lapseki ne demek?

Lapseki (Yunanca: Λάμψακος, Lampsakos), Çanakkale ilinin Anadolu yakasındaki bir ilçesidir.

Gelibolu ile arasında düzenli feribot seferleri yapılmaktadır. İsmini Antik Yunan döneminde bu bölgeye yerleşen bir filozofun kızı olan Lampsakos'dan aldığı sanılmaktadır.

Lapseki kirazları ile ünlüdür ve her yıl Lapseki Kiraz Festivali düzenlenir. Lapsekispor adında bir spor kulübü vardır.

Lapseki Adının Kökeni

Yaklaşık 2500 yıldan beri varlığını koruyan Lapseki’nin bu adının nereden geldiği ve nasıl oluştuğu bilinmemektedir. Lapseki adının kaynağı ile ilgili araştırmalarda iki rivayetten bahsedilmektedir; ilk rivayete göre, Lapseki’nin Anadolu’ya yapılan Helen göçleri öncesi varlığını sürdürdüğü ve Pityausa olarak anıldığı bilinmektedir. Kordos’un sülalesinden olan Foça’da doğmuş, Phoebus(Fobyus) ve Blebüsus isimlerindeki iki kardeş Pityausa’da hükümdar olan kral Mandrom’a hizmet ediyorlardı. Mandrom bu iki kardeşi Foça’lı göçmen kafilesini göndermek üzere görevlendirdi. Kafile Fobus’un nezareti altına girdi. Bu sırada adına Bebrykoslar denen ve bu bölgede yaşayan yerli halkın saldırısına uğrayan göçmenler tam öldürülecekleri sırada Kral Mandrom’un kızı Lampseke araya girmiş ve göçmenleri ölümden kurtarmıştır. Bu nedenle Helen göçmenleri Lampseke’ye bir tanrıça gibi tapmışlar ve sonradan ele geçirdikleri Pityausa kentine onun adını vererek şükran duygularını ifade etmişlerdir. İkinci rivayete göre, XVI. yüzyıl gezginlerinden Evliya Çelebi (1611-1682) yazdığı seyahatnamesinde Lapseki’den bu şekilde bahseder: "Deniz kenarından uzak bir bayır ve seki üzerinde incirli bir orman vardı. Türkler incire Löp derdi. İşte burada yapılan bu şehre de incirli seki anlamında Lapseki denilmiştir ki adı Löpsekiden gelir".

Tarih

Kuruluş ve Helenistik dönem

Çok eski bir yerleşim olan ve Antik çağda Pityausa adı ile varlığını sürdüren Lampsakos daha sonraları Foçalıların ve ondan sonra da Miletosluların eline geçti. Miletoslular M.Ö. 670 yıllarında koloni kurmak için harekete geçmişler ancak Ege kıyıları daha önceleri koloniler haline geldiğinden daha uzaklara Marmara ve Karadeniz kıyılarına gitmek zorunda kalmışlardır. Çanakkale Boğazında Sestos’un karşısında Abydos’u (Nara Burnu) Kapıdağ Yarımadası'nda Kaykos (Erdek), Khios (Gemlik) ve Mirleia (Mudanya) şehirlerini koloni haline getirdikten sonra Lampsakos’u da (Lapseki) kolonileştirdiler. Bu dönemde Lampsakos’un özellikle şarabı çok ünlüydü. O kadar ki İran Şahları Darius ve Kserkes buradan şarap getirtirlerdi. Lapseki Marmara’nın girişinde, boğazın kilit noktasında bulunması ve Trakya ile Anadolu’nun geçiş güzergâhında olmasından dolayı tarihinin her devrinde ya işgale uğradı ya da şehrin düzenini bozan büyük göçlerin etkisi altında kaldı. Darius zamanında Anadolu'da Pers İmparatorluğu’na bağlı birinci derecede dört satraplık bulunmaktaydı. Satraplıklardan Daskilion (Tirilye) şehrine bağlanan Lampsakos her yıl Pers İmparatorluğuna gümüş tazminatı vermeye mecbur kaldı. Perslerin bölgeden çekilmelerinden sonra Lampsakos, Yunan site devletlerinin doğrudan tesiri altında kaldı. Ege Denizi tarihinin klasik çağında (M.Ö. 479-334) Lampsakos’un surlarla çevrilmemiş olduğunu Thoukydides’den öğreniyoruz. Lapseki, Atina-Sparta Savaşları sırasında Atina’ya başkaldırıp Delos Birliği'nden ayrılmak istediği zaman, 24 gemiyle ayaklanmayı bastırmaya gelen Atinalı komutan surlarla çevrilmemiş bu kenti ilk saldırıda ele geçirmiştir. Atina birlikleri 409 yılında kenti tahkim etmişler ve üs olarak kullanarak boğazın kontrolünü ellerine geçirmişlerdir. Atinalıların Lapseki’yi ele geçirip boğazı kontrol altına almaları üzerine Spartalı Komutan Lysandros, donanması ile Çanakkale Boğazına gelerek Lapseki’yi ele geçirmek ve çevredeki şehirlere gözdağı vermek istemiştir. Bu durum karşısında hemen harekete geçerek önlem alan Atinalılar, donanmalarını Avrupa sahilinden Khios istikametine yola çıkardılar. Lysandros, Bugünkü Nara Burnu'na kurulmuş bir şehir olan Abydos’tan itibaren sahili izleyerek Anadolu kıyısındaki Lapseki’yi kuşattı. Şehre taarruz ederek şehri ele geçirdi. Spartalıları adım adım takip eden Atinalılar hiç vakit kaybetmeden erzaklarını alıp Lapseki’nin karşısına düşen Aigos-Potamoi’e (Cumalıdere) geldiler. Aigos-Potamoi muharebesi Spartalı komutan Lysandros’un zaferi ile sonuçlandı ve Lapseki uzun süre Spartalılar hakimiyetinde kaldı.

Helenistik dönemde, Lampsakos şehrine ait bilgileri Pausanias’un yapıtlarından öğrenmekteyiz. Pausanias Yunanistan’da, Olimpia’ya dikilmiş komutanların heykelleri üzerine bilgi verirken, Lampsakos şehrine de değinmiştir. Burada, Büyük İskender’in Asya seferi sırasında Lampsakos’un önünden geçerek Biga istikametinde yoluna devam ettiği belirtilir. Bu olaylardan sonra Lapseki, Büyük İskender’in koruyuculuğu altında var olmaya devam etmiştir.

Roma İmparatorluğu Dönemi

Büyük İskender’in ölümünden sonra; Makedonya Kralı V. Filippos, Yunanistan’ı hakimiyeti altına almaya çalışırken Seleukos İmparatoru III. Antiochos’da donanması ile Ege kıyılarını ve Çanakkale Boğazındaki, Lampsakos’u zapt etti. Lampsakoslular, Anadolu şehirleri içinde bir ilk olarak Roma’ya gönderdikleri heyetle kendilerinin kurtarılmalarını ve yardım edilmesini (M.Ö. 197) istediler. Roma ile Selevkoslular arasında yapılan savaş sonunda M.Ö. 188 yılında Apamea Kibatos, şehrinde barış antlaşması yapıldı. Lapseki ve Boğazlar Romalıların müttefiki Bergama Kralı Evmenes’in koruyuculuğuna bırakıldı. Sonraki dönemlerde Roma İmparatorluğu Anadolu üzerindeki hakimiyetini daha da arttırarak Bergama ve Bitinya Krallıklarını da ortadan kaldırdı ve böylece bölgede tek güç olarak kaldı. Lapseki de kesin olarak Roma hakimiyeti altına girdi.

Bizans Dönemi

Roma İmparatorluğu'nun doğu ve batı diye ayrılması ve Konstantinopolis’in Doğu Roma’nın başkenti olması ile beraber Gelibolu’nun Bizans Dönemi'nde ticaret ve liman bakımından önem kazanması dolayısı ile Lapseki’nin eski durumunu muhafaza etmesine imkân kalmadı. M.S. 471 yılında Justinianus’un Gelibolu’yu boğazın kontrolü için tahkim etmesi, tersaneler kurması bu şehrin bölgede yeni bir merkez olarak ortaya çıkmasını sağladı. Lampsakos’un eski parlak durumunu koruyamamasının bir nedeni de, yakınlarında bulunan Abydos(Nara Burnu) kentinin, Bizans döneminde Piskoposluk merkezi olması ve gümrük teşkilatının kurularak ticareti kontrol etmesi gösterilebilir. Bugünkü Lapseki şehrinde eski devirlere ait eserler tam olarak gün ışığına çıkmamıştır. 19. yüzyılın sonlarında (özellikle mermer direkli) Antuvan Devri'ne ait eserler bulunmuştu. Çıkan buluntuların büyük kısmı Roma egemenliği döneminden kalmadır. Bir ilk çağ kenti Akropolisinin, burada olduğu tahmin edilmektedir. Sözü edilen yerde sur izleri ile toprağa karışmış bol sayıda çanak çömlek kırıkları görülmektedir. Lampsakos şehri zamanla diğer küçük site devletleri gibi eski durumunu kaybetmiştir. Bu devirlerde küçük şehir devletleri hemen hemen her vakit düşman olan tarafın tuzağına düşerek ortadan kalkarlar, aradan kısa bir süre geçince ya kendileri ya da kendilerine yardıma gelen müttefikleri sayesinde tekrar özgürlüklerine kavuşurlardı.

Osmanlı İmparatorluğu Dönemi

Osmanlılar, Bursa dolaylarında devletleşme yolunda adımlar attığı sırada Çanakkale Boğazı’nın, Anadolu ve Rumeli yakaları da Bizans toprakları içindeydi. Aydınoğulları'ndan Umurbey, Melik İshak, Halil Ece, Saltık Bey; Karesioğulları'ndan Yahşi Bey ve Alaaddin Beyler Anadolu yakasındaki birçok yeri hakimiyetleri altına almışlardır. Bu esnada Gelibolu, Bizanslı Tekfur Kantakuzen’in elinde bulunuyordu. Osman Bey zamanında bir aşiret görünümdeki Osmanlı Devleti, Orhan Bey zamanında devlet hüviyetine sahip olmuş ve kuvvetleri ile Karesioğulları ve Saruhanoğulları Beylikleri'ni ortadan kaldırdıktan sonra Lapseki ve çevresini de ele geçirmişti. Orhan Gazi zamanında Süleyman Paşa önderliğindeki Osmanlı ordusu Rumeli’ye geçmeden az önce Lapseki’yi fethetmek için yürümüştür. O zaman Bizans’ın elinde bulunan Lapseki’ye padişahın fermanını götürmek için al (kırmızı) renkli atlara sahip üç tane Osmanlı süvarisi görevlendirilmiştir. Süvariler Lapseki’nin tam güneydoğu istikametine geldikleri zaman ilçeye bir kilometre mesafede küçük bir tepe üzerindeki Bizanslılar tarafından şehit edilmişlerdir. Şehitlerden bir tanesinin cesedi bulunamamıştır. Diğer iki askerin gömüldüğü yer halk dilinde İki Al Atlı şeklinde söylenegelmiştir1. Bu şehitler için aynı yerde iki adet mezar mevcuttur. 1356 yılında ise Orhan Bey’in oğlu Şehzade Süleyman Paşa, Ece Bey, Hacı İlbey, Gazi Fazıl Bey ve Evrenos Bey; Güreci ile Lapseki arasına gelerek ilk defa fetih amacıyla Gelibolu’ya geçtiler. Bu arada Orhan Bey Umurbey’deki kiliseyi camiye çevirdi. Gazi Süleyman Paşa’da, Lapseki’de bugünkü camiyi yaptırdı.

Türklerin Rumeli’ye Geçişi

Osmanlıların Rumeli’ye geçiş olayı tarih kitaplarında farklı şekillerde anlatılmaktadır. Batılı kaynaklar ve bazı tarihçilerimiz Orhan Bey’in düşman saldırıları ile iyice bunalan Kayınpederi Bizans İmparatoru Kantekuzenos’a yardım ederek Sırp ve Bulgar kuvvetlerini Dimetoka Meydan Savaşı'nda yenerek Edirne’yi 1352 yılında Bizanslılar adına kurtardığını ve Türklerden çok memnun kalan imparatorun da bu memnuniyetini belirtmek için 1354 yılında Rumeli’de, Gelibolu yakınlarında küçük bir kale olan Çimpe Kalesi'ni Türklere üs olarak verdiğini yazarlar. Böylelikle Türk kuvvetleri, Bizans İmparatorluğu sıkıştığında, Çanakkale Boğazı’nı geçmek zorunda kalmadan hemen yardımına koşacaktı. Bu rivayete göre Türklerin Rumeli’ye geçişinin fetih şeklinde olmayıp, Çimpe Kalesi'nin yardım karşılığında verilmesiyle gerçekleştiği iddia edilmektedir.

Öte yandan Hoca Sâdeddin Efendi, Aşıkpaşazade gibi Osmanlı tarihçileri ise Rumeli’ye geçiş olayını, fetih şeklinde anlatmaktadır. Türk ressamlarının meydana getirdiği konu ile ilgili yağlı boya tablolarda görüldüğü üzere; Türkler, Rumeli’ye sallar üzerinde geçtiler. Orhan Gazi’nin oğlu Gazi Süleyman Paşa ve maiyeti denizden geçişi kolaylaştıracak bir yer ararken Marmara Denizi'nin giriş çıkış kapısı niteliğindeki Çardak mevkiine geldiler. Gazi Süleyman Paşa, Bugünkü Çardak beldesinde bir mescit yaptırdı. Silah arkadaşları, bölgede keşif yapıp, hareket planlarını hazırladılar. Çardak- Salbaş mevkiindeki, Salbaş Ağacı'nın, altında meşe ağacından yaptıkları bir salla dualar okuyarak karşı kıyıya vardılar. Burası Gelibolu ile Bolayır arasında, Bolayır’a daha yakın olan, Çimpe Kalesi yakınlarıdır. Bu hisarın dışında bağda çalışmakta olan bir Rum’u esir alıp, hiç beklemeden aynı salla geri döndüler. Şehzade Süleyman Paşa buna çok sevindi. Rum esire çok iyi davrandı. Rum esiri armağanlara boğdu. Başına şapka, beline kuşak ve ayağına da çarık verdi. Ona: "Sizin hisarınızda gedik var mıdır, kimse duymadan, görmeden içeri girelim?" dedi. O da: ”Sizi kimse görmeden hisara koyabilirim.” dedi. Sur duvarlarının harap halini, askerlerin pek çok şeyden mahrum olduklarını bir bir anlattı. Nöbetçi muhafızları gafilâne basmak için hizmet edeceğini arz etti. Esir Rum’dan istediği bilgileri alan Gazi Süleyman Paşa derhal emir verip, deniz kıyısında bulunan yerleşim yerlerinden sığır sürüsü toplattı. Bunların derilerinden yaptırdığı sağlam kösele kayışlar ile, kalın ağaç kütüklerini bağlatarak iki sal yaptırdı.

Ertesi gün en cesur silah arkadaşları, Kara Timurtaş Paşa, Balabancıkoğlu, Karaoğlanoğlu, Aksungur, Kara Hasanoğlu ve Akça Kocaoğlu’nun da aralarında bulunduğu 39 kişi ile birlikte sala bindi. Diğer salda da Evrenos Bey, Ece Bey, Fazıl Bey, II. Hacı Bey gibi 40 yiğit bulunuyordu. Ayrıca savaş için gerekli bütün silahlar, askerlerin ağırlıkları ve ne kadar ihtiyaç varsa hepsi sallara yüklendi. Rahat bir deniz yolculuğundan sonra karanlık bir gecede seksen dilaverden meydana gelen bir birlik ile Çimpe Kalesi’ne yakın bir yerden kıyıya çıktılar. Hemen orada şükür namazı kıldılar. Kılavuzluk eden Rum esirin gösterdiği yoldan sessizce giderek hisarın dibine geldiler. Çimpe Hisarı'nın önünde, sol tarafta büyük bir gübrelik vardı. Onun üzerinden uzun merdivenlerle Çimpe Hisarı'nın burcuna tırmandılar. Anadolu Yakası'ndan gemi olmadan Rumeli’ye geçmenin imkânsız olduğuna inanan kale halkının bir kısmı rahat döşeklerinde, bir kısmı da kale dışındaki bağlarda uykuya dalmışken, Çimpe Kalesi 1354 yılında kolaylıkla ele geçirildi.

Venedikliler ile Deniz Savaşı

Padişah I.Mehmet döneminde (1413-1421) Çalı Bey kumandasındaki Osmanlı Donanması ile Pietro Loredano kumandasındaki Venedik Donanması arasında Mayıs 1416 tarihinde Marmara Adası ile Gelibolu arasında büyük bir deniz savaşı meydana gelmiştir. Yapılan çarpışmalarda Çalı Bey ölmüştür. Savaşı kazanan Loredano, ertesi yıl yeniden gelerek Emir Süleyman’ın Lapseki’de yaptırdığı kaleyi işgal için topa tutmuştur. Karada Hamza Bey’in kumandasında 10 binden fazla bir kuvvetin bulunması sebebiyle başarılı olamamıştır. Yıldırım Bayezit’in 1390 yılında Boğaz Muhafızlığını Gelibolu’da kurup başına da Saruca Paşa'yı vermesi ve Kanunî Sultan Süleyman zamanında buranın Kaptan Paşa eyaleti olması dolayısıyla Gelibolu’nun askeri ve ticari yönden önemi her geçen gün daha da artmıştır.

Evliya Çelebi Seyahatnamesi ve Kamûs-ül Âlâm'da Lapseki

1611 ve 1682 yılları arasında yaşamış olan Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde Osmanlı dönemindeki Lapseki’yi söyle anlatmaktadır:

"Deniz kenarında olup hakimi vardır. 150 akçelik kazadır. Halkı Rum ve Ermeni'dir. 1300 adet bağlı bahçeli, kiremit örtülü yan yana evleri vardır. Bir camii, hanları ve bir hamamı vardır. Çarşısı çok az olsa da bağ ve bahçeleri çoktur. Karpuzu, üzüm turşusu, bulaması ve sırası ünlüdür."

Bu yüzyılda Lapseki’de Yeniçeri serdarı, sipahi, kethüda yeri, subaşı, bacdarı ve muhtesibi vardı. Âyan'ı azdı.

Şemseddin Sami’nin 1889'da yayımlanan Kamûs-ül Âlâm’ında Lapseki için şu bilgiler verilmektedir:

"Biga bağımsız mutasarrıflığına bağlı ilçe merkezi bir kasabadır. Bu ilçe öteden beri bağ ve bahçeleri ile, dolayısıyla şarabı ile de ünlüdür. Başlıca Ürünleri: Buğday, arpa, yulaf, mısır, çavdar, susam, nohut, bakla, anason, zeytin, ceviz ve kestanedir. Hayvan türünden mal varlığı: 44.000 koyun ve keçi, 4.000 sığır, 5.300 eşek, 250 deve, 120 beygirdir. Tüm ilçe ve köylerinde; 40 mescit ve cami, 36 okul, 5 medrese, 2 kilise,165 dükkân ve mağaza, 8 hamam, 25 fırın, 1 un fabrikası, 4 dalyan ve 128 çeşmesi vardır".

1831'de Sultan II. Mahmud zamanında Şahap Efendi’nin yaptığı Nüfus Sayımına göre Lapseki’de 2442 Müslümanın yaşadığı tespit edilmiştir.

I. Dünya Savaşı'nda Lapseki

Çanakkale Savaşı tüm şiddetiyle sürerken Lapseki’nin savaş menzili dışında kalması ve stratejik bir konumunun olmayışından ötürü fazla tahribat görmemiş ve bilfiil savaşın içinde olmamıştır. Bu savaş boyunca Lapseki bir idari lojistik merkez olarak üzerine düsen görevi yerine getirmiştir. 2 Mayıs 1915 yılında içinde Mondros ateşkes antlaşmasının da imzalandığı İngiliz Agamennon savaş gemisiyle Monica adlı balon gemisi, Saroz körfezine girerek Gelibolu ilçe merkezini bombalamışlar ve bu bombardımanda ordu karargâhı isabet almış, ilçede bir cami yanmış, bir han ve bazı evler yıkılmış, halktan yaralananlar olmuştur. Bu durumda halk şehri terk etmeye başlamış, bu arada da 5. ordu karargâhının yerinin değiştirilmesi zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Gelibolu’da bulunan Ordu Menzil müfettişliği bu sûretle Lapseki’ye taşınmıştır. Ayrıca Gelibolu’daki erzak ve cephane depoları da Lapseki’ye nakledilmiştir. Bu arada Gelibolu’da bulunan askerî hastane Tekirdağ’a taşınmış ve ayrıca Lapseki’de 300 yataklı bir hastane kurulmuştur. Savaş sırasında değişik yerlerde yem ve gıda ambarları kurulmuş ve 23 Temmuz 1915 tarihi itibarıyla Lapseki ambarlarında askerlerin ihtiyacı için 8.5 ton ekmeklik un, 36 ton çeşitli erzak ve 8 ton hayvan yemi stoklanmıştır. 1914 yılında başlayan savaş sonucu kurulan menzil hastanelerine ilaveten Çanakkale muharebelerinin başlamasıyla bölgede iki hayvan hastanesi teşkil edilmiştir. Bu hastanelerden birisi Gelibolu’nun 8 km. güneyinde Münip Bey çiftliğinde, diğeri ise Anadolu tarafında Çanakkale-Lapseki yolu üzerinde Suluca köyünde idi. Bu hizmetler yapılırken ayrıca 5. ordu menzil müfettişliği bünyesinde Lapseki’de iskele komutanlığı ile bir hizmet bölüğü de görev yapmakta idi.

Kurtuluş Savaşı'nda Lapseki

I. Dünya Savaşı'nda kendi topraklarında ve diğer cephelerde çarpışan Türk orduları 30 Ekim 1918'de Mondros Ateşkesi'ni imzalamak zorunda kalmıştı. Bu antlaşmanın kendilerine verdiği yetkilere dayanarak işgal devletleri Anadolu'nun değişik noktalarına asker çıkarmaya ve gerekli gördükleri stratejik konumda olan yerleri işgal etmeye başlamışlardır. Boğazlar da işgalde ele geçen yerler arasında kalmıştı. Lapseki, Yunanların işgal yürüyüşleri sırasında 22 Haziran 1920′de toplu saldırıya geçen Yunanlar tarafından ele geçirildi. Bu sırada Trakya Bölgesi'nde Kuvâ-yi Milliye teşkilatı tam örgütlenmemişti. Biga ve Lapseki dolaylarında da yeterli bir teşkilat yoktu. Amaç, Fransızların kontrolündeki Gelibolu Akbaş İskelesi depolarında bulunan silah cephane ve mühimmatı Lapseki yoluyla, Kuva-yi Milliye Birliklerine göndermekti. Bu mühimmat, Fransızlardan kaçırılmak suretiyle gönderilmiştir. Olaydan haberdar olup Lapseki’ye gelen Fransız harp gemisinin olayın önüne geçmek uğruna çabaları boşa gitmiş, sadece mühimmatın kaçırılması sırasında esir alınarak Lapseki’ye getirilmiş olan 20 kişilik Fransız müfrezesi Kuvâ-yi Milliye birliklerinden teslim alınmıştır. İçinde bulunulan olağanüstü koşullar nedeniyle elde edilen bu başarının önemi çok büyüktür.2

Nüfus

Gelenek ve Görenekler

Günlük Yaşam (Çocukluk Çağı)

Doğumdan sonra: Yörede bir çocuk dünyaya geldiği zaman lohusa şerbeti ikram edilir. Ziyarete gelenler çeşitli hediyeler getirir. Sünnet yatağı gibi yatak hazırlanır. Doğumdan 15-20 gün sonra mevlüt yapılır.

Altı ay kınası: Doğan çocuk kız ise altı aylıkken, altı ay kınası yapılır. Bebeğe beyaz kıyafet giydirilir, dümbelekli çalgılı eğlence düzenlenir, gelenler çeşitli hediyeler getirir.

Çocuk diş çıkardığında: Çocuklar diş çıkardığı zaman diş buğdayı adı altında buğday kaynatılır ve misafir çocuklara yedirilir. Hısım ve akrabalardan çocuğun dişinin çıktığını ilk gören kişi, çocuğa giyim hediyesi alır.

Çocuk ilk kez adım attığında: Çocuk ilk adım atmaya başladığında adım lokumu ismi verilerek lokum yapılır. Misafir çocuklara yedirilir ve çocuk koşturulur. Burada adım atmaya çalışan çocuğun sağlıklı bir şekilde yürümesi ve koşması amaçlanmaktadır.

Sünnet: Erkek çocukları 7-9 yaşlarında sünnet ettirilir. Sünnet çocuğu ata bindirilerek akrabaları ile şerbet içmeye götürülür. Şerbeti içince bardak çocuğa kırdırılır. Çocuğun bardağı kırmasındaki amaç, onun artık delikanlı olacağı, güçlü olacağı inancıdır. Sünnet çocuğu attan inmek için büyüklerinden hediye ister.

Dini Bayramlar

Ramazan ayı arifesi, Ramazan Bayramı'nı karşılamak üzere akşam ezanından sonra, çocuklar evleri ziyaret ederek, aşağıdaki deyişini hep bir ağızdan söyleyerek evlerden çerez, şeker, çikolata gibi hediyeler toplarlar. Buna “Naklavaya Çıkma” denir. Amacı, Ramazan Ayı'nı coşkuyla karşılamaktır. Günümüze kadar ulaşmış bir gelenektir.

Oy naklava naklava,

şimdi çıktı baklava,

Baklavanın içi yok,

sarı kızın saçı yok,

Verecekseniz veriniz,

yüreğimizi üzmeyiniz.

Hanım abla geliyor,

koz dibine iniyor,

Kozlar bize geliyor.

Hıdırellez

Hıdırellez Şenlikleri, 6 Mayıs'ı takip eden ilk Pazar günü yapılmaktadır. Şenlikler üç taşlar denilen mevkide topluca yapıldığı için üç taşlar olarak da anılmaktadır. Hıdırellez gününden bir gün önce, akşam ezanından sonra, bir gülün dibine; ev, araba, okul ve bebek dilekleriyle ilgili resimler çizilir. Aynı şekilde 6 Mayıs günü ,sabah güneş doğmadan önce, deniz kenarında kum üzerine bu tür dilek resimleri çizilir. Sabah namazı zamanı geçecek olan Hızır (a.s)’in bu istekleri kabul edeceğine inanılır. Hıdırellez akşamı ise büyük bir ateş yakılarak üzerinden atlanır. Burada ise bir yıl boyunca her türlü dert ve hastalıktan korunulacağına inanılır. Hıdırellez günü yüzük atma adı verilen bir eğlencede yapılmaktadır. 6 Mayıs günü bir gülün altına yerleştirilen su dolu bir çömleğe evlenme çağına gelmiş her kızın bir eşyası (genellikle yüzük) atılmakta ve ağzı sıkıca kapatılmaktadır. Önceden sırası belirlenen mâniler hazırlanarak Hıdırellez günü çömlek açılmakta ve okunan manilerle çömlekten çıkarılan eşyaya göre belirlenen kızların kısmeti ve geleceği eşleştirilmektedir.3

Etkinlikler

Kiraz Festivali

Lapseki'nin en önemli tarım ürünü olan Kiraz'ın tanıtımının yapıldığı festivaldir. Haziran ayında gerçekleştirilir. Festival etkinlikleri kapsamında stantlar açılır, minder güreşleri yapılır, konser gecesi düzenlenir. Konser gecesinde çiftçilerin yetiştirdikleri kirazlar arasından en iyileri seçilir. Ayrıca aynı gece geleneksel olarak kız çocukları arasında kiraz güzeli yarışması yapılmaktadır. 2013 yılında 28.si düzenlenmiştir.

Plaj Voleybolu Turnuvası

Lapseki İlçesi Türkiye'nin en eski plaj voleybolu turnuvasına ev sahipliği yapmaktadır. Yerli ve yabancı birçok millî sporcunun katıldığı bu turnuva Türkiye'nin en prestijli plaj voleybolu turnuvaları arasında gösterilmektedir. 2013 yılında 18.si gerçekleştirilmiştir. 2011 yılında ilk defa bisiklet yarışları da turnuvaya dahil edilmiştir.

Tarihi ve Geleneksel Lapseki Panayırı

Tarihi ve Geleneksel Lapseki Panayırı, 17 Ağustos’ta başlayıp 21 Ağustos’a kadar devam etmektedir. Çok sayıda esnafın ilgi gösterdiği bölgenin en büyük panayırlarından birisidir.

Gezilebilecek yerler

İki Alatlı Tepesi ve Şehitliği

İlçe merkezinin güneybatısında, yaklaşık 1 km. mesafede, aynı isimle anılan tepe üzerinde bulunan mezar alanıdır. Yukarıda "Osmanlı İmparatorluğu Dönemi" başlığı altında yer alan rivayete konu olan mezarlara ev sahipliği yapan alan, yakın zamanda restore edilmiş olup4, meyve bahçeleri arasında Çanakkale Boğazına hakim bir tepede yer alması nedeniyle de ilgi görmektedir.

Çardak Kum Adası

İlçeye 4 km mesafedeki Çardak beldesinde yer alan doğal kum adacığı ve lagün oluşumudur. Çardak kıyı şeridine 10-100 metre mesafede yer alan ve ağırlıklı olarak iğde ağaçları ile kaplı olan ada, beldeye bir köprü ile bağlı olup, yaz aylarında popüler bir plaj olarak hizmet vermektedir. Yaklaşık 0,23 km² alana sahip olan adacık, ilginç doğal yapısı nedeniyle efsanelere konu olmuştur. Rivayete göre, yukarıda "Türklerin Rumeli'ye Geçişi" başlığı altında özetlenen tarihi olaylar esnasında, Rumeli'ye sal ile geçiş yapan gazilerin sallarına almadıkları Kızıl Deli Sultan ismindeki bir zat, salın hareketinden sonra eteğine kum alarak denize saçar, saçılan kumlar adacıklar oluşturur. Kızıl Deli Sultan da, bu adacıklar üzerinden boğazı aşarak Gelibolu'ya doğru yürümeye başlar. Hayret içinde kalan askerler, bir yandan Çardak-Gelibolu arasının kum setiyle kapanacağını düşünür, bir yandan da Kızıl Deli Sultan'dan çekindiklerinden geri dönerek onu da sallarına alırlar ve sonrasında birlikte Gelibolu'daki Çimpe Kalesini ele geçirirler5.

Gazi Yakup Bey Camii ve Külliyesi

İlçeye 4 km mesafedeki Çardak beldesinde yer alan camii ve külliyedir. 15.yüzyılda, Abdullah bin Hacı Yakup Bey tarafından yaptırılan camii, iki dizi tuğla ve moloz taştan inşa edilmiştir. reveklı bölümdeki sütun ve başlıkları çevredeki antik yerleşimlere ait kalıntılardan getirilmiştir. Kubbesi sağırdır, oldukça yüksek olup, sekiz köşeli kasanak üzerinde oturmaktadır. Minare kapısı revaklı bölümün içindedir. İç süslemesi son döneme aittir6.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk Parkı ve Meydanı Doğu Sahili

Deniz kıyısında bir şehir olmasına rağmen sahil şeridinde gezilecek, yürüyüş yapılacak yerlerin azlığı göz önünde bulundurularak 2009 yılında Lapseki Belediyesi tarafından yapılan bir sahil yoludur. Lapseki Kordon olarak da bilinir. İskeleden Dalyan Mahallesi'ne kadar bir yürüyüş yoluyla bağlanır. Lapseki'de gezilecek yerlerin başında gelir. Nasıl ki İzmir'de kordon bir çekim merkezi olmuşsa burası da Lapseki açısından önemli bir alandır. Lapseki'nin vitrini olma özelliği taşımaktadır.

Lampsakos Heykeli

Adını Lapseki'nin tarihteki isminden alan dev heykel 25 Mart 2012 tarihinde feribotların yanaştığı İskele Meydanı’na yerleştirilmiştir. Sadece Lapseki'nin değil aynı zamanda Çanakkale ilinin de simgelerinden birisi olan heykel ilçeye gelen ziyaretçiler tarafından da yoğun ilgi görmektedir. Lapseki'den geçmekte olan birçok kişi bu heykelin önünde fotoğraf çektirmektedir. Heykel 5.5 metre uzunluğunda olup bir kaide üzerine yerleştirilmiştir. Dünyada ilk defa adına para basılan şehir olma özelliği taşıyan Lapseki'ye ait sikkelerin üzerinde Pegasus figürü bulunması nedeniyle bu heykelin yapımına karar verilmiştir.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk Parkı ve Meydanı Batı Sahili

2013 Yılında Lapseki Belediyesi tarafından Gazi Mustafa Kemal Atatürk Parkı ve Meydanı'nın batı kanadına yapılan çalışmalar bütünüdür. Çay bahçeleri, çocuk bahçesi, deniz kızı heykeli, Lampsakos paraları rölyefi, şelale gibi görsel güzellikleri barındırmaktadır. Ayrıca çalışmalar bittiğinde alan içerisinde açık hava müzesi ve saat kulesi de yapılacaktır.

1915 Çanakkale Köprüsü

3 Mart 2016 tarihinde dönemin Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı olan Binali Yıldırım tarafından köprünün adının 1915 Çanakkale Köprüsü olacağı, kuleler arası açıklığın Cumhuriyet’imizin 100. yılına uygun olarak 2023 metre olacağı ve 2023 senesine kadar tamamlanarak hizmete gireceğini açıklamıştı. Çanakkale 1915 Köprüsü’nün temeli 18 Mart 2017 tarihinde Başbakan Binali Yıldırım, Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan, Kore Altyapı ve Ulaştırma Bakanı Ho-In Kang ve Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın da katıldığı törenle Lapseki’de atıldı.7 1915 Çanakkale Köprüsü’nün geçiş ücreti otomobiller için 15 euro+KDV olarak ön görülmektedir. Yapılacak olan otoyolda ise geçiş ücreti kilometre başına 5 sent olarak planlanmıştır.8

Resimler

Dosya:Lapseki Kordon.JPG| Dosya:Meşhur Lapseki Kirazları.JPG| Dosya:Lapseki.JPG| Dosya:Lapseki'de bulunan Şelale.JPG| Dosya:Lampsakos Rölyefi.JPG| Dosya:Lapseki Batı Sahili.JPG|

Kaynakça

Orijinal kaynak: lapseki. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.

Footnotes

  1. 1 T.C. Lapseki Belediyesi - Lapseki Rehberi

  2. 2 T.C. Lapseki Belediyesi - Lapseki Rehberi

  3. 3 1915 Çanakkale Köprüsü Temeli Atıldı

  4. 4 1915 Çanakkale Köprüsü

Kategoriler