturduğu sarsılmaları yakından gördüğünden bu tarz tefsir yazmaktan vazgeçerek yine Kur’an-ı Kerim’i esas alarak, özellikle günün inanç problemlerine çözümleri kaleme almayı tercih ettiği bağlamında beyanda bulunmuştur.54

Prof. Dr. Nevzat Tarhan'a göre Risale-i Nur'da kavramlar anlatılırken pozitif bilimlerden faydalanılmış olması önemli bir noktadır. Bediüzzaman'ın kitapları, dini anlamlar taşımanın yanı sıra psikolojik, sosyolojik ve felsefi boyutları da barındırmaktadır. Bilimsel bir metodoloji ile tümdengelim, tümevarım, olmayana ergi metodu, analoji, mukayese gibi mantık kurallarını ve akıl yürütme yöntemlerini de kullanan Nursi, kanıta dayalı dini yorumlar yaparak ispatlanabilir bir maneviyat geliştirmiştir. Yeni psikolojik bilgiler ve sosyal sinirbilim verileri ile Bediüzzaman'ın öğretisi arasında çok yakın benzerlikler bulunmaktadır. Ölüm sonrası hayatın varlığı, sonsuzluk gibi konular, ortalama bir insanın da anlayabileceği bir seviyede anlatılmıştır. Eserlerde fen bilimleri de kullanılarak imanî gerçekleri kanıtlama yolu seçilmiş, Kur'an hakikatleri ile fenlerin ve bilimlerin ortaya koyduğu gerçeklerin arasında tenakuz bulunmadığı, Allah'ın varlığı, öldükten sonra diriliş, kadere iman gibi konular mantık ve muhakeme çerçevesinde açıklanmıştır. Tesadüfi varoluş anlayışı yerine tasarımla varoluş fikri, delilleriyle ortaya konmuş, Naturalizme karşı Mistisizm tezi savunulmuş, kâinat dışında, kâinat cinsinden olmayan, aşkın bir yaratıcının olması gerektiği mantıki yargılama yöntemleriyle ifade edilmiştir.55

Külliyattaki kitaplar

Kaynakça

Dış bağlantılar

Orijinal kaynak: risale-i nur. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.

Footnotes

  1. Ali B. Hüsameddin el-Muttaki, Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Âhir Zaman, s. 88

  2. Suyuti, el-keşfu an mücavezeti hazihil ümmeti el-elfu, el-havi lil fetavi, Suyuti. 2/248

  3. Ruhul beyan. Bursevi. (Arapça) 4/262

  4. Ahmed bin Hanbel, Kitâbu’l-ilel, s. 89

  5. Buhari, 9:125, 162; Müslim,1:137

  6. Kastamonu Lahikası, s.26

  7. İbn Esir, el-Kâmil, Beyrut 1965, I, 360

  8. Sahihi Buhâri ve Tecridi Sarih Tercümesi, IX, 152

  9. Râzî, XXVI, 165

  10. Bediüzzaman Said Nursi Lem’alar, 1. Lema

  11. Necmettin Şahiner, Son Şahitler, C.1, s.318 ISBN 975-408-235-9

  12. http://www.tesbihat.asia/joomla/index.php/risale-i-nur-lar/risale-i-nurun-icyuezue/843-batiniyenin-ve-sianin-etkileri.html

  13. Talebelerinin yazma konusundaki yardımları <sup>Külliyat'ın çeşitli yerlerinde ve Son Şahitler isimli eserde ayrıntılı bilgiler bulunabilir.</sup>

  14. Rahmi Erdem-Beyaz Gölgeler· TİMAŞ YAYINLARI

  15. Said Nursi, Şualar, Yeniasya Yayınları, Şubat 2001, s. 351.

  16. İİKV - İslam Düşüncesinin 20. Asırda Yeniden Yapılanması Sempozyumu (1992) http://www.iikv.org/academy/index.php/symp/article/view/2139/3897

  17. İİKV Uluslararası Bediüzzaman Sempozyumu (1995)  http://www.iikv.org/academy/index.php/symp/article/view/2244/4001

  18. Abdülbaki Gölpınarlı, 100 Soruda Türkiye'de Mezhepler ve Tarikatlar, s.227 Gerçek Yayınevi, 1969 ISBN 9789751011947

  19. Halit Ertuğrul, Kutlu Bir Haykırış - Sayfa 91, Nesil Yayınları, 2016 - ISBN 9786051831169<font size=1>Alıntının asıl kaynagı Said Nursi'nin Konferans adlı risalesidir.</font>

  20. http://www.milligazete.com.tr/aihmlsquoden_rusyalsquoya_risale_i_nurlsquoda_siddet_yok/274591

  21. http://www.ilkehaber.com/yazi/risale-i-nurlarin-tahrifati-ustadi-kurtlukten-cikarma-cabalari-7ii-6977.htm

  22. http://www.moraldunyasi.com/611-14-28-kahirede_risale_i_nur.html

  23. İstanbul İlim ve Kültür Vakfı / Ağustos 2013 Bülteni (sayfalar 10-15-16) http://en.calameo.com/read/003729013dedbeefdffeb

  24. İşârâtü'l-İ'câz / Diyanet İşleri Başkanlığı Baskısı, Ankara 2014 (sayfa 33). Ayrıca bkz. Vikipedi - İşârâtü'l-İ'câz, dipnot:4''''

  25. Çağın Vicdanı Bediüzzaman, Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Nesil Yayınları, Nisan 2012 - İstanbul (sayfa 7,31,32,33,148)

Kategoriler