Kahve, kökboyasıgiller (Rubiaceae) familyasının Coffea cinsinde yer alan bir ağaç ve bu ağacın meyve çekirdeklerinin kavrulup öğütülmesi ile elde edilen tozun su ya da süt ile karıştırılmasıyla yapılan içecektir.
Kahve bitkisinin kökeninin Afrika'ya dayandığı, içecek olarak kullanımının ise ilk kez Güney Arabistan'da gerçekleştirildiği düşünülmektedir. Kahve kültürünün gelişimi Arap dünyasında gerçekleştiğinden, günümüzde tüm dünyada yaygınlık kazanmış olan bu kültürün başlangıcına inmek için genellikle Arap edebiyatına müracaat edilmektedir1.
17. yüzyılda Venedikli tüccarlar yolu ile Avrupa'ya taşınan kahve, kısa zamanda kıtaya yayılmıştır. Amerika, Asya ve Afrika kıtalarında gerçekleştirilmiş Avrupa koloniciliği sonucunda dünyanın çeşitli yerlerinde kahve plantasyonları kurulmuş, kahve dünyada geniş çapta tüketilen bir içecek halini almıştır. Kahvenin günümüzde Brezilya, Vietnam ve Kolombiya başta olmak üzere tropikal iklimli ve yükseltili bölgelerde ağırlıklı olarak tarımı yapılmaktadır.
Kahve bir içecek olarak toz haline getirilmiş kahve tanelerinin demlenmesi ile oluşturulur, ancak filtreleme, öğütme boyutu, demleme süresi, su sıcaklığı ve miktarı gibi değişik faktörler farklı içeceklere yol açabilir. Günümüzde bir çeşit filtrelenmiş kahve olan Espresso ve türevleri başta olmak üzere dünyada pek çok kahve çeşidi tüketilmektedir. Kahve içerdiği kafein maddesinin uyarıcı niteliği yüzünden dikkat artırıcı ve uyanık tutucu özelliğe sahiptir.
Kahve sözcüğü, Türkçeye Arapçadaki kahve (قهوة) sözcüğünden geçmiştir. Öte yandan bu tabirin Arapçada ilk kez hangi tarihte kullanıldığı bilinmezliğini korumaktadır. Arapçadaki bu sözcüğün etimolojisi şüphelidir. Büyük olasılıkla bu kelime Arapçada "iştahı kesildi" anlamındaki kahiye fiilinden türetilmiştir2. Bu mana, kahve sözcüğünün Arapçada ilk kez içenlerin iştahını kesen bir tür şarapla ilişkilendirilmesiyle alakalıdır. Arapçadaki bu kök, "dumansı" ve "mat" gibi anlamlara sahip olan İbranice k-h-h (כהה) köküyle de kökteştir3. Ayrıca kahve kelimesinin etimolojisi, Etiyopya'daki Kaffa (ከፋ) bölgesi ile ilişkilendirilmektedir4.
Kahve sözcüğü muhtemelen bugünkü anlamını 14. yüzyılda kazanmaya başlamıştır. Arapça "kahve" kelimesi; Türkçede "kahve" sözcüğüne dönüşmüş, Avrupa'da ise café, caffe, koffie, coffee, koffie, kaffee şekillerine gelmiştir.
Kahvenin ilk kullanımına dair çok çeşitli efsaneler bulunmaktadır. Bunlardan en meşhuru, Kaldi yahut Halid adındaki Etiyopyalı bir keçi çobanı hakkındadır. Bu efsane, batı edebiyatlarında fazlaca ilgi gördüğü için son derece popülerdir. Söz konusu hikâye miladi 800 yılına kadar uzanmaktadır. Rivayet edildiğine göre, Kaldi yahut Halid adındaki bu keçi çobanı, meçhul bir bitkinin meyvelerini tüketen keçilerinde bir takım uyarıcı tesirlerin meydana geldiğini ve keçilerin son derece enerjik olduğunu fark etmiştir. Kendisi de bu meyveleri denediğinde, aynı durumu yaşamıştır. Durumu bölgesindeki bir din adamına bildirmiş ve söz konusu meçhul meyveler hususundaki birkaç denemeden sonra bugünkü kahve içeceği keşfedilmiştir5.
Etiyopyalı bir Arap olan Şeyh Şazili 14. yüzyıl sonlarında yaşamış olması muhtemel bir Sufi Şeyhi’dir. Kahveyi ilk içtiği rivayet edilen kişilerden biridir. Gece ibadetinde dinç ve uyanık kalabilmek için özellikle geceleri kahve içtiği, ve kahveyi ilk kullanan sufilerden biri olduğu belirtilmiştir.6
16. yüzyılın Arap yazarı Ceziri’ye göre kahveyi ilk içen kişi ez-Zebhani olarak bilinen Yemenli Cemalleddin Ebu Abdullah Muhammed İbn Said’dir. Bir olay yüzünden Aden’i terk ederek Etiyopya’ya giden Zebhani orada kahve içen insanlarla karşılaşmış; Aden’e döndüğünde hastalanmış ve aklına kahve içmek gelmiş. Kahve onu iyileştirmiş. Kahve’nin yorgunluk ve uyuşukluk giderme, canlılık ve dinçlik kazandırma özelliklerini keşfetmiş.
Bazı rivayetler, ilk kahve tüketimini Süleyman'a nispet etmektedir. Bu rivayete göre, Süleyman bir yolcuğunda ahalisinin bilinmeyen bir hastalığa yakalandığı bir kente uğramıştır. Bu sorunu nasıl çözeceği kendisine Cebrail tarafından bildirilmiştir. Bunun üzerine Yemen'den gelen kahve çekirdeklerini kavurmuş ve yeni bir tür içecek keşfetmiştir. Bu içecekten içen hastalar tekrar sıhhatlerine kavuşmuştur7.
Kahve uzun süre sadece Araplar tarafından kullanıldıktan bir yüzyıl sonra Suriye, Mısır, İran ve Hindistan'a yayılmıştır.8
Kahve’nin anavatanı olan Etiyopya’nın yüksek yaylaları, yabani kahve bitkisinin doğal olarak yetiştiği bölgelerde yerli halk bu bitkinin tanelerini un haline getirip bir çeşit ekmek yapıyordu . Meyveleri kaynatıldıktan sonra suyu içilmek suretiyle tıbbi amaçlı kullanılıyor ve "sihirli meyve" olarak adlandırılıyordu. Kahve, ünüyle birlikte hızla Arap Yarımadası'na yayıldı ve 300 yıl boyunca Habeşistan'da keşfedilen yöntem ile içilmeye devam edildi. 14. yüzyılda ise yepyeni bir keşif ile ateşte kavrulan kahve çekirdekleri, ezildikten sonra kaynatılarak içime sunuldu. Kahve’yi ilk olarak işleyip içmeye başlayan Yemen'deki Sufi tarikatıdır. Buradan 1470’li yıllarda Aden’de, 1510’da Kahire’de 1511’de Mekke’de görülmüştür .
Kanuni Sultan Süleyman döneminde (1520-1566) Yemen Valisi Özdemir Paşa, Yemen'de içtiği ve çok sevdiği kahveyi İstanbul'a getirmiştir . Kahve, kısa zamanda itibarlı bir içecek olarak saray mutfağında yerini aldı ve büyük ilgi gördü. Saray görevleri arasına "kahvecibaşı" adında bir de rütbe eklendi. Padişahın ya da bağlı olduğu devlet büyüğünün kahvesini pişirmekle görevli olan kahvecibaşı, sadık ve sır tutmasını bilenler arasından seçilirdi. Osmanlı tarihinde kahvecibaşılıktan sadrazamlığa yükselenlere bile rastlandı. konaklara ardından evlere giren kahve, İstanbul halkının kısa sürede tutkunu olduğu bir lezzet haline geldi. Satın alınan çiğ kahve çekirdekleri tavalarda kavrulup, dibeklerde dövüldükten sonra cezvelerde pişiriliyordu .
1544 yılında İstanbul’da Tahtakale’de iki Suriyeli Arap ilk kahvehaneyi açmışlardır. O zamanlar kahvenin faydalı olup olmadığı tartışma konusudur. Kendinden önceki şeyhülislamların aksine Bostanzade Mehmet Efendi kahvenin haram olmadığını, hatta faydalı olduğuna dair fetva vermiştir.9
İstanbul'a gelen Venedikli tacirler, çok sevdikleri bu içeceği Venedik'e taşıdı. Böylece Avrupalılar kahveyle ilk kez 1615' te tanışmış oldu. Önceleri limonata satıcıları tarafından sokaklarda satılan kahve, 1645'te açılan İtalya'nın ilk kahvehanesinde yerini aldı. Kısa zamanda sayıları hızla çoğalan bu kahvehaneler de; diğer pek çok ülkede olduğu gibi özellikle sanatçıların, öğrencilerin ve her kesimden halkın bir araya gelerek sohbet ettikleri en gözde yerler oldu. Kahve Paris’e 1643, Londra’ya 1651’de ulaştı .
Avrupalılar dünyanın çeşitli yerlerinde kahve plantasyonları kurdular . Endonezya'nın Cava adasında 1712 yılında kahve tarımı başladı . Hollanda Cava ve Doğu Hint Adaları’nda, Fransa Antiller'de kahve yetiştirdi .
Kahve, beyaz ve kokulu çiçeklerle sahip, kirazı andıran kırmızı meyvesinin içinde iki çekirdek bulunan, dikildikten yaklaşık 3 yıl sonra meyve vermeye başlayan ve 30-40 yıl boyunca aralıksız meyve veren bir ağaç türüdür. Doğal haline bırakıldığında 8-10 metreye kadar uzayan ağaç, meyvelerin kolay toplanabilmesi için sürekli budanarak 4-5 metre uzunluğunda bir çalı boyutunda tutulur. Kahvenin defne yaprağına benzer derimsi ve kenarları dalgalı kışın dökülmeyen koyu, parlak ve sivri uçlu yaprakları vardır.
Kahve ağaçları bol yağış alan, ortalama sıcaklığın 18-24°C arasında bulunduğu ve don olayının görülmediği, ekvatorun 25 Kuzey'i - 30 Güney'i arasındaki kuşakta yetişir. Soğukta ağaç ölür, ayrıca ani ısı değişiklikleri de ağaca zarar verir. Nemli ortamı sevdiğinden, kahve ağacının düzenli yağışın olduğu tropik bölgelerde yetiştirilmesi gerekir. Doğada pek çok yetişen türü olmasına rağmen yalnızca Coffea Arabica ve Coffea Robusta adındaki türlerin tarımı yapılmaktadır.
Bol yağışların ardından kahve ağacı, yılda iki ya da üç kez beyaz çiçekler açar. Güçlü ve keskin kokuları kimi zaman yasemini kimi zaman portakal ağacının çiçeğini andırır. Yeni çiçek vermeye başlamış bir ağaç, dallarında bir yılda toplam 20-30 bin çiçek taşır. Kahve çiçekleri açtıktan birkaç saat sonra solmaya başlar ve yavaşça meyve olmak için hazırlanırlar.
Kahve meyvesi; büyüklüğü, şekli ve rengindeki benzerlikler nedeniyle "kahve kirazı" olarak da adlandırılmaktadır. İçinde ince iki çekirdek bulunur. Çekirdeklerin birbirine bakan tarafı düz, dış tarafı yuvarlaktır. Her çekirdeğin içinde aynı biçimde bir tohum (kahve tanesi) vardır. Tanenin düz yüzeyinde, içi sert bir besi dokusu ile dolu olan, derin bir çizgi yer alır, Besi dokusunun dış tabakası ince bir zarla kaplıdır. Zarın dışında ise daha sert bir kabuk vardır. Eğer kahve çekirdeği daha sonra tohum olarak kullanılacaksa çekirdek kabuktan ayrılmaz.
Bazı kahve ağaçlarının meyvesinden iki yerine bir tane çekirdek çıkar. Bu çekirdek (peaberry), diğerlerine göre çok daha yuvarlak bir şekle sahiptir. Tek olarak çıkan çekirdekler, diğerlerinden ayrılarak üretim sürecinden geçirilir. Genellikle fiyatları da normal kahveye göre çok daha pahalıdır.
Kahve meyvelerinin çok düzenli kontrol edilmeleri gerekir, çünkü olgunlaştıktan sonra 14 gün içinde çürümeye başlarlar.
Kahvenin, Yengeç ve Oğlak dönencesi arasında tropikal iklimli bölgelerde ağırlıklı olarak tarımı yapılmaktadır. Toprak, aldığı su, güneşlenme zamanı, nem gibi faktörler kahvenin tadını ve aromasını değiştirmektedir. Eğer kahve yanardağın eteğinde yetiştiriliyorsa kül kokmaktadır. Muz ağaçlarının gölgesinde yetişiyorsa daha aromatik bir tadı olur. Brezilya kahve üretiminde dünya birincisidir. Onu Vietnam ve Kolombiya ülkeleri takip eder.
<table> <thead> <tr class="header"> <th><p>Kahve üreticileri ilk on — Ton(2008) bin paket (2007)</p></th> </tr> </thead> <tbody> <tr class="odd"> <td><p>Ülke</p></td> </tr> <tr class="even"> <td></td> </tr> <tr class="odd"> <td></td> </tr> <tr class="even"> <td></td> </tr> <tr class="odd"> <td></td> </tr> <tr class="even"> <td></td> </tr> <tr class="odd"> <td></td> </tr> <tr class="even"> <td></td> </tr> <tr class="odd"> <td></td> </tr> <tr class="even"> <td></td> </tr> <tr class="odd"> <td></td> </tr> <tr class="even"> <td><p><strong> Dünya</strong></p></td> </tr> <tr class="odd"> <td><p>Simge yok = resmi rakam, P = resmi rakam, F = FAO tahmini, * = Resmi olmayan/yarı resmi/yansıtılmış rakam, C = hesaplanmış rakam, T = toplam (resmi, yarı resmi veya tahmini) Kaynak (1): <a href="http://faostat.fao.org/site/567/DesktopDefault.aspx?PageID=567#ancor">Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü: Ekonomik ve Sosyal Dairesi: İstatistiksel Veriler</a> Kaynak (2):<a href="https://web.archive.org/web/20100706193955/http://www.ico.org/prices/po.htm">Uluslararası Kahve Örgütü</a></p></td> </tr> </tbody> </table>{{-}}
Etiyopya'da keşfedilen ilk kahve bitkisinden türemiş olan Coffea Arabica, daha çok yüksekliği 800-2000 metre arasında olan dağlık platolarda veya volkanik yamaçlarda yetişir. Her yağmurlu dönemin ardından çiçek açar ve meyvelerinin olgunlaşması için yaklaşık 9 ay gerekir. Tipik bir arabica ağacı, bir yılda yaklaşık 5 kg meyve verir ve bu meyvelerden 1 kg kahve çekirdeği elde edilir. Yeşilimsi sarı renkteki oval arabica çekirdeklerinden üretilen kahve, Robusta'ya göre daha az kafein içerir. Ayrıca daha lezzetli ve tatlı bir aromaya sahiptir. Arabica kahvesi dünya kahve üretiminin %70'ini oluşturur. Ancak hastalıklara ve iklim koşullarına çok dirençli olmadığından yetiştirilmesi daha zordur ve daha pahalıdır. En çok bilinen çeşitleri; Brezilya, Orta-Doğu Afrika, Hindistan, Endonezya'da yetişen "Bourbon" ve Latin Amerika'da yetişen "Typica"dır. Bunları Tico, Blue Mountain, Mundo Novo, Caturra ve San Ramon izler. Arabica türünün asit oranı Robusta'ya göre daha az ve aromalıdır. Bu yüzden damak tadı için en çok bu türü tercih edilir. Türkiye'de ise yalnızca Mersin ve Anamur'da deneme dikimleri iyi sonuç vermiştir. Halihazırda 850 hektar alanda kahve tarımı yapılmaktadır.
Bilinen adıyla Coffea robusta, 0-600 metre arasında yetişir. Arabica'nın tersine düzensiz olarak çiçek açar ve meyvelerinin olgunlaşması için yaklaşık 10-11 ay gerekir. Sarımsı kahverengindeki yuvarlak Robusta çekirdeklerinden üretilen kahve, Arabica'ya göre yaklaşık iki kat daha fazla kafein içerir. Robusta kahvesi dünya kahve üretiminin yaklaşık %30'unu oluşturur. Hastalıklara ve iklim koşullarına çok dirençli olduğundan yetiştirilmesi çok daha kolay ve ucuzdur. En çok bilinen çeşitleri ise Java-Ineac, Nana, Kouliou ve Congensis'tir.
Kahve tarımı aynı cins kahvelerden yapılsa bile yetiştirilen bölgenin toprak, iklim yapısı ve o bölgedeki geleneklerden gelen işleme yöntemleri kahvenin aromasında değişiklikler meydana getirebilir. Etiyopya'da şarabımsı buruk tada sahip Yirgacheff ile yoğun egzotik meyve ve turunç tatları içeren Sidamo kahveleri bulunmaktadır. AA, Özellikle Kenya'da kahve hasatları bir arada toplanıp boyutlarına göre ayıklandıktan sonra en büyük boyutlara sahip çekirdeğe verilen bir unvandır.
Santos ismini Brezilya’da kahve yetiştirilmeyen bir limandan almıştır, Rio Minas ise genellikle Türkiye'de ve Balkanlar'da Türk kahvesi için sıkça kullanılan ekonomik bir Brezilya kahvesi türüdür. Supremo, Kolombiya'da en kaliteli kahve kategorisine verilen addır, Excelso ise Supremo'ya göre daha küçük boyutlara sahip kahve çekirdeğidir ve filtre kahve harmanlarında sıkça kullanılan şekerli tatlara sahiptir. Antigua, Guatemala'nın Antigua ovasında yetişen çikolatamsı ve baharatlı lezzetleriyle ön plana çıkan kaliteli bir kahvedir. Tarrazu Kosta Rika kökenlidir ve dünyanın en prestijli ve dengeli kahvelerini üretmektedir. Bu kahve, fındıksı, çikolatamsı tatlar içerir ve finca adı verilen çiftliklerde yetiştirilip işlenir.
Sumatran düşük asit dengesine sahip bir Endonezya kahvesi olup, ismini Sumatra adasından almıştır ve isli kokusu ile topraksı karamelimsi tadı ile karakterize edilir.
Dünya’da petrol’den sonra en büyük ticaret alanını oluşturan üründür. Bu nedenle kahvenin dünya ticaretinde büyük önemi vardır.
İlk kez 1727 yılında Brezilya’dan kahve ithal edilmeye başlanmıştır. Türkiye’deki en eski kahveci 1871 yılında kurulmuş Kurukahveci Mehmet Efendi'dir. Anadolu’da kahve ekimi ile ilgili çalışmalar yapılmış fakat başarılı olunamamıştır. 2.Dünya Savaşı sırasında Tekel kapsamına alınmıştır. 1980’li yıllarda Nestlé firması Nescafé’yi piyasaya sürmüştür . 2004'ten beri Türkiye'de sadece Mersin Antalya ve Anamur'da 16 hektarlık bir alanda kahve tarımı yapılmaktadır.
Kahve içerdiği kafein maddesinin uyarıcı niteliği yüzünden dikkat artırıcı ve stimülan özelliğe sahiptir. Ağrı kesicilerin etkisini %40 arttırmaktadır.
Bir içecek oluşturulabilmesi için kahve tanelerinin toz haline getirilmesi ve demlenmesi gerekmektedir. Neredeyse tüm kahve demleme yöntemleri öğütülmüş kahve ve sıcak su kullanarak gerçekleştirilir, ancak kullanılan filtre, öğütülmüş kahvenin boyutu , demleme süresi, su sıcaklığı ve miktarı gibi değişik faktörler farklı içeceklere yol açabilir.
Dünya'da kahve genellikle telvesi filtre edilerek tüketilir. Filtre kahve, orta kalınlıkla çekilmiş kahvenin genellikle bir kâğıt filtre yardımıyla filtre edilerek demlenmesi ile elde edilen kahve çeşididir. French Press ise kalın çekilmiş kahve kullanır ve aynı ada sahip bir demleme kapında suyla karıştırılıp ucunda metal bir süzgeç olan pistonla filtre edilerek hazırlama yöntemidir. Orta Doğu ve Balkanlar'da hazırlanan Türk kahvesinde içecek telvesi ile servis yapılır. (Türk kahvesi hazırlanışından dolayı adını almıştır. Türkiye'de üretilmediğinden dolayı hala ithal edilmektedir.) Mırra ise Şanlıurfa'ya özgü, birkaç kez demlenerek hazırlanan acı bir kahvedir.
Kahve makineleri, genellikle yerçekimi yardımı ile çalışır ve filtre üzerine konan kahvenin üzerinden kaynar su geçirilmesine dayanırlar. Perkolatörler ise suyun buharlaşması, kahve üzerinde yoğuşması ve yeniden buharlaştığı yere dönmesi prensibi ile işler. Bu bir döngü oluşturur ve öğütülmüş kahveye sadece buharlaşan su değer. İtalya'ya özgü bir koyu kavrulmuş kahve türü olan Espresso için özel makine kullanımı gereklidir. Bu makineler basınçlı ve sıcak su buharını kahveden geçirerek çok yoğun bir kahve özütü elde edilmesine olanak sağlar.
Sıcak demleme yöntemleri sırasıyla kağıt filtre, metal filtre, frenchpress, aeropress, moka pot, hario v60 ve espressodur. Bu demleme yöntemlerinin gerçekleştirilebilmesi için, o demleme yöntemine ait öğütme ve kavrum seçeneklerinin seçilmesi gerekir. Dripper demleme yöntemini kullanabilmek için Hario V60 için öğütülmüş, orta kavrulmuş çekirdek kahveye ihtiyaç duyulur.10
Bu demleme yöntemlerinin maliyetleri de ekipman açısından birbirinden farklıdır. Hario V60 ve French Press demleme yöntemi nispeten daha ucuzken, Aeropress ve Kağıt Filtreli Kahve Makinesi diğer yöntemlere göre daha maliyetlidir. Cold Brew olarak da adlandırılan soğuk suda demlenen kahve türeleri de bulunmakta, genellikle daha düşük asit oranları içermektedir. Bu yöntem kullanıldığında öğütülmüş kahvenin suda birkaç saat bekletilmesi gereklidir. Son yıllarda ortaya çıkan nitro brew kahve ise soğuk suda demlenen kahvenin nitrojen ile köpürtülmesi yoluyla yapılır.
Kahve içecekleri pek çok ek madde içerebilirler. Bu ek maddelerden en yaygın olanları, su, süt, krema, şeker, kahve beyazlatıcısı, tatlandırıclar ve çeşitli baharatlardır. Eklenen bu maddelere ve kullanılan kahvenin demlenme şekline göre pek çok farklı kahve bazlı içecek bulunmaktadır.
Türk kahvesi genellikle sade ile az, orta veya çok şekerli olacak şekilde, şeker içeriğine göre sınıflandırılır. Türk kahvesinin sert tadını yumuşatmak için kahve süt ile de pişirilebilir. Klasik Türk kahvesinin aksine cezveye su yerine süt konulur ve bu içeceğe sütlü Türk kahvesi denir. Adıyaman’a özgü Kervansaray kahvesinde ise kahveye ek olarak, çikolata, damla sakızı, keçiboynuzu, krema, menengiç kahvesi ve sahlep bulunur.
Günümüzde filtre kahve, özellikle de Espresso bazlı filtre kahve içeceklerinin tüketimi yaygındır. Caffe Lungo, Espresso’nun büyük boyudur ve kahvenin makinada daha uzun süre filtrelenmesiyle elde edilir. Caffe Americano, Espresso’nun sıcak su eklenerek yumuşatılmış şeklini oluşturur. Cappuccino, Espresso'ya su buharı ile köpük haline getirilmiş sütten yaklaşık 2 santim kadar eklenmesi ile üretilen bir içecektir. Caffe Latte, 25- 30 ml Espresso'nun üzerine 65°-76° derecelik sıcak sütün ilave edilmesi ve sütün üzerinde 2 cm kremamsı süt köpüğünün ilave edilmesi ile oluşur. Latte oran olarak %10-15 kahve ile %90-85 sütten oluşur. Latte Macchiato, sıcak süt ve süt köpüğünün üzerine espresso eklenerek yapılır. Temelde diğer tüm sütlü kahvelerden en büyük farkı sütün kahveye değil, kahvenin sütün üzerine eklenerek yapılmasıdır. Caffe Macchiato, Espresso’ya süt köpüğü eklenerek hazırlanan kahvedir. Mocha, Latte’ye çikolata tozu veya şeker eklenmesiyle yapılır. Viennese, Espresso’ya çikolata ve krema katılarak hazırlanan Viyana usulü kahvedir. Cafe au lait, Fransızların sütlü filtre kahvesi. Sütü kahvesinden daha fazladır. 1/3 kahve 2/3 sıcak süt.
Kahve aynı zamanda alkollü içecekler ile karıştırılarak da tüketilebilir. İrlanda kökenli İrlanda kahvesi, krema, viski, şeker ve sıcak kahveden oluşmaktadır. Ayrıca Kahlua gibi çeşitli kahve likörleri de kokteyl yapımında kullanılır.
Orijinal kaynak: kahve. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
Esat Ayyıldız. “Kahve Sözcüğünün Etimolojisi ve Arap Literatüründeki Yansımaları”. International Anatolian Conference on Coffee & Cocoa: Full Text Book. ed. Sinem Karakundakoglu. Malatya: IKSAD Global Publishing House, 2021. s.62. ↩
Esat Ayyıldız. “Kahve Sözcüğünün Etimolojisi ve Arap Literatüründeki Yansımaları”. International Anatolian Conference on Coffee & Cocoa: Full Text Book. ed. Sinem Karakundakoglu. Malatya: IKSAD Global Publishing House, 2021. s.62-63. ↩
Esat Ayyıldız. “Kahve Sözcüğünün Etimolojisi ve Arap Literatüründeki Yansımaları”. International Anatolian Conference on Coffee & Cocoa: Full Text Book. ed. Sinem Karakundakoglu. Malatya: IKSAD Global Publishing House, 2021. s.64. ↩
YILDIZ M. CENGİZ 1969 "Kahvehane Kültürü" ↩
Türkiye Tarihi 2, Sina Akşin, s.156 ↩
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page