Doku, bitki, hayvan ve insan organlarını meydana getiren, şekil ve yapı bakımından benzer olup, aynı vazifeyi gören, birbirleriyle sıkı alâkaları olan aynı kökten gelen hücrelerin topluluğu. İlkel canlılar bütün hayatları boyunca bir tek hücre olarak kaldıkları halde yüksek organizmalar çok sayıda hücrelerin bir araya gelmesi ile meydana gelmiştir. Bitkisel organizmaları meydana getiren çok sayıdaki hücrelerin protoplastları birbirinden cansız hücre çeperleriyle ayrılmış olmakla beraber aralarında sıkı bir ilişki göstermektedir. Böyle hücre çeperi içinde bulunan, birbiriyle sıkı ilişki gösteren, aynı kökenden gelmiş protoplast topluluklarına doku, dokuların özelliklerini konu eden morfoloji biliminin dalına da histoloji (doku bilimi) denir.
Dokuyu meydana getiren hücreler genellikle aynı ödevi görmekteyseler de doku tarifinde öngörülen temel düşünce fizyolojik olmaktan çok morfolojiktir. Eğer fizyolojik bakımdan dokunun tarifi yapılacak olursa, kökenleri ayrı olsa bile aynı ödevi gören hücre toplulukları olarak yapılabilir ki, böyle daha geniş anlamda hücre topluluklarına doku sistemi denilmektedir.
Doku hücre bölünmesi sonucu meydana gelir. Tek hücreli organizmalarda bölünen hücreler birbirinden ayrılarak yeni birer birey vücuda getirdikleri halde, çok hücreli organizmalarda bölünen hücrelerden meydana gelen hücrelerin birbirinden ayrılmaması, geçit ve plasmodesma (plasmatik köprüler) gibi madde ve uyartı iletimini kolaylaştıran yapılar ile proplastları arasında sıkı ilişki kurulan hücre toplulukları bireyi meydana getirmektedir. Bazı tek hücreliler bölündükten sonra çevrelerinde meydana getirdikleri müsilaj bir kın ile bir arada tutulan hücre grupları ve bazı mantarlardaki zengin dallanma gösteren ipliksi hücrelerin bir örgü meydana getirmek üzere sık sık kümeler halinde olmaları, dış görünüş bakımından dokuyu andırsalar bile gerçek doku değil, yalancı dokulardır.
Dokular bitkisel ve hayvansal dokular olmak üzere ikiye ayrılarak incelenmektedir.
Bitkilerin yapısını meydana getiren dokulara bitkisel dokular denir. İleri bitkilerin hücreleri dokular halinde organize olarak farklılaşmışlardır. İki temel grup halinde toplanabilirler:
Meristem hücreleri, çekirdekleri büyük hücre arası boşlukları olmayan, genellikle çok küçük ve çok sayıda vakuole sahip hücrelerden yapılmıştır. Bu hücrelerin esas özelliği sık sık bölünerek (mitoz bölünmeyle) yeni hücreler meydana getirmeleridir. Meydana gelen hücreler farklılaşarak sürekli doku hücreleri halini alır. Meristemler bulundukları yerlere göre isim alırlar. Kök, gövde veya bunların yan organlarının uçlarında bulunan meristem dokuları apikal meristem adını alır. Kök veya gövdenin uzamasını sağlarlar. İnterkalar meristemler ise sürekli dokular arasında kalan meristemlerdir. İnterkalar meristemin de görevi organın boyuna büyümesini sağlamaktır. Çevreye paralel bölünmelerle organın enine büyümesini sağlayan meristematik doku ve kambiyumdaki meristem lateral meristemdir. Herhangi bir bitkide meristem bölgesi kesilirse yerine ara meristemler görev alır. Meristemlerin salgıladığı madde olan oksin hormonu karanlık ortamda çalışarak bitkinin uzayıp gelişmesini sağlar.
Bitkinin tüm yaşamı süresince bölünme yeteneğini devam ettiren meristemlerdir. Bunlar kök ve gövde uçları ile yanal organlarının uç kısımlarında bulunmaktadır. Bu meristemin bulunduğu bölgelere "büyüme noktaları" veya "vegetasyon bölgeleri" adı verilmektedir. Kökteki ve gövdedeki büyüme noktalarında dıştan içe doğru üç bölge ayırt edilmektedir. Bu bölgeler sürekli dokulardan epidermisi oluşturan "dermatogen", korteksi oluşturan "periblem", merkezi silindiri verecek olan "pleurom"dur.
Sürekli doku haline dönüşmüş hücrelerin yeniden bölünme yeteneği kazanması ile sekonder meristemler oluşur. Bunların etkenliği ile de yeni hücre ve dokular meydana gelir. Örneğin ağaç gövdelerini örten mantar kambiyumu bu tip meristemlerden biridir.
Bitkilerde bulunuş yerlerine göre 3 çeşit meristem gözlenir.
Apikal meristemler: Bunlar kök ve gövde ile bunların yanal organlarının uç kısımlarında bulunan meristemlerdir. Apikal meristemlerin bulunduğu bölgelere büyüme noktaları adı verilmektedir.
İnterkalar meristemler: Sürekli dokular arasında kalan ve bu dokuların arasında bölünme gösteren hücrelerin oluşturduğu meristemlerdir. Bu meristemler tipik olarak at kuyrukları ve buğdaygillerin yapraklarının çıktığı bölgelerde bulunurlar.
NOT: Apikal ve interkalar meristemler bulundukları organın boyca uzamalarını sağlarlar.
Lateral meristemler: Bu meristemler yalnızca yanal doğrultuda bölünme gösterdiklerinden bulundukları organın çapça artışını (kalınlaşmasını) sağlamaktadır.
Bölünme özelliği göstermeyen sürekli doku hücreleri meristem hücrelerinden geniş vakuollere sahip olup, daha az protoplazma taşımaları, hatta bazen büsbütün protoplastlarını kaybedip ölü hale gelmeleriyle ayrılırlar. Çeperleri kalın olup, farklı dokularda kalınlıkları ve kimyasal yapıları farklıdır. Sürekli doku, morfolojik ve fizyolojik özellikleri göz önüne alınarak sınıflandırılırsa beş kısımda incelenebilir.
====Koruyucu doku (hücrenin orta bölümü yani co(eng)de bulunur mu?==== Organların dışında bulunan ve iç kısımdaki dokuları her bakımdan, mesela; kuraklığa, çok fazla su kaybına, dış tesirlere karşı koruyan dokudur. Bu dokuyu teşkil eden hücreler genellikle tabakalar halinde organların üstünü kaplamaktadır. Yapraklardaki epidermis, kök ve gövdelerin mantar tabakaları koruyucu dokuya misal olarak gösterilir. Yapraklardaki epidermis üzerinde kütin denilen mumsu bir tabaka vardır. Yaprak yüzeyinden su kaybını azaltır, ayrıca dış ortamdaki gazlar ile epidermis altındaki hücre arası boşluklarında bitkinin fizyolojik faaliyeti sonucu toplanan gaz ve su buharının alışverişini sağlamak gayesiyle epidermiste stoma adı verilen gözenekler bulunur. Yine epidermis üzerinde epidermisin dışa doğru meydana getirdiği tüy, kabartı gibi çıkıntılar bulunur.
Asıl dokular olup, bitki bünyesinin büyük bir kısmını kaplayan, ince çeperli canlı hücrelerdir. Besin maddesi bakımından zengin özsuyu ile dolu vakuoller ihtiva ederler. Bitkinin tüm bölümlerinde bulunduğu için bu ismi almıştır. Vazifelerine göre farklı isimler alırlar:
Özümleme (Asimileme,Özümleme) parankiması: Işık karşısında klorofil molekülü sayesinde organik maddeler meydana getirir. Yapraklarda bulunur.(Yaprağa yeşil rengini verir.) Palizat Parankiması ve Sünger Parankiması olarak ikiye ayrılır.
<!-- -->Havalandırma parankiması (Aerankima): Hücreler ile dış ortam arasındaki gaz alışverişini sağlama bakımından oldukça geniş hücre arası boşluklarına sahip parankima hücrelerine denir.
Bataklık bitkilerinde bulunur.
İletim parankiması: İnce çeperli olan iletim parankiması, hücreleri özümleme parankimasından iletim dokusuna kadar özümleme maddelerini çok sayıda dar hücrelerden az sayıdaki daha geniş hücrelere safha safha toplayarak iletim yolundaki çeper sayısını azaltmakta, böylece madde geçişindeki direncin azalmasını sağlamaktadır.
<!-- -->Depo parankiması: Parankima hücreleri bazen gerek su olmak üzere farklı besin maddelerini yedek olarak saklama görevini yapabilir.
Bitkiler hem kendi ağırlıklarına, hem de dış tesirlere karşı özelliklerini koruyabilmek, dayanıklı olabilmek için bazı doku elementlerini gerekli bölgelere koyarak direnç, destek ve esneklik sağlarlar. Çeperleri fazla kalınlaşmış böyle dayanıklı hücrelerden meydana gelmiş dokuya destek doku denir. Sklerankima ve kollenkima olmak üzere iki kısımda incelenir. Sklerankimayı meydana getiren hücreler olgunlukta hücre çeperleri hem kalın hem de çoğunluk odunlaşmıştır. Protoplastlarını kaybetmiş ölü hücrelerdir. Uzaması sona ermiş organlarda bulunur. Kollenkima ise çeperleri selülozdan yapılmış olduğundan esnek, canlı hücrelerden ibaret olduğu için uzamakta olan organlarda, özellikle genç gövdelerde, yaprakların orta damarlarında, çiçek ve yaprak saplarında bulunur. Köşe kollenkiması, levha kollenkiması gibi çeşitleri vardır...
Kara hayatına uymuş yüksek bitkilerde topraktaki su ve suda erimiş maddelerin topraktan uzak bulunan organlara asimileme (özümleme) organlarında meydana gelen organik maddelerin de kullanılmaya veya depo edilmek üzere organik madde yapma yeteneğinde olmayan, organlara iletimini sağlayan dokudur. Bitkilerde birbirinden farklı yapı ve vazifede iki tip iletken doku vardır. Bu iki dokudan biri topraktan aldığı su ve suda erimiş inorganik maddeleri topraktan uzak organlara ileten hücrelere sahip ksilem'dir. Diğeri özümleme organlarında meydana gelen organik bileşikleri harcanacakları ve saklanacakları organlara ileten hücrelerin bulunduğu floem'dir. Ksilem aşağıdan yukarı, floem yukarıdan aşağı doğru iletimin vukua geldiği dokulardır. Ksilem su ileten borular, ksilem (lif) leri ve ksilem parankimasından yapılmıştır. Floem, kalburlu borular, arkadaş hücreleri, floem sklerankiması ve floem parankiması olmak üzere farklı doku elementlerinden meydana gelir.
Bitkilerde metabolizma sonunda meydana gelip tekrar metabolizmaya girmeyen maddeler salgı maddeleridir. Salgı maddeleri sıvı veya katı haldedir. Salgı maddeleri arasında su, alkaloit, glikozit, bal özü, müsilaj, lateks, reçine, eterik yağ ve kristaller sayılabilir. Bu maddeler her ne kadar metabolizma artığı iseler de, bitki için değişik yönlerde fayda sağlamakta rol oynarlar. Salgı maddeleri ya hücre içinde depo edilir ya da hücreden dışarı atılır. Hücre içinde depo edilen salgılara hücre içi salgı dışarı atılanlara ise hücre dışı salgı denir. Salgı hücreleri ve bu hücrelerin bir araya gelerek meydana getirdikleri salgı bezlerinin belli bir kökeni yoktur. Bitkinin herhangi bir organında, herhangi bir doku içinde bulunabilirler.
Hayvansal dokular beş grupta sınıflandırılarak incelenebilir:
Vücut yüzeyini örten ve vücut içindeki boşlukları sınırlayan devamlı bir tabaka ve örtüyü yapan hücrelerden meydana gelir. Koruma, emme, salgı ve duyu gibi ödevleri görürler. Vücudun epitel tabakası, alttaki hücreleri mekanik zarardan, zararlı kimyasal maddelerden, bakterilerden ve kurumadan korurlar. Diğer epiteller artık ürünler olarak çok çeşitli maddeler salgılarlar veya bu salgılar vücudun diğer bir yerinde kullanılır.
Epitel dokular biçim ve fonksiyonlarına göre alt sınıflara ayrılır:
Mezenşimal kökenli bir doku olan bağ dokusu, tüm dokuları birbirine bağlar. Beslenmelerini, korunmalarını, dokular arası alanların dolumunu, yağın depolanmasını, kan hücrelerinin üretimini, enfeksiyonlara karşı korunmayı ve doku onarımını sağlar. Bağ dokusu zemin maddesi, hücreler ve fibrillerden oluşur. Alt sınıflara ayrılarak incelenir.
:* Embriyonik bağ dokusu
:::* Mezenşimal bağ doku
:::* Muköz bağ doku
:* Erişkin bağ dokusu
:::* Genel bağ doku
:::::* Gevşek bağ dokusu
:::::* Sıkı bağ dokusu
:::::::# Düzenli sıkı bağ dokusu
:::::::# Düzensiz sıkı bağ dokusu
:::* Özel bağ doku
:::::* Elastik bağ doku
:::::* Retiküler bağ doku
:::::* Pigment doku
:::::* Yağ doku
Kan kırmızı ve beyaz kan hücrelerini ve kanın hücresel olmayan sıvı kısmını içine alır. Bu sıvıya plazma denir. Bazen bu doku bağ doku içinde de sınıflandırılır çünkü benzer hücrelerden köken alır. Kan atardamar toplardamar ve kılcal damardan oluşan damar ağının içende dolaşan akıcı plazma ve hücrelerden meydana gelmiş kırmızı renkli bir hayati sıvıdır. Plazmadaki fibrinojen çıkarıldığında serum kalır. Kanı santifrüjlediğimizde en altta alyuvar sonra akyuvar en üctte biraz kan pulcukları kalır ve sonra plazma kalır. Kan ile ilgili tıbbi terimler genellikle hemo ve hemoto sözcükleri ile başlar. Bu sözcükler eski Yunanca'da kan sözcüğünü karşılayan haimoden türetilmiştir.
Nöron denen hücrelerden yapılmıştır. Bunlar, elektrokimyasal sinir impulslarını iletmek için özelleşmişlerdir. Her hücre çekirdeği ihtiva eden genişlemiş bir hücre gövdesine ve hücreden uzanan saça benzer bir veya daha çok ince sinir liflerine sahiptir. Sinir lifleri sitoplazma (hücre plazması)dan yapılmış ve plazma zarıyla örtülmüştür. Bu zarın kalınlığı 30-40 mikron, uzunluğu ise 1-2 milimetreden 1 metreye kadar uzunluklarda değişebilir. İnsanda omurilikten kola veya bacağa uzananlar 1 metre veya daha uzun olabilirler.
İki tip sinir lifi vardır: akson ve dendritler. Bunlar sinir impulsunu normal olarak ilettikleri yöne dayanılarak ayırt edilir. Aksonlar sinir impulslarını hücre vücudundan uzağa, dendritler hücre vücuduna doğru iletirler. Bir nöronun aksonu ile ötekinin dendritinin kesiştiği yere sinaps denilir. Sinaps impulsün geriye akışını önleyen bir valf olarak hizmet görür. Sinir hücrelerinin gövdeleri MSS de gri cevher ve çekirdeklerde PSS de ganglionlarda yerleşiktir. Sinir hücrelerinin uzantıları ise ak cevheri oluşturur...
Dişilerde yumurta hücreleri ve erkeklerde spermleri üretmek üzere değişime uğramış hücrelerden meydana gelen dokuya denir. Yumurta hücreleri çoğunluk yuvarlak veya oval ve hareketsizdirler. Sperm hücreleri yumurta hücrelerinden daha küçüktür. Sitoplazmalarının çoğunu kaybetmiş olup bir kuyruk geliştirmişlerdir ki bununla hareket sağlanır.
Orijinal kaynak: doku. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page