Komintern (Rusçası: Коммунистический интернационал, ''Kommunistiçeskiy internatsional'' – Komünist Enternasyonal ya da Üçüncü Enternasyonal olarak da bilinir) 1919 Martında, savaş komünizmi döneminin (1918-1921) ortasında Vladimir Lenin ve Sovyetler Birliği Komünist Partisi tarafından kurulan, "silahlı kuvvetler de dahil tüm mümkün araçlarla uluslararası burjuvaziyi yıkmak ve devletin tamamen yok oluşu için bir geçiş aşaması demek olan Uluslararası Sovyet Cumhuriyetini yaratmak için" mücadele etme amacı güden uluslararası bir komünist örgüt.
Komünist Enternasyonal, değişik ülkelerdeki komünist partilerin, birleşik bir komünist dünya partisi halindeki birliğidir.1
Komintern, Lenin'in birbirleriyle yaptıkları savaşta ulusal birliği savunan hükûmetlere karşı Zimmerwald soluna öncülük ettiği 1915'teki Zimmerwald Konferansına müteakip 1916'da çözülen İkinci Enternasyonal'den sonra kuruldu. Yeni enternasyonal böylece ikincisinin I. Dünya Savaşı'na göstermekte başarısız olduğu muhalefete bir yanıt olarak geldi. Üçüncü Enternasyonal'in kurucuları tüm anti-militarist sosyalist hareketin başından beri tamamen karşı olduğu bu savaşa, emperyalist bir savaş olarak bakıyorlardı.
Komintern 1943'teki çözülüşüne dek, sekiz Dünya Kongresi yaptı, ilki Mart 1919'da ve sonuncusu 1935'te yapıldı. 1938'de Troçkistler "yozlaşmış işçi devleti" dedikleri Sovyetler Birliği'ne karşı Dördüncü Enternasyonal'i kurdular. Sol Komünizm geleneğini izleyen gruplar bugün yalnızca ilk iki kongreyi ve Troçkist hareketten gelen gruplar da yalnızca ilk dördünü tanırlar. Stalinist ya da Maoist komünist partiler ise yedi kongreyi de tanırlar. II. Dünya Savaşı'nın başında Komintern bir pasifizm politikası izleyerek, bunun tıpkı I. Dünya Savaşı'ndaki gibi pek çok ulusal hakim sınıfın kendi arasında yaptığı bir savaş olduğunu söyledi. Aslında SSCB bir denge politikası güdüyordu ve Sovyetler Birliği'nin davet edilmediği, Fransız ve Britanya demokratik rejimlerinin bir yatıştırma önlemi olarak Sudetenland'ı Hitler'e teslim etmeyi önerdiği Münih Antlaşması'ndan bir yıl sonra, 1939 Ağustosunda Molotov-Ribbentrop Paktı imzalandı. Ama 22 Haziran 1941'deki Barbarossa Harekâtı ile işgal edilince, Sovyetler Birliği de savaşa girdi. Komintern daha sonra 15 Mayıs 1943'te dağıldı. Onun devam ettiricisi olan Kominform, Temmuz ayında Marshall Yardımı üzerine yapılan Paris Konferansı'nı izleyen Eylül ayında kuruldu. Soğuk Savaş resmi olarak başladı.
(Ayrıntılı bilgi için bkz: Birinci Enternasyonal ve İkinci Enternasyonal) Devrimci ve reformist düşünce biçimleri arasındaki bölünmeler çok uzun bir zamandan beri var olmakla birlikte, Komünist Enternasyonal'in kökenleri II. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla yüzeye çıkan işçi hareketindeki bölünmeden türemiştir. 1864'te kurulan Birinci Enternasyonal sosyalistler ve siyasi arenaya girmek yerine güçlü bir anarko-sendikalist hareket (bkz: Uluslararası İşçi Birliği) yaratmak isteyen anarşistler arasındaki bölünmeyle dağıldı. 1889'da kurulan İkinci Enternasyonal devam etti ama yine kimi gerilimler oluştu.
Örneğin, ta 1899'a kadar, sosyalist hareketin içindeki reformist ya da sağ-kanat üyeleri, Fransız bağımsız sosyalisti Millerand'ın Waldeck-Rousseau'nun cumhuriyetçi kabinesine (1899-1902) girmesini destekliyordu ki bu kabinenin savaş bakanı, 1871'de Paris Komünü'nün ortadan kaldırılmasında önemli bir rolü olan Marki de Galliffet'ten başkası değildi. Diğer taraftan devrimci ya da sol kanat üyeler bu gelişmeye şiddetle karşı koydu. Fransa'da bu durum burjuva hükûmetine yapılacak sosyalist katılıma karşı koyan Jules Guesde ile sosyal demokrasinin kurucularından birisi olarak kabul edilen Jean Jaures arasındaki tartışmayla temsil edilir. Jules Guesde 1899'da şöyle diyordu:
"Bir sınıf partisinde, yani bir devrim partisinde örgütlenmiş olan proletarya, her nerede seçmeli bir ortaklığa girebiliyorsa; her nerede düşman kalesine sızabiliyorsa, bir ihlalde bulunmak ve kapitalist kalede sosyalist bir garnizon kurmak onun yalnız hakkı değil aynı zamanda sorumluluğudur da! Ama işçilerin iradesiyle, sosyalist güçle içeri sızmadığı böyle yerlere; yalnızca rızayla, davetle ve kapitalist sınıfın çıkarları neticesiyle girdiği yerlere, sosyalizm girmemelidir."<small> 1899 Fransız Sosyalist Örgütleri Genel Kongresinde Jules Guesde'nin yaptığı konuşma </small>
Jules Guesde "tam da iktidar onu ele geçirdiği sırada, kendisine verilen bir makam sayesinde sosyalizmin gerçekten iktidarı ele geçirebileceği" düşüncesini eleştirerek "böyle bir durum, eğer bir an önce ona son vermezsek, sosyalizmin çaresiz iflasına yol açacaktır. Kendilerini aldatılmış sayan örgütlü işçiler sözle değil eylemle yapılan propagandaya kulak vereceklerdir" diyerek anarşizme işaret ediyordu. Aynı anlaşmazlık ertesi sene yine belirdi. Guesde Lille şehrinde 8,000 kişinin önünde yapılan ve saatlerce boyunca süren "İki Yöntem" adlı tartışmada yaptığı ünlü 29 Kasım konuşması yla burjuva parlamentosuna sosyalist katılımı destekleyen Jean Jaures'e karşı çıktı.
Eduard Bernstein'ın sosyalizme gidişte reformist bir yol savunan Evrimci Sosyalizm adlı kitabı üzerine yapılan yazınsal bir tartışma da önem taşımaktadır. Kitap kendisini bir revizyonist olmakla eleştiren Karl Kautsky'den ve genç Rosa Luxemburg'dan yoğun tepki aldı.
1905 Rus Devrimi pek çok sosyalist partiyi radikalleştirdi ve Batı Avrupa ülkelerindeki evrensel oy hakkının kazanılmasıyla sonuçlanan bir dizi genel greve yol açtı. Bu noktada İkinci ya da Sosyalist Enternasyonal her gelişmiş ülkede, her seçimde giderek büyüyen birleşik bir topluluktu. Marksizmin Papası olarak adlandırılan Karl Kautsky, Enternasyonal'in amiral gemisi Almanya Sosyal Demokrat Partisi'nin çok etkili bir yayın organı *Die Neue Zeit'*in (Yeni Zamanlar) editörü olarak en radikal zamanlarındaydı.
Ancak 1910 yılıyla birlikte Sosyal Demokrasinin solunda (Enternasyonal'in kurucuları bunlara bu ismi vermişti) kimi ayrılıklar oluştu ve Rosa Luxemburg ve Hollandalı kuramcı Anton Pannekoek gibi kimi sol-kanat düşünürleri Kautsky'yi her zamankinden daha çok eleştirmeye başladılar. Bu noktadan itibaren Enternasyonal içinde reformist bir sağın, bir merkezin ve bir devrimci sol kanadın oluşmaya başladığını söylebiliriz. Sonraki gelişmelerin ışığında değerlendirildiğinde ilginç olan, Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi'nin hem Menşevik kanadının hem de Bolşevik kanadının devrimci sol kanatta sayılmasıydı. Rus göçmenlerinin tartışan grupları Enternasyonal liderleri tarafından dikkate alınmıyorlardı ve genelde halk tarafından da bilinmemekteydiler.
I. Dünya Savaşı işçi hareketinin devrimci kanadıyla reformist kanadı arasındaki nihai ve geri döndürülemez ayrılığı sonunda ortaya çıkardı. Sosyalist hareket tarihsel olarak antimilitarist ve enternasyonalistti ve savaşta burjuva hükûmetleri hesabına işçi sınıfının ölüme gönderilmesine karşıydı.Ancak kitlesel çoğunluk Sosyalist Enternasyonal'in zaten uluslararası emekçi sınıfa savaşa direnmeleri çağrısında bulunacağı yönündeki çözümlerden bahsederken, savaş ilan edildikten birkaç saat sonra savaşan ülkelerin tüm sosyalist partileri kendi ülkelerini destekleyeceklerini bildirdiler. Balkan ülkelerinin, Rusya'nın sosyalist partileri ve diğer ülkelerdeki azınlıklar buna bir istisna oluşturdu. Almanya Sosyal Demokrat Partisi'nin bile savaşın lehine konuşması Lenin'i şaşırttı. Nihayet Fransız sosyalist Jean Jaures'in 31 Temmuz 1914'te öldürülmesi son barış umudunu da yok etti. Jaures İkinci Enternasyonal'i ulusal politikalardan ve destekten sakınmaya çalışan ve enternasyonal sosyalist harekete büyük etkisi olan birkaç liderden biriydi. Tarafsız ülkelerin sosyalist partileri tarafsızlık ve savaşa tamamen muhalefet üzerine tartıştılar. Diğer taraftan Lenin emperyalist savaşa karşı, 1915'teki Zimmerwald Konferansı'nda "Zimmerwald Solu"nu örgütledi ve "Sosyalizm ve Savaş" adlı bir broşür çıkararak ulusal hükûmetleriyle iş birliği yapan sosyalistleri sosyal şovenist olarak adlandırdı (yani sözde sosyalist, eylemde şovenist). Enternasyonal, devrimci sol, reformist sağ ve ikisi arasında dalgalanan bir merkez olarak bölünüyordu. Lenin savaşa karşı çıkan ama parti disiplinini bozmaya çekinip, savaş taraftarı olan merkezdekileri de sosyal pasifistler olarak lanetledi. Bu ikinci terim özellikle Britanya'daki Ramsay MacDonald'ı (Bağımsız İşçi Partisi'nin lideri) hedef alıyordu. MacDonald pasifist olarak savaşa karşı çıkan ama aslında ona direnmek için hiçbir şey yapmayan biriydi. Dünyada olanlara karşı gösterdiği eylemsizlik nedeniyle itibarını kaybeden İkinci Enternasyonal 1916'da, savaşın ortasında çözüldü. Görünüşe göre enternasyonalist idealleri her ülkedeki milliyetçi ideoloji nedeniyle ortadan kalkmıştı. 1917'de Lenin "devrimci yenilgicilik" kavramını açıkça destekleyen Nisan Tezleri'ni yayınladı. Bolşevikler Emperyal Rusya'nın savaşta yenilmesi taraftarıydılar ve bu sayede devrimci ayaklanma aşamasına geçmeleri mümkün olacaktı.
Böylece 1919 Martının bu koşullarında Komintern Enternasyonal'in başına bir de "Komünist" kelimesi ekleyen Rusya Bolşevikleri tarafından kuruldu. Lenin daha sonra (demokratik merkeziyetçiliği de içinde barındıran) On iki Şartını yeni enternayonale katılma temelinde ayrışan ayrışmayan tüm sosyalist partilere gönerdi. Fransız SFIO (yani İkinci Enternasyonal'in Fransız Seksiyonu) böyece 1920'de yeni Fransız Komünist Partisi'nin kurulmasına öncülük eden 1920 Tours Kongresi'nde bölündü ve Komünist Enternasyonal'in Fransız Seksiyonu adını aldı; Türkiye Komünist Partisi ve İspanya Komünist Partisi 1920'de, İtalyan Komünist Partisi ve Belçika Komünist Partisi 1921'de kuruldu.
Komintern'in merkezi siyaseti tüm dünyada Komünist partilerin kurularak uluslararası proleter devrimine yahut dünya devrimine yardım etmeleriydi. Ayrıca tüm devrimcilerin öncelikle kendi ülkelerinden hareket etmeleri gerektiği ama gereken yerde Komintern'in müdahil olabileceği prensibini getiren demokratik merkeziyetçilik fikrini paylaşıyorlardı. Komintern stratejik hedeflerini Ne Yapmalı adlı eserinde zaten anlatan Lenin tarafından örgütlenmişti ve Lenin yeni Enternasyonal'i Dünya Devriminin Genel Kurmayı yapmak amacındaydı.
1919 Martında Komünist Enternasyonal'in İlk Kongresine aşağıdaki partiler ve hareketler davet edilmişti:
Komintern Yürütme Kurulu'nun ilk başkanlığını 1919-1926 arasında Grigori Zinovyev yaptı. Bu dönemde birçok yayın basıldı. Vladimir Lenin'in "Sol" Komünizm, Bir Çocukluk Hastalığı adlı eseri 1920 yılında, marksist düşünür Georg Lukacs'ın "Tarih ve Sınıf Bilinci" adlı eseri 1923 yılında, Bela Kun'ın Macaristan Sovyet Cumhuriyeti'ne girmesinin ardından basıldı ve Karl Korsch'un "Marksizm ve Felsefe" adlı kitabıyla birlikte Haziran 1924'teki V. Komintern Kongresi'nde Grigori Zinovyev tarafından revizyonizmle suçlandı. Aynı yıl Stalin "tek ülkede sosyalizm" tezini ileri sürdü ve bu tez Nikolay Buharin tarafından "Batı Avrupa Proleteryasının Zaferi Olmaksızın Tek Ülkede Sosyalizmi Kurabilir miyiz?" adlı broşürde ayrıntılandırıldı (Nisan 1925). Durum Almanya'daki Spartakist isyanın ve Macaristan Sovyet Cumhuriyeti'nin başarısızlığa uğramasının ve İtalya'daki de dahil olmak (İtalyan faşizmi tüm grevleri kırmış ve 1922'de iktidarı ele geçirerek dünya devrimi görüşünü o an için olanaksız kılmıştı) üzere Avrupa'daki tüm sosyalist hareketlerin gerilemesi üzerine, Stalin'in 1926 Ocağında yazdığı "Leninizmin Sorunları" adlı makaleyle devlet politikası haline geldi. Zinovyev 1926'da Stalin'in gözünden düştükten sonra kovuldu. Nikolay Buharin de 1928 yılına kadar Komintern'e önderlik etti ancak 1928'de o da Stalin'le fikir ayrılığına düştü. Bulgar Komünist önder Georgi Dimitrov 1934'te Komintern'in başına geçti ve dağılıncaya kadar görevini sürdürdü.
Komintern pek çok uluslararası örgütü destekledi:
Komintern'in son kongresi 1935 yılında yapıldı ve faşizme karşı bir Halk cephesi kurulmasını uygun buldu. Bu politika Komünist Partilerin faşizme karşı olan tüm cephelerle birlikte bir Halk Cephesi oluşturması gerektiğini ve kendilerini işçi sınıfı üzerine temellenen bu partilerle Birleşik Cephe oluşturmak konusunda sınırlamamaları gerektiğini savunuyordu. Bu politikaya karşı Komintern içindeki ulusal seksiyonların hiçbirinden kayda değer bir muhalefet gelmedi ve özellikle Fransa ve İspanya'da 1936'da Leon Blum'ün seçilmesi Halk Cephesi hükûmetinin görevi gelmesi konusunda bir dönüm noktası oluşturdu.
Yedinci Dünya Kongresi Komintern'in amacı olarak kapitalizmin devrim yenilgiye uğratılması resmen benimsendi. Leon Troçki Komintern'in devrimci enternasyonal özelliğini yitirdiği düşüncesini savunarak yeni bir Enternasyonal gerektiğini belirtti. Troçki, Stalinist partilerin artık reformist partiler olduklarını, sosyal demokrat partilere benzediğini ama Rus Devletinin sınır korumaları olarak görev yaptığını iddia etti. Aynı eleştiri bu kez de Stalinist kanattan Troçkistlere yöneltildi. Troçkistlere yöneltilen iddia bu kadarla sınırlı kalmadı. Terörist bir örgüt oluşturmak ve Stalin'e karşı komplolar düzenlemek suçuyla ve daha birçok suçla yargılandılar. 1930'larda başlayan yargılamalar sonucu Buharin, Zinovyev, Kamanev gibi sanıklar suçlarını kabul ettiler. (Bkz: http://art-bin.com/art/omoscowtoc.html Moskova Mahkemesi Dava Dosyaları) Bununla birlikte bu yargılamalar üzerindeki sis perdesi hala kaldırılmış değildir ve iki taraf da birbirini suçlamaktadır.
Sonuç olarak 1938'de Komintern'e karşı olarak Dördüncü Enternasyonal kuruldu. Dördüncü Enternasyonal'in komünistleri Üçüncü Enternasyonal'in bürokratik ve Stalinist olduğunu ve artık doğru dürüst bir devrimci organizasyon olarak kendini yenilemekten aciz olduğuna inanıyorlardı. Özellikle Almanya'daki komünist hareketin feci yenilgisi Komintern'in artık kifayetsiz ve tamamen Stalin'in kontrolü altında olduğunun bir kanıtı olarak gösteriliyordu.
II. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla Komintern bir pasifizm ve karışmazlık politikası izlemeye başladı. Bu savaşın I. Dünya Savaşı gibi çeşitli hakim sınıflar arasındaki emperyalist bir savaş olduğunu iddi etti. Bununla birlikte 22 Haziran 1941'de Sovyetler Birliği'nin kendisi de işgal edilince savaşa girdi. Yine de Birleşik Devletler Savaş Departmanı için yapılan 11 Temmuz 1941 tarihli ve "G-2 Tarafından Hazırlanan Askeri İstihbarat Tahminleri" adlı bir değerlendirme "Sovyet Rejimi içindeki Komintern'in Komünizmin çıkarları için bir dünya devrimi uğraşında" olduğunu belirtiyordu. 1
Komintern 15 Mayıs 1943'te Stalin tarafından resmen dağıtıldı. Komintern Üyeliği olan ulusal partiler Sovyet yardakçısı olmakla suçlanıyordu. Komintern'i feshederek, Stalin bu sorunun üstesinden gelmeyi ve Avrupa komünistlerine savaştan sonra iktidar yolunu açmak istiyordu. Genellikle, Stalin'in böyle yaparak SSCB'nin artık devrim arayaşında olmadığı izlenimini vermek istediği belirtilmektedir.
Marshall Yardımı konusunda yapılan 1947 Haziranındaki Paris Konferansı'nı izleyen 1947 Eylülünde Stalin sosyalist partileri topladı ve Kominform'u, diğer adıyla "Komünist İstihbarat Bürosu"nu oluşturdu. Bu ağa Bulgaristan, Çekoslovakya, Fransa, Macaristan, İtalya, Polonya, Romanya Komünist Partileri, Sovyetler Birliği ve Tito'nun öncülük ettiği Yugoslavya Komünist Partisi katıldı. Kominform Stalin'in 1953'te ölmesinin ve SBKP'nin 20. Kongresi'nin ardından 1956'da dağıldı.
Dünyadaki Moskova yanlısı Komünist partiler resmi bir uluslararası örgüte artık sahip olmamakla birlikte önder olarak Sovyetler Birliği Komünist Partisi'ni benimsediler ve Moskova'da dönem dönem bir araya geldiler. Bunlar en dikkat çekicisi ilk Çin-Sovyet ayrılığının gerçekleştiği 1962 yılındaki toplantıydı. Burada SBKP ve Varşova Paktı'nın komünist partileri arasında yakın bir iş birliği vardı.
Orijinal kaynak: komintern. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
Dimitrov G, Faşizmin Yargılanması, Evrensel Basım Yayın, İkinci Baskı, s. 122 ↩
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page