Oksidentalizm veya Garbiyatçılık, Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri ve Avustralya'yı içeren Batı dünyasına ilişkin klişelerle ilişkili bir terimdir. Terim Mısırlı yazar Hasan Hanefi tarafından "Oksidentalizm Bilimine Giriş" kitabı ile temellendirilmesine rağmen Ian Buruma and Avishai Margalit'nin Occidentalism: the West in the Eyes of its Enemies (2004) adlı kitaplarıyla popülerlik kazanmıştır.1 Terim, Doğuculuğun tersine çevrilmiş halidir. Fakat oryantalist manada olan Doğuculuğun karşıtı olarak değil kendi argümanları ile Batı'yı anlamaya çalışma ve karşı söylem üretmeye çalışılması sürecidir. Bunlara ek olarak da Batı'nın tanımladığı Doğu imajını reddedip Doğunun asıl imajının ne olduğuna odaklanmış bir disiplindir. En büyük karşı çıktığı nokta ise Batı'nın belirlemiş olduğu ilkel, gelişmemiş ve gelişmeye kapalı Doğu imajını kırıp, Batı'nın tek tipleştirdiği Doğu algısını kırmaktır.2
Çok çeşitli oksidentalizm çeşitleri bulunmaktadır. Asya oksidentalizmi, İslam oksidentalizmi gibi kolları bulunmaktadır. Doğu'da Batı kültürüne ilişkin olumsuz görüşlerin kökeni Yunan ve Roma kültürüne yönelik Pers tavrına veya İslamiyet ve Hristiyanlık arasındaki çatışmalara kadar geri götürülebilir. Bununla birlikte Doğu-Batı karşıtlığının tam tanımı belirsizlikler taşımaktadır. Örneğin Çin'de Han Hanedanı döneminde (MÖ 25-MS 221) Batı ile ilgili olumsuz imajlar resmedilmiştir. Ancak buradaki Batı bugünkü anlamda batı değil Çin'in batısıydı.
Oksidentalizmi Batı'nın kötü bir güç olduğu anlayışıyla ilişkilendiren kimi yazarlar oksidentalizmin kökeninin Avrupa olduğunu ileri sürmektedirler. Avrupa'daki Aydınlanma akımının muhalifi olarak ortaya çıkan Alman idealizmi gibi akımlarda da bir ölçüde görülebilen ve Batı'da gelişen rasyonalizm, bireyselcilik ve makineleşmeyi (endüstrileşme) eleştiren karşı-aydınlanmacı ve daha sonra modernlik karşıtı görüş ve akımların oksidentalist söylemin köklerini oluşturduğu belirtilmektedir.
Doğu ve Ortadoğu halklarında ise Batı, sömürgecilik döneminde topraklarını istila edip kaynaklarını sömüren, kendilerini efendi ele geçirdikleri topraklar üzerindeki halkı ise köle, hizmetli kılan tahakküm edici ve kötü bir güç olarak görülmüştür. Önceleri savaş gücü ile öne çıkan Batı daha sonra sömürdükleri topraklardaki toplumsal, ekonomik, eğitsel düzenlemeleriyle yerli kültürlerin yok yozlaşmasına ve giderek unutulmasına yol açmakla suçlanmıştır. Bu suçlamalar ve post-kolonyal dönemle beraber yükselen Doğu entelektüel birikimi oryantalizme bir karşı çıkış olarak oksidentalizm kavramını ortaya atmışlardır.
Düşüncenin yükselişi özellikle Orta Doğu ve Afrika coğrafyasında bağımsızlık hareketlerinden sonra kendini göstermiştir. Fakat kendi özünde bir entelektüel bir birikimi ve farkındalığı daha yakalayamamış bir disiplindir. Bunun da sebepleri arasında oryantalist söylemlerin hegemonik güçlerinin Doğu'nun her alanında etkili olması ve bireylerin Doğululuklarını kabullenişi olarak gösterilebilir.
Türkiye'de oksidentalist faaliyetler aslında garbiyatçılara muhalif hareket olarak şekillenmektedir. Gelenekseli bir Batı karşıtlığı olarak savunan ve Batı'nın işimize yarayacak şeylerini kültürümüze empoze edelim fikri ile temellendirilebilir. Yücel Buut, Abdullah Metin gibi akademisyenler ise son dönemlerde bu konu üzerinde eğilmişlerdir. Özellikle Abdullah Metin'in "Oksidentalizm: iki doğu, iki batı" adlı eseri geniş çaplı bir oksidentalizm açıklaması olarak dikkat çekmektedir.
Orijinal kaynak: oksidentalizm. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page