Evcil kedi12 (''Felis catus*3 ya da*Felis silvestris catus''), küçük, genelde kıllı, evcilleştirilmiş, etobur memeli. Genelde ev hayvanı olarak beslenenlere ev kedisi,4 ya da diğer kedigillerden ve küçük kedilerden ayırmak gerekmiyorsa kısaca kedi denir. İnsanlar kedilerin arkadaşlığına ve haşarat ev zararlılarını avlayabilme yeteneğine önem vermektedir.
Kediler anatomik olarak güçlü, esnek bedenleriyle, hızlı refleksleriyle, keskin, geri çekilebilen pençeleriyle ve küçük avları öldürmeye uyarlanmış dişleriyle diğer kedigillere benzerler. Kediler, insan kulakları için çok zayıf ya da çok yüksek frekanstaki sesleri duyabilirler. Karanlığa yakın ortamlarda görebilirler. Çoğu memeli gibi, kediler insanlara göre daha zayıf renkli görüşe ve daha güçlü koku alma duyusuna sahiptir.
70'ten fazla kedi ırkı olduğu tahmin edilmekle birlikte çeşitli uluslararası organizasyonlar tarafından tanınan ırkların sayısı tescil eden kurumun standartlarına göre farklılık gösterebilmektedir. Bu sayı, (IPCBA) International Progressive Cat Breeders Alliance tarafından 73, ABD merkezli en büyük ikinci organizasyon olan TICA (The International Cat Association) tarafından 58, CFA (The Cat Fanciers' Association) tarafından 44, Lüksemburg merkezli Federation International Feline (FIFE) tarafından 43 olarak açıklanmıştır.5
Kediler, tek başlarına avlanmalarına rağmen sosyal bir türdür. Kedilerde iletişim; salgıladıkları kokular, kedi feromonları ve kedilere özgü vücut dilinin yanı sıra seslenme çeşitliliğini (miyavlama, mırıltı, sesini titretme, tıslama, hırıltı ve gırtlaksı ses) de içinde barındırır.
Kedilerin üreme hızı yüksektir. Kontrollü üreme halinde, çoğalabilirler ve tescilli cins hayvanlar olarak gösterilebilirler. Ev kedilerinin üreme kontrolündeki kısırlaştırma ile oluşan başarısızlık ve eski evcil hayvanları terk etme dünya çapında, hayvan nüfus kontrolünü gerektirecek kadar fazla sayıda sokak kedisiyle sonuçlandı. Bu nüfus sadece Birleşik Devletler'de 60 milyona kadar çıkmıştır.6
Kediler Antik Mısır'da tapılan hayvanlar olduğundan beri, genellikle orada evcilleştirildiklerine inanılır,7 ama Neolitik dönem kadar eskiye dayanan evcilleştirme örneklerinin de olma olasılığı vardır.8
2007'deki genetik bir çalışma, evcil kedilerin milattan önce 8000'de, Orta Doğu'da Afrika yaban kedisi (Felis silvestris lybica) soyundan türediğini ortaya çıkardı.910 Scientific American{{'}}a göre kediler, dünyadaki en popüler evcil hayvandır ve günümüzde insanların yaşadığı hemen hemen her yerde bulunurlar.11
Türkçeye muhtemelen Arapçadan geçen kedi adı neredeyse evrenseldir ve pek çok dilde aynı sözcüğün varyasyonları şeklindedir: İngilizce cat, Bulgarca kotka, Lehçe kot, Arapça qitt (erkek kedi) vs. Kedi sözcüğü muhtemelen Avrasya (Hami-Sami) kökenlidir.12 Buradan Latinceye ve diğer Avrupa dillerine yayılmıştır. Latincede MS 75 yılında catta şeklinde, Bizans Yunancasında MS 350 yılında katta şeklinde görülür.13 MS 700'lü yıllarda Avrupa'da, yine Latince kökenli ve kedi anlamına gelen feles sözcüğünün yerini alarak, yaygın şekilde kullanılmaya başlanmıştır.14
Pisi ve puss gibi sözcükler ise muhtemelen kedilerin tehdit edildiklerinde çıkardığı his sesine benzetilerek oluşturulmuştur.15 Bu sözcükler bazı dillerde kedi kelimesi ile birleştirilerek yine kedi anlamında kullanılır: Rumence pisica, İngilizce pussycat gibi.16
Modern memelilerin evriminde "kedi paterni" çok erken dönemlerde belirginleşmiştir. Pek çok memeli türünün ataları birbirinden neredeyse ayırt edilemez şekilde iken kedilerin ataları tipik kedi biçimini almıştı. Kediler ilk olarak Pliyosen Çağında (5,3-3,6 milyon yıl önce) ortaya çıktı ve inanılmaz bir şekilde, günümüze dek çok az değişikliğe uğradı.17
Antik kökenleri tam olarak bilinmese de evcil kedinin kökenleri en az 9.500 yıl öncesine, Orta Doğu'da ziraatin başladığı dönemlere kadar gider.18 Güney Kıbrıs'ta bir insan iskeletinin yanında bulunan bir kedi iskeleti aynı döneme denk gelir.19 Çin'de bulunan yaklaşık 5.300 yıllık fosil kayıtlarına göre de günümüzün evcil kedisi cüssesinde kediler ziraat ile uğraşılan bölgelerde tahılla beslenen kemirgenleri avlıyorlardı. Bu bulgulara dayanılarak kedilerin, zararlıları avlamaları için, çiftçiler tarafından beslendikleri veya varlıklarına müsaade edildiği düşünülür. Kediler Çin'de 5. ve 6. hanedanların döneminde (yak. MÖ 2465-2150) kutsal sayılmakla birlikte, bu dönemde henüz evcil olup olmadığı kesin olarak bilinmez. Kediler, muhtemelen, tahılları korumaktaki etkinliğini fark eden Antik Mısırlılar tarafından evcilleştirilmiştir.20 Kedilerin evcilleştirildiğine dair en güvenilir bulgular, MÖ 1500 tarihinden sonrasına rastlar.21
Bugün genetik anlamda geçmişi eski çağlara dayanan evcil kedi cinsi 2 taneyle sınırlıdır. Bunlar Mısır Mau'su ve Habeş cinsi kedilerdir.
Arkeologların ve antropologların, insanoğlunun yaşamış olduğu mağara devri ile ilgili araştırmalarında birtakım kedi kemiklerine rastlanmaktadır, ancak bunların vahşi kedilere ait oldukları düşünülmektedir. Diğer taraftan, arkeolojik incelemeler, kedinin, bundan 3500 yıl önce Mısır toplumunda tamamen evcilleştirilmiş olarak yaşadığını ortaya koymaktadır. Ancak bu evcilleştirme sürecinin ne zaman başlamış olduğu tam olarak tespit edilememektedir.
Bugün, Filistin'in Batı Şeria topraklarında bulunan tarihi Jericho (Arapçası: Eriha) şehri civarında yapılan Neolitik Devire ait kazılarda zamanımızdan 9500 yıl öncesine ait kedi kemikleri bulunmuştur. Bu konuda fikir oluşmasına yarayan bir diğer husus da 1983 yılında Güney Kıbrıs'ta, bundan 9500 yıl öncesine ait bir kazıda, bir kediye ait olduğu tespit edilen bir çene kemiği bulunmuş olmasıdır. Bilinen bir başka gerçek de Kıbrıs adasında hiçbir zaman vahşi kedilerin yaşamamış olduğudur. Bu durumda, bu kedinin ancak deniz yolu ile, insanlarla birlikte Kıbrıs'a gelmiş olacağı sonucuna varılmaktadır. Arkeologlar, insanların o günkü basit teknelerine etrafa saldıran, tırmalayıp parçalayan vahşi bir kediyi alarak yola çıkıp, yeni yerleşim yerleri aramaya kalkışmalarının düşünülemeyeceği noktasından yola çıkarak, bu kedinin evcileştirilmiş bir kedi olduğu konusunda hemfikirdirler. Bu düşünceden hareketle kedinin evcileştirilme sürecinin zamanımızdan 8000 yıl önce başlamış olacağı sonucuna varabiliriz.
Diğer taraftan, bugün dünyanın dört bir yanına dağılmış olan kedilerin iki cins vahşi kediden türemiş olduğu tespit edilmiştir:
İlk evcilleştirilen vahşi kediler eski Mısırlıların ehlileştirmiş oldukları Afrika kedisi Felis lybica{{'}}dır. Ehlileştirilmiş bu kedileri, Fenikelilerin, Akdeniz'in muhtelif yörelerindeki kolonilerine götürdükleri, buradan da İtalya'ya taşıdıkları anlaşılmaktadır. İtalya'dan Avrupa kıtasına geçen bu kediler, Avrupa'nın vahşi kedisi Felis silvestris ile birleşip ikinci bir kol olarak Dünya'ya yayılmışlardır. Daha sonraları, deniz ve kara ticaretinin yeni boyutlar kazanması ile gelişen nakliyecilik sayesinde dünyanın hemen her noktasına ulaşıp çoğalmışlardır. Değişik iklim şartları, gıda rejimleri ve diğer etkenlerle bugünkü kedi türleri ortaya çıkmıştır.
Mısır antik Dünya'nın tahıl yetiştiren en büyük alanı oldu. Hasat edilen ürünleri saklamak üzere devasa tahıl ambarları inşa edildi. Bu durum fareleri, sıçanları ve vahşi kedileri kendine çekti. İnsanlar, kedilerin, farelerle baş etmeleri maksadıyla kediyi teşvik etmeye başladılar. Kediler, kemirgen popülasyonunu kontrol etmede çiftçilere çok yardımcı oluyorlardı. Belli bir süreç sonunda vahşi kediler, yaklaşılabilir, nazlı ve nihayetinde bakılabilir hayvanlar oldular. Kediler kendilerine olan ilgiyi, sevgileri ve bağlılıklarıyla ödüllendirdiler.
Zaman içerisinde Mısırlılar kediye tapmaya başladılar. Rahipler, bir kediyi kasten veya kazara öldürmenin cezasının ölüm olacağını beyan ettiler. Persler, Mısırlılarla olan savaşlarında, Mısırlıların kedilerini yücelttiklerini bildiklerinden canlı kedileri siper olarak kullandılar. Mısırlılar kedilerinin ölümleri üzerine derin bir yasa girdiler. Kediler ölümlerinden sonra mumyalandı ve kutsal yeraltı mezarlarında saklandı. Binlerce mumyalanmış kedi Mısır'da yapılan kazılarda ortaya çıkarılmıştır.
Antik Mısır'daki bu periyodu anlatan duvar resimleri ve diğer tasvirler kedilere küpe, kolye gibi mücevherlerle tapınıldığını gösterir. Kedinin kuyruğu her zaman düzgünce hayvanın sağ tarafına kıvrılır, bu da Mısır hiyeroglif hayvanlarının yüzün sağa dönük olarak resmetme geleneğini yansıtır.
Kedileri besleme ve bakma geleneği zamanla Mısır'dan Orta Doğu ülkelerine sıçradı (önce Hindistan ve bugünkü İran, daha sonra Çin, Japonya, Yunanistan ve İtalya). Bu kültürlerin kedilere çok büyük ilgi ve saygıyla bakmalarına rağmen, kedi hiçbir zaman Mısır'daki gibi tanrılık derecesine ulaşamadı. İnsanların ürettikleri vazo, metal para ve heykel gibi şeyler kedinin görünüşünü tasvir etti.
Maalesef Orta Çağ boyunca kediler, istenmeyen gruplarla özdeşleştirildi. Orta Doğu'da çeşitli dinlerde tanrılaştırılan ve sevilen kedi ailesi, diğerlerinin gözünde şeytan haline geldi. Dini bağnazlar kediyi şeytani bir varlığa dönüştürdüler. Kedilerin, zehirleyici dişleri ve enfeksiyonlu nefesi olan ürkütücü güçlere sahip hayvanlar olduğu dedikoduları yayıldı. Bu dedikodulara onların gece yapılan alışkanlıkları ve bağımsızlık gibi davranışları eklendi. Pek çok insan kedilerden korkar hale geldi. Kedilerin cadılara benzediğine inanıldı ve yine pek çok kişi cadıların kara kedi formuna girip geceleri sessizce dolaşarak, kendisini mağdur etmiş insanlardan intikam almayı arzuladığına inandı. Dedikodular büyüdükçe kedi mezhepleri şekillendi.
İskandinav kökenli tanrı Freya'ya (Kahire Mısır Müzesi) tapınılması kediye yönelik dinsel ayinleri içeriyordu. Hristiyanlık ona tapınmayı da yasakladı ve Freya bir şeytan, kedi ise şeytanın görünüşü haline getirildi. Sonradan siyah ölüm diye isimlendirilen periyotta kedi popülasyonu arttı ve onlar veba taşıyan fareleri öldürmeye başladılar. Fare öldüren kedi sayısındaki ani artışla kediler üzerindeki olumsuz imaj zinciri kırıldı ve ayrıca vebanın bittiğine inanıldı. Ancak günümüzde hâlen "siyah kedi" inanışı az da olsa devam etmektedir.
Onların kıymetini anlayınca, insanoğlu kedigillere zulüm etmeye son verdi. Zaman geçtikçe kediler geliştiler ve evrim geçirerek bugün bildiğimiz pek çok tür ve renk çeşitliliğine sahip oldular.
Antik Mısırlılar, Tanrılar Tanrısı Ra ve Isis'in kızı kedi tanrı Bastet'e taparlardı. Bastet önceleri aslan başlı olarak ortaya çıkmış, daha sonraları kedi kafasına sahip olmuştur. Bast olarak da isimlendirilen tanrı, aşkın, doğurganlığın ve ayın tanrısıydı. Pek çok heykel bu tanrıya dik durmuş ayaklarının dibinde beş yavru kedi oynarken elinde de her şeyi gören kutsal gözün muskasını tutarken resmeder.
O dönemin kadınları Bast'ı tasvir eden amuletleri taşıyarak onun gibi hamile kalmayı dilerlerdi. Kedilerin doğruluğu arayan güçleri olduğuna ve yaşam sonrasını görebildiklerine inanılırdı. Bu yüzden Bast bazen "Doğruluk Leydi "'si diye isimlendirilir ve mumyalama seremonilerinde ölüm sonrası yaşamın garantisi olarak kullanılırdı.
Evcil kediler ve en yakın ataları, 38 kromozoma ve yaklaşık 20,000 gene sahiptir. Kedilerde, insanlardaki doğuştan metabolizma bozukluklarına benzeyen, yaklaşık 250 adet kalıtsal genetik bozukluk tespit edilmiştir. Memelilerin metabolizmalarındaki yoğun benzerlik, kedigillere ait birçok hastalığın insanlar için geliştirilen genetik testler ile teşhisine imkân tanır.
Kedilerin özellikleri farklı kriterlere göre sınıflandırılabilir. Bunlar başlıca şu şekildedir.
Evcil kedinin Avrupa yaban kedisi'nden daha küçük kafatası ve daha kısa kemikleri vardır.22
Baş-vücut uzunluğunda ortalama ve ortalama yükseklik, kuyruk uzunlukları da yaklaşık ’dir. Erkekler dişilerden daha büyüktür.23 Ortalama yetişkin erkek kediler 3,5 ile 7 kilogram arasında olurken, dişi kediler 2,5 ila 4,5 kilogram arasındadır. Uzun kuyruklu cinslerde kuyruklar ortalama 30 santim, baştan kuyruk sokumuna uzunluk 46 santim, yükseklikleri ise 23–25 cm civarındadır. Dişi kedilerin boy uzunluğu 50 cm'ye kadar çıkabilirken erkek kedilerde 70 cm'yi bulabilir.24 Maine Coon gibi iri türdeki evcil kedilerde boy uzunluğu 1 metreye varabilir.
Kedilerde yedi boyun omuru vardır; 13 torasik omur (insanlarda 12 tane vardır); yedi bel omuru; üç sakral omur; ve kuyrukta değişken sayıda kaudal omur.25Ekstra bel ve torasik omurlar, kedinin omurga hareketliliği ve esnekliğinden sorumludur. Omurgaya 13 kaburga, omuz ve leğen kemiğine bağlıdır.26 İnsan kollarından farklı olarak, kedi ön ayakları, vücutlarını kafalarına sığabilecekleri herhangi bir boşluktan geçmelerine izin veren serbest yüzen klavikula kemiklerle omuza bağlanır.27
Kedi kafatası, memeliler arasında çok büyük göz yuvası ve güçlü bir özel çeneye sahip olması nedeniyle alışılmadık bir durumdur.28 Çene içinde, kedilerin avını öldürmek ve eti parçalamak için uyarlanmış dişleri vardır. Kedi avının üstün atladığında iki uzun köpek dişi ile boyundan öldürücü bir ısırıkla ısırır, dişleri avının omur arasına sokup omuriliği koparır ve geri dönüşsüz bir felce ve ölüme neden olur.29 Diğer kedigillerle karşılaştırıldığında evcil kedilerin çenelerinin boyutuna göre dar aralıklı köpek dişleri vardır, bu da küçük omurları olan küçük kemirgenlerin tercih ettikleri avlarına bir uyarlamadır.30 Küçük azı dişi ve birinci azı diş birlikte ağzın her iki tarafında eti bir makas gibi küçük parçalara ayıran carnassial çiftini oluşturur. Kedilerin küçüklerinin azı diş‘leri mamayı etkili bir şekilde çiğneyemez ve kediler büyük ölçüde çiğneme yetenekleri olmadığından bunlar beslenmede çok önemlidir.31 Kedilerin çoğu insandan daha iyi dişleri olsa da daha kalın koruyucu mine tabakası, daha az zararlı tükürük, dişler arasında daha az yiyecek parçacıklarının kalması ve çoğunlukla şekersiz yemekleri nedeniyle genellikle dişlerinin çürüme olasılığı daha azdır. Yine de ara sıra diş kaybına ve enfeksiyona maruz kalırlar.32
Kedilerin ayak yapıları hep ileriye gitmek için evrilmiştir. Geri geri gidebilirlerse de zorlanırlar.
230 kemikten oluşan iskelet sistemi insanınkinden oldukça farklı olup iskeletler arası oluşumlar vücudun esnemesine izin verecek şekildedir.
Ortalama kedi ömrü 15 yıldır. Ancak kediler iyi bir beslenme ile 20 yıldan fazla yaşayabilirler.
Akciğerin içindeki tüpler oksijenin tüm akciğere dağılmasını sağlar. Akciğerler kedinin her iki tarafında ve diyaframın tam üstünde yer alır. Diyafram kedinin soluk alıp verme hızını kontrol eder. Soluk borusu bir anlamda akciğerlerin havalandırma sistemi olarak kabul edilebilir. Dışarı atılması gereken kirli hava ve alınması gereken temiz hava diyaframın kontrolünde soluk borusu aracılığıyla taşınır. Solunum sistemini oluşturan organlar birçok kedi hastalığının da hedefidirler.
Kedi beyni 20 ile 30 gram arasındadır. Ama diğer memelilerle kıyaslandığında beyni bedenine göre en büyük olan memelidir. Beynin büyüklüğü ile zeka arasında bir bağlantı olsa da – örneğin suya dalabilen kuşların beyni diğer kuşlara göre yaptıkları eylemin karmaşıklığı sebebi ile daha büyüktür - beynin büyüklüğü ile zeka arasında her zaman için birebir ilinti kurmak doğru değildir. Söz gelimi kediler, kendilerinden çok daha iri olan aslanlarla kıyaslandığında daha zekidirler. Öte yandan kedigiller ailesindeki canlıların beyin yapısı inanılmaz derecede benzerlik gösterir.
Kedilerin uzatılabilir ve geri çekilebilir pençeleri vardır.33 Normal, rahat pozisyonlarında, pençeler deri ve kürkle kaplıdır ve patinin parmak uçlarını sarar. Bu, zeminle temastan kaynaklanan aşınmayı önleyerek pençeleri keskin tutar ve avın sessizce takip etmesine izin verir. Ön ayaklardaki pençeler tipik olarak arka ayaklardakilerden daha keskindir.34 Kediler, pençelerini bir veya daha fazla pençeye gönüllü olarak uzatabilir. Avlanma veya savunma, tırmanma, yoğurma veya yumuşak yüzeylerde ekstra çekiş için pençelerini uzatabilirler. Kediler, pürüzlü yüzeyleri çizerken pençe kılıflarının dış tabakasını sıyırır.35
Çoğu kedinin ön patilerinde beş pençe arka patilerinde dört pençe vardır. Çiy pençesi,(İngilizce: dewclaw) diğer pençelere göre proximal'dır. Daha yakın olarak, altıncı bir "parmak" gibi görünen bir çıkıntıdır. Bileklerin iç kısmında bulunan ön patilerin bu özelliği, normal yürüyüşte hiçbir işlevi yoktur, ancak zıplarken kullanılan bir kaymayı önleyici uzuv olduğu düşünülmektedir. Bazı kedi ırkları fazladan rakamlara sahip olmaya eğilimlidir (“polidaktili”).36 Polidaktili kediler, Kuzey Amerika'nın kuzeydoğu kıyılarında ve Büyük Britanya'da görülür.37
Patiler kediler için hareketin ve dengenin temelidir. Tırmanmak, kazmak, savunmak, savaşmak ve döl vermek (cinsel sıvı atımı) için patilere ihtiyacı vardır. Bir kedinin patisi ayağının en son kemiğine bağlıdır. Pençeler esnek ve dönebilirdir. Böylelikle en iyi tırmalama açısını rahatlıkla yakalarlar. Pençeler protein ve keratin dolu bir deri ile çevrilidir. Ön ayakları beş, arka ayakları dört parmaklı olup, kancalı tırnaklarını içeri çekebilirler.
Kedi parmak uçlarında dolaşır. Ayak kemikleri görünen bacağın alt kısmını oluştururken parmak uçlarında yürür.38 Çoğu memelinin aksine, "adımlamalı" yürüme biçimi kullanır ve vücudun bir tarafındaki iki bacağını diğer taraftaki bacaklardan önce hareket ettirir. Her bir arka patiyi karşılık gelen ön patinin izine yakın bir yere yerleştirerek, gürültüyü ve görünür izleri en aza indirerek doğrudan belli eder. Bu aynı zamanda engebeli arazide gezinirken arka patiler için sağlam bir duruş sağlar. Koşarak yürümeyi hızlandırdığı için, yürüyüşü "çapraz" bir yürüyüşe dönüşür: Çapraz olarak zıt arka ve ön bacaklar aynı anda hareket eder.39
Kedilerin mükemmel gece görüşü vardır ve insan görüşü için gereken ışık seviyesinin yalnızca altıda birinde görebilirler.40 Bu kısmen, retinadan geçen herhangi ışığı tekrar göze yansıtan ve böylece gözün loş ışık duyarlılığını artıran tapetum lucidum'a (türkçe: ışık halısı) sahip kedi gözünden kaynaklanır.41 Büyük göz bebekleri loş ışığa uyumdur. Evcil kedinin yarık gözbebekleri vardır, bu da onun parlak ışığı kromatik sapma olmadan odaklamasına olanak tanır.42 Az ışıkta, bir kedinin gözbebekleri, gözlerinin açıkta kalan yüzeyinin çoğunu kaplayacak şekilde genişler.43 Bununla birlikte, evcil kedi oldukça zayıf renk görüşü ve mavi ve sarımsı yeşile duyarlılık için optimize edilmiş yalnızca iki tür koni hücreleri vardır; kırmızı ve yeşili ayırt etme yeteneği sınırlıdır.44 Çubuk hücreler dışındaki bir sistemden orta dalga boylarına bir yanıt, üçüncü tip bir koni nedeniyle olabilir. Ancak bu, gerçek trikromatik görüşü temsil etmekten ziyade az ışık seviyelerine uyum gibi görünür.45
"Kedi Gözü" deyimlere geçecek ve çeşitli adlandırmalara girecek kadar hayranlık uyandırır. Kediler gözleri ve görme yetenekleri ile ayırt edilirler. Bir kedinin gözü doğumdan 7 ila 10 gün sonra açılır. İki ay içinde de gerçek rengini alır. Bir kedinin gözleri, saldırıda yara almaması için göz kapağının içerisindedir ve avı gözleyebilmek için geniş ve büyüktür. Gözlerinin uzaklık duyarlılığı yüksek ve keskindir. Karanlıkta insanlardan 6 kat daha iyi görürler.
Ev kedisinin işitmesi en keskin 500 Hz ila 32 kHz aralığındadır.46 55 Hz ile 79,000 Hz arasında değişen son derece geniş bir frekans aralığını algılayabilir. 10.5 oktavlar aralığını duyabilirken, insanlar ve köpekler yaklaşık 9 oktav aralığını duyabilir.4748 İşitme hassasiyeti, sesleri yükselten ve bir gürültünün yerini tespit etmeye yardımcı olan büyük, hareketli dış kulakları kulak kepçesi ile geliştirilmiştir. Kemirgen avı tarafından yapılan ultrasonik çağrıları belirlemesini sağlayan ultrason'u tespit edebilir.4950
Kedilerin iyi gelişmiş koku ampulü ve yaklaşık 5.8 cm2 büyüklüğündeki koku mukoza yüzeyiyle (insanlarınkinin yaklaşık iki katı) keskin koku alma duyusu vardır.51 Kedilerin ve diğer birçok hayvanın ağzında flehmening davranışında kullandıkları Jacobson organı vardır. İnsanların hissedemeyeceği şekilde belirli aromaları hissetmelerini sağlar. Kediler 3-mercapto-3-methylbutan-1-ol,52 gibi idrar püskürtme aracılığıyla iletişim kurma ve koku bezleri ile işaretleme gibi feromonlar'a duyarlıdır.53 Birçok kedi, nepetalactone özellikle kedi nanesi içeren bitkilere de güçlü tepki verir çünkü bu maddeyi milyarda bir parçadan daha az oranda tespit edebilirler.54 Kedilerin yaklaşık %70-80'i nepetalaktondan etkilenir.55 Actinidia polygama ve kedi otu gibi bitkilerde bu etkiyi yapabilir; bu bitkilerin kokularının feromonu taklit etmesi ve kedilerin sosyal veya cinsel davranışlarını uyarmasından kaynaklanabilir.56
Kedilerde insanlara kıyasla nispeten daha az tat tomurcuğu vardır(Kedilerde 470 ya da daha çok tat tomurcuğu, insan dilinde ise 9,000'den fazla tat tomurcuğu vardır).57 Evcil ve vahşi kediler, tatlı tat tomurcuklarının şekerli moleküllere bağlanmasını engelleyen ve onlara tat alma yeteneği tatlılık bırakmayan bir tat reseptörü gen mutasyonu paylaşır.58 Tat tomurcukları bunun yerine asitlere, protein gibi amino asitlere ve acı tatlara tepki verir.59 Kedilerin ayrıca yiyecekleri için belli bir sıcaklık tercihi vardır, taze bir avınkine benzer bir sıcaklıkta yiyecekleri tercih eder ve soğuk veya buzdolabında sunulan yiyecekleri normalde reddeder (ki bu kediye "av" öğesinin uzun süre önce öldüğünü ve bu nedenle muhtemelen toksik veya ayrıştığını gösteren sinyaldir).60
Kediler bir şey içerken dillerini inanılmaz bir hızla kullanırlar. Dil hızla suya dalar ve çıkar. Bir anlamda fillerin su içmesine benzer. Ağız suya değdirilmez, su dil aracılığıyla ağza taşınır. Kedilerin dili zımpara gibidir. Üzerinde onlarca küçük odacık ve diken gibi uzantılar (papilla konikalar) vardır ve su içme sırasında bu odacıklar su havuzcuklarına dönüşür. Suya dalan dilin üzerindeki odacıklar su ile dolar ve taşımada dökülmemesi için dil ağza doğru bükülür. Dil lapa yiyeceklerin yenmesinde de aynı işlevi görür, ayrıca kemik üzerinde kalan et parçalarını kazıyıp yemesini sağlar.
Kedilerin aynı zamanda dişleri de büyük işlevler görür. Yetişkin kedilerde 30'a yakın diş bulunurken yavrularda bu sayı 25'i pek geçmez.
Navigasyona ve duyuya yardımcı olmak için, kedilerin vücutlarında, özellikle de yüzlerinde düzinelerce hareketli bıyık (vibrissae) vardır. Bunlar, hem nesnelere doğrudan dokunarak hem de hava akımlarını algılayarak, boşlukların genişliği ve karanlıktaki nesnelerin konumu hakkında bilgi sağlar; ayrıca gözleri hasardan korumak için koruyucu göz kırpma refleksilerini de tetikler.
Kedi bıyığı (Latince: vibrissae) kalın kedi kılından iki ila üç kat daha kalındır. Burun bölgesinde üst dudağın yanlarından çıkan bıyıklar yine kedi kılına kıyasla üç kat daha derine gömülüdür. Bıyıkların kökleri sinir sistemi ile ilintilidir. Bıyıklar tarafından algılanan bir hareket hemen köklerden sinirlere ve oradan beyine iletilerek alınacak aksiyon konusunda bilgilendirme ve uyarı işlevi görür.
Dışarıdaki kediler hem gündüz hem de gece aktiftir, ancak geceleri biraz daha aktiftirler.61 Evcil kediler zamanlarının çoğunu evlerinin yakınında geçirirler, ancak bu merkezi noktadan yüzlerce metre uzakta da olabilir. Bir çalışmada, arasında değişen bölgelerde dolaştıkları belirlenmiştir.62 Kedilerin aktivitelerinin zamanlaması oldukça esnek ve çeşitlidir, bu da ev kedilerinin bu zamanlarda daha çok insan aktivitesine tepki olarak daha çok sabah ve akşam aktif olabileceği demektir.63
Kediler, özellikle yaşlandıkça çoğu hayvandan daha çok uyuyarak enerjilerini saklarlar. Günlük uyku süresi genellikle 12 ila 16 saat arasında ve ortalama da 13 ila 14 saattir. Bazı kediler 20 saate kadar uyuyabilir. Kısa bir dinlenme için "kedi uykusu" terimi, kedinin kısa bir süre için (hafifçe) uykuya dalma halini ifade eder. Kediler uyurken, genellikle kas seğirmelerinin eşlik ettiği kısa süreli hızlı göz hareketi uykusu yaşarlar, bu da rüya gördüklerini gösterir.64
Evcil kedinin sosyal davranışı, çok dağınık bireylerden, işbirliği yapan dişi gruplarına dayalı olarak bir besin kaynağı etrafında toplanan yabani kedi kolonilerine kadar değişir.6566 Bu tür gruplar içinde genellikle bir kedi diğerlerine baskındır.67
Kolonideki her kedi, dişi kedilerinkinden yaklaşık 10 kat daha büyük ve birkaç dişinin bölgesi ile örtüşebilen en geniş bölgeli cinsel olarak aktif erkeklerle ayrı bir bölgeye sahiptir. Bu bölgeler idrar püskürtme ile, yüz bezlerinden salgılanan nesnelerle baş hizasında ovularak ve dışkılama ile işaretlenir.68 Bu bölgeler arasında, kedilerin bölgesel çatışmalar olmadan birbirlerini izlediği ve selamladığı tarafsız alanlar vardır. Bu tarafsız alanların dışında, bölge sahipleri genellikle yabancı kedileri önce bakarak, tıslayarak ve hırlayarak ve bu işe yaramazsa kısa ama gürültülü ve şiddetli saldırılarla kovalarlar.
Bu sömürgeci organizasyona rağmen, kedilerin bir sosyal hayatta kalma stratejisi veya sürü zihniyeti yoktur ve her zaman yalnız avlanırlar.69
İnsanlara ve diğer evcil hayvanlara yakın yaşam, kedilerde ortak yaşamayla ilgili (simbiyotik) sosyal uyuma yol açmıştır ve kediler, insanlara veya diğer hayvanlara karşı büyük bir sevgi gösterebilir. Etolojik olarak, bir kedinin insan bakıcısı, kedinin annesi için bir tür vekil işlevi yapar.70
Yetişkin kediler, yaşamlarını bir tür uzatılmış yavruluk ve davranışsal neoteni (İngilizce: neoteny) içinde geçirir.
Tiz sesleri aç bir insan bebeğinin çığlıklarını taklit edebilir ve bu da insanların onları görmezden gelmelerini özellikle zorlaştırır.71 Ancak, bazı evcil kediler az sosyalleşir.
Özellikle yaşlı kediler, yeni gelen yavru kedilere karşı ısırma ve tırmalamayı içeren saldırganlık gösterirler; Bu tür davranışlar kedi asosyal saldırganlığı olarak bilinir.72
Evcil kedilerin insanlara koku sürtmesi veya diğer kedilere yönelik davranışlarının sosyal bağ için araç olduğu düşünülür.73
Evcil kediler iletişim için birçok seslendirme sesi kullanır, bunlara mırıldama, sesini titretme, tıslama, hırlama/mırlama, homurdanma ve birkaç farklı miyavlama biçimi dahildir.74 Kulakların ve kuyruğun konumu, tüm vücudun gevşemesi ve pençelerin çıkarılması dahil olmak üzere beden dili, tümü ruh halinin göstergeleridir. Kuyruk ve kulaklar, kedilerde özellikle önemli sosyal sinyal mekanizmalarıdır. Yükseltilmiş kuyruk dostça bir selamlama anlamına gelir ve düzleştirilmiş kulaklarsa düşmanlığı gösterir. Kuyruk kaldırma aynı zamanda kedinin grubun sosyal hiyerarşi içindeki konumunu da gösterir, baskın bireylerin kuyruklarını astlarından daha az kaldırır.75 Vahşi kediler genellikle sessizdir.76 Burun buruna dokunma da yaygın bir selamlamadır ve ardından kedilerden birinin başını kaldırıp başını eğerek talep ettiği sosyal bakım gelebilir.77
Mırıldama, anne kediler ve emziren yavru kediler arasında bir güvence mekanizması olarak evrimsel yarar olarak gelişmiş olabilir. Emziren kediler genellikle memnuniyet belirtisi olarak mırıldanırlar: okşanırken, rahatlarken,7879 ya da yerken mırıldanırlar. Kedilerin mırıldandığı mekanizma belirsizdir. Kedinin, sesten açıkça sorumlu olan benzersiz bir anatomik özelliği yoktur.80
Evcil kediler özellikle küçük kedi yavruları oyun aşklarıyla bilinir. Bu davranış avlanmayı taklit eder ve yavru kedilerin avını takip etmeyi, yakalamayı ve öldürmeyi öğrenmelerine yardımcı olması açısından önemlidir.81 Kediler ayrıca birbirleriyle ve insanlarla oyun savaşına girerler. Bu davranış, kedilerin gerçek dövüş için gereken becerileri uygulamalarının bir yolu olabilir ve ayrıca diğer hayvanlara saldırmakla ilişkilendirdikleri korkuları da azaltabilir.82
Kediler ayrıca aç olduklarında oyuncaklarla daha çok oynamaya meyillidir.83 Oyun ve avlanma arasındaki yakın benzerlik nedeniyle kediler, hızlı hareket eden ancak hızla ilgisini kaybeden küçük tüylü oyuncaklar gibi avına benzeyen nesnelerle oynamayı tercih ederler. Daha önce oynadıkları bir oyuncağa alışırlar.84 İp genellikle oyuncak olarak kullanılır ancak yenilirse kedinin dilinin ucuna takılabilir ve daha sonra bağırsaklara geçebilir ve ciddi hastalıklara, hatta ölüme neden olabilen tıbbi bir acil durumdur.85 İp yiyen kedilerin oluşturduğu riskler nedeniyle ip bazen kedilerin kovalayabileceği bi lazer işaretçinin noktası ile değiştirilebilir.86
Dişi kediler, bir yıl boyunca birkaç östrus döngüsü olan ve genellikle 21 gün süren polöstrus hayvanlardır. Genellikle Şubat ve Ağustos ayları arasında çiftleşmeye hazırdırlar.87
Birkaç erkek kedi kızgınlık döneminde dişiyi cezbeder. Erkek kediler dişi kedi için kavga eder ve galip olan erkek kedi çiftleşme hakkını kazanır. İlk başta dişi erkeği reddeder ancak sonunda dişi erkeğin çiftleşmesine izin verir.
Vücut sıcaklığı | 38.6 °C (101.5 °F) |
Kalp ritmi | Dakikada 120–140 |
Nefes ritmi | Dakikada 16–40 |
Normal fizyolojik değerler88
Kedilerin fizyolojileri diğer etobur memelilere benzemekle birlikte, kedilere özgü bazı özellikleri de çölde yaşayan türlerinden kendilerine miras kalmıştır. Kediler, su bulabildikleri sürece sıcak iklimlerde hayatta kalabilmektedirler. Ayrıca, derilerine doğru olan kan akışını azaltarak sıcaklığı koruyabilen kediler, ağızlarındaki buharlaşma ile ısıyı düşürebilmektedirler. Kediler, patilerindeki bezler sayesinde çok az da olsa terleme ve termo-regülasyon şansına sahiptirler.
Vücut sıcaklığının gün içerisinde değişiklik göstermemesi ve biyolojik saatlerinin eksikliği, kedilerin hem gündüz hem de gece aktif olabilme eğilimlerine yol açar.
Dışkılarının nispeten daha kuru ve idrarlarının daha koyu olması, kedilerin daha çok su tutabilmelerini sağlayan bir adaptasyondur.
Kediler etoburdur. Sindirim sistemleri eti etkin biçimde işleyecek şekilde evrildiğinden, bitkisel ürünleri zor sindirirler. Sindirim yolunun benzer memelilere göre daha kısa oluşu ve karbonhidratları sindirmek için gereken enzimlerden az miktarda bulunması, kedilerin bitki kaynaklı besinleri ve bazı yağ moleküllerini sindirmedeki becerilerini sınırlar. Bununla birlikte kediler arada sırada mevcut besinlerine ilaveten çim yemeyi tercih edebilirler. Çim, kediler için folik asit kaynağı ve sindirim sistemindeki kılları kolay atmak için bir lif kaynağıdır.89 Ev ortamında ise birçok bitki kediler için tehlikelidir, Bu yüzden önlem alınmalıdır.90
Evlerde beslenen evcil kediler tuvaletlerini evde tabanına kedi kumu serilmiş kedi tuvaletinin tabanına yapar.
Orijinal kaynak: kedi. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page