George Washington (d. ), Amerikan Bağımsızlık Savaşı'nda Kıta Ordusu'nun başkomutanı ve Amerika Birleşik Devletleri'nin ilk başkanıdır.
ABD'nin bağımsızlık savaşında önemli rol oynadığı için, ülkesinde tarihinin en önemli şahıslarından biri olarak sayılır. Amerikan başkanlık kurumunu şekillendirdi ve iki dönem, sekiz yıl sonra üçüncü dönem başkanlıktan vazgeçerek ülkesinde bir gelenek oluşturdu (Bu gelenek Franklin D. Roosevelt'e kadar devam etti, sonra anayasalaştı). George Washington, hakkında en çok eser yazılan ilk 100 kişi listesinde 16. sırada yer almaktadır.
Dört nesilden beri Virginia'da yaşayan bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Babası Augustine Washington (1693-1743) ve annesi Mary Ball (1708-1789) İngiliz asıllıydılar. Henüz 11 yaşında tütün çiftçisi ve mesahacı olan babasını kaybetti.
Washington ailesi, arazi spekülasyonu ile servet kazanmış zengin bir Virginia ailesiydi. Washington'un büyük büyükbabası John Washington 1656 yılında Sulgrave, Northamptonshire, İngiltere 'den, İngilizceye Virginia kolonisi göç etti ve burada (?) biriktirdi Potomac Nehri üzerindeki Little Hunting Creek dahil olmak üzere arazi. George Washington 22 Şubat 1732'de Westmoreland County, Virginia, Popes Creek 'te doğdu ve Augustine ve Mary Ball Washington 'un altı çocuğundan ilki. Babası bir barışın adaleti ve Jane Butler ile ilk evliliğinden dört çocuğu daha olan tanınmış bir halk figürü. The ailesi 1735'te Little Hunting Creek 'e, ardından 1738'de Rappahannock River üzerindeki Fredericksburg, Virginia yakınlarındaki Ferry Farm' na taşındı. Augustine 1743'te öldüğünde, Washington Ferry'i miras aldı. Çiftlik ve on köle; büyük üvey kardeşi Lawrence Little Hunting Creek'i miras aldı ve Mount Vernon olarak yeniden adlandırdı.
Washington, ağabeylerinin İngiltere'deki Appleby Grammar School 'da aldığı resmi eğitime sahip değildi, ancak matematik, trigonometri ve arazi araştırma öğrendi. Yetenekli bir ressam ve harita yapımcısıydı. Erken yetişkinlik döneminde "hatırı sayılır bir güçle" ve "hassasiyetle" yazıyordu; ancak , yazıları biraz espri ya da espri sergiliyordu. Hayranlık, statü ve güç arayışında, eksikliklerini ve başarısızlıklarını bir başkasının etkisizliğine atfetme eğilimindeydi.
Washington sık sık Vernon Dağı'nı ve Lawrence'ın kayınpederine William Fairfax ait plantasyon olan Belvoir ziyaret etti. Fairfax, Washington'un patronu ve vekil babası oldu ve Washington, Fairfax'ın Shenandoah Valley mülkünü inceleyen bir ekiple 1748'de bir ay geçirdi. Ertesi yıl College of William & Mary 'den bir eksper lisansı aldı. Washington alışılmış çıraklık hizmetini vermemiş olsa da, Fairfax onu Culpeper County, Virginia ve 20 Temmuz 1749'da görev yemini için Culpeper County'de göründü. Daha sonra sınır bölgesine aşina oldu ve yine de 1750'de işten istifa etti, Blue Ridge Dağları 'nın batısında anketler yapmaya devam etti.
Washington, 1751'de, iklimin kardeşinin tüberkülozunu iyileştireceğini umarak Lawrence'a Barbados 'a eşlik ettiğinde tek yurtdışı seyahatini yaptı. Washington, çiçek hastalığı sırasında çiçek hastalığı yakaladı. onu aşılayan ama yüzünde hafif bir iz bırakan yolculuk. Lawrence 1752'de öldü ve Washington, Mount Vernon'u dul eşinden kiraladı; 1761'deki ölümünden sonra onu miras aldı.
1754'ün yaz aylarında, Washington yakın ilişkilerinden faydalanarak Virginia Valisi tarafından eyalet milisinin komutanlığına getirildi. Milis, Fransızların ve İngilizlerin savaştığı batıdaki bölgelerde, rakibin Fransızların karakollarını ve keşif birliklerini aramakla görevliydi. Bu süreç içinde Washington, Virginia'nın batı sınırında bir dizi kale kurdu ve Ohio Vadisi’ne giren Fransızlarla müzakereleri yürüttü. Artan gerilim Fransızlarla ve onlarla müttefik yerli kabilelerle Fransız-Kızılderili Savaşı’na sebep oldu.
Washington’un liderliğindeki heterojen birlik, el değmemiş bölgelerde haftalarca süren yürüyüşlerin ardından nihayet bugünün Pittsburgh yakınlarında bir Fransız birliğiyle karşılaştı ve karşılaşmayı takip eden müsademede Fransız birliğini yendi. Çok şanlı bir çatışma olmasa da bu ilk savaş tecrübesi Washington’a askeri lider namını kazandırdı. Sonraları rakibin daha üstün silahlı kuvvetleri tarafından Fort Necessity'de kuşatıldı. Serbest geri çekilme karşılığı mütarekeye zorlandı.
Bir sonraki yıl, yarbay rütbesinde İngiliz ordusunun Braddock Seferi’ne katıldı. Altında 3 atı vurulduğu ve felaketle sonuçlanan Monongahela Muharebesi’nde oldukça basiretli davranıp geri çekilme kararı aldı. Sonra albay rütbesinde Virginia’nın ilk düzenli alayını kurarak savaşa katıldı ve eyaletindeki bütün birliklerin başkomutanlığına getirildi. Asıl savaş komşu bölgelerde gerçekleşse de, Virginia’nın batı sınırını Fransız birliklerine karşı başarıyla korudu. 1758 yılında, ‘Fort Duquesne’ adında Fransız kalesinin alınmasında belirleyici rol oynadı.
Savaş süreci içinde İngiliz subayların gerisine itilmesi ve milislerinin sadece sınır koruma olarak kullanılması ona anavatanına karşı bir daha atlatamayacağı kin duyguları beslemesine sebep oldu. 1759’da alayından ayrılarak Virginia meclisinde milletvekili oldu.
Nisan 1775'te çatışmaların başlamasıyla, II. Kıta Kongresi’ne üniformayla gelen George Washington savaşa hazır olduğunu gösteriyordu. Massachusett delegesi John Adams’ın önerisi üzere Kıta Ordusu'nun başkomutanı seçildi. Adams’a göre, o aşamaya kadar kuzeylilerden oluşan Kıta Ordusu'nun liderliğine bir güneylinin atanması mücadelede bütün kolonileri birleştirecekti. Washington, bu görev için, masraflarının karşılanmasından öteye bir gelir istemediğini belirtti.
3 Temmuz 1775'te, İngilizlerin işgal ettiği Boston’u kuşatma altında tutan Kıta Ordusu'nun başına geçti. Mart 1776'da İngilizlerin Boston'u boşaltmalarından sonra, Washington ordusunu New York City’e çekti. 4 Temmuz 1776'te Birleşik Devletler bağımsızlıklarını ilan ettiler. Ağustos 1776’da Britanyalı General William Howe, New York'u işgal etmek için karadan ve denizden yoğun bir sefer başlattı. Washington’un New York’u tutamadığı, 22 Ağustos Long Island muharebesindeki yenilgiyi, diğer hüsranlar takip etti. 25 Aralık 1776'da, Washington karşı atağa geçti. Birlikleriyle Delaware River'i geçerek, İngilizlerin New Jersey'deki 1000 kişilik Hessen kökenli paralı askerlerini esir aldı. Daha sonra, Princeton’daki İngiliz birliklerini sürpriz saldırıyla bozguna uğrattı. Ardı ardına gelen yenilgilerden sonra, New Jersey’i yeniden kazandıran, İngilizleri New York şehrinin çevresine çekilmeye zorlayan bu beklenmedik başarılar, bağımsızlık isteyen Amerikalıların moralini yeniden güçlendirdi.
1777 yılında İngilizler birbirinden bağımsız iki saldırı başlattılar. Birincisinde General John Burgoyne, New York’a ulaşmak ve New England’ı diğer kolonilerden izole etmek için Kanada’dan Hudson Nehri boyunca yola çıktı. Aynı anda Howe, New York’u terk edip başkent Philadelphia’ya saldırdı. Burgoyne’yi karşılamaları için General Horatio Gates ve eyalet milislerini gönderen Washington, kendi komutasındaki Kıta Ordusu’nu Howe’un önünü kesmek için güneye çekti. Washington 11 Eylül 1777’de Brandywine Muharebesi’nde yenilgiye uğradı. Howe ise, Washington’u atlatarak, direnişle karşılaşmadan Philadelphia’ya girdi. Ancak, aynı anda Howe’un desteğinden uzak kalan Burgoyne, Saratoga’da yenilerek, bütün ordusuyla teslim oldu. İngilizler Philadelphia’yı kazanmak uğruna, anlamsız yere iki ordusundan birini kaybetmişti. Saratoga zaferi, Fransızları savaşa girmeye teşvik etti. İspanyollar ve Hollandalılar da, Fransızların müttefiği olarak peşlerinden takip ederek, Amerikan Bağımsızlık Savaşı’nı, İngilizlerin üstünlüklerini kaybettikleri bir dünya savaşı kapsamına dayattılar.
Washington, Aralık 1777’de İngiliz etki alanının dışında kalan Valley Forge'da kamp kurdu. Kış boyunca 10.000 kişilik ordudan 2500’ü açlık ve hastalık sonucu öldü.
Philadelphia’nın kaybedilişi, Kongre üyeleri arasında tartışma başlattı. Washington'un başkomutanlıktan alınmasını istediler. Washington’un destekçileri komploya dek varan gelişmeleri engellediler.
Fransa’nın Amerikalılara gösterdiği destek savaş dinamiklerini değiştirmişti. İngilizler denizlerdeki hakimiyetini kaybetmekle kalmayıp Fransa’nın İngiltere’yi istila etme tehlikesiyle de karşı karşıyaydılar. 1778’de Britanyalılar Philadelphia’yı boşaltıp New York City’ye dönerken, Washington yollarını kesip Monmouth Muharebesi’nde saldırıya geçti. Söz konusu saldırı kuzeyde gerçekleşen son büyük çarpışmaydı.
Washington 1781'de Marquis de La Fayette'in emrindeki Fransız birliklerin desteğiyle, Yorktown Muharrebesi'nde 7000 İngiliz askerli Britanyalı General Cornwallis'i yenerek savaşın sonucunu belirledi. 25 Kasım 1783’te, Amerikan ordusunun başında İngilizler’in boşalttığı New York’a girdi. 1783'te Paris Antlaşması'nda, İngiltere Kraliyeti Birleşik Devletlerin bağımsızlığını tanıdı. Washington komutanlığı bırakırken Amerikan Devletlerine güçlü bir merkezi yönetim kurmaları çağrısında bulundu.
Washington başkomutan olarak, muharebeleri ayrıntılı planlarla kazanabilen dahi bir strateji uzmanı değil, Amerikan silahlı kuvvetlerinin titiz organizatörüydü. Mütevazı imkânlarının tamamen farkında olan Washington, asker sayısının büyütülmesini ve orduya maddi açıdan destek sağlanmasını, neredeyse cimri denebilecek Kongre'ye düzenli halde ayrıntılı ve tam belgeli bildirilerle talep ediyordu. Birliklere en azından giyecek, yiyecek, yakacak, barınak ve cephane temin edilebilmesi için en ince ayrıntılarla bile ilgileniyordu. Sayıca daha az olan Amerikan ordusunu ancak kaçınılmaz veya koşullar bakımından avantajlı durumlarda açık muharebe meydanına sürüyordu.
Washington’un başkomutan olarak en önemli etkisi ise, ordu üzerindeki son sözü siviller tarafından seçilmiş devlet görevlilerine bırakmasının ülkesinde örnek olarak gelenek yaratmasıydı. Savaş boyunca kongre üyelerine ve devlet temsilcilerine saygı gösterip savaş bittikten sonra da önemli ölçüde büyüklüğe ulaşmış askeri gücünü sivillere teslim etti. Mart 1783’de ordu içindeki nüfuzundan faydalanarak haklarını ödemeyen kongreyi isyanla tehdit eden ordu subaylarının görevden atılmasını sağladı. Washington ordusunu terhis ederek, 2 Kasım’da askerlerine anlamlı bir veda seslenişinde bulundu.
Washington Amerika’nın Kızılderililere karşı soykırımında önemli yer almıştır. Tümgeneral John Sullivan’a, 1779 yılında Iroquoilora saldırıp 'Yöredeki bütün yerleşim yerleri tamamen harabeye dönene kadar, barış amaçlı hiçbir görüşme önerisini dinlememe' emri verdi. Sullivan emredildiği gibi yaptı ve ilk raporunda açıkladığı gibi, yerlilerin 'geçimlerini sağlayan her şeyi yıkıp yok ettiğini, vahşi hayvanlar gibi avlandığını' bildirdi. Yapılan vahşet Washington tarafından da onaylanmıştır. Washington 1783’te şunları söylemiştir; 'Kızılderililer, Beyazlardan toplu yıkımdan başka bir şey görmeyi hak etmeyen vahşi hayvanlardır. Kurtlardan pek farkı yoktur, en sonunda her ikisi de, biçim olarak farklı olsalar da av hayvanlarıdır.' Richard Drinnon - Facing West
1787 yılında, Mayıs ayından Eylül'e kadar Philadelphia’da toplanan Kurucu Meclis'te, Amerikan Devrimi'nin liderleri yetersiz kalan Konfederasyon Maddeleri’ni değiştirmekle görevlendirilmişti. Diğer eyaletlerin 54 temsilcisiyle birlikte katılan Washington oybirliğiyle Kurucu Meclis'in başkanı seçildi. Tarafsız kalmaya çaba gösteriyor olmasına rağmen yürütme gücüne ağırlık veren bir anayasanın hazırlanmasında ve onaylanmasında büyük rol oynadı.
Anayasa tartışmalarında ilk defa ikili parti sisteminin özelliklerini içeren siyasi görüşler belirginleşmişti. Başkanlık kurumunun tasarımında, yürütmenin zayıf olmasını savunanlarla güçlü olmasını savunanlar çarpıştılar. Güçlü olmasını savunanlar, kuvvetler ayrımını gerçekleştirebilmek ve yasama gücüne karşı denge oluşturabilmek için başkanın bağımsız olmasını talep ediyorlardı. Kudretli yasama organları olan bazı eyaletlerdeki demokratların seçkin sınıfı korkuttuğu gelişmeler, caydırıcı örnek olarak gösterildi.
13 eyaletin 9'u anayasayı onaylamasından sonra, Konferderasyon Kongresi delegeleri yeni devlet başkanı olarak adı herkesin ağzında dolaşan George Washington'u 30 Nisan 1789’da, ABD tarihinde "oy birliğiyle seçilen tek başkan" olarak bu göreve seçti. Washington'un seçilmesinin başlıca sebepleri, siyasi ve askeri kazanımlarının yanı sıra partiler üstü tutumuydu.
Birinci ABD kongresi Washington’a yılda 25000 Dolar (1789’da büyük bir miktar) maaş ödemeyi kararlaştırdı. Maddi durumu iyi olan Washington, kamunun hizmetinde lider imajına sahip olmasına değer verdiği için, maaş almayı reddetti. Washington’un kendine önerilen maaşı reddetmesi ile tehlikeli bir durum ortaya çıkmıştı. Başkanlık görevi için, gelire ihtiyacı olmayan, sadece varlıklı kesimlerden adaylar çıkması gelenek olacaktı. Oysa, ABD’nin kurucu üyeleri, gelecekteki başkan adaylarının geniş bir kitleden çıkmalarını istiyorlardı. Bu yüzden, kongrenin ısrarı üzerine, Washington sonunda maaş almaya ikna oldu.
Washington, başkanlık görevini, Avrupa soylularının saray yaşantısına benzetmeden, törenlere ve istihdişama cumhuriyete uygun tarzda yaklaşarak yerine getirdi. Birçok daha haşmetli yakıştırmalar arasında, ’Mr. President’ (Sayın başkan gibi) olarak hitap edilmesini kendine en uygun olarak görüyordu. Yetenekli insanlardan oluşan kabinesini düzenli halde toplayarak, kabine üyeleriyle tartışarak, ancak son kararı kendi verip uygulayarak iyi bir yönetici olduğunu gösterdi.
ABD’nin siyasi geleceğinde partilerin kurulmamasını ümit eden Washington’un kendisi de partisizdi. Ancak, kendisine yakın bakan ve danışmanları, zamanla oluşacak siyasi partilerin iskeletini kuran iki gruba bölünmüşlerdi. Ülke ekonomisini güçlendirme amacıyla, o zamanın bakış açısıyla uçuk planları olan Maliye bakanı Alexander Hamilton, merkezci ve eliter Federalist Party’nin temel hatlarını atıyordu. Jeffersonian Republicans’ın (Jefferson’cu Cumhuriyetciler) kurucusu İçişleri Bakanı Thomas Jefferson, Hamilton’un planlarına kesinlikle karşıydı. Bu durumda, Washington kendisini Hamilton’a daha yakın görüyordu.
1791 yılında kongrenin, alkollü içeceklere tüketim vergisi uygulamaya başlaması, sınır bölgelerinde, özellikle Pensilvanya’da protestolara sebep oldu. 1794 yılında Washington’un, protestocuların eyalet mahkemesinin karşına çıkartılmaları için talimat vermesiyle, söz konusu protestolar, tarihe ’Whiskey isyanı’ (Whiskey rebellion) olarak geçerek geniş çapta ayaklanmalara dönüştü. Gelişmelere karşı önlem almak için Federal ordunun yeterli güce sahip olmaması sebebiyle Washington, 1792 yılında yürürlüğe girmiş bir yasaya dayanarak birçok eyaletten milisler topladı. Valilerin gönderdiği yaklaşık 13000 kişilik bir birliğin başına geçerek isyan halinde bölgelere doğru hareket etti. Olaylar şiddete dönüşmeden yatışmıştı. Federal hükûmet yeni anayasa altında, ülke ve vatandaşlar üzerinde otorite sağlamak için "ilk defa" askeri güç kullanmıştı.
Başkanlığın yeni bir kurum olduğunun, attığı her adımın sonraki başkanlar için örnek teşkil edeceğinin bilincindeydi Washington. Başkanlığı millî bütünlüğün sembolü ve halkın Amerikan özelliğini (karakterini) şekillendirmek için alet olarak görüyordu. Başkan iç siyasette denge için çaba gösterdi. Yönettiği kabinesinde her iki büyük parti, Federalistler ve Demokratik-Cumhuriyetçiler aynı oranda temsil edildi.
Fransız Devrimi'ne karşı pasif tutumundan dolayı eleştirilere rağmen, 1792'de üç çekimser oya karşın tekrar oy birliğiyle ikinci bir dönem için başkanlığa seçildi. 1792-97 yıllarında sürdürdüğü ikinci başkanlık döneminin 1797'de sona ermesinden sonra bir daha aday olmayacağını açıkladı. Yerine başkan yardımcısı John Adams seçildi. Washington bir süre sonra, 1799'da öldü.
Dipnotlar; Kitaplar;
<small>(eBook)</small>
<small>(eBook)</small>
<small>(eBook)</small>
<small>(eBook)</small>
<small>(eBook)</small>
Orijinal kaynak: george washington. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page