Anunnaki (ayrıca Anunaki, Anunna, Ananaki ve farklı varyasyonlarda da yazılır), antik Sümer, Akad, Asur ve Babillerin mitolojik geleneklerinde ortaya çıkan bir tanrı grubudur. Kaç Anunnaki olduğu ve hangi rolü üstlendiklerine dair açıklamalar hem değişkenlik gösterir hem de çoğu zaman tutarsızdır. Akad öncesi dönemden kalma en eski Sümer yazılarına göre Anunnaki, panteondaki en güçlü tanrılardır. Göklerin tanrısı An ile yeryüzünün tanrıçası Ki'nin torunlarıdır ve asıl işlevleri insanlığın kaderini kararlaştırmaktır.
İnanna'nın Ölüler Diyarı'na İnişi{{'}}nde Anunnaki, yeraltı dünyasında Ereşkigal'ın tahtının önünde oturan yedi yargıç olarak resmedilmiştir. Gılgamış Destanı gibi sonraki Akadca metinlerde de bu betimleme sürdürülür. Eski Babil döneminde Anunnaki'nin yeraltı dünyasının kitonik tanrıları olduğuna inanılırken göklerin tanrıları İgigi olarak bilinirdi. Antik Hititler, Anunnaki'yi genç tanrılar tarafından devrilip yeraltı dünyasına sürülen en eski tanrı nesli olarak tanımlamıştır. Anunnaki, Zecharia Sitchin ve Erich von Däniken'in kitapları gibi modern sözde arkeolojik eserlerde kullanılmıştır.
Anunnaki ismi, Sümer gökyüzü tanrısı An'dan türemiştir.1 İsim, "<sup>d</sup>a-nuna", "<sup>d</sup>a-nuna-ke<sub>4</sub>-ne" ya da "<sup>d</sup>a-nun-na" şeklinde çeşitli biçimlerde yazılmış ve "soylu yavru" ya da "An'ın yavrusu" anlamına gelmektedir.
Anunnaki'nin, An ve toprak tanrıçası eşi Ki'nin çocuğu olduğuna inanılmaktaydı. Samuel Noah Kramer, Ki'nin Sümer ana tanrıçası Ninhursag ile aynı olduğunu söyleyerek ikisini bir tutmuştur. Anunnaki'nin en büyüğü hava tanrısı2 ve Sümer panteonunun baş tanrısı Enlil'di. Sümerler, Enlil doğana kadar gök ve yerin birbirinden ayrılmadığına inanmaktaydı. Enlil, daha sonra gök ve yeri ikiye bölerek yeryüzünü alıp götürürken babası An ise göğü uzaklaştırmıştır.
Anunnaki'ye edebi metinlerde başlıca değinilmiştir ancak kendilerine yapılan herhangi bir tapınmayı destekleyen çok az kanıt bulunmaktadır.3 Bu durum, Anunnaki'nin her bir üyesinin diğerlerinden ayrı, kendi inananlarına sahip olmalarından kaynaklanmaktadır.4 Benzer bir şekilde üyelerin bireysel olarak birkaç tasviri belirlenmesine karşın,5 Anunnaki'nin bir grup halinde temsil edildiği bir tasvir henüz keşfedilmemiştir.6 Antik Mezopotamya'daki tanrıların neredeyse tamamı antropomorfiktir. Olağanüstü güçlere sahip oldukları ve genellikle çok büyük fiziksel boyutta oldukları düşünülmüştür. Tanrılar tipik olarak "onları korkutucu ihtişam içinde gösteren" belirsiz bir madde olan melam giymekteydi. Melam ayrıca kahramanlar, krallar, devler ve hatta iblisler tarafından da giyilebilirdi. Bir tanrının melam{{'}}ını görmenin insan üzerindeki etkisi ni (etin fiziksel karıncalanması için kullanılan bir kelime) olarak tanımlanmaktaydı. Tanrılar, neredeyse her zaman üst üste binmiş yedi öküz boynuzu çiftinden oluşan boynuzlu başlıklarla tasvir edilmişti. Ayrıca bazen, dekoratif altın ve gümüş süslemeli giysiler giymişlerdir.
Antik Mezopotamyalılar tanrılarının cennette yaşadıklarına; fakat tanrı heykellerinin tanrıların kendilerinin fiziksel birer simgesi olduğuna inanmaktaydı. Bu nedenle, tapınılan heykellere sürekli özen ve dikkat gösterilmiş ve bu heykellere bakmaları için bir grup rahip atanmıştı. Bu rahipler, heykelleri giydirir ve "yemek yiyebilmeleri" için önlerine yiyecek koyardı. Bir tanrıya ait tapınağın, tanrının gerçek ikametgâhı olduğuna inanılıyordu. Tanrıların tekneleri vardı ve bu tekneler, normalde tanrıların tapınaklarında saklanan, çeşitli dinî bayramlarda tapınma heykellerini su yolları boyunca taşımak için kullanılan tam boyutlu mavnalardı. Tanrılar ayrıca tapınma heykellerini kara yoluyla taşımak için kullanılan savaş arabalarına da sahipti. Bazen bir tanrının kült heykeli savaşın bulunduğu yere taşınırdı böylece tanrı, savaşın gelişimini izleyebilirdi. Anunnaki'yi de içeren Mezopotamya panteonunun büyük tanrılarının, tüm kararların verildiği "tanrıların meclisine" katıldığına inanılıyordu. Bu meclis, Ur'un üçüncü hanedanlığı döneminde var olan yarı demokratik yasama sisteminin ilahi bir karşılığı olarak görülmüştür.
Anunnaki teriminin bilinen en eski kullanımları, Gudea egemenliği ile Ur'un üçüncü hanedanlığı döneminde yazılmış olan yazıtlardan gelmektedir.7 Terim, ulaşılan en eski metinlerde Sümer panteonundaki en güçlü ve önemli tanrılara uygulanmıştır: Gök Tanrısı An'ın soyundan gelenler.8 Bu tanrı grubu muhtemelen "karar alan yedi tanrı"yı içeriyordu: An, Enlil, Enki, Ninhursag, Nanna, Utu ve İnanna.
Bazı tanrılar Anunnaki'nin üyeleri olarak tanımlansa da Anunnaki'nin isimlerinin tam listesi mevcut değildir9 ve genellikle edebi metinlerde yalnızca bağlı bir grup olarak adlandırılırlar.10 Dahası, Sümer metinleri Anunnaki'yi tutarsız bir şekilde tanımlar11 ve Anunnaki'nin kaç tane üyesinin olduğu ya da ilahi işlevlerinin ne olduğu konusunda hemfikir değildir.12 Esasen Anunnaki, muazzam güçlere sahip göksel tanrılar olarak görünmektedir.13 Enki ve Dünya Düzeni adlı şiirde Anunnaki, Enki'ye "saygısını sunar", onuruna övgü ilahileri söyler, Sümer halkı arasındaki "konutlarını yapmaya başlar"lar. Aynı kompozisyon, Anunnaki'nin "insanlığın kaderini karara bağladığını" defalarca belirtir.
Neredeyse Sümer panteonundaki her büyük tanrı, belirli bir şehrin koruyucusu olarak kabul edilmiş ve o şehrin çıkarlarını koruması beklenmiştir. Tanrının, o kentin tapınağında kalıcı olarak yaşadığına inanılmıştır. Bir metin, Eridu şehriyle ilişkili elli kadar Anunnaki'den bahseder.14 İnanna'nın Ölüler Diyarı'na İnişi{{'}}nde yeraltı dünyasında ikamet eden ve yargıçlık yapan sadece yedi Anunnaki mevcuttur. İnanna, yeraltı dünyasını ele geçirme girişiminden ötürü bunların önünde yargılanır ve aşırı gurur yüzünden suçlanarak ölüme mahkûm edilir.
Sümer mitolojisindeki başlıca tanrılar, belirli gök cisimleriyle ilişkilendirilmiştir. İnanna'nın Venüs gezegeni olduğuna inanılıyordu. Utu'nun Güneş olduğuna inanılıyordu. Nanna ise Ay'dı. An, Ekvator gökyüzünün tüm yıldızları; Enlil, kuzey gökyüzünün yıldızları; Enki, güney gökyüzünün yıldızları olarak tanımlanmıştı.15 Enlil'in göksel yörüngesinin yolu, kuzey göksel kutbunun etrafında sürekli, simetrik bir çemberdi. An ve Enki'nin çeşitli noktalarda kesiştiğine inanılmaktaydı.
MÖ 2. bin yılına ait Akad metinlerinde Annunaki, İnanna'nın Ölüler Diyarı'na İnişi{{'}}ndekiyle benzer bir şekilde betimlenir ve kitonik yeraltı tanrıları olarak gösterilir. İkinci binyılın başında yazılan İnanna'nın İnişi'nin kısaltılmış Akadca sürümünde, yeraltı dünyasının kraliçesi Ereşkigal, "Anunnaki ile su içtiğini" söyler. Aynı şiirde daha sonra Ereşkigal hizmetçisi Namtar'a Anunnaki'yi Egalgina'dan getirmesini, "eşik basamaklarını mercanla süslemesini" ve "onları altın tahtlara oturtmasını" emreder.
Birinci Babil Hanedanlığı döneminde İgigi olarak bilinen yeni bir tanrılar dizisi ortaya çıktı. Anunnaki ve Igigi arasındaki ilişki belirsizdir.16 Bazı durumlarda, kategoriler eş anlamlı olarak kullanılıyor gibi görünse de17 Erra'nın Şiiri gibi diğer yazılarda, ikisi arasında açık bir ayrım vardır.18 Geç Akad destanı Atra-Hasis{{'}}te İgigi, Anunnaki için hizmet etmeye zorlanan tanrıların altıncı neslidir. Kırk gün sonra İgigi baş kaldırır ve Anunnaki'den biri olan tanrı Enki, İgigi yerine insanları yaratır.
Orta Babil Dönemi'nden itibaren Anunnaki adı genellikle yeraltı dünyasının tanrıları için kullanılırken İgigi adıysa göksel tanrılar için kullanıldı. Bu dönemde, yeraltı tanrıları Damkina, Nergal ve Madānu, antik Babil'in ulusal tanrısı Marduk ile birlikte Anunnaki içinde en güçlü olarak listelenmişti.
Standart Akadcayla yazılmış olan Gılgamış Destanı{{'}}nda Büyük Tufan'dan kurtulan ölümlü Utnapiştim, fırtına yaklaşırken toprağı alevlendiren Anunnaki'yi Yeraltı Dünyası'nın yedi hakimi olarak tanımlar. Daha sonra, sel geldiğinde İştar (İnanna'nın Doğu Sami dilindeki karşılığı) ve Anunnaki insanlığın yok edilmesi karşısında yas tutar.
Babilce yazılan Enûma Eliš{{'}}te Marduk, Anunnaki'yi görevlerine atar. Destanın daha sonra yazılmış bir Babilce sürümünde yeraltı dünyasının 600 Anunnaki'sinden ve 300 gök Anunnaki'sinden bahsedilir, bu da karmaşık bir yeraltı dünyası kozmolojisinin varlığını gösterir. "Yüce Tanrılar" Anunnaki, minnet borcu olarak Marduk, Ea ve Ellil'e adanmış "görkemli" bir tapınak olan Esagila'yı inşa eder. MÖ sekizinci yüzyıl Erra'nın Şiiri{{'}}nde Anunnaki, Tanrı Nergal'ın erkek kardeşleri olarak tanımlanır ve insanlığa karşı düşman olarak tasvir edilir.
Yeni Asur İmparatorluğu dönemine ait çok hasarlı bir metinde Marduk, Anunnaki'den oluşan ordusunu kutsal Nippur şehrine doğru yönlendirir ve kargaşaya sebep olur. Bu kargaşa, bir sele neden olur ki bu da yerleşik Nippur tanrılarını Eşumeşa tapınağında Ninurta'ya sığınmasına mecbur bırakır. Enlil, Marduk'un yaptıklarına sinirlenerek Eşumeşa'nın tanrılarına Marduk ile diğer Anunnaki'yi tutsak olarak tutmalarını emreder. Anunnaki yakalanır ancak Marduk, Muşteşirhablim'i Eşumeşa tanrılarına isyan etmek için görevlendirir ve habercisi Neretagmil'i okuryazarlık tanrısı Nabu'yu uyarması için gönderir. Eşumeşa tanrıları Nabu'nun konuşmasını duyduğunda onu aramak için tapınaklarından çıkar. Marduk, Eşumeşa tanrılarını yener ve Enlil'in de aralarında bulunduğu 360 tanesini savaş esiri olarak ele geçirir. Enlil, Eşumeşa tanrılarının masum olduğunu iddia eder bundan ötürü Marduk, onları Anunnaki'nin önünde yargılar. Metin, Damkianna'dan (Ninhursag için başka bir isim) tanrılara ve insanlığa bir uyarısı ile biter ve Anunnaki ile Eşumeşa tanrıları arasındaki savaşın tekrar edilmemesini ister.
Hurri ve Hititlerin mitolojilerinde en eski tanrıların, genç tanrılarca tanrıça Lelvani'nin hükmettiği19 Yeraltı Dünyası'na sürüldüğüne inanılırdı.20 Hititli yazıcılar, Anunnaki'ye tanrısallık atfetmişlerdir. Öyle ki antik Hurricede Anunnaki, "sabık antik tanrılar" anlamında karuileş şiuneş olarak ya da "yeryüzü Tanrıları" anlamında kattereş şiune" olarak anılır.21 Hitit ve Hurri antlaşmaları, yeminler tutulsun diye sıklıkla eski tanrılar üstüne yapılırdı.22 Bir mite göre tanrılar, taştan dev Ullikummi tarafından tehdit edildi. Böylece sonradan Enki olarak anılacak Ea, eski tanrılara yeryüzü ile gökyüzünü ayırmak için kullanılan silahı bulmalarını buyurdu. Silah bulunduğunda da Ullikummi'nin ayaklarını kestiler.
Her ne kadar Hurri ve Hitit metinlerindeki Anunnaki isimleri sık sık değişse de her zaman sekiz üyesi vardır. Bir Hitit ritüelinde, eski tanrıların isimleri şöyle sıralanır: "İlahi Aduntarri, Zulki, Dünya'nın Efendisi İrpitia, Narā, Namšarā, Minki, Amunki ve Āpi." Eski tanrıların Hurri-Hitit dininde tanımlanabilir bir kültleri yoktu; bunun yerine, Hurriler ve Hititler, toprakta kazılmış bir çukurdaki bir domuz yavrusu kurbanı ayini ile eski tanrılarla iletişim kurmaya çalıştılar. Eski tanrılar genellikle arınma ayini yapmak için çağrıldı.
Eski tanrıların yeraltı dünyasına sürülmesinin Hitit anlatımı, daha sonraları Yunan şair Hesiodos'un Theogonia eserinde Titanların Olimposluları devirmesi anlatımının kaynağı oldu. Yunan gök tanrısı Uranüs (adı "Cennet" anlamına gelir) Titanların babasıdır ve Anu'nun Hitit versiyonundan türetilmiştir. Hesiodos'un anlatımında Uranüs, Hitit hikâyesindeki Anu'nun oğlu Kumarbi gibi oğlu Kronos tarafından hadım edildi.
1968'de Tanrıların Arabaları ile başlayarak yayımlanan bir kitap serisinde İsviçreli sözde arkeolog Erich von Däniken, dünya dışı "antik astronotların" tarih öncesi Dünya'yı ziyaret ettiğini iddia etti. Von Däniken dinlerin kökenini yabancı bir ırkla temasa tepki olarak açıklar ve buna, Sümer metinlerini ve Eski Ahit'i delil olarak gösterir.2324
1976 tarihli The Twelfth Planet (lit. On İkinci Gezegen) kitabında Rus-Amerikan yazar Zecharia Sitchin, Anunnaki'nin aslında, yaklaşık 500 bin yıl önce Dünya'ya gelen keşfedilmemiş Nibiru gezegeninden gelişmiş insansı dünya dışı bir tür olduğunu ve gezegenin değerli metal açısından zengin olduğunu keşfettikten sonra altın madenciliği yapmak için bir operasyon üssü inşa ettiğini iddia etti.25 Sitchin'e göre Anunnaki köle madenci türü insanlar yaratmak için in vitro fertilizasyon yoluyla kendi türleri ile Homo erectus{{'}}u melezleştirdi.26 Sitchin, Antarktika'daki buzullar eridiğinde Anunnaki'nin geçici olarak Dünya'nın yüzeyini ve yörüngesini terk etmek zorunda kaldığını ve bu erimenin Anunnaki'nin Dünya'daki üslerini de yok eden Büyük Tufan'a neden olduğunu iddia etti. Bunlar yeniden inşa edilmeliydi ve bu muazzam çaba için daha fazla insana ihtiyaç duyan Anunnaki insanlığa tarımı öğretti.
Ronald H. Fritze, Sitchin'e göre, "Annunaki'nin, antik astronot teorisyenlerinin son derece ileri teknolojiler olmadan bunları inşa etmenin imkansız olduğunu düşündüğü, piramitler ve dünyanın dört bir yanındaki diğer tüm anıtsal yapıları inşa ettiğini" yazdı. Sitchin, The Stairway to Heaven (1980, lit. Cennet'e Merdiven) ve The Wars of Gods and Men (1985, lit. Tanrılarla İnsanların Savaşı) gibi daha sonraki çalışmalarda bu mitolojiyi genişletti. The End of Days: Armageddon and the Prophecy of the Return (2007, lit. Günlerin Sonu: Armageddon ve Dönüş Kehaneti) adlı çalışmasında Sitchin, Anunnaki'nin MezoAmerikan Uzun Sayım takviminin sonuna karşılık gelen 2012 yılı gelir gelmez, dünyaya döneceği tahmininde bulundu. Sitchin'in yazıları ana akım tarihçiler tarafından evrensel olarak reddedildi ve kitapları sözde arkeoloji olarak etiketlendi. Bu tarihçiler, Sitchin'in Sümer metinlerini; bağlam dışı alıntılarla, alıntıları kısaltarak ve Sümer kelimelerini genel kabul görmüş tanımlarından radikal şekilde farklı anlamlar veren yanlış şekillerde çevirerek kasten yanlış sunar gibi göründüğünü öne sürdüler.
Orijinal kaynak: anunnaki. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page