kumanlar ne demek?

Kumanlar, 11. yüzyıl ile 14. yüzyıl arasında Doğu Avrupa’da yaşamış bir Türk halkı12. Tarihte Kıpçaklar ile aynı birlik içinde bulunmuş, bu yüzden de zamanla Kıpçaklar ile birlikte anılmışlardır.

Başlarında "atabek" denen beyleri var olmuştur ve onun tarafından hem askerî, hem ekonomik, hem de siyasi bakımdan yönetilirler. Bütün idare bu beyde toplanmıştır. İçlerinde 40-45 bin aile olan kollar hâlinde yaşamışlardır. Bu nedenle askerî zaferleri hem savunmada, hem de taarruzda bulunmaktadır.

Adlandırma

“Kuman” etnik adı, tarihte birçok dilde farklı adlarla anılmıştır. İranlı Mervezi 1120 yılında Qun adında bir halktan söz ederken, Ermeni Urfalı Mateos aynı bağlamda Xarteşk’ adlı bir halktan bahsetmiştir. 11. yüzyıl ortalarına doğru, Doğu Roma kaynaklarında Κούμανοι veya Κόμανοι adıyla; Latin kaynaklarında Comani, Cumani veya Cuni; Alman kaynaklarında Valwen; Rus kaynaklarında Polovci (Polovec sözünün çokluk şekli) olarak geçmiştir.3 Macarcada Kun (çokluğu Kunok)4, Ukrayncada Половці “Kumanlar”, Bulgarcada Кумани “Kumanlar” olarak adlandırılmışlardır. Kuman Türkçede "sarışın" anlamına gelmekle birlikte Ermenice, Almanca ve Rusça da dahil diğer bütün batı dillerinde kendilerine "sarışın" anlamına gelen adlar verilmiştir.56 Bu isimlendirmeler Kumanların saç renklerine ithafen yapılmıştır.7 Kumanların Ukraynaca kökenli "sarışın" anlamına gelen adlandırması "Polovtsy" sözcüğü bazı araştırmacılara göre Slavlar tarafından bozkır kavimlerine verilirdi.8 Buna göre bu sözcük Ukraynaca "pol" yani "açık, boş, düzlük" sözcüğünden türemişti.9 Ancak bu sözcük yine Ukraynaca olan ve şehir, (Yunanca: polis) açık-düzlük vb. anlamlara gelen "Polyane" sözcüğü ile karıştırılmamalıdır. Olcas Süleymenov'a göre ise Polovtsy sözcüğü Sırp-Hırvat kökenli olup "plav" (mavi) sözcüğünden türemiş, "mavi gözlü" anlamına gelmektedir.10 Árpád Berta'ya göre, Aralarındaki büyük biçimsel benzerliğe rağmen, Kumanların ḳumān adı ile dilleri Kuzey Altaycası içinde değerlendirilen Kumandıların ḳumāndı adıyla bir ilgi kurulamaz.11

Kültür

Dil

Kumanlar, Türk lehçelerinin Doğu Avrupa’da konuşulmuş olan kollarından birini konuşmuşlardır. Bilimsel yayınlarda Kumanca, Kuman Kıpçakçası, Kuman Türkçesi olarak belirtilir.

Kuman diliModern Türkçe
Bizim atamız kim-szing kökte Szentlenszing szening ading Düs-szün szening könglügüng Necsik-kim dzserde alaj kökte Bizing ekmegimizni ber bizge büt-bütün künde Ilt bizing minimizni Necsik-kim biz ijermiz bizge ötrü kelgenge Iltme bizni ol dzsamanga Kutkar bizni ol dzsamannan Szen barszing bu kücsli bu csin ijgi Tengri, amen.Bizim atamız ki sensin gökte Şenlensin senin adın Hoş olsun senin gönlün Nasıl ki yerde ve tüm gökte Bizim ekmeğimizi ver bize bütün günde İlet bizim aklımızı Nasıl ki biz boyun eğeriz bize emir gelince İletme bizi her (tüm) kötülüğe Kurtar bizi her kötülükten Sen varsın bu güçte bu yücelikte Tanrım, amin.

12

Din

Kumanlar önce Tengricilik, daha sonra kültürel alışveriş ve savaşlar aracılığı ile Katolik Hristiyanlık'ı seçmişlerdir. Tengricilik veya Göktanrı dini, tüm Türk ve Moğol halklarının, şimdiki inanç sistemlerine katılmadan önceki inancıdır. Bu inanç göçebe yaşama o kadar bağlıdır ki, bu etken; Göktanrıcı kavimlerin yerleşik yaşama geçişleri ile birlikte bu inancı bırakmalarını ve başta Hristiyanlık olmak üzere diğer inançlara geçişlerini beraberinde getirmiştir.

1227 yılında Roma Katolik Kilisesi üyeleri, Macar Kralı II. András ile müttefik olan Bortz Han'a bir ziyaret gerçekleştirir ve kısa süre içinde Kumanlar Hristiyanlık'ı seçer. Öyle ki, Papa IX. Gregor bu toplu Hristiyanlaşma'yı duyunca 1 Temmuz 1227 tarihinde Estergon Başpiskoposu Róbert'i Moldova bölgesine gönderir ve Kumanlar kitlesel olarak vaftiz olur.13 Kumanya'da yeni bir episkoposluk bölgesi oluşturulur ve Papaz Teodorić, Papa IX. Gregor tarafından psikopos olarak atanır.14

Yazılı Türk tarihi ve Hristiyan Türk tarihi adına çok büyük önem taşıyan Codex Cumanicus'ta (Kuman Kodeksi) latin harfleriyle yazılmış, o gün konuşulan Kuman ve Kıpçak Türkçesi dualar yer almaktadır.

Tarih

Kıpçaklarla Kumanlar farklı halklardır. Sonradan birleşmişlerdir. Kumanların ana yurdunu, daha önceki yerleşim bölgelerini belirlemeye yönelik girişimler arasında, literatürde en güçlü olan görüş, Kumanların ana yurdunu Orta Asya’da bulmak isteyen görüştür. Bu, çalışma hipotezi olarak kullanışlı, fakat hiçbir zaman kesin olmayan görüşe göre Kumanların ana yurdunun bugünkü Çin topraklarında, Huang-ho (Sarı Irmak) ırmağının büyük dirseğinde olması mümkündür. Buradan, Moğolca konuşan Kıtayların –önemli bir Orta Asya halkı– yayılmaları nedeniyle batıya doğru hareket ettiler. Bu görüşe göre, Orta Asya’da, 10. yy. içinde Kuman etnogenezinin birinci dönemi sona erdi. Bu dönem içinde Kumanlar, Sarı Uygurları kendi içlerinde erittiler ve Çungarya kapısı üzerinden Oğuzlar ve Karlukların bölgesine giderken beraberlerinde götürdüler.15 11. yüzyılın ortalarında Sibirya’ya ve Kazak bölgesine ulaşmış olmaları gerekir. 12. yüzyılın sonuna varıldığında Türk kökenli iki birlik olan Kıpçaklar ve Kumanlar birleşmiştir. Bu dönemle beraber, aynı kavim ittifakına uygulanan çeşitli isimler arasında bir farklılık belirlemek imkânsız olmuştur.16

Batı Göktürkler içinde yer alan Kıpçaklar, 11. yüzyılda Karadeniz’in kuzeyinde Kıpçak Hanlığı'nı kurdular (1098-1239).

Kuzey Karadeniz'deki Deşt-i Kıpçak Türk boy birliğinin içinde yer alan önemli gruplardan bir grup olmuşlardır. Kıpçak boy birliğinin 1239 Moğol saldırısıyla yıkılmasından sonra Kumanların bir kolu Balkanlar'a göç etmiş, bir kolu ise Kafkaslar'a inmiştir. 11'inci yüzyılda Kumanlar, bugün Ukrayna, Moldova ve Transilvanya’yı kapsayan büyük bir bölgeyi ele geçirmişlerdir. Kuman kitleleri bugünkü Macaristan’ın bulunduğu bölgenin en verimli yeri olan orta kesimine yerleşmişlerdir.

Sık sık Macar devletine ve Doğu Roma İmparatorluğu’na saldırarak onların şehirlerini yağmalamışlardır. Bir kısmı ise İdil Bulgarlarına sığındı. Kuman Kıpçakları Balkanlar’da Bizanslılarla anlaşarak Peçeneklerle savaştılar ve Peçenekler büyük kayıplar verdi. Sonra bugün Moldova ve Ulahya olan bölgede "Kumanya" adında bir devlet kurulmuştur.

13. yüzyılda "Milkov" adlı hükümdarları tarafından Katoliklik dinî, resmî din olarak kabul edilmiştir. Doğuda kalan Kumanlar ise İslam'ı kabul etmişlerdir. Balkanlar’da bulunan Kumanlar Trakya bölgesine yerleştiler ve Bizans'a asker oldular. Bir dönem Bizans ile anlaşmazlığa düştükleri için Konstantinopolis'e çift taraftan kuşatma başlattılar. Ancak Bizans'ın, Peçeneklerle anlaşması üzerine başarısız oldular ve Balkanlar'a dağıldılar.

Kafkaslar

Gürcüler ile Kuman-Kıpçaklar arasındaki ilk temaslar, Kuman ve Kıpçaklar'ın Rusya'nın güney bozkırlarında göçebe bir konfederasyon kurduğu 11. yüzyıla kadar uzanıyor. Onların Gürcistan ile ilişkileri genellikle barışçıldı. Dahası dönemin Gürcü siyasetçileri Kuman ve Kıpçaklar'ı Selçuklu fetihlerine karşı potansiyel müttefikler olarak görüyorlardı. Gürcü vakayinamelerine göre, Gürcüler göçebelerin iyi dövüş becerilerinin, cesaretlerinin ve emrindeki büyük insan kaynaklarının farkındaydı.17

Gürcü-Kuman/Kıpçak birliğinin mimarı, on binlerce Kuman-Kıpçak savaşçısını kullanan ve onları 1118'deki hükümdarlığı sırasında Gürcistan'a yerleştiren Kral IV. Davit (1089-1125) idi. Davit'in Selçuklu işgalcilerine karşı mücadelede askeri reformlarının ana parçalarından biri olan bu etkinlik, aralarında kralın kendisi ve baş danışmanı ve hocası Giorgi Çkondidi'nin de bulunduğu üst düzey bir Gürcü heyetinin Kıpçak karargahına ziyaret düzenlemesi ile oldu. Göçebelerle olan bu ittifakı güçlendirmek için Davit Kuman-Kıpçak prensesi, Atrak Han'ın (Gürcü vakayinamesinde Şaraga'nın oğlu) kızı Guranduht ile evlendi ve yeni akrabalarını Gürcistan'a yerleşmeye davet etti. Kral, Kıpçaklar ve Alanlar arasında bir ateşkese aracılık etti ve 1109'da Atrak'ı mağlup eden Kiev'in Rus Büyük Dükü Vladimir Monomah ile göçebe kabilelerin Gürcistan'a serbest geçişini sağlamak için bazı istişarelerde bulunduğuna inanılıyor.

Bu diplomasi sonucunda, Atrak yönetimindeki 40.000 Kuman-Kıpçak ailesi Gürcistan'a yerleşti. Anlaşmaya göre, her Kuman-Kıpçak ailesi Gürcü ordusuna tam silahlı bir asker verecekti. Onlara toprak ve silah verildi ve kralın doğrudan kontrolü altında düzenli bir güç haline geldiler. Beş bini kraliyet muhafızlarının bir parçasıydı; geri kalanlar ise Selçuklu Türklerine karşı esas olarak sınır bölgelerine gönderildi. Gürcistan'ın orta Kartli ovalarını kışlak ve Kafkasya eteklerini yaylak olarak kullanarak yarı göçebe bir yaşam tarzına öncülük ettiler.

Doğu Slav kroniklerinin ortaçağ koleksiyonu, Vladimir Monomah'ın 1125'te ölümünden sonra Atrak Han'ın kardeşi Don Kıpçaklarından Sırçan Han'ın Atrak'a bir ozan göndererek eve dönmesini istediğini belirtir. Efsaneye göre han, ozanın sesini duyup onun getirdiği steplerin otlarını kokladığında, kırsaldaki göçebe hayatından dolayı vatan hasreti çekmiş ve sonunda Gürcistan'ı terk etmiştir.18 Ancak yine de bir grup Kıpçak paralı asker Gürcistan'a yerleşti, Ortodoks Hristiyanlığı benimsedi ve hatta yerel halkla karıştı.

Gürcüler tarafından "naqivchagari" (yani, asimile olmuş Kıpçak) olarak bilinen Hristiyanlaştırılmış (ve artık Gürcüleştirilmiş) Kıpçak subayları, zamanın aristokrasisinin isyanlarını bastırmada belirleyici bir rol oynadılar. Gürcü kraliyetine olan bağlılıkları prestijlerini artırdı ve III. Giorgi (1156-1844) döneminde Kıpçaklar, eski, bencil aristokrasinin tam tersi yeni bir askeri aristokrasi yarattı. Bu, Giorgi'nin halefi Kraliçe Tamara'yı (1184-11213) neredeyse tüm yüksek rütbeli Kuman-Kıpçakları kovmaya zorlayan aristokratik muhalefette büyük bir memnuniyetsizliğe neden oldu.

Tamar'ın halefi IV. Giorgi (1213-1223), belki de on binlerce göçebe Türk paralı askerini kullanmaya devam etti. Gürcüler onlara "Kivçağni Ahalni", yani "yeni Kıpçaklar" diyorlardı. Ancak bazıları kraliyet ordusunda hizmet etmeyi reddetti ve modern Azerbaycan topraklarında bulunan Gence ve Arran'a taşındı. Daha sonra Gürcüler bu çeteleri yendi ve yok etti. Göçebelerin bir kısmı Gürcü saflarında hizmet vermeye devam etse de, bir dizi Kuman-Kıpçak müfrezesi 1225'te Gürcistan'a yaptığı seferde Harezmşah Celaleddin Manguberdi'ye katılarak zaferini sağladı. Kıpçaklar, 1230'ların sonlarında Moğolların Gürcistan'ı işgali sırasında her iki tarafta da savaşmış olsalar da çoğu daha sonra Moğollara karıştılar.

Codex Cumanicus

Kuman adı geçen ve Türk dilinin Latin harfleri ile ve anadili Türkçe olmayan kişiler tarafından yazıldığı Codex Cumanicus adlı eser, Karadeniz’in kuzeyindeki Kumanlardan İtalyanlar ve Almanlar tarafından 14. yüzyılda derlenmiş iki bölümlük bir eserdir.19 13. ve 14. yüzyılda Kumanların konuştukları Türkçeyi yansıtır, o dönemin ağız özelliklerini gösterir.

Türkiye'de Kumanlar

1237 yılında Batu Han idaresindeki Moğol-Tatar ordusu Yayık Nehri'ne doğru ilerlerken pek çok Kuman topluluğunu önüne kattı. Moğol hakimiyetine girmek istemeyen Kuman topluluklarından bir kısmı İtil Bulgar ülkesine sığınırken bir kısmı da İtil'in batısına geçti.

1237'de Bulgar Ülkesini yakıp yıkan,1238'de Rusya'nın kuzey kesimlerini tamamen ele geçiren Batu Han, 1239'da Kumanların yoğun olarak bulunduğu Don-Doneç sahasına doğru ilerledi. Moğolların gücü karşısında tutunamayan Kumanların birçoğu yapılan savaşlarda öldü geriye kalanlardan bir kısmı Moğolların hakimiyetini kabul ederken büyük bir kısmı da Batıya Macaristan ve Balkanlara gitti, Balkanlara gelen Kumanların toplulukları Latin İmparatorluğu tarafından hizmete alındıkları gibi İznik İmparatorluğu'da onların askeri yeteneklerinden faydalanma yoluna gitmiştir.

1239-1240'ta Moğolların önünden kaçan kalabalık bir Kuman topluluğu kuru ot doldurdukları derileri sal olarak kullanmak suretiyle kadın ve çocukları ile birlikte Tuna'yı geçti. Tahminen 10 binin üzerinde nüfus barındıran bu grup uzunca bir süre Trakya'da yerleşebilecekleri uygun bir yer bulmak için gezip dolaştı. Bölgede başıboş halde dolaşan ve Etraftaki şehirleri yağmalayan Kumanların Bizans Arazilerine zarar vermelerini engellemek ve onların askeri yeteneklerinden faydalanmak isteyen İmparator III. İoannes Bizans Hizmetine aldığı bu Kumanlardan bir kısmını Trakya ve Makedonya'da bir kısmını da Anadolu'da Menderes Havzasına (Menderes nehri ve çevresine) bir kısmını ise Frigya Sahasına ve Bitinya Sınırlarına (Günümüzde Ankara, Afyon, Eskişehir, Bolu, Düzce, Kastamonu, Sakarya, Zonguldak) bölgelerine, İznik Rum İmparatorluğu ve Latin İmparatorluğu Topraklarına, Moğol ve Selçuklu Tehlikesinden Korunmak İçin yerleştirildiler.20212223242526272829303132 Bugün bu illerdeki Kuman asıllı köyler bu tarihte Anadolu'ya girmiştir. 3334

Bazı araştırmacılar III. Ioannes Vatatzes'in bu uygulamasının pek işe yaramadığını ve Kumanların Türkmenlerle karışmasıyla bölgenin Türkleşmesinin hız kazandığını ileri sürerken II. Theodoros Laskaris "Sen Kuman'ı batı bölgelerinden buraya getirmek suretiyle onun cinsinden doğuda hizmet eden bir kavim yarattın ve Türklerin sınırlarına ikamet etmekle Türklerin batıya doğru durmadan ilerlemelerini önledin" ifadeleriyle babasının bu nüfus transferi politikası ile Balkanlardan Anadolu'ya kalabalık sayıdaki Kuman topluluklarının ikamet ettirilmesi sonucunda Anadolu'daki Türklerin Batı yönündeki yayılmalarının önüne geçildiğinden övgüyle söz etmektedir. Çağdaş Bizans yazarlarından Pakhymeres de III. Ioannes Vatatzes'in bu uygulamasını İznik İmparatorluğu'nun en önemli icraatı olarak yorumlamaktadır. Aynı şekilde bir diğer Bizans müellifi Akropolites'in ifadelerinden de Kumanların Anadolu'da yerleştirilmesinin çok mantıklı bir hareket olduğunu düşündüğü anlaşılmaktadır". Gerçekten de İoannes'in sınır savunmasını başarı ile sürdüren kuvvetlerini Kumanlar ile desteklemesi mevcut şartlarda akıllıca bir davranıştı.

Amasra'nın biraz doğusundan başlayan İznik imparatorluğu ile Selçuklular arasındaki sınır, Sakarya Nehri'ne paralel olarak bir yay şeklinde güneydoğuya doğru inerek Anadolu'nun güneybatı sahillerinden denize dökülen Dalaman Çayı'na kadar uzanıyordu. Sınırın İznik imparatorluğu tarafındaki hat boyunca çok sayıda kale bulunmaktaydı. Aynca iki devlet arasında herhangi bir yerleşimin olmadığı boş araziler (Selçuklu Uç bölgeleri) uzanmaktaydıki bu bölgelerde Türkmenler ve İznik sınır savunmacıları (Akritai) arasında sık sık çatışmalar yaşanmak taydı. İznik İmparatorluğu'nun Karadeniz sahili boyunca sahip olduğu topraklar Amasra'dan batıya doğru uzanan dar sahil şeridinden ibaretti. İç kesimler Selçukluların denetimindeydi. Bununla birlikte İznik yönetimi açısından asıl sorunu XII. yüzyıldan itibaren Selçukluların akınlarının yoğunlaştırdıkları Menderes havzası ve Türkmenlerin yoğun olarak bulundukları güney sınırı teşkil etmekteydi. Özellikle Anadolu'nun güney batısındaki bölgelerde sürüleri ile dolaşan kalabalık Türkmen toplulukları büyük bir tehdit oluşturmaktaydı. Anadolu'daki soydaşları ile aynı savaş taktiklerini ve silahları kullanan Kumanların bu bölgede yerleştirilmesi hiç şüphesiz hareketli Türkmen atlılarına karşı yerleşik savunma hattından daha etkili bir yöntemdi. Kumanlardan çoğunlukla hafif süvari birlikleri olarak yararlanan Bizans yönetimi Kumanları aynı zamanda ordu içinde de kullanmaktaydı. III. Ioannes Vatatzes, bu Kumanlardan Anadolu'da yararlandığı gibi Balkanlardaki mücadeleler sırasında da faydalanmaktaydı. Nitekim 1242 yılındaki Selanik kuşatması sırasında Vatatzes'in ordusunda Kumanların

da olduğunu bilmekteyiz".

III. Ioannes Vatatzes'in ardılları döneminde de Kumanların Bizans ordusundaki varlığı devam etmiştir. 1256 yılında II. Theodoros Laskaris'in Selanik valisinin yanında bıraktığı birlikte 300 Kuman bulunmaktaydı". 1259 yılında Epir Hükümdan II. Mikhail Dukas ve müttefikleri Sicilya Kralı Manfred ve Akhaia Prensi Guillaume Villahardouin'in ordusu ile Pelagonya Ovası'nda karşı karşıya gelen İznik ordusunda 1500 Macar, 300 Alman ücretli asker, 600 Sırp atlısı ve bir miktar Bulgar kuvvetinin yanı sıra 1500 Türk (Selçuklular kast ediliyor) ve İznik İmparatorluğu'nun doğu sınırı ile ilgili olarak, 2000 kişilik Kuman süvari birliği bulunmaktaydı. Savaş sırasında şiddetle düşmana saldıran Türk ve Kuman birlikleri sayesinde Bizans ordusu önemli bir zafer kazanmıştır. 1261 Temmuz'unda İstanbul'a girerek 57 yıllık Latin işgaline son veren VIII. Mikhail Palaiologos'un muzaffer komutanı Aleksios Strategopulos'un kuvvetleri içerisinde de 800 Kuman bulunmaktaydı.

Başkentin yeniden İstanbul'a nakledilmesinin ardından tüm dikkatin batıya çevrilmesi ile Anadolu'nun yerli askerleri gibi Kumanların da bu kez Avrupa'daki mücadelelerde kullanıldıkları göze çarpmaktadır. VIII. Mikhail'in 1263-1264, 1270-1272 ve 1275 yıllarındaki Avrupa seferlerinde ordusunda kalabalık sayıda Kuman askerinin varlığı bilinmektedir.

imparator III. Ioannes Vatatzes'in iktidarı döneminde Bizans hizmetine giren bu Kuman topluluğu ile ilgili son kayıt II. Andronikos'un Epir kuşatması sırasında sergiledikleri disiplinsiz davranışlar ile ilgilidir. 1291 yılında Epir Despotluğu ile Napoli Krallığı arasında bir ittifak kurulmasından endişelenen Bizans yönetimi 1292 yılında Epir üzerine sefer düzenledi. Otuz bin piyade ve on dört bin süvariden ibaret olan Bizans ordusunun ana gücünü Türkler ve Kumanlar oluşturmaktaydı. Başlangıçta birkaç başarı elde eden Bizans kuvvetleri daha sonra Akhaia Prensi'nin Epir'e yardım etmek üzere kuvvetleri ile bölgeye gelmesiyle geri çekilmek zorunda kaldı. Bu harekat sırasında Kuman birliklerinin ordunun disiplinini bozan düzensiz hareketleri sonucu geri çekilme bozguna dönüşmüş ve Bizans'ın Epir seferi büyük bir hayal kırıklığı ile son bulmuştu. Türk yayılışına engel olma yolundaki Moğol istilası sonrası Bizans hizmetine alınan Kumanlardan bir kısmının da imparatorluk sarayında görev yaptıkları ve zaman içinde yüksek mevkilere geldikleri görülmektedir. Nitekim Kuman beylerinden birisinin oğlu olan Syrgiannés (Sytzigan: Sıçğan: Sıçan) vaftiz edilerek Hristiyanlığı kabul ettikten sonra Palaiologos ailesinden bir kadınla evlenmiş ve daha sonra Megas Domestikos unvanını almıştı. Onun soyundan gelenlerin Bizans İmparatorluğundaki varlığı yaklaşık 100 yıl boyunca devam etmiştir. Bizanslaşmış bu Kuman ailesinin son temsilcisi de ailenin ilk üyesi gibi Syrgiannés adını taşımaktaydı. Makedonya ve Trakya valiliği yapılan Syrgiannés, yaşlı imparator II. Andronikos ve torunu arasında 1320 yılında başlayan mücadelelere katıldıktan sonra gözden düşmüş ve 1334 yılında imparatorun adamları tarafından öldürülene kadar sönük bir hayat sürmüştür.35

Güney-batı Anadolu bölgesindeki ikinci bir Kıpçak grubu ise, 1230’da Anadolu Selçuklu Devleti Sultanı Alaeddin Keykubat’ın Celâleddin Harzemşah’ı mağlup etmesinden sonra Anadolu’nun çeşitli bölgelerine yayılmış ve Batı Anadolu’da horzumlu ismiyle yaşamaya devam etmiş olan göçebe bir Oğuz-Kıpçak cemaatidir . Bu aşiret, bölgede Peçin, Muğla, Köyceğiz ve Bozöyük’te meskûndur H. 923’te (1517) bölgede yaşayan horzum oymağı, 1318 haneye ve 7590 nüfusa sahiptir Harzemşahlar’ın göçebe Kıpçak boylarıyla ilişkileri, Selçukluların Kıpçaklarla olan ilişkisinden daha fazla idi Bölge ağzındaki Kıpçakça unsurları bu oymak temsil etmektedir. Bizans İmparatoru John III Doukas Vatatzes (III. Ioannes Vatatzes) (1222- 1254) zamanında Selçuklu uç beylerine karşı Anadolu’nun özellikle batı bölgelerinde tampon oluşturmak amacıyla Balkanlardaki Hristiyan Kumanları yerleştirmiştir. Bu bölge, Sinop’un batısından Menderes vadisine kadar olan hattır. Batı Karadeniz bölgesindeki bir diğer Kıpçak etkisi de Kastamonu havalisinde hüküm sürmüş olan Çobanoğulları beyliği dönemine dayanır. Selçuklu emirlerinden Hüsameddin Emir Çoban, Karadeniz’i aşarak Kıpçak bozkırlarına bir sefer yapmış ve buradan sayısız ganimet ve köle ile dönmüştür 1223’te Rus ordusuyla birlikte Moğollara karşı koyan ve yenilen Kıpçaklar, Ruslardan ayrılarak Balkanlara ve Kırım’a yönelmişlerdir. Kırım’a gelenler, devam eden Moğol saldırıları yüzünden Suğdak üzerinde deniz yoluyla Sinop’a gelmişler ve Bolu, Düzce , Karabük, Kastamonu, Zonguldak ve Bartın yörelerine yayılmışlardır Ayrıca Candaroğulları beyliği döneminde Kırım ve Kıpçak bölgesi ile deniz ticareti artmıştır. Hatta Mısır ile Deşt-i Kıpçak bölgesinin ticaret merkezi Bartın yöresi olmuştur. 36 37

Kumanların torunlarının kimler olduklarıyla alakalı çeşitli görüşler ileri sürülmüş olsa bile, Anadolu'ya yerleştirilen ikinci gruptaki Kumanların akıbeti hakkında herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Kumanların asimile edilme amaçlı değil, kendi savaşçı özelliklerini muhafaza edecekleri şekilde yerleştirilmiş olmaları doğaldır. Yani Vatatzes bunları iyi ve uysal bir yurttaş yapmak için değil, kendi topraklarını doğudan gelecek istilalara karşı savunabilmek için yerleştirmiştir. Bu nedenle İznik İmparatorluğunun bu Kuman grubu üstünde herhangi bir asimile etme çabası içine girmediklerini düşünebiliriz. Bu dönemde Stratiotes olarak yerleştirilen Kumanların sayıları net olarak bilinmemektedir. Ancak sadece Büyük Menderes havzasına yerleştirilenler için 10.000 gibi bir rakam telaffuz edilmektedir. Kumanların bu şekilde yerleştirilmesi Roma savunma hattının güçlendirilmesi demek olduğundan ve doğudan gelen Türkmen ve Moğol akınlarına karşı da bir tür tampon görevi gördükleri için İznik İmparatorluğunun topraklarının güvenliği bu şekilde güven altına alınmıştır. İznik İmparatorluğu döneminde Kumanların yerleştirildikleri bölgeler ile günümüzde Manav olarak adlandırılan bir Türk grubunun yaşadıkları bölgeler birbirleriyle neredeyse örtüşmektedir. Manav adı verilen bu Türk grubu özellikle Çanakkale, Balıkesir, Yalova, Bursa, Bilecik, Sakarya, Düzce, Zonguldak ve Kocaeli illerinin köylerinde, ayrıca İstanbul'un Anadolu Yakasındaki köylerde, Bolu ve Eskişehir illerinde yaşamaktadırlar ki bu bölge İznik İmparatorluğunun Anadolu'da 13. Yy'daki topraklarının önemli bir bölümüne denk gelmektedir. Bahsi geçen bu grubun köyleri bölgedeki en eski yerli Türk köyleri olarak bilinmektedir. Manav Türkleri ile alakalı ne yazık ki fazla bir çalışma yoktur. Sadece dilciler ve dil bilimciler tarafından az sayıda ve lokal olarak dil çalışmaları yayınlanmıştır. Ancak bu bizce eksik kalmış, dil verilerinde görülen ve bu çalışmalarda dikkati çekilen Kuman (Kıpçak) ağız özellikleri dönemsel bir etki olarak görülmüştür. Ancak bundan sonra konuyla alakalı yapılacak olan çalışmalarda, yukarıda verdiğimiz tarihsel veriler ışığında, konunun farklı bir gözle yeniden incelenmesi gerektiğini düşünmekteyiz. 38 39 40 41 42

Resimler

<center>

Dosya:CumaniaCoA.png|Kuman ülkesi arması Dosya:Hungary 13th cent.png|Macaristan Krallığı içinde Türk boyları (13. yüzyıl)

Dosya:Baba 030.jpg|"Baba" 11. yüzyıl, Lugansk Dosya:Baba 27.jpg|"Baba" 11. yüzyıl, Lugansk Dosya:Baba 0084.JPG|"Baba" 11. yüzyıl, Lugansk Dosya:Baba 15.jpg|"Baba" 11. yüzyıl, Lugansk Dosya:Baba 31.jpg|"Baba"

  1. yüzyıl, Lugansk Dosya:Statua polovesiana del figlio di kipchak, XII sec.JPG|12. yüzyıla ait heykel, Hermitaj Müzesi Dosya:Donetsk kipchak baba.jpg|Kuman-Kıpçak heykelleri, Donetsk Dosya:Kipchap art 25dec09 3030.JPG| Cuman Stone statue "baba" Dosya:Kunlaszlo.jpg|Macaristan hükümdarı Kuman László IV (Ladislaus) Dosya:Kunkereszt Belez.JPG|Kunkereszt (Kuman haçı) (Belez, Magyarcsanád periferisi, Macaristan) Dosya:Polovets baba GIM.jpg|Kuman taş heykeli "baba"lar
</center>

Ayrıca bakınız

Kaynakça

Dış kaynaklar

  • Vasry, Istvan (2005) Cumans and Tatars, Cambridge:Cambridge University Press.
  • Bilgin, Mehmet (2007) Doğu Karadeniz Bölgesinin Etnik Tarihi Üzerine, Trabzon: Serender Yayınevi, Trabzon.
  • Öztürk, Orhan (2011 2.bas.), Pontus: Antik Çağ’dan Günümüze Karadeniz’in Etnik ve Siyasi Tarihi, Ankara: Genesis Yayınları.
  • Sercan Ahincanov - Kıpçaklar & Türk Halklarının Katalizör Boyu, Selenge Yayınları, 2014, s.150

Orijinal kaynak: kumanlar. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.

Footnotes

  1. István Vásáry, (Çeviren: Ali Cevat Akkoyunlu) Kumanlar ve Tatarlar, Osmanlı Öncesi Balkanlar’da Doğulu Askerler (1185-1365), YKY, İstanbul 2008, s. 18-20. ISBN 978-975-08-1310-8

  2. Peter B. Golden, Türk Halkları Tarihine Giriş

  3. Gyula Németh, “Die Volksnamen quman und qūn”, Körösi Csoma Archivum 3, 1940, s. 95-109.

  4. David Nicolle, Angus McBride, Hungary and the fall of Eastern Europe 1000-1568, Osprey Publishing, 1988, p. 43

  5. Ignjatić, Zdravko (2005). ESSE English-Serbian Serbian-English Dictionary and Grammar. Belgrade, Serbia: Institute for Foreign Languages. p. 1033. ISBN 867147122-5.

  6. Yılmaz, Emine (1998). “Kumanların Kökeni” (Çeviri), Bir, Türk Dünyası İncelemeleri 9-10, Prof. Dr. Kemal Eraslan Armağanı, İstanbul 1998: 133-142 (< Árpád Berta, “A kunok eredete”, Halasi Téka 18, Adatok Kiskunhalas történetéhez, Szerkesztette: Szakál Aurél, Kiskunhalas 1996: 11-20).

  7. Horváth (1989), s. 48. (Tam kaynak adı gerekli.)

  8. BERTA, Árpád. Kumanların Kökeni. Çev., Emine Yılmaz. İstanbul: Hacettepe Yayınları, 1998.

  9. ge iconThe Georgian Chronicles about the Cuman - Kipchak resettlement in Georgia at the TITUS Project .

  10. The Polovtsi in История Дона и Северного Кавказа с древнейших времен до 1917 года.

  11. Ahmet Bican Ercilasun, Türk Dili Tarihi, Akçağ Yayınları, Ankara 2010, s. 382. ISBN 978-975-338-589-3

  12. “Batı Anadolu’daki Türk Yayılışına Karşı Bizans İmparatorluğu’nun Kuman-Alan Topluluklarını Balkanlardan Anadolu’ya Nakletmesi”

  13. “Bizans Ordusunda Ücretli Türk Askerler (XI.-XII. Yüzyıllar)”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S. 25, 2009, s. 53-69.

  14. “IV. Haçlı Seferi’nin Ardından Batı Anadolu’da Mücadele Eden İki Rakip: İstanbul Latin Krallığı ve İznik İmparatorluğu”, Cihannüma Tarih ve Coğrafya Araştırmaları Dergisi, S.1., Temmuz, 2015, s. 9-25.

  15. BELDİCEANU-STEİNHERR, Irene, “Bitinya’da Gayrimüslim Nüfus (14. Yüzyılın ikinci yarısı- 15. Yüzyılın ilk yarısı)”, Osmanlı Beyliği 1300-1389, ed. Elizabeth A. Zacharıadou, çev. Gül Çağalı Güven, İsmail Yergun, Tülin Altınova, 2. Baskı, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 1997, s. 8-22.

  16. GOLUBOVSKİY, P.V., Peçenegi, Torki i Polovtsı Rus i Step Do Naşestviya Tatar, Veçe, Moskva, 2011.

  17. ÖZTÜRK, Meriç T., The Provıncıal Arıstocracy In Byzantine Asia Minor (1081-1261), Boğaziçi Üniversitesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2013.

  18. VASARY, Istvan, Kumanlar ve Tatarlar Osmanlı Öncesi Balkanlar’da Doğulu Askerler (1185-1365), 2. Baskı, çev. Ali Cevat Akkoyunlu, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2015.

  19. WOLF, Robert Lee, “The Latın Empire Of Constantinople 1204-1261”, A History Of The Crusaders, Volume II Later Crusades (1189-1311), General ed. Kenneth M. Setton, ed. By. Robert Lee Wolf and Harry W. Hazard, The Unıversıty Of Wısconsın Press, Madıson, Milwaukee and London, 1969, s. 187-233.

  20. “A Broken Miror: The Kıpçak World In The Thırteenth Century”, The Other Europe ın the Middle Ages, Avars, Bulgars, Khazars and Cumans, ed. By. Florin Curta, Roman Kovalev, Brill, Leiden-Boston, 2008, s. 379-412.

  21. KEÇİŞ, Murat, “XIII.-XIV. Yüzyıl Bizans ve İslam Kaynaklarına Göre Kuzeybatı Anadolu Yol Ağları”, Belleten, C. LXXVII, S. 280, 2013, Ankara, s. 849-874.

  22. Akdes Nimet Kurat, IV-XVII1. Yüzyıllarda Karadeniz Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri, Ankara 1972, Sayfa 83-84.

Kategoriler